• prof. louis levy'i yani, cliff'in (woody allen) üzerine belgesel çektiği şahsı aktör olmayan, allen'ın bizzat terapistinin oynadığı, dörtte birinin woody baba tarafından değiştirilip, yeniden yazılıp yeniden çekildiği film. allen bu filmi 1986 yapımlı hannah and her sisters filminde karakterlere bir yazar olarak çok yüz verdiğini düşünüp, ona karşılık olarak çekmiş.

    judah'ın yahudi aile yemeği sohbeti beynime kazındı, şöyle bir sülale yemeğimiz olsaydı 20 senelik hayatım boyunca, eminim hayatım daha farklı olurdu şu an.
  • martin landau, angelica houston, alan alda, mia farrow ve yine filmin hem oyuncusu, hem de yonetmeni woody allen gibi cok saglam bir kadroya sahip, 1989 tarihli muhte$em bir sinema eseri. allen'in $a$kinligi, landau ve alda'nin mukemmel oyunu, diyaloglarin kalitesi, her$ey ayri guzel. hakkaten de suruyle ders vardi cikarilacak. bir de size allen'in filmde ettigi cilgin bir sozu yazivermek istiyorum: "the last time i was inside a woman was when i visited the statue of liberty."
  • filmde kacirilmamasi gereken analizlerden biri louis levy karakterini oynayan prof. martin s. bergmann tarafindan aktarilmistir.
    zeki adam soyle der:

    "what we are aiming at when we are in love is a very strange paradox. the paradox consists of the fact that when we fall in love we are seeking to re-find some or all of the people to whom we were attached as children.

    on the other hand we also ask our new beloved to correct all the wrongs that these earlier parents and siblings inflicted on us.

    so that love contains in it the contradiction that we attempt to return to the past and (at the same time) we are attempting to undo the past."
  • --- spoiler ---

    "onu aramıştım. hiçbir rahatsızlığı yoktu. kıytırık bir de not bırakmış, 'ben pencereden atlıyorum' diye. koskoca bir entelektüelin bıraktığı nota bak: 'ben pencereden atlıyorum.' bu ne saçmalık. böyle örnek alınası bir insan. en azından doğru düzgün bir not bırakabilirdi."

    - cliff, belgeselini hazırladığı louis levy aka aydın boysan'ın intiharından bahsederken.

    --- spoiler ---
  • woody allen'ın tüm enerjisini ortaya koyduğu, pek kadri bilinmemiş filmlerindendir. iki şifre vereyim: "üzerime sıçtı" ve "pencereden atladım".. beklenmedik ve insanı koparan iki woody alen klasiğidir bunlar. bunun dışında allen'ın hayat üzerine düşündüğü filmlerden biri diyelim. yani pek öyle radio days ya da hannah and her sisters havası bulamazsınız.
  • cliff'in hayranı olduğu kızı başkalarının kollarında gördüğü an kadın erkek ilişkilerin evrensel temellerini, kadınların güce bakış açısını bir kere daha anımsarız.
  • adından da anlaşıldığı gibi woody allen'ın en derin filmlerinden biridir ve bazı sahnelerde hiçbir cümleyi kaçırmadan aklınıza yerleştirmek istersiniz. filmin finalinde judah ve cliff'in sohbeti ise adeta hayat dersi gibidir:

    --- spoiler ---

    judah bir film senaryosu gibi kendi hikayesini cliff'e anlatır ve "zaman her şeyin ilacıdır" diyerek vicdan azabının ortadan laktığını söyler. cliff'in "evet ama bu yükü gerçekten taşıyabilecek midir?" sorusuna verdiği cevap şöyledir:
    _ her insanın taşıdığı bir günah yükü vardır. belki arada bir hatırlayıp kendilerini kötü hissederler ama bu uzun sürmez ve zaman her şeyin ilacıdır. pek çok insan korkunç günahlarla birlikte yaşar. hem ne yapmasını bekliyorsun kendini ele vermesini mi? demek istediğim, gerçek hayat böyledir. gerçek dünyada bahaneler üretir, yaptığımız hataları inkar ederiz. aksi halde yaşayamayız.
    "mutlu son görmek istiyorsan hollywood filmleri izlemelisin" diye ekler ve ardından judah'ın karısı gelir, sarılarak odadan çıkarlar. cliff elinde içkisiyle yalnızdır.
    ardından da jimi the kewl'in entrysinde yazdığı, profesörün müthiş kapanış konuşmasıyla film biter. sizi alır bir düşünce...

    --- spoiler ---
  • filmde alan alda'nın oynadıgı lester karakteri, gerçekte hem alan alda'nın hem de woody allen'ın bir dönem birlikte çalıştıkları fakat şiddetle gıcık oldukları larry gelbart isimli mizah/senaryo yazarı kişi üzerine kurulu imiş. ve dahası, "comedy is tragedy plus time" ya da "if it bends, it's funny; if it breaks, it's not funny" gibi replikler, bizzat gelbart'ın gerçek hayatta kullandıgı cümlelermiş.
    bunun dışında bu filmde en güzel yerlere serpilmiş olan ve dört bir yanı da ironilerle bezenmiş olan (çalmaya başlar başlamaz kör adamın kızıyla dansını görmemiz gibi) i'll be seeing you'yu filmin içinde çok sevdigimi söyleyebilirim.
  • birçok şeyi çok ustaca anlatmış film. o kadar filmini izledim bu adamın, ve her filmi ustalıkla akıyor, istediğini anlatıyor, siz film izleyeceksiniz sanırken o film o kadar geçekçi geliyor ki film gibi gelmiyor. woody allen ın en sevdiğim yönlerinden biri de anlatmak istediğini izleyiciye dayatmaması, "bahsetmesi" "göstemesi". ve bunu hep çok zekice yapması, replikleri falan.. evet böyle şeyler konuşabilirim, henüz izlediğim için bu kadar çenem düşmüş olabilir, zira evde kimse yok ve bu durumda kimseyle de konuşamadığım için bunu anlatmam lazımmış gibi hissettim. ama görüyorum ki anlatmakta da pek başarılı olduğum söylenemez, biraz daha devam etsem ilkokul müsamereleinde kompozisyon yazan küçüklüğüme dönücem, hem de bi karış sakalla elimde birayla. ki bu benim için müthiş bir deneyim olabilirdi.

    bu adam bu filmi çekmiş. ve sanırım en iyi yapıtlarından biri.
hesabın var mı? giriş yap