• gazi mustafa kemal paşa'ya dil uzatan adi köpeklerin ilk evvela görmesi gereken tepedir. ha, otobüsle arabayla falan çıkmayın oralara, yürüyün, tırmanın, ciğerleriniz yetecek mi görün. ecdadın o topraklarda harp ettiğini tahayyül edin, tefekkür edin. mutlaka ama mutlaka gidip görün. o tepede gözleri dolmayan, içi titremeyen bizden değildir!!!

    tanım: şehit kanı ile harmanlanmış topraklarımızdır. bizimdir.
  • 261 rakımlı tepe'ye doğru yüreyen avustralyalılar'ın başında olan tulloch korkusuz bir türk subayının 900 metre kadar ilerisinde tepeden ateşi idare ettiğini bildirmiştir. ancak onu vurmayı başaramamıştır. (nigel steel ve peter hart'ın gelibolu: yenilginin destanı kitabından). peki ya vurabilseydi?
  • cok sevgili afet inan'in belirttigine gore, mustafa kemal ataturk'un anilarini ne zaman dile getirse gozlerinin doldugu beldedir. ve soyle anlatiyor buyuk onder 10 agustos 1915i kendi kaleminde; " butun geceyi pek rahatsiz ve uykusuz gecirdim. bir taraftan anafartalar mintikasindan gelen raporlar ve bahusus yanlis fakat muhim haberler, beni bizzat isgal ettigi gibi, bir taraftan da evvelki gunlerin nekbetl neticelerinde kitasini, amirini kaybetmis ve hala bulamamis bir takm kumandanlarin dogrudan dogruya bana muracaati bir dakika bile istirahate imkan birakmadi. karargahimdan bana ulaki olabilen bazi zabitleri sekizinci firkanin isgal ve tertibatini anlamak uzere gonderdim. hidayet efendi hucum istihzaratini tetkik icin fedakarane ifayi hizmet etti.
    41. alay hucum anina kadar gelemedi. yanlis yere gitmis, badehu gelebildi. 8. firka tertibatni almisti. 23. alayin iki taburu da hattin gerisinde olmak uzere conbayiri na taarruza hazirlanmisti. 28. alay da ayni hizada sahinsirt ta hucum tertibatii ikmal etmisti. fecir olmak uzere idi.
    cadirimin onune ciktim. hucum edicek askeri goruyordum. oradan hucumun icrasina intizar edecektim.
    sayani endise bir an:
    gecenin perdei zalami tamamen kalkmisti. artik hucum ani idi. saatime baktim.dortbucga geliyordu. birkac dakika sonra ortalik tamamen agaracak, dusman askerlerimizi gorebilicekti.
    dusmanin piyade, mitralyoz atesi baslarsa, kara ve deniz toplarinin mermileri bu nizamda duran askerlerimiz uzerinde bir defa patlarsa, hucumun ademi imkanina suphe etmiyordum. hemen ileri kostum. firka kumandanina tesaduf ettim. o da ve her ikimizin refakatinde bulunanlar oldugu halde hucum safinin onune gectik. gayet seri ve kisa bir teftis yaptik. onunden gecerek ve yuksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki;
    " askerler karsimizdaki dusmani maglub edecegimize hic suphe yoktur. fakat siz acele etmeyin. evvela ben ileri gideyim. siz, ben kirbacimla isaret verdigim zaman hipbirden atilirsiniz."
    kumandan ve zabitlere de isaretine askerin nazari dikkatini celbetmelerini emrettim.
    ondan sonra hucum safinin onunde bir yere kadar gidildi ve oradan kirbacimi havaya kaldirarak hucum isaretini verdim.
    butun askerler, zabitler, artik herseyi unutmuslar, nazarlarini, kalplerini verilicek isarete merkuz bulunduruyorlardi. sunguleri bir ve bir ayaklari ileri uzatilmis olan askerlerimiz ve onlarin onunde tabancalari, kiliclari ellerinde zabitlerimiz kirbacimin assagi inmesiyle ahenin bir kitle halinde, sirane bin savletle ileri atildilar. bir saniye sonra dusman siperleri icinde asumani bir gulguleden baska bir sey isitilmiyordu. allah, allah .....
    dusman silah istimaline vakit bulamadi. bogaz bogaza kahramanca mucadele neticesinde, ilk hatta bulunan dusman kamiler imha edildi.
    dort saat mucadeleden sonra 23 ve 24 alaylayrimiz conbayiri ni kamilen dusmandan tathir ve 28. alay dahi sahinsirt'in en yuksek sirtini istirdat eyledikten sonra saritarla, agil uzerine garba saldirdilar. onune teaduf eden dusman kitaatini, maglub ve munhezim ediyordu.
    28. alayin bir kismi sahinsirt'in boyun noktasi'nda yerlestirilmis olan dusman mitralyozlerinin mueessir atesinden daha ileri gidememisti.
    conbayiri tepesi askerlerimizin eline gectikten sonra dusman karadan ve denizden tevcih ettigi seri kesif topsu atesiyle conkbayiri'ni cehenneme cevirmisti.
    semadan sarapnel, demir parcalari yagmuru yagiyordu. buyuk capli deniz toplarinin tam isabetli daneleri yerin icine girdikten sonra patliyor, yanimizda kenarimizda buyuk lagimlar aciyordu. butun cnkbayiri kesif dumanlar ve atesler icinde kaldi. herkes mutvekkilane akibete muntazir duruyordu. etrafimiz suheda ve mecruhin ile doldu.
    muharebe meydaninda cereyan eden hali temasa ederken, bir sarapnel parcasi gogsumun sag tarafina carpti. cebimde bulunan saati parca parca etti. vucuduma nufuz edemedi. yalniz derince bir kan lekesi birakti. bu saat enkazini bilahara bugunun hatirasi olmak uzere, liman pasa ya verdim. o da aile asalet armasini havi kendi saatini bana verdi."
  • 105 yıl önce bugün, bir pazartesi,
    10 ağustos 1915 saat 4.30. bir dönüm noktası...
    mustafa kemal:
    "askerler, karşımızdaki düşmanı yeneceğinize hiç şüphe yoktur. fakat siz acele etmeyin. önce ben ileri gideyim. siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman
    hep birden atılırsınız."
    .
    "bazı kararlar vardır ki, onların hesap ve mantıkla açıklanması çok zordur. özellikle savaşın kanlı ve ateşli zamanında, tecrübeyle yoğrulmuş duyguların oluşturduğu kararlar."
    .
    mustafa kemal, 9 ağustos 1915 saat 17.30’da, karargâhıyla conkbayırı’na hareket eder. conkbayırı yolu ormanlardan, tepelerden geçiyordu.
    yolda, düşman uçağının bombardımanı altında kalırlar. conkbayırı tepesi’ne çıktıklarında, düşman ateşiyle karşılaşırlar.
    .
    mustafa kemal, bazı komutanların karşı çıkmasına rağmen saldırı kararının kesin olduğunu bildirir. taarruz için birliklerin hazır olmaları emrini verir.
    .
    verdiği emirde, saldırıda baskın etkisi oluşturmak için kesinlikle tüfek ve top kullanılmayacaktı. askerler süngü takılı durumda hazır bekleyeceklerdi. düşmana sessizce yaklaşılacak ve süngü hücumuyla siperlerine girilecekti.
    .
    tümen komutanına, saldırı düzeni alındığında bilgi vermesini emreder.
    tüm komutan ve subaylar, hiç uyumadan, her türlü takdirin üstünde, üstün bir gayretle hücum düzenini gece boyunca aldırdılar.
    .
    10 ağustos, pazartesi sabahı, saat 4.30.
    düşman, 50-100 metre mesafede mevzideydi. hücum cephesindeki alayın düşman hattına uzaklığı ise sadece 20-30 adımdı. conkbayırı tepesi düşman ölüleri ve şehitlerle doluydu. birlikler, mevcutlarının yaklaşık yarısını önceki muharebede kaybetmişlerdi.
    .
    düşmana kesinlikle top ve tüfek atışı yapılmayacaktı.
    askerler süngü takmış, hücum emrini bekliyorlardı.
    albay mustafa kemal yorgundur, uykusuzdur, ama büyük sorumluluk taşımaktadır:
    .
    "bütün geceyi pek rahatsız ve uykusuz geçirdim. bir yandan anafartalar bölgesinden gelen raporlar, bir taraftan önceki gecelerin karışıklıkları içinde birliğini, komutanını kaybetmiş subayların doğrudan bana müracaatları bir dakika bile istirahat etmeme olanak bırakmadı."
    .
    mustafa kemal saldırı anını anlatıyor:
    .
    “gün doğmak üzere idi. çadırımın önüne çıktım. hücum edecek askeri görüyordum. oradan hücumu yönetecektim. gecenin karanlık perdesi tamamen kalkmıştı… saatime baktım. dört buçuğa geliyordu.
    .
    birkaç dakika sonra, ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti. tümen komutanı ve bizimle beraber bulunanlarla hücum safının önüne geçtik. gayet seri ve kısa bir denetleme yaptım. yüksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki:
    .
    "askerler, karşımızdaki düşmanı yeneceğinize hiç şüphe yoktur. fakat siz acele etmeyin. önce ben ileri gideyim. siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.’ komutan ve subaylara da, işaretim için askerlerin dikkatini çekmelerini emrettim."
    .
    emir bütün askerlere duyuruldu.
    ağır, kararlı adımlarla düşman hattına yaklaştı. tüm askerlerin görebileceği yüksek bir yere kadar yürüdü. durdu. askerlerine baktı. gün doğarken binlerce süngünün parıltısını onu selamlar gibiydi.
    .
    subaylar ve askerler nefeslerini tutmuş, gölge gibi görünen komutanlarına bakıyorlardı.
    düşmanla arasında 20-30 adım vardı.
    kırbacını başının üzerine kaldırdı. önce başının çevresinde bir defa çevirdi.
    "ondan sonra hücum safının önünde bir yere kadar gittim ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretini verdim."
    .
    subaylar haykırdılar: haydiiiii!
    .
    savaş tarihinde eşine rastlanmayan, büyük ve bir o kadar şiddetli süngü hücumu başladı. binlerce subay ve asker tek bir beden gibi yıldırım hızıyla atıldı. yer gök, birden dev bir savaş alanına döndü.
    çığlıklar ve bağrışmalardan başka bir şey duyulmaz oldu.
    .
    mustafa kemal, hemen hemen tüm askerlerin iki-üç dakika sonra öleceklerini bilerek nasıl titremeden, irkilmeden ileriye atıldıklarını boğazı düğümlenerek anlatır.
    .
    kısa sürede, conkbayırı’nda tek bir düşman kalmadı. türk askerleri kaçan düşmanın üzerine, yarların tepesinden atlıyordu. bu anda, ¨uçan türkler¨, bir efsane olarak düşmanın savaş günlüklerinde yer alacaktı.
    .
    mustafa kemal’in bulunduğu tepe de bombardıman altında kaldı; ancak savaşı yönettiği bu yerden ayrılamazdı. tepe, ağır topçu ateşi altındaydı. tam bu sırada, sağ elini aniden göğsüne götürür.
    .
    "savaş meydanında saldırıyı seyrederken bir şarapnel parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. cebimde bulunan saati parça parça etti. vücuduma nüfuz etmedi. yalnız derin bir kan lekesi bıraktı…”
    .
    bir insanın yaşamında çok kritik anlar vardır. kader anı. bu şarapnel parçasının çarptığı an da mustafa kemal’in yaşamında kritik anlardan biridir.
    conkbayırı dahil, birinci anafartalar muharebesi'nde, türk kuvvetlerinin toplam kaybı 20.000’i buldu. işgal kuvvetlerinin zayiatı ise, 24.800’dür.
    .
    işgal kuvvetleri komutanı ingiliz general hamilton, günlüğüne şunları yazdı: ¨conkbayırı’nda türkler çok iyi bir komutana sahipler. durmadan baskın tarzı deniyorlar. çok iyi komuta edilen ve yiğitçe dövüşen türk ordusuna karşı savaşıyoruz. general birdwood’un (anzac komutanı) harekatın başından beri kahramanca savaşan birlikleri iskelete döndü."
    .
    mustafa kemal’in baskın etkisi yaratan taarruzu, düşmanın savaşma azmini ve ruhunu yok etmişti. düşmanın birlikleri erimişti. bu, çanakkale cephesi’nde bir dönüm noktasıydı.
    mustafa kemal albay’dı. conkbayırı muharebesi’yle tüm cephenin şerefini kurtarmıştı. işgal devletlerinin istanbul’a gidiş yolunu tıkamıştı.
    .
    mustafa kemal, üç bin yıl sonra, truva’nın ve hektor’un intikamını almıştı…
    .
    büyük iskender, hannibal, sezar, napolyon ayağa kalkın, büyüğünüz geliyor…

    isterseniz bir de mustafa kemal paşa'nın ağzından dinleyelim.
    ulu önder mustafa kemal atatürk, 10 ağustos 1915 tarihinde yapılan conkbayırı taarruzu'nu anılarında şöyle anlatmıştır:
    .
    "gün doğmak üzereydi. çadırımın önüne çıktım. hücum edecek askeri görüyordum. oradan hücumun yapılmasını bekleyecektim. gecenin karanlık perdesi tamamen kalkmıştı. artık hücum anıydı. saatime baktım. dört buçuğa geliyordu. birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti. düşmanın piyade, mitralyöz ateşi başlarsa ve kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı düzende duran askerlerimiz üzerinde bir kez patlarsa hücumun olanaksızlığından şüphe etmiyordum. hemen ileri koştum. tümen komutanı'na rastladım. o da ve her ikimizin birlikte bulunmamızda bulunanlar birlikte olduğu durumda hücum safının önüne geçtik. gayet kısa ve hızlı bir denetleme yaptım. önünden geçerek yüksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki: 'askerler! karşımızdaki düşmanı yeneceğimize hiç şüphe yoktur. fakat siz acele etmeyin. ilk önce ben ileri gideyim. siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız!' komutan ve subaylara da işaretime askerlerin dikkatini çekmelerini emrettim. ondan sonra hücum safının önünde bir yere kadar gidildi ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretini verdim. bütün askerler, subaylar artık her şeyi unutmuşlar; bakışlarını, kalplerini verilecek işarete yöneltmiş bulunuyorlardı.
    süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle durumunda aslanca bir saldırıyla ileri atıldılar. bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökyüzüne yükselen bir sesten başka bir şey işitilmiyordu: allah, allah, allah...
    düşman silah kullanmaya zaman bulamadı. boğaz boğaza kahramanca mücadele sonucunda ilk hatta bulunan düşman tümüyle yok edildi.
    dört saat mücadeleden sonra 23'üncü ve 24'üncü alaylarımız conkbayırı'nı tümüyle düşmandan temizledikten ve 28'inci alay da şahinsırt'ın en yüksek sırtını geri aldıktan sonra sarıtarla, ağıldere üzerine batıya saldırdılar. önüne rastlayan düşman kıtalarını yeniyor ve bozguna uğratıyorlardı.
    28'inci alay'ın bir bölümü şahinsırt'ın boyun noktasına yerleştirilmiş olan düşman mitralyözlerinin etkili ateşinden daha ileri gidememişti.
    conkbayırı tepesi askerlerimizin eline geçtikten sonra düşman karadan ve denizden yönelttiği hızlı ve yoğun topçu ateşiyle conkbayırı'nı cehenneme çevirmişti. gökten şarapnel, demir parçaları yağmuru yağıyordu. büyük çaplı deniz toplarının tam isabetli gülleleri yerin içine girdikten sonra patlıyor; yanımızda, kenarımızda büyük lağımlar açıyordu. bütün conkbayırı yoğun dumanlar ve ateşler içinde kaldı. herkes allah'a güvenerek sonucu bekliyordu. etrafımız şehitler ve yaralılar ile doldu."

    yazının ilk kısmı kaynak:
    -naim babüroğlu, kemalyeri, asi kitap, istanbul, 2017.
    -naim babüroğlu, çanakkale 1915-almanların büyük tuzağı, istanbul, 2017.
  • 2 ay önce balıkçı damlarından conkbayırına doğru tırmanışımızda pilavtepe civarında 5 adet anzac mermisi, şarapnel kalıntıları ve konserve kalıntıları(bunlar yakın zamandan kalmış olabilir gerçi) bulduğum son derece kanlı çarpışmalara ev sahipliği yapmış ve enver paşa tarafından gözden düşürülmüş mustafa kemal’in yıldızının parladığı bölge. tırmanışın ardından conk bayırının tepesine vardığınızda askerlik, strateji ve savaşa dair hiçbir şey bilmeseniz dahi anzak koyuna doğru baktığınızda tepenin önemini anlarsınız. tepede mustafa kemal’in göğsünden yaralandığı yerde bir anıt ve fevzi çakmak’ın kardeşi mehmet nazif çakmak’ın bölüğünü süngü hücumuna kaldırdığı sırada şehit düştüğü noktada da bir anıt vardır. kardeşinin şehadet haberi bizzat mustafa kemal tarafından yazılan bir mektupla fevzi çakmak’a iletilmiştir.
  • geçen iş sebebiyle gittiğim çanakkale'den dönüş yolunda uğradığım yer. tabii sadece conkbayırı değil, tüm özel yerler, şehitlikler. öncelikle bir önceki gidişimdem bu yana acayip değişmiş. kaymak gibi bir yol var. her yerde oranın bilgilendirme tabelası, hikayesi vs yazılı. çoğu yerde özel güvenlik sürekli bekliyor. müthiş temiz, pak. belli ki çok uğraşıyorlar bunu için. ziyaretçiler de daha bir ihtimam gösteriyor sanki. müthiş bir manzara ve oranın olağanüstü atmosferi de birleşince insan çok etkileniyor. yarın bir daha gidilecek dense yine giderim.
  • çanakkale savaşı içindeki 10 ağustos 1915 conkbayırı muharebesine sahne olan yer.

    albay mustafa kemal,bir gün önce yani 9 ağustostaki 1. anafartalar muharebesini kazandıktan sonra conkbayırına doğru yola çıkar,maceralı bir yolculuktan sonra 8. tümenin karargahına gelir. mustafa kemal,8. tümenin hayli zayiat vermiş olan iki alayı ile bir süngü hücumu yaptırarak conkbayırını düşmandan temizlemeye karar vermiştir.karşısındaki düşman 2 tümenden fazladır.8. tümenin kurmay başkanı itiraz ederse de mustafa kemal kararından dönmez. taarruzun baskın şeklinde olması için,taarruzdan önce topçu ateşi açılmayacaktır.derin bir sessizlik içinde taarruza hazırlanılır.

    taarruz gün doğmadan,mustafa kemal'in işareti ve 23. ve 24. alayların unutulmaz süngü hücumu ile başlar.

    sabah saat 11 sularında conkbayırı düşmandan tamamen temizlenmiş,hatta düşman sahile kadar sürülmüştür.
  • çanakkale cephesi'nde gerçekleşen nice destansı muharebeden birine sahne olan yer. konu ile ilgili muzaffer albayrak'ın türk ve yabancı kaynaklara dayanarak kaleme aldığı eserini okumak isteyenler için,

    muzaffer albayrak conkbayırı süngü hücumu
  • anzak askerlerinin çıkamamalarına rağmen tam tepesinde anzak anıtı dikili olan, atatürk heykelinin ise anıtın yanında küçücük kaldığı tepe.
  • canakkale sava$lari'nin en kanli cati$masinin gectigi yer.
hesabın var mı? giriş yap