• vanishing point filmi ile beraber çekildiği dönemdeki otoritenin bireyi ezip onu tektipleştiren sistemli siyasetini çok etkileyici bir görsel dille anlatan filmdir. şöyle ki;

    --- spoiler ---

    luke ile dragline arasındaki boks karşılaşması bu görselliğin gücünü ve filmin esas mesajını net bir şekilde verir. dragline ardı arkası kesilmeyen salvoları luke'un suratının ortasına indirmekte ve luke sürekli yere düşmekte fakat akabinde hiçbir şey olmamış gibi ayağa fırlamaktadır. darbeler sertleşmeye başlayınca her düşüşünde bu sefer kavgada pes etmesi için dövüş alanının çevresinde dövüşü izleyen diğer mahkumlardan telkinler gelmeye başlar. işte bu telkinlerin doruk noktasında luke tekrar yere düşer ve yere yapışan yüzünü yavaşça kaldırırken kamera onun yüzünü zincirlenmiş bir çift mahkum bacağının arasından gösterir. luke zincirlere bir bakış atıp tekrardan bir şevkle ayağa kalkar ve gücü tükenene kadar dragline' a karşı amansızca dövüşür her ne kadar kaybedeceği aşikar olsa bile. bu sahne luke'un otoriteye karşı amansız mücadelesini daha ilk dakikalardan itibaren sürdüreceğini ve malum sona gideceğinin habercisi olur. bahsi geçen sahne için buyrun.

    görüldüğü üzere luke alternatif bir hayatın peşinde koşmamakta sadece hayatında ona neyi nasıl yapması gerektiğini söyleyen her otoriteden kaçmaktadır buna kendi annesi ve hapishane yönetimi de dahildir. zaten başka bir dünya'nın varolabileceği gibi iddialı cümleler kurmaz, sadece otoriteyi ne zaman kıçı açıkta yakalayacağını iyi bilir ve kaçış planlarını ona göre yapar. fakat esas sıkıntısı her kaçıştan sonra plansız olması ve bu plansızlığın ve bu alternatifsizliğin onu sürekli yakalatmasıdır. zaten demir yumruk alternatif bir dünyanın ne olabileceğini hiç kurgulayamamış ya da amaçlamamış bu pasif topluluğun kafasını ezmeyi işte tam olarak bu nedenden dolayı başarmıştır. (bkz: 68 hareketi) luke gibi zincirlerini kırdıktan sonra ne yapacağını bilemeyen bu amaçsız topluluk her seferinde otorite tarafından kuşatılmaktan kurtulamamıştır ve neticede kendi hapishanesine geri dönmüştür. bu yüzden filmin hapishane benzetmesini böyle çıkışsız bir dünya düzenini anlatmak için kullanması gayet yerindedir.

    sonuç olarak diğer mahkumların luke'u bir lider bir rol model olarak görmeleri otoriteden kaçışın olamayacağını ancak her insanın içinde bu hapis hayatını kırma adına küçük bir kor ateşin var olduğunu bize iletmektedir.

    --- spoiler ---
  • paul newman abünün oynadığı mahpustan kaçmalı film... bizim cool hand ayrı mahpus ortamına gönderilir, orda buna laga luga yaparlar ama kendisi delişmen bi insandır, "ayar verici"dir, verir, pek ünlenir... daha sonra annesi ölende ordan kaçmak ister, tutulur, kaçar, kovalanır, tekrarlanır, canbaz olur...

    güzide bir hapisli film olmasının yanında, lalo abü'nün müzikleri de klasik niteliğindedir, harikulâdedir.
  • otun bokun onune anti kahraman sifatini ekleyenlerin oncelikli olarak gormesi gereken, bruce willis'in pic gulusunun gercek sahibi, tum zamanlarin sayili haysiyet timsallerinden paul newman'in tanriya bile kendi evinde ayar veren cool hand luke'u canlandirdigi 1967 yapimi film. neden hakkinda bunca "muhafazakar" entari dikildigini bir turlu anlayamadim. kafasi guzel park metre parcalayan bir eski savas kahramaninin (ki kendisi bir savas gazisi olmakla gurur duymamaktadir) sadece kendi yoluna gitmek isterken her turlu tersoyu kendince bir sukunetle sineye cektigi ama "isyanim var kadere looo!!!" demeden gulumseyerek olume yurudugu gaz film. cool hand luke'un 1 sene sonrasinin habercisi oldugunu soylemeyecegim zaten kazan kaynamaya baslamisti bile ama toplumsal anlamda tasmakta olan bardagi dolduran pop kultur ikonlarindan biri olduguna tum samimiyetimle inaniyorum.

    edit: yamulmuyorsam 25th hour'da monty'nin salonundaki afis bu filmin afisiydi.
  • kurallara karşı duruşun, kayboluşun, hayatı sorgulamanın hikayesidir cool hand luke.

    --- spoiler ---
    50 yumurta yeme olayının sonunda, luke masada yatarken elemanlardan biri herkes gittikten sonra luke'un yanına kaşık bırakır. hapishane kurallarına göre kaşığını kaybeden yemek yiyemez ve kutu*da bir gece geçirir. burdanda anlarız ki luke'un iddiaya girmesinin sebebi kaşığını çaldırması ve aç kalmasıdır.
    --- spoiler ---
  • özel bi hapishane filmidir...cool hand kendi sınırlarını sonuna kadar zorlaması ve tanrıya karşı bile asla pes etmemesiyle kalbimizi kazanmıştır. bu filmi başkalarına şöyle anlatılır;"abi hani paul newman ın iddaya girip 50 yumurta yediği sahnesi var ya..." böyle denince herkes hatırlar bu filmi...
  • iyi elli bir film.

    anadan doğma dünyayı sallamaya gelen, gülümsemesini tasvir edemeyeceğiniz bir adamın hikayesi. bu kıymetli hapishane filminde sistem ve iletişim eksikliği, gözlüğünü hiç çıkarmayan, hep susan, itaat edilmesi gereken bir adamla* sembolleştirilmiştir. her seferinde gözlük galip gelse de sonunda galip gelen sistemin alt edemediği, bir şeylere kızgın olan, boynunda şişe (bira) açacağı taşıyan (bu müthiş bir ayrıntı) luke'dur. paul newman'ın o ölümsüz gülümsemesi çok şey anlatır. gözlüğün kırılması sistemlerin de kırılabileceğini, sadece yılmamak gerektiğini gösterir.
  • butch cassidy and the sundance kid'den sonra izlediğim ikinci paul newman filmi. "cool hand" lakabının da poker masasından çıkması, filmin bende ayrı bir yere sahip olmasını sağlamıştır.

    luke: i can eat fifty eggs.
    dragline: nobody can eat fifty eggs.
    convict: you just said he could eat anything.
    dragline: did you ever eat fifty eggs?
    luke: nobody ever eat fifty eggs.
  • bu filmi neden bu kadar sevdigimi bugun 4. kez izledigimde anladim sanirim.. bazi insanlar vardir, sevgilerini duygularini sozlerle ifade edemezler.. ne kadar cok severse sevsin annecigim babacigim gibi hitaplarda bulunamazlar.. acisini da sevincini de icine atip sonra goz yasi olarak dokerler..

    luke' un annesi ve kilisede allah ile konustugu sahneler icin seviyorum ben bu filmi.. otoriteye baskaldiriymis, basarisiz ezik insanlarin idoluymus, pes etmeyen yapisiymis, bunlar, o sahnelerin yaninda biblo gibi benim icin..arletta'nin dedigi gibi bazen kopek olmak istersiniz cunku kopekler icin bir gun gelirmis ona aci verecek sevgisi kalmaz, artik hicbir sey umurunda olmazmis..

    luke, elinden geleni yaptin sen arletta ama ben nereden baslayacagimi bilemedim, kendime ne yaptigim benim problemim derken arletta'nin o sevgi dolu bakisi, luke un sonraki yapacaklarinin nedenidir.. hayatta isler, bazen olmasi gerektigi gibi gitmezler.. ve bazen bir dirsek koyacak yer bulamazsiniz.. seversiniz ama soyleyemezsiniz.. yada bir kez soyler, hep soylemenin hep ona soylemenin hayallerini kurar ama soylediginizle kalirsiniz.. oyle bir an gelir ki luke gibi: oyle gorunuyor ki isleri ayarlamissin ve ben asla kazanamayacagim dusuncesi gecer icinizden.. icerde disarda hastalikta saglikta.. her yerde.. '' ama beni ben yapan sessin .. simdi nereye gideyim.. hayata guclu ve sıkı baslamistim ama simdi beni yeniyor.. bu ne zaman sona erecek, aklinda benim icin ne kuruyorsun..simdi ne yapacagim..''

    filmde neredeyse her sahne yakin cekim.. sanki sistemin/ dunyanin icinde olmanin insani bogmasi gibi.. ama bunun farkina bile varamiyoruz, ta ki son sahnede yukari cikana kadar.. yonetmen goruntuyu calisma alanindan uzaklastirdikca bir rahatlama duyarsiniz ve o an farkina varirsiniz..

    " what we got here is a failure to communicate.." sozunun kilise icinde son cumle olarak tekrarlanmasi iletisim eksikliginin sadece sistem icinde olmadigini kalbimizde de oldugunu gosteriyor sanki.. 28 aralik 2010 dan bu gune tam bir yil gecti ve bunun 9 mart sonrasi iletisimsizlikle..

    mitolojide sisyphos, romanda stavrogin neyse sinemada da cool hand luke o...

    öle.
  • unutulmaz yumurta yeme yarışı sahnesi, insanı o 50 yumurtayı kendi yiyormuş gibi hissettiren stuart rosenberg filmi.
  • paul newman'ın film boyunca boynundan çıkarmadığı açacak kolye ile dolaştığı, hatta ve hatta "what we've got here ... is failure to communicate" ile başlayan ve devam eden repliklerinin guns n roses'ın civil war şarkısında kullanılmış olduğu film.
hesabın var mı? giriş yap