• yönetmen muzaffer hiçdurmaz imzalı, kendisi de kıymeti de az bilinen 1987 yılı yapımı işçi filmidir.

    filmin kayda değer özelliklerinden biri işçi sınıfının en örgütsüz ve en çok ezilen kesimlerinin yaşantısına kalın bir mercek tutuyor oluşu...

    filmin kahramanı olan ve tarık akan tarafından canlandırılan işçi karakteri cam atölyesinden tersaneye, oradan da deri tabakhanelerine savrulup durur. güvencesiz, örgütsüz, kölece çalışma koşullarında iş arayarak ve çalışarak yaşamını sürdürür.

    filmde söz konusu işkollarının yansıtılışı türkiye'de işçi sınıfının nasıl ve ne şartlarda çalışıp, yaşadığına dair canlı ve çarpıcı bir tablo sunar...

    filmin bir başka özgün yanı ise, filmin çekilmesinden yaklaşık 20 gün sonra filmin doğal platolarından birini de oluşturan kazlıçeşme bölgesindeki deri-tabakhane işçilerinin filmin çekiliş aşamasından da esinlenerek greve gitmesidir. deri-iş'in örgütlediği bu grev etkili olmuş ve deri patronları çareyi kazlıçeşme'yi olduğu gibi tasfiye etmekte bulmuşlardı...

    son olarak filmde gerçekten zengin bir oyuncu kadrosunun, kadroya yakışır bir oyunculuğun ve geniş bir figürasyonun olduğunu da eklemeden geçmeyelim.
  • bir hafta sonu çılgınlığı olarak oturup kendimizi yeşilçam'ın politik filmlerine verdik ve geldiğimiz son nokta "çark" oldu.

    çark adından da anlaşılabileceği üzere politik falan değil, doğrudan işçi varoluşu ile ilgili bir film. 1987 gibi sendikal tüm kazanımların kaybedildiği, inanılmaz bir sansür, istibdat sürecinin başlangıcı olan 80 darbesinden sonra çekilen inanılmaz değerli bir film. grev hakları, grev olan iş yerinde başka çalışanlara izin verilmesi gibi şeylerin nasıl değiştirildiğini kılıfına uydurulduğunu gözlemleyebilmek adına muazzam bir film.

    --- spoiler ---

    yıllarca bu işi yapan babasının getirdiği parayla okumuş bir kadın olarak leman, yıllarca nişanlı kaldığı ve sonunda evlendiği ve severek evlendiği fuat'ın sistem tarafından itildiği kazlıçeşme tabakhanelerinde çalışmasını "onursuz iş" olarak görüyor. buraya gelmeden önce aslında seçim şansı varken yarın kendisinin de aynı durumda olacağını bildiği için patron tarafından kayrılmak yerine arkadaşları ile duran bir rauf görüyoruz. aynı rauf sadece para kazanmak için grev kırıcılar tarafından yasa dışı yolla çalışmayı da reddediyor. sonunda tabakhane işine girdiğinde ise yeni polis olan leman ile çatışmaları başlıyor.

    bugün bile hala geçerliliğini koruyan "polis bir şey yapmadan vurmaz" "başka işçiler neden dayak yemiyor" argümanını bu kez polis üniforması içinde olan lemandan duyuyoruz.

    1987 yılında tersanelerde darbeden sonra başlatılan ilk greve de selam etmesi bu filmi ayrıca kıymetli kılan bir diğer yan.
    --- spoiler ---
  • bir ye$ilcam filmi. i$ci sinifinin bilinclenme ve sendika mucadelesini anlatan yapitlardan. ba$roller tarik akan, muge akyamac. tarik abi bir i$cidir ve bir polis olan muge ile evlidir. cali$tigi gunubirlik i$lerde ekmek pe$inde ko$an tarik'in psikolojisi bozulmaya ba$lar ve eylemlerinde sik sik kar$i kar$iya kaldigi polisler yuzunden karisi ile de arasi acilmaya ba$lar. olaylar geli$ir...
  • döndürme, çevirme, ters etme becerisine haiz cihaz.
    devlete ait olanı; bizi emekli etme kisvesi altında ne güzel öldürüyor..
  • 1987 yili cikisli, (lutfi akad'in cirakligindan yetisme) muzaffer hicdurmaz'in ilk ve son uzun metraj filmi.

    usta oykucu bekir yildiz'in "bir kadin polis", "amele" basta olmak uzere meshur oykulerinden uyarlanmistir. metin icin (orijinal adi "direnis"), bekir yildiz ve hasmet zeybek ile birlikte, muzaffer hicdurmaz ve tarik akan da kalem oynatmis.

    baslica rollerde tarik akan, muge akyamac, savas yurttas, erol demiroz, oktay sozbir, gunay girik, ihsan yuce, ali yayli, cezmi baskin, erdal sumer, kenan bal, zehra alpturk, savas taner, kamil renklidere, erdinc dincer, ferdi akarnur, dursun ali sarioglu, ferdu atuner, seyfettin karadayi, muhlis asan, orhan coban, ali demirel, cihat tamer, faruk savun, erten ucgozen, sevim sendil, sadan yardim, asik geylani, ihsan unal, bekir yildiz var.

    film, ozellikle bekir yildiz'in kuvvetli oykuculuguyle zamaninin otesinde. patronu, polisi, mahalleliyi hakikatli resmetmeyi basarmis.
    donemin az sayidaki yesilcam isci filmlerinde kimi zaman gozumuzu kanatan, ornegin "gunesli bataklik"taki gibi, cagcil kusurlara dusmemis. malumunuz, bu yapimlarda klasik yesilcam melodraminin uzerine, politik - sinif soslu ajit-prop bagiriliyordu. cark'ta ise, ne patron, ne polis, ne grev kiricilar "gercek kotuler" gibi cilgin kahkahalar atiyor.

    dort isci arkadasin hayatta kalma mucadelesi cercevesinde cam atolyelerinden tersanelere, oradan kazlicesme'nin caglar oncesi uretim kosullarina uzanan film, gercek mekanlarda sahici insanlarla yaptigi cekimleri, bir toplumsal donusume (dogrudan) yol acarak tamamlamis. (bkz: kazlicesme grevi)

    agir baskiyla, yildirma cabalariyla goz ardi ettirilmis, kenarda kosede tozlu raflarda boynu bukuk kalmis. sinema salonlarinda izleyicileriyle bulusamamis. tv'lerde gosterilmemis. ama yine de gunumuze dek gelmis, yangina su tasiyan karinca gibi bilinmis.
    ki biz, guzel memleketimizde film cektigi icin (bkz: yol) idamla yargilanan sinemacilara tanik olmustuk.
    nereden nereye.
  • seyrettiğim en iyi solcu filmidir.

    solcu filmlerde siyasi mesaj genelde yırtık dondan çıkar gibi aniden ve nutuk atarak yapılır. yapılması gerekeni bu filmde göstermişlerdir.

    ilginçtir ki yönetmen muzaffer hiçdurmaz'ın tek yönetmenlik tecrübesi bu filmdir.

    şuradaki bilgiler ayrıca ilginç. https://tr.wikipedia.org/wiki/çark_(film)

    üşenenler için kopyala yapıştır:

    "çark, senaryosunu bekir yıldız ve haşmet zeybek'in yazdığı, yönetmenliğini ise muzaffer hiçdurmaz'ın üstlendiği 1987 çıkışlı türk filmi. tarık akan, müge akyamaç, cezmi baskın, ihsan yüce ve kenan bal gibi zengin bir oyuncu kadrosuna sahip olan eser, işçi sınıfının en örgütsüz ve en çok ezilen kesimlerinin yaşantısına ışık tutan özelliğiyle, döneminin dikkat çekici filmlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.[1] üretildiği dönem doğrudan sansürlenmemiş olmasına rağmen, polis baskısı nedeniyle istanbul'da gösterime girememiştir.[2] muzaffer hiçdurmaz’ın tek yönetmenlik denemesi olan ve türkiye’nin üç-beş işçi sınıfı sineması örneğinden biri olarak nitelendirilen film, istanbul'da ilk kez "5. uluslararası sinema tarih buluşması festivali" kapsamında gösterilmiştir.[3]

    cam atölyesinde başlayıp tersanede devam eden ve ortaçağ çalışma düzenine sahip kazlıçeşme deri işçilerine kadar uzanan senaryosuyla, türk sinema tarihindeki ilk salt işçi filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir.[3] yönetmen muzaffer hiçdurmaz, önceleri filmi çekmeye gönülsüz olsa da, daha sonra bu fikrinden vazgeçer ve çekimlere başlama kararı alır. kazlıçeşme işçileri, filmden de etkilenerek, çekimlerden 20 gün sonra greve gitmiş ve grevin ardından kazlıçeşme kapanmıştır.[4]

    gerçek adı "direniş" olmasına rağmen, 12 eylül askeri darbesi'nin hâlâ etkili olduğu bir dönemde, olumsuz sonuçlar doğurabileceği düşünülerek filmin adı "çark" olarak değiştirilmiştir.[5] ancak filmin adına yönelik uygulanan bu "yumuşatma" çabası da pek işe yaramamış ve üretici kadro birçok kez polis tarafından sorgulanmıştır.[4] gelen baskılar nedeniyle sinema salonları filmi kaldırma kararı alır. işletmecinin çabalarına rağmen birçok sinemada "bu filmi oynatmayın" mantığı kabul görür ve film uzun yıllar boyunca gün yüzüne çıkamaz.[5] film, disk’e bağlı basın-iş ve sine-sen sendikaları ile, halkevleri ve sendika.org'un birlikte düzenlediği, 1-7 mayıs 2006 tarihleri arasında istanbul ve ankara’daki katılımcılarıyla buluşan "1. uluslararası işçi filmleri festivali"nde de gösterilmiştir.[6] filmin müzikleri cahit berkay ve cem karaca tarafından yapılmıştır."
  • en az tekerleğin icadı kadar önemlidir, insanlık tarihinin ve bugünkü teknolojik gelişmelerin temel taşı bile denebilir;

    çarkların icadının olmadığı bir dünyada, birçok alanda büyük değişiklikler ve sınırlamalar ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. çarkların icadının olmaması, insanların günlük yaşamlarını, ulaşımı, endüstriyel üretimi ve teknolojik gelişimi büyük ölçüde etkilerdi. işte bu senaryoda düşünülebilecek bazı sonuçlar:

    ulaşım: tekerleklerin ve çarkların olmaması, taşımacılığı büyük ölçüde sınırlardı. arabalar, bisikletler ve trenler gibi taşıma araçları olmazdı. taşıma işlemleri daha fazla fiziksel güç ve emek gerektirirdi, bu da ulaşımı yavaşlatır ve sınırlardı.

    tarım: tarım sektörü, traktörler ve diğer tarımsal makineler olmadan çok daha verimsiz olurdu. toprak işleme, ekim ve hasat gibi işlemler daha fazla insan ve hayvan gücü gerektirirdi.

    sanayi devrimi: çarklar, sanayi devrimi'nin temel taşlarından biriydi. iş makineleri, fabrikalar ve diğer endüstriyel süreçlerde kullanılan mekanizmaların olmaması, endüstriyel üretimi büyük ölçüde etkilerdi.

    enerji üretimi: su değirmenleri ve rüzgar türbinleri gibi enerji üretim sistemleri, çarkları kullanır. bu tür enerji üretimi sınırlanır veya etkisiz hale gelirdi.

    mimarlık ve inşaat: inşaat ve büyük yapıların inşası daha karmaşık hale gelirdi. taşıma ve inşaat işlemleri daha fazla emek gerektirirdi.

    teknolojik ilerleme: çarklar ve mekanizmalar, birçok teknolojik icadın temelini oluşturur. bu nedenle, radyo, telefon, bilgisayarlar ve diğer modern teknolojiler muhtemelen geliştirilmezdi.

    eğlence ve spor: bisikletler, kaykaylar, dönme dolaplar ve birçok eğlence aracı ve spor ekipmanı çarkları kullanır. bu nedenle, bu tür aktiviteler ve eğlenceler sınırlı olurdu.

    sonuç olarak, çarkların ve mekanizmaların olmaması, teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmeyi büyük ölçüde etkilerdi. bu, insanların günlük yaşamlarını, işlerini ve etkileşimlerini kökten değiştirirdi. ancak bu tür bir dünyayı hayal etmek oldukça zorlu bir görevdir, çünkü çarkların icadı ve mekanizmaların geliştirilmesi, insanlık tarihinin temel dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir ve birçok farklı alanda büyük etkileri olmuştur.
  • en anlamlar yüklediğim materyallerden birisi.

    çark. ismi gibi asil. eksikliğinde tüm sistemi nakavt eden parçalar bütünü olması bile ayrı bir asilliktir.
  • vokal , beat box ve gitardan oluşan deneysel bir trio . bir workshop esnasında tanışıp beraber çalışmaya başlayan nihan devecioğlu (vokal) ve adam matta'ya(beat box) cenk erdoğan'ın perdesiz gitarıyla katılmasıyla kurulmuş. format olarak ilk bakışta iiro rantala new trio'yu akıllara getirse de , batının beat box tekniğini ve doğunun seslerini, komalarını perdesiz gitar üzerinde buluşturdukları için trionun kendine özgü, bambaşka bir lezzeti olduğunu söyleyebiliriz.

    ilk albümleri geçtiğimiz hafta anason records etiketiyle çıktı , nasıl bir şeymiş yahu diyenler için ;dinleyiniz .
  • kadıköy kadife sokakta çok da yeni açılamayan güzide mekan. özelliği bu açılamıyor bir türlü, çok denedik olmadı.
hesabın var mı? giriş yap