• rock müzik dinleyicisinde şöyle bir tavır gözlemlerim ben. bu adamı ortamlarda çalınınca severek dinleriz de düzgün bir müzisyen muamelesi yapmayız. eric clapton tanrıdır ama chris rea handiyse asansör müziği yapmaktadır. itiraf edeyim, ben de bu ruh hali içinde idim. halbuki biraz düşününce bu adamın da asgari bir saygıyı hakettiği noktasına vardım. diyeceğim, chris rea iyidir. dinleyiniz, dinlettiriniz.
  • vakti zamanında "looking for rainbow" adlı şarkısını dinlerken,, yabancı müzikten hazzetmeyen yaşlıca bi abimizin hislenip,,
    -bu herif bu sesle bütün amerika'yı sitmiştir lan
    diyerek beğenisini belirttiği,, eli öpülesi sanatçı abi..
  • road to hell sarkisini yapan super insan
  • neden bilmiyorum ama bu adamın şarkılarını dinlerken sanki bir yaz günü, güneşin batmak üzere olduğu saatlerde sahile oturmuşuz, yanımıza da içkilerimizi almışız karşılıklı sohbet ediyormuşuz; bana yaşadıklarını, hatıralarını, dertlerini, mutlu anlarını anlatıyormuş gibi hissediyorum. çok samimi ve içten geliyor sesi ve vurguları.
  • bu adamı dinlerken aklıma gelen tek bir sahne var: şehri yukarıdan gören evinin büyük penceresine vuran yağmur damlalarını ve hayatın akışını koltuğa gömülü bir şekilde, elindeki yumuşak içkiyi yudumlayarak seyreden ve sevgilisinin eve gelmesini bekleyen adam.

    "don't you know i'll be alright
    as long as i have your love"
  • sümüklü kitlelerce ve winamp kafalı manyaklarca kirletilmediği, çok da fazla popülerliğe erişmediği için mutlu olduğum adam. hayatımın sonuna kadar rahat rahat dinleyebilirim.
  • benim için dire straits'ten de, leonard cohen'den de 1000 mil ileridedir. arabasına biner, gitarını çalar ve plajların kralı olmak için, keten gömleğiyle yol alır.

    tatava yapmaz, derinlik kasmaz, yaşadığını hissettirir.
  • chris rea, benim için yoldur, yolculuktur.
    yağmurlu ve soğuk kış gecelerinde arabada silecekler ritmik bir şekilde bir aşağı bir yukarı inip kalkarken teybimde chris rea çalmalı benim. ya da bir kasım aralık akşamında rüzgâr soğuk soğuk eserken caddelerde pera'daki otellerin birinin barında zarif ve görgülü bir kadınla iki kadeh martini eşliğinde chris rea çalmalı fonda.

    chris rea motellerdir, yollardır, şehir ışıklarıdır, hikâyedir, sonbahardır, tom ford'dur, polo raulph loren yeşil şişedir, sadeliktir, bilgeliktir, zarafet ve dinginliktir. beyefendilik, hanımefendilik, rafine olmuş zevkler ve biraz da olgunluktur. saçlar hafif kırlaşmış, eski deli günleriniz geride kalmış ama güzel, dolu dolu yaşamışsınızdır, insanlara anlatabilecek hikâyeler biriktirmişsinizdir, hayal kırıklıklarınız vardır, terk edilmişsinizdir, terk etmişsinizdir, hayatın gerçeklerini, hayalperestlikle olgunluğu biraz olsun fark etmişsinizdir. giyinmeyi, güzel kokmayı, sade olabilmeyi artık az da olsa öğrenmişsinizdir. işte chris rea o zaman sizin için çalar. hala bir yerlerde umut vardır hala hayat devam ediyordur hala aşka, sevgiye, sağlam ve kaliteli bir ilişkiye varsınızdır.
  • kucuk parmagina vibrato takarak gitar çalan adam. değerli bir ozan. tum şarkılarını tıpkı mark knopfler gibi kendi yazan, kendi besteleyen ve de çalan ustune bir de saglam bir vokal atan yılların eskitemediği değerli müzisyen.
  • her dinledigimde mark knopfler'i animsatan buyulu sarkilarin bestecisi, soz yazari, sarkicisi. ustteki entrylerde de belirtildigi gibi en underrated sanatcilardan biri oldugu kesinlikle dogrudur. bu kadar kaliteli muzik yapan biri neden hic buyuk kitlelere hitap edememistir anlamlandirmak gercekten zor. rodriguez'den hallicedir.

    * bana kendi cizgisinden odun vermeden dogru isleri yapan insanlarin bu dunyada her zaman hakettigi bicimde yasayamayabilecegii, olmasi gereken degeri goremeyebilecegi gercegini yuzume tokat gibi vuran adamdir. * benim icin gercek hayatin ne kadar acimasiz ve zalim olabilecegini temsil eden onemli bir figurdur. * adamdir.
hesabın var mı? giriş yap