• apacilerin, sonradan gormelerin ve check-in meraklilarin istilasina ugradigindan beri 4-5 yildir bana 30 dakika mesafede olmasına rağmen adımımı dahi atmadığım yerdir.
    daha önce ebesi sikilmiş kuşadası bile şimdilerde bana daha huzurlu geliyor.

    ayrıca bunca görgüsüz, apaçi ve gösteriş meraklısının aynı yerde toplanmış olmasının bazı avantajları da yok değil hani;
    mesela diğer ege ve akdeniz tatil yörelerinde huzuru ve gerçek bir tatil yaşamak isteyenler açısından bir nebze rahatlatıcı bir psikoloji yaratıyor tüm barzoların burada toplanması.

    hele ki,
    çorak, kurak ve sikko bir tatil beldesine gittiği için gösteriş yapmaya çalışan enteresan ve ilginç insanları da hiç anlamıyorum hani.

    buradan, aylarca parasını denkleştirip birkaç gün tatile gidecek ağustos ve eylül tatilcilerine sesleniyorum.
    paranıza ve zamanınıza yazık etmeyin,
    marmaris, fethiye gibi hem denizi ve doğasıyla 4/4'lük hem de nispeten çok daha ucuz tatil planlarını esgeçmeyin.
    evet belki alaçatı'da veya kafe pi'lerde foursquare üzerinden check-in yapamayacaksanız veya instagram'da çeşme sokaklarındaki şaşalı fotoğraflarınızı yayınlayamayacaksınız
    ama en azından adam gibi ruhunuzu ve bedeninizi doğaya ve huzura teslim edeceksiniz.
  • çeşme ikiye ayrılır, kuzeye bakan kısmı, güneye bakan kısmı.

    kuzeye bakan taraf 2010lara kadar turizm tarafıydı, oteller ve yerleşim hep o tataftaydı. ılıca, boyalık, dalyan, ıldır gibi yerler revaçtaydı. zat en bakınca çeşmenin merkezi bile kuzeye bakıyor.

    2010 civarı alaçatı parladı, parlatıldı. alaçatı dediğin gerçek bir köydü. dar sokaklar, eski taş evler, tek bir kafe bile yok vs. önce hacı memiş tarafında evler teker teker satın alındı, kafeler, port alaçatı, ünlüler vs derken çeşme=alaçatı durumu oluştu.

    denize girmek için çeşme'ye gidilecekse alaçatı doğru lokasyon değil. hatta soğuk deniz aşığı değilseniz izmir'i güneye bakan tarafı komple doğru değil.

    ılıca plajı mayıs ayında bile girmek için çok keyifli bir su sıcaklığına sahip. boyalık plajı öyle. paşalimanı tarafında venüs tatil sitesinin(yani gençlik kampının) koyu veya rüzgarın yönüne göre paşalimanı koyu (eski adıyla vekamp yeni adıyla quante koyu) su sıcaklığı konusunda gayet tatmin eder. sığ ve çarşaf gibi plaj seviyorsanız (mesela küçük çocuğunuz varsa) yıldızburnu tarafı biçilmiş kaftan. 30 yıllık hayatımda plaj kısmını deniz neredeyse tamamen yutmuş olsa da denizin içi hala güzel. 30 yılda ipek gibi kumu artık taş barındırmaya başladı sadece, yine de türkiye'deki bir çok plajda daha güzel kumu var.

    yok ben çivi gibi su seviyorum, girince titretecek diyorsanız güneye bakan tarafa geçeceksiniz. kleopatra koyu, delikli koy, alaçatı tarafındaki plajlar, pırlanta plajı, ovacık tarafları falan denizi çok berraktır, su çok temizdir ancak buz gibidir. zaten kleopatra ve delikli tarafı denize girmekten çok sahilde piyasa yapmaya evrildi son 10 yılda.

    not; 30 yazı ve bir kaç kışı çeşme'ye geçmiş biri.
  • ayayorgi'deki, marrakech, sole mare gibi mekanları işleten mekan sahipleri ünlülere beleş tatil yaptırıyor. magazinciler de oralarda çekim yapınca, çeşme'nin reklamı oluyor. istanbul'un, ankara'nın açı, garibanı da kredi kartından 12 ay taksitle otel rezervasyonu yaptırıp çeşme'ye tatile gidiyor.

    ya arkadaşım sen küçük biraya 20-30 lira verebilecek insan mısın? ayayorgi'deki beach'e girişe 30 lira verip, 8 saat yiyip, içebilecek paran mı var. yok!

    sefil gibi bir 5-6 gün geçirip, "mervelerleyiz. ortam çok iyi @çeşme zort beach" diye facebook'ta check-in yapıyorsunuz bir de. gittim biliyorum. ortam iyi. ama parası olana iyi. marmaris, kuşadası apaçi kaynıyormuş, çeşme elitmiş. apaçi dediğin marmaris'te kordonda rakı balık 10 lirayken, çeşme'nin en pislik mekanında bile 30 liraydı. hem de kaç sene evvel. alaçatı'da akşam yemeğine 100 lira veremeyecekseniz, oralarda berduş gibi yukarı aşağı yürümekten başka şey yapmayacaksanız neden gidiyorsunuz. hayri'nin yerinde taburede ızgara çuprayı 30 liraya yiyip, ooh çeşme de bir başka diye fukara mutluluğu yaşıyorsunuz. adam merlot'sunu yudumlarken 70 liraya reşat altını büyüklüğündeki t-bone yiyor. az geldi diye bir tane daha söylüyor. bir tarafta taburede akşam yemeği yiyip mutluluk yaşayan insanlar var. kendini de inandırmış, çok sevdim. bir daha gelicem diyor. bir daha git, bir daha siksinler seni.

    bu parayı vereceğine biraz daha paraya kıy, santorini'ye git, cote d'azur'a git. ben öyle yapıyorum şahsen ;))
  • istanbullularin bodrumdan sonra sikip attigi 2. yer.

    burda bi yerde denize girmek icin 50 tl yi gozden cikar. paranla girdigin bi beach clubte extra bahşiş vermezsen mindersiz ya da şezlongsuz kalman nerdeyse garanti. 5 mil ötedeki sakiz adasinda ise en muhtesem plajda şezlong ya bedavadir ya da en fazla 2 euro.

    allah turkiyenin cidden belasini vermiş bence.
  • gitgide güzelleşiyor falan derken, bir yandan balıkçıya dahi hot couture, ne bileyim night dress takılıp, kuaforde saç makyaj yaptırıp gelen bir kitlesi var ki; tatil anlayışımı yerle bir ediyor.

    eğlence mekanlarına mezuniyet balosu, komşunun düğünü nişanı elbiseleriyle birörnek papuçları ile endam edenler, babylonun çimlerinde o çivi topuklar saplanınca bir nebze akıllanıyordur diye umutlanmıyorum bile...bata çıka illa 12 cm uzun olacak hanım kızlarımız. zira sarhoş olunca ayakkabılar elde bağyan wcde yerlere basıyorlar cıbıl cıbıl...ıghhh.

    ha bir de, her mekanda bistrosuna, şişesine teleeeleri gömülmek yetmez gibi, giriş bileti ücretini ayrıca ödemek eğlence yaşamının yüz karasıdır...aya yorgi mekanlarında 30 tele otopark ücreti apayrı konu, çırağan sarayını aşmışlar helal olsun.

    yine de en hayalçatlatanı tuvaaletlerini sürüyerek balıkçılara gelenler; ve evet her balıkçıda her akşam durum bu...o miss gibi koyda minnacık barakayla işe başlayan ferdi babada tıkır tıkır stiletto sesleri hiiç yakışmıyor egenin havasına suyuna...

    şöylee tiril tiril giyinip o meltemi hissetmeli insan egede, elleriyle dalmalı karidesin çıtır kabuklarına, güneşlenmiş tene değmeli miss gibi deniz kokusu; makyajlanmamalı teknenin alladığı yüzler falan ama...ne etmeli bilmem.

    yine de gidilir mi, gidilir.
  • 20 senedir çeşme de yazligi olan,her yazı burada geçiren bir insan olarak burada bahsedilen alaçatı mekanlarinin hiç birini bilmiyorum ve gitmiyorum.

    sizin o 1 biraya 30 tl verdiğiniz mekanlar var ya.hah işte oraları hepsi 10 sene evvel ahirdi. bildiğin ahır. sonra istanbuldan bir takım abiler geldi. o ahirı boyayip sizin gibi insanlara deli gibi kazık çakmaya başladılar. siz de istanbul da yeterince trafiğe, park yeri aramaya, kaziklanmaya doymamış olacaksınız ki akın ediyorsunuz buraya.

    geçen sene marmara ereğlisi ne gittim. deniz harika, kumsal, izmir in sapık sıcağı yok. trakya iklimi arada yağmur yağıyor. cennet. her yer ucuz. burnunuzun dibinde türkiye nin en güzel sahilleri var. çanakkale var. ama siz 8 saat yol tepip 40 derece sıcakta dağın taşın deniz olduğu yerde, denize girmek için beach cluba ayakbasti parası veriyorsunuz. hepiniz ayrı enayisiniz hiç kusura bakmayın.

    hiç bir izmirli sizin verdiğiniz parayi vermiyor.oralara gitmiyor. zaten biz o kadar kazanmiyoruz. nerelere gittiğimizi buraya yazmayacagim.

    ıstanbul dan kactiginizi sanıyorsunuz ya. hah ben alaçatı ya girdigimde istanbula gelmiş gibi oluyorum...
  • son yıllarda bok edilen, elitizmin dibine vurmuş yer. şöyle ki doğma büyüme izmirliyim, çoğu izmirli aile gibi benim ailem de zamanında ucuz ve denize yakın diye çeşmeden yazlık almışlar. kısacası çocukluğumda bütün yazlarım orada geçti. siz yokken biz vardık demek istemiyorum da, bokunu çıkarttınız buranın. istanbuldan gelenler muhabbeti de yapmayacağım, ama bu tatil beldesini neye çevirmek istediklerini anlamış değilim. eskiden sadece aya yorgi vardı, arada arkadaş grubu olarak gider eğlenirdik, paparazzi'ye giriş ücretsizdi, şimdi nasıl bilmiyorum. gider takılırdık, kimse ses etmezdi, rahattık, kasıntı tipler yoktu öyle. şu an her yer club olmuş, heryerden bir mekan fışkırıyor lan.

    cuma yine hafta sonu için çeşmeye gelmişim, akşam bir yerlere gidelim diyoruz. hadi hafta sonu kalabalık olur, rezervasyon yaptıralım dedik. trenden tutun bilmem nereye kadar hepsi şişe açtırıp açtırmayacağımızı sordu, lan sapık mısın, giriş parası olarak 50 lira alıyorsun zaten, istersem su içerim sadece, hayır ne oluyor yani? neyse zilly diye yeni açılan bir yere gittik. yine aynı soru, şişe mi kadeh mi? şişe 600 lira lan, öğrenciyim ben, orada büyüdüm, o mekan eskiden dutluktu ibne, arkadaşlarımla eğlenemeyecek miyim? yok, şişe açtırmıyorsan al sana kapının yanı. adam bizi boktan bir yere oturttu kısacası. nedir yani, şişe açtıranlar solda, mekanın içlerinde, fakirler kapının yanında. hayır giriş parasını neden ödüyoruz? bir masa vardır, rezerve değilse gider otururum size ne lan? 50 lira para vermişim, istersem tek bir bira içerim, keyif benim değil mi? eller havaya diye bağırmayı çok seven gerizekalı bir dj'e maruz kaldıktan sonra ben daha fazla dayanamadım ve çıktık. bir başka mekanda da ağacın dibinde yer bulduk, yanda duran ve orayı paylaşan insanlara da burada dursak sıkıntı olur mu dedik, yok takılın dediler ve orada durduk. hayır bistro değil bir şey değil, çat diye bir görevli geldi ve orası başkasının, tuvalete gitti gelecek, orayı terkedin dedi. lan 40 dakikadır duruyoruz, ne yapıyor tuvalette adam acaba? e masa verin, yok, lan nerede duralım? barın oraya gidin. ulan 50 lirayı neden verdik? işte dj, müzik, insanlar falanmış, ya siktirin gidin lütfen, dolandırıcı resmen.

    hızımı alamadım biraz daha anlatayım, sabah da fun beach mi ne boksa oraya gittik. ona da 45 lira verdik, bildiğin ılıca halk plajı lan, sonradan öğrendim ki ılıca halk plajında da şezlong 20 liraymış, helal olsun. neyse boktan saçma sapan bir plaja 45 lira verdim, bari hizmet alayım değil mi? yok, kendimiz uğraşıp yer bulmaya çalışıyoruz, şu çimler olur mu? yok dolu. şu şezlonglar? dolu. lan nereye gidelim ibne? arkadaki şezlonglara gidin. hayır tamam gideriz, deniz aynı deniz sonuçta, ama ben mi sizi arayacağım allah aşkına? 45 lira verip hizmet almak istiyorum çok mu zor? bari yer göster, karşıla, hoşgeldiniz şuraya oturabilirsiniz de. onu geçtim bari bir konsept yaratsaydınız, bir mekan kursaydınız, adamlar denizin kenarına atmışlar şezlongları, al sana fun beach, giriş 45 lira, yersen. başka da bir bok yok. bir de içerde midyeci var, 5 midye 20 lira, midyenin tanesi 4 lira, altın kaplamalı falan herhalde. ayran içiyorum yemeğin yanında 10 lira kıçırık pizza 30 lira.

    kısacası olmamış, bok etmişsiniz burayı, eskiden sahil kenarında oturup muhabbet edip eğlenirdik biz. şimdi sahil kenarına ulaşmak 30 liradan başlıyor lan. hayır paran çoktur, ama paranla niye salak yerine koyulasın? ne bileyim parayı verip hizmet alırsın, ama o da yok. paranı sokağa atıyorsun gibi bir şey oluyor ister istemez. yani sorun para değil, güzel bir yer kur, fiyatım bu de, tamam isteyen gelsin, ama sen niye adam dolandırmaya çalışıyorsun ki? ben zaten para vermişim, neden hizmet alamıyorum ki?

    insanlar gidin kendinize gelin, belki çok zor para kazanıyorsunuz, belki çok fazla para kazanıyorsunuz, ama paranızı düzgün harcayın lütfen. böyle aptal mekanlara, aptal yerlere para vermeyin, haketmiyorlar, paranıza yazık lan, valla bak.
  • nüfüs ve rakım yazan tabeladaki ismini "@çeşme" olarak değiştirse yeridir..*
  • doğma büyüme izmirliyim. yazlığımızın da çeşme'de olmasından ötürü burayı da iyi bilirim.

    çeşme'nin en büyük sıkıntısı, son model arabasıyla daracık sokakta 100 ile gitmeye çalışan, mekanlarda etrafa sikecekmiş gibi bakıp sürekli kavga çıkarma derdinde olan, sezonluk kiraladığı yazlıkta sabaha karşı son ses müzik açan, herkesin sakince arabasını sürdüğü caddelerde arkadaşıyla yarışmaya çalışan

    zengin ve genç barzolardır.

    nereli olduklarını da az çok tahmin edeceğinizi umarak entry i burada bitiriyorum.
  • hani, çocukluğumuzda korktugumuz ya da yalnız kalmak istediğimiz yerlerimiz olurdu... masanın altı, incir ağacının korunaklı gölgesi, odandaki komidinin arka tarafı ya da sadece sıcacık bir ana kucağı... huzur buldugun ve kendini hiç olmadığın kadar güvende hissettiğin yerlerdir. işte buydu çeşme benim ve benim gibi birçok izmirli için... yaz kış fark etmez her fırsatta koşarak kaçmak istenirdi sıcak kollarına...

    çocukluğumda bıraktığım o şirin kasaba, korunaklı, eglenceli ve huzur dolu bir yuvaydı herzaman... kasabada dolaşıp, esnafla sohbet etmek, sahilde kaynamış mısır yemek, çiğdem çıtlatmak, tekneleri seyredip hayaller kurmak, kalenin surlarında savaş oyunları oynamaktı... gizli barınağım[ız]dı. aya yorgide her yer sahilken ve lale devri ihtişamıyla kocaman yastıklara serilip büyük çanaklardan meyve yiyen saraylılar(!) gelmeden önceydi benim yaşanmışlıklarım... deniz kenarında oyunlar oynayıp, karadut ağacına bulanmaktı; tüm vucudun kıpkırmızı olunca da denize dalıp saatlerce cıkmamaktı... o patika yollardan eşek tepesinde gitmekti. sonra, aya saranda... bağlarımızın, bağ evimizin güzelliğini yaşamaktı. şimdilerde otellere kapatılmış koylarında... tarlaların arasından denize ulaşmaktı bir atın tepesinde ruzgara karşı... elinde gecerken ağaçtan koparttığın böğürtlenler... şimdilerde taksi duragı yapmışlar o ağacın oldugu yere.

    evimizin ön tarafı yazlık sinemaydı o zamanlar, şimdi körfez balık restoran var... 2. kattaki balkondan ya da terastan seyrederdik her akşam filmleri, önümüzde koskoca bir tepsi keçboynuzu... film bittimi denize karşı sallanmaya giderdik parka... ara sokaklarda kaybolurduk, şu adını veren eski osmanlı çeşmelerinden su taşırdık eve...

    sabaha karşı 4 de eve girmeden fırıncının önünde sabahlamışlıklarımız olurdu sıcak ekmek ugruna, eve gidip herkesi kaldırır, taze süt, taze sepet tulumu ve vişne receli yayılırdı hemen masaya... kimse mızmızlanmaz herkes neşeyle kalkıp alırdı balkondaki masada yerini... gün doğumunu seyreder öyle yatardık...

    ya şimdi... çeşmeye gittiğim zamanlarım o kadar azaldı ki. gitmemeyi tercih ediyorum çünkü... gidip de kasabaya indiğimde, çocukluğum ağlıyor çeşme başında, gencliğim surlara çıkmış intiharı düşünüyor... yitirilmeye başladı o güzellikler hem de göz göre göre... bağ evine gittiğimde sadece baglarda dolaşabiliyorum at üstünde, sahile inemezsin diyorlar... böğürtlenler ise çoktan yok olmuş... şimdilerde, gittiğimde o gizli mabedime kapatıyorum kendimi, eve... bağ evine bile gitmek istemiyorum. tek bildiğim sahil evimin önü kaldı... artık o kadar yabancı ki, ayayorgi, ayaseranda, altınkum... yeniden tanışmak istesem, hatıralar gocunacak... boşver, yabancı kalalım biz.
hesabın var mı? giriş yap