• ludwig wittgensteinın hatıralar'ında şöyle bahsettiği yer: cambridge'de dolaşıyorken bir kitapçının önünden geçtim; vitrinde russell, freud ve einstein'ın portreleri vardı. biraz daha ilerideki bir müzik dükkanında beethoven, schhubert ve chopin'in portrelerini gördüm. bu portreleri karşılaştırdığımda, güçlü bir biçimde, yalnızca bir yüzyıllık bir zaman diliminde insan ruhunu saran korkunç yozlaşmayı hissettim.

    (hazret bir yüz yıl daha sonrasının türkiyesinde dolaşsa kendini öldürürdü heral)
  • ielts kitapları fevkaledenin fevkinde olan yayın. sınava çok yakın sorulara sahip kesinlikle! hazırlanırken 6-7-8-9'un çözülmesi gerekir.
  • tam ismi "cambridgeshire" olan güzide üniversite şehri. 110.000 kişilik nüfusunun yüzde 2'lik kısmı (evet 2.200 kişi!) çinli olmasından dolayı insan bazen kendini pekin'de hissetmektedir burada. bu çinlilerin çoğu öğrencidir çünkü sene 1209'da oxford'da yaşadıkları terör ortamından kaçan öğrenciler tarafından bir üniversite* kurulmuştur burada. bu güzide üniversite birçok ünlü kolejden (bkz: king's college) (bkz: trinity college) (bkz: clare college) oluşmakta ve halen britanya'nın gözbebeği konumunda bulunmaktadır. öyle sessiz sakin, öyle huzurlu bir şehirdir ki burası insanın devamlı ders çalışası, kitap okuyası, araştırma yapası gelir; ve fakat dersle geçen birkaç saatten sonra aynı insanın içini dayanılmaz bir bunaltı kaplar, işte o anlarda bu şehrin insanları bir sigara yakarlar genellikle: geçtiğimiz sene yapılan bir araştırmaya göre cambridgeliler her sene sigaraya 2 milyon pound harcamakta, ve bu istatistik de onları bu alanda britanya şampiyonu yapmaktadır. bu da demek oluyor ki cambridge sağlığa zararlıdır.
  • çok büyük bir kısmını kolejlerin oluşturduğu ingiltere nin öğrenci şehri. 30 ila 35 arası koleji var zira cambridge university nin.
    şehir gayet sessiz,sakin ama pub ve barları da gayet şükela. grand arcade diye bir de alışveriş merkezi mevcut. ingiltere nin eskişehir i dense yeridir herhalde.
  • dünyada gördüğüm en huzur verici yerlerden birisi. hem kalabalık hem değil, hem hareketli hem sakin. saçmaladım galiba ama cidden öyle. yani demek istediğim şu ki cambridge sizi sıkmayacak kadar hareketli ama boğmayacak kadar da sakin.

    yaşanır yani. yaşanılabiletesi (?!) yüksek.

    biz nehirde botla turlamadık gittiğimizde çünkü 18 pound falandı. değmez dedik. bol bol yürüdük etrafta. güzel restoranlar vardı. ancak iyice tadını çıkarayım diyorsanız botla turlamak güzel fikir.

    her taraf yemyeşil.

    günbatımını izlemek için bir tepeye çıktık fakat adı neydi hatırlamıyorum şimdi. aynı zamanda bir anıttı. çok güzel onu da yapın bence.

    çok meşhur, iyi bir dondurmacı da vardı. tatlıyla aram pek iyi değil ama güzeldi.

    niçin karşılaştırıyorum bilmiyorum ama oxford köyünden çok daha güzel. (umarım dostlar alınmaz :p)

    günlük bir gezi için ideal cambridge. bir gün yeter yani. biz müzelerde pek takılmadık çünkü arkeoloji müzesi falandı. hiçbir şey bilmiyorduk o mevzulara ilişkin. o yüzden müzelerde çok durmadık.

    muhtemelen yazın bir daha ve tek başıma gidip piknik yaptıktan sonra botla turlarım.

    güzel yer işte. gidin. entry biraz dağınık oldu. moraller pek iyi değil.

    öptüm.
  • ingiltere 'deki cambridge'ten söz ediyorsak,

    metropolde yaşıyorsanız ilk başta köye gelmiş gibi hissedeceğiniz, uzun süre kalacaksanız sonrasında düşük temposuna rağmen eğlenceli bir şehir olduğunu keşfedip, her yerini öğreneceğiniz, ayrılmak istemeyeceğiniz, şehrin bir ucundan diğer ucuna bir saatte yürürken hiç sıkılmayacağınız küçük, tatlı şehir.

    güneşli bir yaz günü * king's college 'ın önünde durup, devasa yapının güzel ayrıntıları arasından masmavi gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz, basit ama unutulmaz bir manzaradır. görünüz.
  • ingiltere'ye gitmişken iki kere turist olarak gittiğim, zengin insanların mütevazı yaşamlarına, doğal güzelliğine, tarihi dokusuna hayran kaldığım şehir.
    londra'dan sadece 45 dakikalık bir tren yolculuğu mutlaka günübirlik de olsa bir uğrayın.
    gideceklere önerilerim:
    cambridge üniversitesi'nin gezilebilen kolejlerini gezin.
    merkezdeki corpus clock saatini görün
    christ's pieces park'ta bir yere yetişme telaşı olmadan huzurla yürüyün
    mevsim ne olursa olsun cam nehrinde mutlaka punting yapın
    bisiklet kiralayıp şehrin dar sokaklarında keşfe çıkın.
    publarında, cafelerinde öğrencilerin arasına kaynayıp vakit geçirin.
    fotoğraflı versiyonları ve gezi yazısı için buradan buyrun: havadaki leylek/cambridge gezisi
  • 6 sene boyunca yasadigim ve bu sure zarfinda hicbir degisikligine tanik olmadan geri geldigim hep ayni olan ve ayni kalacak olan yer. evet bu sehirde binalar, okullar, yollar, isiklar, parklar kisaca hersey hep aynidir . tek degisen insanlardir bu sehirde.devamli degisirler hep yenileri gelir ve eskileri aratmazlar. iste o kadar guzel bir sehir cambridge.
  • cambridge'de yasamaya baslayacaksaniz sunu bilin ki, sukunetten, huzurdan hafiften siyirmaya dogru uzun bir yola cikacaksiniz. cambridge'de cayir cimen, sessizlik, duzen sizi birseyler yazip cizmeye, ders calismaya tesvik eder. genc nufusu cok yogundur, kafeleri sessizdir, muzik bile yoktur ders calisasiniz diye (!). copun icinde gitar calan adamlar, iki agacin arasina ip germis tek ayak ustunde keman calan adamlar vardir. (eccentric cambridge diye kitap bile vardir bu hususta) sakinleri (ogrenciler) genelde posh'tur dolayisiyla dertten tasadan fazla iz yoktur. bunun disinda otobus soforunden esnafina neseli bir susam sokagi portresi cizerler. kisacasi ogrenci olmak icin kesinlikle ideal bir sehirdir cambridge. sikildiniz mi kirsal hayata dogru da rahatlikla acilabilirsiniz, hatta merkezden cok uzak yasamiyorsaniz asla vasita kullanmaniza gerek bile kalmayabilir. bu posh'luk canima yetti derseniz mill road'un kozmopolit atmosferinde soluk alinabilir. syd barret, robyn hitchcock ve nick drake cambridge'den cikma muzisyenlerdir. bunlardan en cok syd barret'a sahip cikar sehir, ekim ayinda bir ay boyunca anilir. her hafta evlere ucretsiz dagitilan gazetesi cambridge weekly'de punting sirasinda nehre dusen ciftler manset olur. gorgu taniklari olayi ballandira ballandira anlatir. bu gazeteyi haftada bir okuyup da eglenmeyi ihmal etmemek gerekir. ne demisler all work and no play makes jack a dull boy.
  • cevre ve ortam olarak oxforddan kesinlikle daha guzel olan universite sehri.
hesabın var mı? giriş yap