666 entry daha
  • bu entryde paylaştığım teori, bir başka teorilerimden bir tanesidir. bu yeni teorimi,

    1-) kişilerin bizzat verdiği beyanları,
    2-) olay yeri fotoğrafları,
    3-) sosyal medyadaki videolarını,
    4-) emniyetin çalışmasıyla tespit edilmiş somut delilleri

    esas alarak oluşturdum.

    ilk olarak, çağla'nın ağabeyi ilker, 1999 yılı haziran ayında üniversite sınavına giriyor ve matematikten aldığı özel derslerin de yardımıyla sınavdan oldukça yüksek bir puan alıyor ve istanbul'daki üniversitelerin bölümlerinin puanları rahatlıkla tutarken, anne ve baba da ağabeyin çağla'nın hayatına daha fazla müdahale edemesin diye onu istanbul'dan uzaklaştırmaya, tanıdık akrabaları da olduğu için ağabeyi ordu ünye'deki üniversiteye gönderiyorlar.

    çünkü ağabey, çağla ve hüseyin arasındaki arkadaşlıktan son derece rahatsızdı ve ağabey gerçekten de, hüseyin'i kızlara kötü niyetle bakan, uçkur düşkünü birisi olduğu için istemiyor. ve bu yüzden ağabey, eylül ayında ünye'deki üniversiteye gitmeden önceki yaz tatilinde çağla ve hüseyin'i ayırmak için büyük bir çaba sarf ediyor ve bunda bir parça da muvaffak oluyor. ama çağla ve hüseyin, kötü bir şekilde (kavga,kırgınlık v.b) ayrılmadıkları için çağla ve hüseyin'in sonradan yine görüşme ihtimali var.

    ağabeyde bu ihtimali çok iyi biliyor ve bu yüzden ünye'de olduğu zaman her gün çağla'yı telefonla arayıp yokluyor. çağla bir süre sonra bu baskılardan çok sıkılmış olacak ki, ağabeyin telefonlarına bakmamaya başlıyor. ilker de üniversiteyi yarıda bırakıp dönemeyeceğine göre, mecbur ağabey, anneyi (biraz zorlama ile) çağla ile birlikte okula gidip gelmesi için ikna ediyor. çağla da bundan iyice rahatsız olduğu için annesine "ben çocuk muyum niye devamlı okula geliyorsun" diye kızıyormuş.

    anne de okula gelip gitmeyi daha resmi hale getirmek ve çağla'yı fazla sıkmamak adına okul aile birliğine katılmış. çünkü ağabey, hem anneyi hem babayı, hem de çağla'yı korumacı olacağım diye fazlasıyla bunaltıyormuş. bunun üzerine anne de ağabeyin dediklerini yapmak zorunda kalmış.

    hatta anne, ağabey ve çağla'nın kavgalarından o kadar yorulmuş ki yere yığılmış ve diğer komşular müdahale etmiş.

    sonrasında bu akat apartmanı detayı ile de şöyle bir teorim var, bize göre o akat apartmanı çağla'dan gizli bir şekilde ilker için tutuldu. çünkü çağla, artık ağabeyin kendisini her gün yoklamasından o kadar bunalmıştı ki, onu hiçbir şekilde evde istemiyordu. tabii anne ve babada bu durumun gayet farkında. o yüzden ilker'in istanbul'da kalması için çağla'dan gizli bir şekilde akat apartmanı'nda ilker'e daire kiralandı.

    tabii anne ve babanın bulduğu bu çözüm, ağabeyi tatmin etmiyordu ve halen daha hüseyin'e ve çağla'ya kızgındı. gelelim 2 haziran 2000 tarihine... ağabey, o hafta sonu hasta olduğu için kendi evlerine geliyor ve çağla da muhtemelen ağabey ilker'le o haftasonu aynı evde kalmak istemediği için gülnur hanım'ın arkadaşı serap s'nin evine gidiyor ve pazar günü geriye dönüyor.

    gülnur hanım, ece üner'in programında da dediği üzere sabah kalkıp çocukların kahvaltılarını hazırlıyor ve sonra çağla'yı okula yolluyor fakat ağabey, bu meseleye kafayı o kadar takmıştı ki, en sonunda bilgisayarı ve çağla'nın cep telefonunu karıştırıp (çağla'nın cep telefonunu okula götürmesi yasak, bu yüzden evde) hüseyin ve çağla'yı o kadar uyarmasına rağmen halen daha gizliden gizliden birbirleriyle haberleştiklerini farketti.

    bunun üzerine ağabey iyice öfkelendi. zaten anne de sabah saatlerinde güya temizlik yapmış fakat evde pek çok yer dağınık. bu konuya birazdan değineceğim. anne de zaten saat 12.00 gibi alt komşularına sabah kahvesine iniyor. bunun üzerine komşu nilgün hanım'ın kızı handan hanım, hemen gülnur hanım'a da bir kahve yapıyor ve gülnur hanım komşularına "bende zaten dişçiye gideceğim, çıkıp hazırlanacağım" diyor. tabi bu diyalogtan sonra annenin dişçiye gitmesine nerden baksanız daha 4 saat var. (aslında dişçiye değil jinekoloğa gidiyor)

    saat 12.30. anne tekrar kendi evlerine geliyor ve oturma odasında çekirdek çitleyip, o sigarayı da yarıya kadar içtikten sonra saat 16.10 gibi çağla geliyor. tabi anne, sırf çağla ve ilker arasında çıkabilecek muhtemel bir huzursuzluğun önüne geçmek adına 15.30 da gideceği doktora saat 16.30'da gitmek zorunda kalıyor. o yerdeki çakmaklarda bir çantanın içinden düşmüşe benziyor. belki bitmiş çakmak falandı onlar, o an ondan dolayı yerden almaya tenezzül bile etmediler

    neyse, saat 16.10 gibi çağla eve geliyor ve sadece annesini görmüyor, abisinin de evde olduğunu görüyor ve şaşırıyor... aralarında kısa bir konuşma geçiyor, konuşmanın içeriğini tahmin edersiniz...

    sonra ağabey çağla'ya bilgisayarda ve telefonda hüseyin'le olan yazışmaları falan göstererek "bunlar ne, sen hani görüşmüyordun?" diyor ve çağla ile aralarında çok büyük bir kavga çıkıyor, öyle alt komşu gökçe'nin dediği gibi kardeş kavgasının da çok ötesinde bir kavga bu, ağabey o sinirle eline bıçağı alıyor ve çağla'nın ensesine dokundurarak bir şey istiyor. ben bu istediği şeyin günlük olduğunu düşünüyorum. çağla da o günlüğü çok iyi bir yerde saklıyordu lakin tehdit üzerine o günlüğü ağabeye verdi, ağabey o günlüğü okudu ve daha da çıldırdı...

    bu sanchez morales'inde " aile üyelerinin, günlükten sayfa koparması söz konusu değil" demesi durumu var... sen bu aile hakkında nasıl bu kadar kesin hüküm verebiliyorsun?

    ağabey çıldırınca, çağla da ondan kaçıp kurtulmak istedi lakin ilker onu banyonun önünde, koridorda yakaladı ve bu sefer bıçağı çağla'nın boğazına dokunduruyor lakin çağla orada çırpınınca, ilk ölümcül darbeyi maalesef orada alıyor ve o yerdeki sprey şeklindeki kan lekeleri öyle oluşuyor. çağla, belkide o an hastaneye götürülseydi, hayatı kurtulabilirdi fakat çağla, konuşmasın diye onu oracıkta vahşice bir şekilde katlettiler... bu kız bunların hiçbirisini haketmemişti, ama 24 sene önce hayatının baharında bir genç kız, adeta hayattan zorla koparıldı....

    sonra ağabey ve anne evden çıkıyorlar ve akat apartmanındaki dairelerine gidiyorlar ve annede sırf görülmüş olmak için hemen doktora gidiyor... orada birazcık durduktan sonra eşinin işyerine gidiyor ve bu yaşanan felaketten bahsediyor. sonra anne ve baba, nilgün hanım bunları telefonla arayıp "çabuk, nedim'i de al gel" dedikten sonra işyerinden ayrılıp akat apartmanına gidiyorlar ve orada ağabeyle birlikte ne yapacaklarını kararlaştırdıktan sonra anne ve baba çiğdem apartmanına saat 18.45'te geliyorlar fakat apartmanın önü korkunç derecede insan kaynıyor... bunun üzerine koştura koştura binaya girdiklerinde 1. katta nedim bey komşulara "gülnur'u içeri alın böyle görmesin" diyor...

    biz, hani nedim bey yukarının durumunu nereden biliyordu diye soruyorduk ya, bu da aslında bu sorumuzun cevabını oluşturuyor. sonra nedim bey, zaten olayın detayını öğrendiği için eve bir hışımla giriyor ve ellenmedik yer bırakmıyor... gardropların içine, balkona, buzdolabının içinde bile katil arıyor.... tabii bu kadar yere bakmadan önce kızı çağla'nın üzerini örtmek istiyor, gazeteciler falan gelirse böyle görmesin diye... sonra "ben delilleri bozuyorum" diye düşünüyor ve kızının pozisyonunu eski haline getirmeye çalışıyor.

    şimdi, ben delilleri bozuyorum diye düşünen bir baba ne yapar, dolapların içinde, balkonda falan katil aramak yerine bir an evvel o evden çıkar. zaten alt komşu hasan bey ve bir polis memuru nedim bey'i bu süre zarfında dışarı çıkarmak için uğraşıyorlar ama, kendisi bir müddet evin içerisinde dolanmadık yer bırakmıyor. dolayısıyla bu da önemli bir çelişki.

    ağabey ilker de muhtemelen o akşam anneannesinin evinin yan bloğunda oturan selim'e gitti ve kardeşinin öldüğünü, ordu'dan yeni geldiğini falan söyledi... yoksa ağabey, selim'e ertesi gün gitmiş olsa, zaten anneannenin evi taziye evi ve herkes orada. selim de o kargaşa ve kalabalıktan dolayı çağla'nın vefat ettiğini ilker kendisine bu haberi veresiye kadar çoktan öğrenmiş olurdu...

    bu yazdığım satırlar birer teoridir, doğru da olabilir yanlışta olabilir. ve bir not düşmem gerekiyor, burada üzerinde durduğum çağla ile hüseyin'in arkadaşlığı durumu, motivasyon nedenlerinden yalnızca bir tanesidir. biz kimseye "sen katilsin" diye ithamda bulunmuyoruz. bizim en önemli iki idealimiz var, o da melek çağla'mızın cinayetinin aydınlatılması ve insanları doğru bilgilendirmek. saygılarımla arz ederim.
  • strategic planın son entrysinde bahsettiği teori gayet mantıklı ama ilkerin öldürdüğü aile dışından birisi olsa mesela hüseyin anne ve babanın ilkere karşı tutumunu anlarım oğullarını haklı görürler kendilerince korurlar ama kızlarını ne kadar da sevmesen onu da sen doğurdun ve vahşi bir şekilde bir çocuğun diğerini katlediyor. ilker de anne de robot gibi bu sadece kıskançlık olayı değil annenin de kıza karşı başka bir öfkesi var gibi. onu da çağlayı anlatırken ki kullandığı hitap şekillerinden anlıyoruz zaten.
    miras olayını biraz düşündüm de dede anneyi atlayıp neden kız toruna bırakmak istiyor neden kızına ve erkek torunana güvenmiyor da kız torununa bırakıyor. cenaze kayıtlarını izledim ağlayan bir kadın vardı annesi sandım anneannesiymiş. baba ve anne arkada duruyorlar baba ters ters etrafa bakıyor. allah ailenin de ölümün de hayırlısını versin.
  • her gün takipçisi çok olan birinin dikkatini çeker ve hem ekşi sözlük hem sosyal medyada gündem olur diye umutla tüm entryleri okuyorum.

    malum arkadaşın da faili meçhul bir cinayetin aydınlatılması için beyin fırtınası yapan insanlardan neden bu denli rahatsız olup bu konuda bu kadar mesai harcadığını anlayamıyorum. gerçi hepimizin birer tahmini var sayesinde. en basit ihtimalle hayatta sevdikleri tarafından yeterince veya hiç onaylanmamış ve onaylanmak için yırtınırcasına bir çaba içinde, sosyal medyada..

    keşke bizimle birlikte gündem olması konusunda mesai harcasan da o 'acılı anne' ve 'zavallı ve kusursuz ebeveynler' aklansa. sen de rahatlasan.

    ya da tavsiyem boş boş duvara bak zamanın daha verimli geçsin.

    hayatımda bir şeyi bu kadar radikal bir şekilde savunan birini daha görmedim, acınası.

    inananlar tarafından kusursuz olduğu düşünülen peygambere bile bu kadar methiyeler düzülmemiştir.

    okudukça adına ben utanıyorum keşke bazı insanlar da davranışlarından bir nebze utansa.

    #çağlatuğaltaycinayetiaydınlatılsın
  • ben de abinin hafiften takıntılı olduğunu düşünüyorum. hüseyine duyduğu bu nefret normal değil. programda diyor ki emniyete gittiğimizde bizi farklı kapılardan çıkardılar, yüzyüze gelmek istemiyordum, biliyorlardı. bunları hüseyinden şüphelendiği için yapsa hadi öfkesi normal deriz ama hüseyinden şüphelenmemiş ki zaten. hatta tv'de hüseyinden şüphelendin mi dediklerinde diyor ki, hayır onda o cesaret yok. cinayeti cesaretle ilişkilendiren bir zihin. hüseyin takıntısı acısını sollamış, ele veriyor önceliği hüseyin o konuşmada. korkutucu bir takıntı.

    ne yaptı bu hüseyin sana, ne hüseyinmiş arkadaş. kardeşinin cinayetini kullanarak hüseyine laf sokuyor, akıl alır gibi değil.
  • timur soykan ve murat ağırel gibi kaliteli araştırmacı gazetecilere başlık altından çağrı yapmış olayım. bu sis perdesini ancak sizin gibi kalemler dağıtır.
  • babanın haberi aldıktan 1 saat sonra eve varıp ( 5 dklık mesafeden) , anneyi girişte çağlayı böyle görmesin diye bırakıp , kapıdaki polisi iterek eve daldığı cinayettir.

    sonra o şokla (!) ne yapıyor tahmin edin. önce banyoya giriyor ( banyoda olmadığı belli ) . banyodaki her dolaba her yere dokunuyor . ( önce kızım nerde diye çağlayı bulamıyor. şokta ama öldürüldüğünü henüz bilmiyor ) sonra odada çağlayı o pozisyonda buluyor. içeride polis varken ( vah ki ne vah bu polisler ihraç edilmiyor) çağlanın pozisyonunu değiştiriyor, nabzına bakıyor.bu sırada komşu da polis de sözel (!) uyarıyor aile de teyit ediyor bu bilgiyi. boynu köpükler içindeyken yaşıyor mu diye boynuna dokunuyor.elleri kan içinde kalıyor . sonra olay yerini bozuyorum diye düşünüyor. bakın bu kendi ifadesi .. olay yerini bozuyorum diye düşündükten sonra üstünü örtüyor ve tüm odalara , her dolabın içine , buz dolabına dahi bakıyor . dolabın içindeki buzluğa da bakıyor . çünkü katili arıyor. evden çıkmadan elleri kanlıyken lavaboda yıkadım diyor . sonra alt kat otomatikte kurumuş kanlı parmak izi babanın çıkıyor. bu sorulunca evde değil emniyette yıkadım diyor.ancak baba giderken o iz olduysa olay yeri kalabalık başka kimse mi kan kuruyana kadar o otomatiğe basmadı babadan sonra diye düşünülüyor .
    anne bu sırada kızının öldüğünü bilmiyor. sürekli komşu çağlaya bakmaya eve girdiğinde dahi 1 sn telefonu çaldırmayı bırakmayan, aşırı merak eden anne komşunun evinde saatlerce bekliyor. baba gelip hadi gidiyoruz diyene kadar . ne oldu deyip çıkmıyor üst kata . annenin ilk sorusu tecavüz mü edilmiş?

    çağlaya tecavüz edilmemiş. sadece tecavüz süsü verilmiş.

    bazen her şey gözümüzün önünde.umarım katili bir an önce bulunur da acılı anne,baba ve abi huzur bulur. katil bulunmadan huzur bulunamayacak.
  • strategic adlı yazarın oluşturduğu teori inanın ki ütopik değil, maalesef ki değil.

    çok benzerlerini yaşayan biri olarak aksi olmasını isterdim fakat türkiye gerçekleri bu yönde.

    umarım bu tip bir senaryo yaşamamışsındır çağla, neler hissedebildiğini bu ülkede geleneksel değerlerle yaşayan, bir ağabeye veya erkek kardeşe sahip olan her kadın biliyor.

    biraz da olsa psikolojiyle ilgilenenler bilir ki geleneksel ailelerde bu tip senaryolarla sıklıkla karşılaşılıyor maalesef.

    anneler bunu kızlarını sevmediği için değil maalesef içgüdüsel olarak yapıyorlar.

    güç = penis. yani annenin güç sahibi olması için bir penise sahip olamayacağı için yine annenin hiç sahip olamadığı penisi oğlu oluyor. yani erkek evlada sahip olduğu için artık gücü (bkz: penis)i var.

    kız evlat ise vajina yani kontrol edilmesi, kontrol altında tutulması gerekiyor.

    geleneksel toplumlarda sıklıkla görülüyor maalesef.

    bilinçaltı hem çok karmaşık hem çok basit işliyor aslında.
  • (bkz: #164136898) her seferinde daha şaşırtamaz dedikçe nelerin savunma amaçlı kullanıldığını gördüğümüz cinayettir. ben sana yağmur yağıyor desem sen biri tepeden su döküyor diyebilirsin. bulutları şimşeği göstersem , hava bulutluyken her zaman yağmur yağmaz diyebilir , şimşeğe biri ışık tutmuştur dünyada örneği var diyebilirsin. konu gerçekten bu düzeyde tartışılıyor. o halde sen yukarıdan su döküldüğüne nasıl eminsin? ikisi de olabilir demiyorsun ki senin savunduğun şeyde veri daha az .

    ''hayatı boyunca o mahallede, o apartmanda bile oturmamış, çağla'yı ve ailesini tanımamış insanlar sanki çağla'yı kendileri doğurmuş gibi ahkam kesiyorlar.''

    bak yukarıdaki entryde sen aileyi tanımayan biri olarak çağlanın abisini neden aradığına kadar detay yazmışsın.bu ahkam kesmek değil mi? aile kendisi oğlunu neden ordu'da okumaya yolladığını söyledi. yani anne abisi çağlaya çok düşkündü bunaltıyordu derken yalan mı söyledi? anne müge anlıda bu yalanı neden söyledi? yok deme bizzat kendim izledim. anne bu yalanı söylediyse sebebi nedir? aynı şekilde komşular sürekli çağla ve abisinin tartıştığını söylüyor. alt kat komşu dışında yayına bağlanan başka bir komşu bir gün annenin ağlayarak yere yığıldığını , sorulunca da bu çocuklar beni öldürecek dediğini söylüyor.tüm komşular da mı yalan söylüyor? abi hüseyinle kız kardeşinin görüşmesine karşı ve sürekli bu konuda baskı yaptığını kendisi söylüyor. hatta hüseyin'i arayıp tehdit ettiğini canlı yayında anlattı. olaydan çok kısa bir süre önce hem de . yani abi ordu'da olduğunu iddia ettiği zamanlarda da çağlayı takip etmeye devam ediyor. bunların hepsi mi yalan? çağlayı sen mi doğurdun peki nedir bu ahkam kesmen ? bakıyorum sunduğun veri de yok. bu böyledir deyip duruyorsun ama değil işte. canlı yayınlar , ailenin kendi beyanları, komşu ifadeleri ortada.

    ''çağla'nın ailesi ve mustafa şekeroğlu zaten her fırsatta ve heryerde cinayetlerde zaman aşımı kuralının olmaması gerektiğini söylüyorlar.''

    bunu okuyunca aynı şeyi ısrarla yazmanda artık iyi niyet göremiyorum. bundaki ısrarın altında başka bir sebep olduğunu net düşündürüyor. müge anlı yıllarca evladını arayan katil anneyi konu aldı. benzetmek gibi olmasın sunduğun argümanın saçmalığını belirtmek için yazıyorum. o anne de her yerde katile beddua edip bulun diye ağladı.katil sence cinayette süre aşımı kuralı kalmalı diye mi savunacak? bu gündeme sürekli getirildi aile de tabi ki bunu isteyecek. bu kimseyi şüpheli sıfatından çıkarmaz.

    ''onca ismin dna'sı alındı ama o mahallenin ağır abilerinin dna'sı alınmadı. net bir ihbara rağmen.''

    işine gelince koca emniyet , o kadar savcı düşünemedi siz mi düşündünüz diyorsun. şimdi kendin onları eleştiriyorsun? bir bakarsın emniyet bu sözlerini kurumları itibarsızlaştırma sayar ? hani sen demiştin ya bakarsın sana yapılır bu . bak bu eleştirine ben de ekleyeyim. abinin ifadesi alınmamış , kanı bile yıllarrrrr sonra programda sıkıştırılınca vericem demiş. onu da verdi mi emin değilim. oluyor yani.
  • (bkz: kurtarin kendinizi) ve (bkz: sanchez morales) yüzde 99 aynı kişi.

    ve görülüyor ki bu süreç, bu arkadaşa ek mesai yaptırıyor.

    neden acaba? insan merak ediyor.
  • fatih altaylı, emrullah erdinç, timur soykan, murat ağırel, feyza altun ve bu konuya 4 elle sarılabilecek kim varsa.. normalde ekşi sözlükten çıkmazsınız. günlerdir sayfalarca entry girilen başlığı hiç mi görmezsiniz? dilan polat konusu kadar önemi yok mu bu 24 yıldır çözülemeyen yüz karası cinayetin.

    berbat yönetilen bir delil toplama ile başlayan yanlışlar silsilesi. ailenin olay sonrası çıktıkları ve yayından kaldırttıkları söylenen programlarda bir sürü çelişkili beyan. sıcağı sıcağına söylenenler esastır diye hala aileyi savunmaya çalışan abi ilker tuğaltay ile ilişkilerinin oldukları saptanan bir iki yazar var. zaten ailenin sıcağı sıcağına verdikleri ifadelerde sıkıntı var. anne oğlunun cinayetin işlendiği günün ertesi sabahı ordudan otobüsle gelirken sabah 5'e doğru otobüste radyodan duyup camı yumruklayıp kırdığını elinin o yüzden sargılı olduğunu ilk yayınlarda söyledi zaten!

    sonradan cam kırılmadı çatladı oldu, sadece etrafa zarar vermiş oldu, en son da elinde sargı falan yoktu ki denmeye başlandı. sürekli ilk söyledikleri yanlışı düzeltiyorlar. baştan abi ilker 2 kuzenim beni yoldan bindirdi dedi müge anlı da gecenin o vakti sana hiçbir otobüs şoförü durmaz deyince ertesi gün 2 polis eşliğinde bindim oldu. ordudan geliş saatleriyle ilgili ciddi sıkıntılar var. bu ordudaki kuzenler fatih s. ve orhan s. ç. şimdilerde biz bindirmedik demeye başlamış. işin aslı neydi bunlar araştırılsın.

    bu aileyi savunanlar sürekli polisin ve savcının bizlere bir şey kanıtlamak zorunda olmadığını söylüyorlar. nasıl ki cem garipoğlu'nun otopsi görüntülerine kadar kamuoyu ile paylaşım yapıldıysa bu 24 yıldır çözemediğiniz konuda da bizleri aydınlatmakla mükellefsiniz. olay yerindeki, adli tabipler tarafından asla güvenilir olmadığı söylenen doneler ile “yalnızca yabancıya ait deliller var” algısı yaratan bir şer birliği var. hayır efendim bu güne kadar maddi deliller ile olmadı. bu işi çözse çözse çapraz sorgu çözer.

    hani her şey maddi delillerle oluyordu sizde şer birliği? hts kaydı isteyen ekip 2014 yılında istemiş ve verilere ulaşamamış, abi olayın sıcaklığında şüpheli olarak görülmediğinden(!) parmak izi, kan, herhangi bir done alınmamış. doğruluğu şüpheli olan “otobüse bindirdik” beyanına göre mi şüpheli listesinden çıkardınız? hangi somut veri? otobüs bileti bile yok. tek bilinen kimin attığı şaibeli olan abinin o gün okuldaki imzasının güvenilirliği sorgulandı mı?

    annenin olay günündeki kayıp şaibeli saatlerine girmiyorum bile. biraz araştırılınca görülebilir. çağla'nın aslında eve geldiği saatte çok da sapma yok ama annenin doktora gideceğim dediği saatte sapma var. neyi baz alarak endişelenip çağla eve geldi mi diye telefonları çaldırdığı meçhul..

    mustafa şekeroğlu referansında sunulan ailenin pirüpak birer melek olarak lanse edildiği bilgileri baz almadan, olayın tekrar önemli programlarda irdelenmesini rica ediyorum. mustafa şekeroğlu, orhan kemiksiz, abinin 2017de kan örneği vermesinden çok yıl önce aile aklanmıştır imzası verip savcıyı yanlış yönlendiren metin örel bu şahıslar didik didik incelenmeli.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap