• ikidir odama giren yaratık. la yarram ne işin var senin 9. kattaki evde? sorsan am var dediler geldik diyecek belli duruşlarından. böceklerden tiksinen bünyeme aşırı gelmekteler. hem uçuyor hem zıplıyor hem yürüyor. boy post desen 10 cme yakın bi siktirin gidin lan çayırda çimende gezinin. allahtan kedi var evde kapıyorum camı açıyorum kapıyı 30 sn de morta çıkıyorlar.

    (bkz: tekir beslemenin faydaları)
  • dost canlısı olabilen bir sıçrayıcı. yaz tatilinde gece vakti geldi, ağaçların altında malum rakı sofrasındayken. buyur ettik tabi sofraya ama eni boyu işaret parmağıma denk. yakışıklı böcek aslında, ele de geliyormuş kaçmadı, tuttum her yerinden oturttum üçüncü sandalyeye. roka salatası vardı sofrada, sosunu emip verdim. tuttu roka yaprağını ağır ağır ucundan yedi. pek becerikli değil elindekini avucundakini kaybediyor. bir kaç tane daha verdim sonra, iştahı yerinde de öyle tarlaları yok edecekmiş gibi bir iştahı yoktu. bizimle zeki müren de dinledi. aldım sandalyenin sırt yaslanan yerinin üstüne koydum. etrafı seyretsin diye. bir süre sonra fark ettik kendiliğinden gitmiş.
  • önce çöpün içinden mi nereden geldiğini anlayamadığım bir fren balatamsı sesle irkildim dün. hatta önceki gün bile olabilir. öyle iğrenç bir viyaklama ki ya fare geldi boruları yiyor ya da karşımda eşşşşek kadar bir böcek var. neyse efem... bugün bu hayvanın sesi arttı ama yeri değişti. ses bu sefer de mutfak dolabının üstünden geliyor. lakin bunun bir fare olamayacağına çünkü farenin bu kadar yerini belli etmeyeceğine yordum durumu. yine de bu borulardan gelen bir ses filan değildi çünkü kedim sese tepki veriyordu. sonra tezgahtan bir hışırtı geldi. ve ses arttı. ışığı açtım bakam neymiş... hayatımda gördüğüm en büyük çekirge! orta boylu bir kadın eli kadar. boş ekmekliğin içinde viyaklıyor. lan şimdi ilaç sıksam her yer yiyecek, ayrıca ilacı sıktıktan sonra çekirge nereye zıplayacak?! neyse efem, normalde tezgaha uzanamayan (bereket yetişemiyor) kedim için sandalyeyi tezgahın yanına dayadım. kediyi de koydum üstüne. tabi bunları kaçarcasına yapıyorum zaten ev cücük kadar bir atlayışta evin sonunu getirebilir hayvan. sandalyedeki kedim, çekirgenin la minör'den verdiği sesi yakından duyunca derhal tezgaha çıktı. ve 3 saniye sonra ağzında çekirge ile indi. buraya kadar güzel. lakin sonra köpeğimle kedi aralarında çekirgeyi paylaşamadılar bir türlü. çekirge atlıyor, köpek alıyor ağzına, kedi onun ağzından kapıyor filan... öyle-böyle derken 15 dakika içinde yarım yarım bölüşüp afiyetle yediler çekirgeyi. iğrenç bir ziyafetti...
  • bizim köyde bozo dayı isimli biri yaşarmış. bozo dayı 2.5 metre boyunda dev gibi bir adam. bozo dayı köylünün kollayıp gözettiği kimi kimsesi olmayan bir insan. herhalde bir hormon bozukluğu sonucu çok büyümüş ve bu cüsseyi korumak için durmadan yiyor. mesela oturdu mu bir tencere pilavı yer. oturdu mu iki tane köy ekmeği yer. bir de bozo dayının utanma sıkılma duygusu yok. yemeği bulduğu yerde yiyor. çalışma da yok bozo dayıda. gezer, tozar ve yer.

    örneğin tarlada çalışanlar öğle yemeği için getirdikleri azıklarını çıkın içinde ağaca asarlar hayvan haşat ellemesin diye. ve çalışmaya koyulurlar. öğle yemeği için geldiklerinde bir bakarlar ki yemekler yenmiş. hem de öyle bir ailenin değil 10-15 ailenin yemekleri bir güzel açılmış ve yenmiş. millet bir birine bakar anlar ki buradan bozo dayı geçmiş. hiç kimse bir şey demez bozodur yer. kimse kızmaz. hesap sormaz. tarladan topladığı domates biberle geçiştirir öğle yemeğini.

    bir gün gen bozo dayı çökmüş tarlada çalışan bir ailenin azığına. yemek yoğurtlu kızartma. bozo dayı kürek kadar ekmeği banıyor kızartmaya güüm indiriyor. tencere küçük bir tabak gibi kalıyor bozo dayının elinde. gene kürek kadar ekmeği bandırmış kızartmaya tam ağzına atacak bir çekirge konuyor lokmanın üstüne. bozo dayı çekirgeyi kovalıyor ve atıyor lokmayı ağzına. ikinci ekmeği bandırıyor kızartmaya tam ağzına atacak aynı çekirge pat konuyor lokmanın üzerine. bozo dayı gene kovalıyor. üçüncü lokmayı tam atacak ağzına gene aynı çekirge konuyor. “ee efe” diyor bozo dayı “topla bakam bacaklaanı” hop çekirgeyle beraber atıyor lokmayı ağzına.
  • hepsinde aynı şey geçerli mi bilmiyorum ama sosyalleştikçe renk ve şekil değiştiren canlılar.

    yalnız yeşil bir çekirge bir sürünün içine bırakıldığında bir sürü sonra koyulaşıyor ve irileşiyor. bir profesör bunun sürü halindeyken yiyecek arayışında rekabet etmek için gerçekleştiğini söylüyor.

    adam sürüye daha çabuk kaynaşsın diye iki saat arka ayaklarını gıdıklıyoruz dedi. biz cambridge'de böyle şeylerle uğraşıyoruz mehe mehe dedi bir de. eb azından zıplama esprisi yapmadı, takdir ettim.
  • sensei'lerin ogrencilerine taktigi isim.. (bkz: sensei)
  • ziplayarak ilerleyen suruler halinde dola$inca ortaligi velveleye veren hayvan ce$idi..
  • hz muhammed'in tanımıyla: "denizdeki bir balığın hapşırığıdır."

    ~~
    "resulullah (sav) çekirgelere beddua etti ve dedi ki: "allah'ım! çekirge'leri helak et, büyüklerini öldür, küçüklerini helak et, nesillerini kes, ağızlarını geçimliğimiz ve rızkımızdan (uzak) tut. sen duaları işitensin."

    (orada bulunan) bir adam: "ey allah'ın resulü! çekirgelere nasıl böyle beddua ediyorsunuz, onlar ki allah'ın ordularından bir ordudur" dedi.

    aleyhissalatu vesselam da cevaben: "çekirge, denizdeki bir balığın hapşırığıdır" buyurdular.
    ~~

    (kütüb-i sitte, hadis no: 3914)
  • tamam böcektir, zararlıdır bu yüzden sevilmez ancak bence bu hayvanın en sevilmeyecek yönü ne tarafa zıplayacağının kestirilememesi olmalı. arkadaş ne yakalayabilirsin ne de kaçabilirsin öyle pislik bir hayvandır kendileri.
  • üç veya daha fazla zıpladığı görülmüş böcek türü. küçük boyutta olanları olduğu gibi, devasa boyutta kanatları da olanları var. kanat derken bir kaç metre havada kalabiliyorlar. yeşil renkli olanları renk tonlaması olarak çok hoştur..
hesabın var mı? giriş yap