• yahya kemal beyatlı - "büyü şiir"

    paris'te genç iken koyu baudelaire'perest idim.
    balkon'la, yolculuk'la, güzellik'le mest idim.

    sinmişti şi'ri ruhuma ulvi keder gibi;
    absente damla damla sızan şeker gibi.

    hulyâsının yarattığı iklim o başka yer!
    gür defnelerle çevrili, afyonlu bahçeler...

    her zevki bir haram olan efsunlu cennetin
    koynunda vardı lezzeti bin türlü nimetin.

    bir gün veda edip o diyârın hayatına,
    döndüm bütün bütün vatanın kâinatına.

    lâkin o bahçelerde geçen devreden beri
    kalbimde solmamıştır o şi'rin çiçekleri.
  • her zaman sarhoş olmali. her $ey bunda: tek sorun bu. omuzlarınızı ezen, sizi topraga dogru ceken zaman'ın korkunc agırlığını duymamak için, durmamacasına sarhos olmalısınız. ama neyle? $arapla, $iirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarho$ olun.
    (baudelaire - paris sıkıntısı)
  • "tanri hukmetmek icin varolmaya ihtiyac duymayan tek seydir"
    charles baudelaire
  • - de bana sır kutusu adam, kimi seversin en çok? babanı mı, anneni mi, kız kardeşini mi, erkek kardeşini mi yoksa?
    - ne babam, ne annem, ne kız kardeşim, ne erkek kardeşim var.
    - dostlarını?
    - bu sözün anlamı bana yabancı.
    - yurdunu mu?
    - hangi enlemde olduğunu bile bilmem.
    - güzelliği?
    - severdim, tanrısal ve ölümsüz olsaydı eğer.
    - altını?
    - tanrı'dan tiksindiğiniz kadar tiksinirim altından.
    - sevdiğin nedir o halde, garip yabancı?
    - bulutları severim... şu geçen bulutları... şurdaki... şurdaki... güzelim bulutları!
  • "ben nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir" der..
  • franz kafka:bazıları çirkinlikleri göstererek güneşi yüceltirler bazılarıysa çirkinlikleri yücelterek güneşi yok sayarlar.baudelaire çirkinlikleri gösterirken güneşi yok sayan bazıları arasına girsede şiirlerindeki çift yönlülük kendini belli eder.oedipus kompleksi yaşayan fransız edebiyatının en büyük şairlerinden olan baudelaire her ne kadar annesine karşı cinsel bir eğilimi olmasa da ona duyduğu sahiplenme ve şefkat iç güdüsüyle günah işlediğini düşünür ve beyaz tenli kadınlarla beraber olamaz.uzun bir birliktelik yaşadığı zenci sevgilisi yüzünden genç yaşında frengi hastalığına yakalanır.
    insanlardan uzak kalması ve babasından büyük bir miras kalmasına rağmen sefil bir hayat yaşamıştır ve les fleur du mal'ı (acının-elem-kötülük çiçekleri) yazması kaçınılmaz olmuştur.
    üvey babasının isteği üzerine inzivaya çekilmesi iyi olur düşüncesiyle orta amerika ülkelerine gönderilmek üzere bir gemi yolculuğuna çıkartılır.yolculuğunun 9.ayında geri dönmeye karar verir ve bindiği gemide yaralı bir albatrosu görmesi üzerine o müthiş şiirini yazar.
    fransız akademisine girmeyi deneyen ama toplum ahlak kurallarına ve din duygularına ters düşen yazılarından dolayı kabul edilmez ve büyük bir bunalım içine girer ve le moi nin derinlerine iner.
    eserlerindeki temalardan dolayı mahkeme tarafından suçlanır ama gustave flaubert gibi birçok fransız edebiyatçının davasını üstlenen avukatın güçlü savunması sonucunda sadece ahlak değerlerine karşı çıkan edebiyatçı olarak yargılanır.verilen ceza 1949 yılında fransız yargıtayı tarafından kaldırılır.
    son günlerini alkol bağımlısı ve felçli olarak geçirir.son anında yanında büyük bir hayranlık duyduğu annesi vardır ve annesi baudelaire’in hep duymak istediği ama bir türlü duyamadığı o cümleyi söyler: ...(ahh o cümleyi tam olarak bir hatırlasam)
  • 27 mart 1852 tarihinde, bir cumartesi günü öğleden sonra saat tam olarak ikide annesi caroline aupick'e bir mektup yazmaya başlar ve mektubun bir yerinde şöyle der;

    ''amerikalı bir yazar buldum, üzerimde inanılmaz bir ilgi ve sevgi yarattı. hemen eserleri ve hayatı üzerine iki makale yazdım ve çok ateşli yazılar oldular. içlerinde görülmemiş heyecanda birkaç satır bulacaksın. çoğunlukla gece yazdım, bazen gecenin onundan sabahın onuna kadar sürdüğü oldu çünkü birlikte yaşadığım kadının (jeanne'den bahsetmektedir.) dayanılmaz derdinden kurtulmak, sessizliğe kavuşmak için ancak geceleri çalışabiliyorum.
    ingilizceyi bir hayli unutmuşum. önceleri bu da işi güçleştirdi ama şimdi iyice kavradım; sanırım artık işler yolunda gidecek..''

    bahsettiği yazar edgar allan poe'dir hiç süphesiz. ondan o kadar etkilenmiştir ki, okurken aynı anda çevirilerini yapmaya başlar, zira inanılmaz heyecanlanmıştır. hatta belki de edgar allan poe çevirileri dışında hiçbir şey onu bu denli motive etmemiştir.

    baudelaire'nin annesi caroline aupick ingiltere'de doğmuştur ve oğlu charles'a ingilizceyi çok küçük yaşta öğretmiştir. charles baudelaire'nin, edpar allan poe çevirilerindeki kusursuzluğunda annesinin ve elbette onun şairane karakterinin rolü büyüktür. ve onun edgar allan poe çevirilerini ilk kez okuduğunda gözyaşları içerisinde diğer oğluna şöyle yazar;

    ''edgar allan poe çevirilerine gelince; üslup bakımından olağanüstü, hatta hayret verici. onun adına inanılmaz mutluyum. ingilizceyi bu kadar mükemmel bilmesine şaşırmadım..''

    les fleurs du mal isimli eseri de dahil olmak üzere, sadece edgar allan poe çevirileri bile edebiyat dünyası için bir mihenk taşıdır ki özü itibariyle şiir, bir başka dile çevrildiğinde ister istemez anlam kaymasına uğrayan bir ifade biçimidir. ancak baudaleire'nin çevirilerinde bu anlam kaymasına rastlamak neredeyse imkansızdır.
    sırf bu çeviriler sayesinde bile hayatını idame ettirebilecek iken, 1863 yılında borçlarını ödemek için 2000 frank gibi komik bir paraya bu çevirilerin tüm haklarını süresiz olarak satar. bir süre sonra ise pişmanlık içinde annesine şöyle yazar;

    ''2000 frank peşin alacağım diye çevirilerimin hakkını gülünç bir paraya satmıştım, buna çok pişmanım. o paradan bir kuruş bile kendime harcamadım. bu beş cildin yazar hakkı, küçük de olsa yılda 400-500 frank gelir sağlayabilirdi..''

    özellikle 1863 yılı onun için inanılmaz çileli geçer. elbette bunun sebebi büyük oranda kendisidir zira günlüklerinden öğrendiğimiz kadarıyla anne-baba evinden ayrıldıktan sonraki 25 yıl içerisinde sadece annesinden 30.000 frank yardım almıştır ve bu paranın büyük bir çoğunluğunu içki içmek, hovardalık yapmak için kullanmıştır ki, içki özelindeki zaafı herkesin malumudur.
    yine aynı yıl içerisinde annesine yazdığı mektuptaki bir cümle, ciddi anlamda parasızlığın dibidir. (büyük bir kısmı duygu sömürüsü olsa da.)

    ''iki gömleği üst üste giyip pantolona yakıştırıveriyorum; rüzgarın fora ettiği yırtık pırtık elbiseleri pekala giyebiliyorum. delik pabuçların içine mukavva tabanlıkları öyle ustalıkla yerleştirmeyi öğrendim ki, bana ancak manevi acılar kalıyor. ama yine de fazlası yırtılmasın diye hızlı hızlı gitmekten, uzun yürüyüşlerden çekinmiyor değilim..''

    şu tarz bir mektup alan bir annenin, çocuğuna para göndermemesinin imkanı da yok sanırım.
    (bkz: flanör)
  • ey ölüm
    yüce kaptan
    haydi vakit gelsin
    demir alalım
    bu ülke sıkıyor beni
    yola çıkalım..
  • yaşadığı devirde edgar allen poe'yu taklit etmekle şuçlanan büyük şair ( bkz. #18794242 ). 1848 yılında edgar allen poe'dan bir çeviri* yayımlar. 17 yıl boyunca poe çevirisi yapacaktır. arthur rimbaud'nun baudelaire'i neden çok sevdiğini ve ona neden şairlerin tanrısı dediğini, iki şairin şiirlerini okuyunca daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum. yine aynı iç sıkıntısı, yalnızlık, kin , öfke ve mide bulantısı.

    poe ilgili şöyle der bir arkadaşına:

    ''poe'yu taklit etmekle suçluyorlar. biliyormusunuz onu bu kadar sabırla niçin dilimize çevirdim? bana benziyordu da ondan! bir kitabını ilk defa açıp okuduğum zaman, yalnız rüyasını gördüğüm konuları değil, yirmi yıl önce düşündüğüm cümleleri onun yazdığını görerek dehşet ve hayranlık içinde kaldım!''

    bence baudelaire'in edgar allen poe'da gördüğünü, rimbaud'da( bkz.#17622298 ) baudelaire'de görmüştür.
  • "etrafimdaki insanlara urkuncluk ve tedirginlik hissettirdigimde yalnizligi ele gecirmi$ olacagim" $eklindeki sozu ve beraberinde bu sozu destekleyici tavirlari etki birakan insan.
    ne yapmi$ bu sozu destelemek icin; olmadigi halde ben e$cinselim diye cikivermi$ ortaliklara, bile bile frengili zenci bir kadinla beraber olaraktan omrunun cogu kismini frengiyle mucadele icinde gecirmi$, suru psikolojisi olarak du$undugu faaliyetlere kar$i tepki vermi$ begendigi bir $eyi alki$lama olayini kendi acisindan bitirmi$ mesela, vs vs.
    insanligin uzerinde kendini denemi$tir.yapmak istedigi budur aslinda.
hesabın var mı? giriş yap