• the tempest'in ucubesi. farkli shakespeare okumalarinda, bu karakterin onemi degiskendir.
    yukaridakinden baska bir goruse gore-shakespeare'in caliban'i yaratma amaci, sahnede herkese uygun bir karakter yaratma kaygisindandir. soylu ve egitimli kesim icin ince detaylar hazirlayan (ki oyunda pek cok alegorik anlatim mevcuttur) usta yazar, halkin gulebilecegi kaba saba ve cahil bir yaratigi da oyuna eklemistir ki herkes oyundan zevk alabilsin! bu okumaya gore caliban'in gorevi sebekliktir.
    the tempest'in farkli - daha trendy- bir okumasina gore, oyun erken somurgeciligi anlatir. caliban, adanin yerlisidir; cahildir; elindeki tum kaynaklari prosperoya gosterir ama sonunda onun usagi olmaktan kurtulamaz; prospero'nun elinde buyu gucu vardir, ki bu guc de yaninda getirdigi kitaplardan kaynaklanmaktadir (bu okumaya gore, yazili olanin sozlu olana ustunlugunu gosteriyor bu olay). prospero, adada kalan ve vakti zamaninda caliban'in annesi tarafindan bir agaca hapsedilen arieli kurtarir ve onunla bir anlasma yapar. (bunun okumasi da, somurgecinin gittigi yerlerde, ezilenleri kendi yanina cekip onlari bir iletisim araci olarak kullanmasidir) caliban, kendine yapilan haksizligi bir sekilde dengelemek icin mirandayi ister ama prospero buna izin vermez, caliban'i bir magaraya tikar. cok ilginctir ki oyunun sonunda caliban disinda herkes affedilir- caliban adada yalniz basina birakilir, herkes mutlu mesut evine doner.
    gunumuzde boyle bir okuma yapmak tabi ki mumkundur ve oyuna uyarlandiginda bire bir ortusen pek cok nokta da vardir, ancak shakespeare'in yasadigi donemde somurgecilik koklu bir gelisim icinde bile degildi- bu yuzden caliban'in beyaz adamlarca ezilen ve somurulen yerli olarak okunmasi ne derece mantiklidir, tartisilir.
  • isminin kokenleri konusunda edebiyat tarihcilerini muallakta birakmis ve tarih boyunca turlu turlu yorumlanarak olumsuzlesmis bir sekspir karakteri. arapca'da "it" anlamina gelen "kalebon," cingene dilinde kara anlamina gelen "cauliban," ve karayiplerde yerliler icin kullanilan "canibal" sozcuklerine benzerliginden sekspir'in bunu bir yerlerden arakladigi tahmin ediliyor... caliban'in en onemli ozelligi, avrupa'li gezginlerin ve tacirlerin avrupa'li olmayan insanlara, daha cok da yeni dunya'nin yerlileriyle, karsilasmasinin bir izdusumu olmasidir. sekspir'in montaigne'in "yamyamlar uzerine" olan denemesinden ve vespucci'nin ve kristof kolomb'un mektuplarindan haberdar oldugunu ve okudugunu biliyoruz. ayrica, surekli dolasip duran gemilerin murettebatiyla da barlarda kafa cektigi de rivayet ediliyor. bu acidan caliban karakterinin nasil yaratildigi uzerine dusuncelere dalabiliriz.

    her donem kendisini farkli yorumlasa da, genel olarak insanligin rafine olmamis, gelismemis ve "ilkel" kalmis yonlerine yapilan gondermelerle ve ucuncu dunyanin sembolu olarak gosterilmesiyle, oncelikle ingiliz sonra da avrupa kultur tarihinin bir parcasi olmustur. ernst renan'dan aime cesaire'ye, turlu turlu the tempest yorumlamalarinda hep deri renginden dolayi "asagilik" bir mahlukat damgasi yemistir caliban... oscar wilde bile portresine yazdigi onsozde caliban'in cirkinliginden bahsetmistir. anti-semitizmin hortladigi donemde david suchet tarafindan canlandirilmistir. en basarili versiyonu ise zannimca derek jarman'in filmindeki caliban'dir...
  • john fowles ın koleksiyoncu adlı romanında miranda nın kendisini saplantı haline getirip ıssız bir yerdeki evine hapseden frederick e taktığı isim.
  • x-men apocalypse ve logan filmlerinde karşımıza çıkan bir mutant. logan'da extras dizisinden hatırladığımız stephen merchant tarafından canlandırılmıştır. iyi ki onun tarafından canlandırılmıştır. rolünün hakkını vermiştir.
  • adını shakespeare'in the tempest adlı eserindeki ucubeden alan marvel karakteri mutant. x geni bulma ve korkuyu emip güce çevirme gücüne sahiptir. çirkin görünümünden ve mutant bulma gücünün grup için büyük yarar sağlayacağından dolayı morlocks'a katılmıştır. daha sonra apocalypse'in atlılarından birisi olur, en sonunda x-men'e katılır. m-day'den sonra doğan ilk bebeği kurtarma sırasında, warpath'e doğru gelen merminin önüne kendisini atarak ölür.
  • hellhound ya da death olarak da bilinen,25 mil çapındaki herhangi bir mutantı psionic olarak algılayabilme özelliğine sahip mutant.insanların korkularını emip daha çok korku verebiliyorken apocalypsein bioengineeringinden sonra insanüstü* güç,hız,dayanıklılık,çeviklik ve refleksleri oldu.
    (bkz: x men) (bkz: marvel)
  • sahakespeare in son eseri the tempest da bir karakter adidir. bir seytan ve cadinin kutsallik karsiti birlesmesinden oldugu one surulsede icinde degisik bir siirsel yetenek vardir. dogayi sever. sevgiyi arar. allegoric anlatimlarda shakespeare nin bu karakterle kendisinden once yer alan ve kendisinden sonrada devam eden tiyatro yazarlarini kastettigi anlatilir, birde caliban in efendisi prospero vardir ki oda shakespeare nin ta kendisidir.
  • 7. stüdyo albümü say hello to the tragedy 21 haziran itibariyle raflarda bulunacak olan alman metalcore'unun en önemli -en azından en çok bilinen- grubu. daha doğrusu almanya, italya, isviçre ve avusturya'da 21 haziran, amerika, ingiltere ve diğer avrupa ülkelerinde ise 24 haziran'da çıkacak albüm. ancak tabii ki bizler bir süredir dinleyebiliyoruz kendisini ve şöyle bir bakacak olursam da şu sene içerisinde core tabanlı hiçbir albümle gönül bağı kuramayan ben, say hello to the tragedy'ye de bir türlü ısınamadım.

    yine de ilk şarkı 24 years ile gayet güzel bir giriş yapıldığını düşünüyorum albüme. devamındaki love song da oldukça ortalama üstü bir parça. fakat bu ilk iki şarkıdan sonrası alabildiğine sıradan, caliban dinlediğimi bilmesem muhtemelen burun kıvıracağım parçalardan oluşuyor. beş numaralı walk like the dead'de biraz olsun umutlansam da ı ıh, bir türlü sevemedim albümün genelini. bir de kapanıştaki coma dikkat çekiyor sanki ama the awakening, the undying darkness, the opposite from within gibi harika albümleri olan bir gruba bu son işleri için 10 üzerinden 5 puan veriyorum diyebilirim.

    (bkz: sana puanım dokuz kanka)
  • oscar wilde tarafından yazılan dorian gray'in portresi adlı romanın giriş bölümünde ismi geçen, shakespeare'in the tempest'ından bir karakter.

    "on dokuzuncu yüzyılın realizmden hoşlanmayışı kendi yüzünü aynada gören caliban'ın öfkesidir.
    on dokuzuncu yüzyılın romantizmden hoşlanmayışı kendi yüzünü aynada göremeyen caliban'ın öfkesidir."

    dorian gray'in portresi'nin, basıldığı zaman ahlâk dışı olduğu söylenerek sertçe eleştirilen bir kitap olduğunu düşününce şu iki cümleyi tekrar okuyorum. eleştirileri düşünüyorum. cümleleri tekrar okuyorum. düşünüyorum. tekrar okuyorum.
  • rtn 2004 de ortalığı tam olarak dağıtmış , bizim gibi mulayim insanları bile pogo yapmaya teşvik etmiş süper grup...bir de hardcore'umsu öğeleri de çok iyi kullanıyolar...ailecek hastası olduk....vokalist abimizde hayvanlar gibi böğürür...groooooaaaaaarrrrgrhrhrh....
hesabın var mı? giriş yap