• 45. günde bile almak için upuzun kuyruklarda beklediğimiz şey. yanlış duymadınız 45 gün yani 1.5 ay.

    çadırı dağıtan kurum/kuruluş ise devlet kurumu değil ha yanlış anlaşılmasın. özel bir dernek. sorarlarsa çok güçlü bir devletiz falan dersiniz kim bilecek. neyse!

    çadır mı? 9 saat kuyrukta bekledikten sonra alabildim. teşekkürler türkiye.

    #hatay
  • - çadır içinde kalmayı planladığınız kişi sayısı +1 olan modelleri tercih ediniz. rahat etmek önemli bir faktör

    -üçgen,kubbe ve tünel olmak üzere 3 çeşit çadır vardır diyebilirim. tünel çadırlar yapısı itibariyle rüzgara en dayanıklı olan türdendir. üçgen çadırlara göre daha pratiktir. alan açısından en rahat edeceğiniz tür yine tünel çadır olacaktır. piyasada bulunan üçgen çadırlar ''genelde'' kalitesiz malzemeler bütününden bir araya gelmiş bez parçalarıdır.

    -çadırı seçerken kullanım amacınız oldukça önemlidir. kışın kamp yapmayı düşünmüyorsanız 3 mevsim çadırları ama düşünüyorsanız 4 mevsim çadırları tercih ediniz. özellikle kış aylarında dağcılıkla uğraşıp yüksek rakımlı yerlerde konaklama amacınız varsa 5 mevsim modelleri tercih ediniz.

    - çadırın yapımında kullanılan tente sayısı önemlidir. sadece yazın kullanırım geri kalan sürede yatar gibi bir düşünceniz yoksa tercih edeceğiniz model çift tenteli olmalı(buna dikkat edin)

    -türkiye pazarında satılan çadırlar gereğinden fazla ağır ve fazlasıyla dayanıksızdır. tahmin edeceğiniz gibi yük olarak hafifledikçe piyasası biraz daha artıyor. 1.5 kilogramdan fazla bir ağırlığa sahip olan çadırı kesinlikle tercih etmeyin.

    -çadırı alırken su geçirmezlik değerlerini inceleyin. genel bir test tabi tutularak bu değerler size aktarılır. sayı büyüdükçe sizi yağmurdan daha iyi korur. 2000 mm,3000 mm,5000 mm gibi değerler göreceksiniz. en azından 3000 mm üstü bir çadır tercih etmeniz gerekmektedir. gideceğiniz bölge çok yağış alan bir bölge ise sizi 5000 mm bile kurtarmayabilir daha gelişmiş modellere bakmanız lazım.

    -kullanılan pol sayısı ve çadırın rüzgara karşı dayanıklılığı doğru orantılıdır. alacağınız çadırın pollerinin alüminyumdan yapılmış olmasına dikkat edin. fiberglass malzeme fazlasıyla dayanıksız oluyor. 5 mevsim çadır tercih edecekseniz malzemenin metal olması hayati önem teşkil eder.

    - çadırın havalandırması nem durumu için önemli bir faktördür. bunun için yine ölçüm değerleri yer almakta sayısal olarak yüksek değerlere sahip olanlar daha rahat bir kamp sunacaktır.

    -daha konforlu bir ortam için ''foot print'' denilen çadır altlığı edinmenizde fayda var.

    -seçeceğiniz çadırda iki kapı olması hem kaldığınız kişi için hem de sizin için bir avantaj olacaktır. biriniz uyurken diğeri dışarıya çıkacağı zaman ezip geçerek rahatsızlık vermezsiniz.

    başlıca dikkat etmeniz gereken şeyler basit ve yukarıda yazılanlar olmakla birlikte aklınıza takılan konularda yardım edebilirim.
  • hippi ruhumun, karavandan sonra gelen tutkusu; bir nevi özgürlüğün, insanın başını sokabileceği minyatür yuvaya dönüşmüş hali; salt huzur.

    çadırdan kastım, içinde üç oda bir salon iki mutfak artı yemek odası barındırabilen ve hala tüm bunları neresinde sakladığına akıl sır erdiremediğim aile çadırları değil. benim bahsettiğim, beş dakikada kurulup iki dakikada sökülebilen pratik dağ çadırları! fermuarlı minik kapısından kocaman ve huzur dolu bir dünyaya giriş yapılabilenler hani..

    işte bu dediğim çadır türüyle ilk haşır neşir oluşum, bundan takribi on beş sene öncesine, bir dağcılık klübüne katıldığım güne denk gelir. o zamanlar, karadeniz'in nemli ortamında iki kişilik çadırı en azından dört kişi paylaştığımızdan kamplarımız daha çok nazi kampları gibiydi gerçi ama nedense şimdi tebessümle hatırlamakta ısrar ediyorum o zulüm dolu günleri. çadır demişken bir uyarı da yapmadan geçmeyelim. beş yıldızlı otel konforu arayanlar, hiç yorulmadan gidip direkt bir otel bulmalı kendilerine. çadır hayatı zordur, eğlenceli ve maceralı olduğu kadar en az. ama kolaylaştırmak da senin elindedir.

    karadeniz'in nemi diyordum ve göt kadar çadırı dört beş kişi paylaşmak diyordum. o uzun yolculuğu daha ekonomik hale getirmenin tek yolu, olabildiğince az eşya taşımaktan geçiyordu. ne kadar az eşya, o kadar küçük araba! felsefe buydu. daha o zamandan hippilerin "araç değil amaç önemlidir" mottosunu benimsemişim meğer farkında olmadan, yıllar sonra bu güzel insanları en ince detayına kadar tanımamı sağlayan bölümüm sayesinde fark ettim. az çadır, az mat ve az uyku tulumu anlamına geliyordu ve kamp bitiminde herkesin kanka kıvamına gelmiş olmasının yegane nedeni buydu. nefeslerimiz, nemli havayı adeta natürel buhar banyosuna dönüştürdüğünden sabah sırılsıklam saçlarla ve üstümüze yapışmış giysilerle uyanırdık. her uyandığımda lanet yağdırırdım o kampa katılmaya karar verdiğim güne. sonra çadırın fermuarlı kapısını hafifçe aralayıp dış dünyaya uzatınca mahmur başımı, ne zaman ki karşımda tüm heybetiyle sislerin arasından göğü delmiş gibi duran kaçkarları görürdüm, o zaman unuturdum her şeyi.

    normalde ettiğim yeminlerden döndüğüm pek görülmemiştir, ama bir daha kamp yapmamak üzerine ettiğim yemini on beş yıldır çatır çutur yemekteysem, bunun vardır elbet geçerli bir nedeni. bağımlılık yapıyor o "rezil" hayat insanda. şöyle beş on gün bi yerlere kaçsak da şu tekdüzelikten kurtulsak dedik mi, çadırı ve uyku tulumunu kapıp soluğu dağlarda alıyoruz. evet, her istediğinde yıkanamamak, poşetlerde birbirine girmiş eşyaları çözmek için yarım gün harcamak, yemek sonrası çıkan bulaşıkları yıkayacak bir mutfak vs olmaması, yeni maceralar için çadırı iki günde bir kurup sökmek, taşımak, arabaya yükmelek tamı tamına bir işkence.

    ama nefes almak, iki güzellik görmek, bulutlarla oynaşmak, koyun keçi sesiyle şafak vakti doğan güneşle beraber uyanmak için fazlasıyla değer..
  • güneşin altına kurarsanız uyandığınızda sera etkisi ile karşılaşırsınız.. fotosentez olmuştur ortam.. parmaklar filizlenir böyle.. bak boğazım kurudu...
  • eğer çadırınızı ilk defa kullanacaksanız kullanma talimatını iyice okuyunuz ve çadırı doğaya gitmeden önce mutlaka evde ya da bahçenizde kurunuz.
    çift katlı çadırlar iki ayrı gruba ayrılabilirler: önce iç tentenin kurulduğu çadırlar ve önce dış tentenin kurulduğu çadırlar. önce iç tentenin kurulduğu çadırlar daha hızlı kurulabilirler. ayrıca pollerle desteklenmiş iç tentenin üzerine gergi ipleriyle sabitleştirilmiş bir dış tentenin olması çadırı daha stabil hale getirir. bu tip çadırların dezavantajı yağışlı havalarda çadırı kurarken ve sökerken iç tentenin ıslanabilmesidir.

    önce dış tentenin kurulduğu çadırlarda ise dış tente kurulduktan sonra içine girilmekte ve iç tente dış tenteye asılmaktadır. bu çadırların kurulması daha zor olsa da iç tentenin ıslanma şansı yoktur. bazı dizaynlarda çadırın iç ve dış tentelerini ayırmak gerekmediğinden kurma işlemi tek bir seferde yapılabilmektedir. bu çadırların dezavantajları ise ıslak olabilecek dış tenteyle iç tentenin aynı yerde taşınması gereğidir.

    kamp yerinizi seçtikten sonra rüzgarın hangi yönden estiğini kontrol edin ve çadırınızı buna göre yerleştirin. rüzgarlı ve yağışlı havalarda çadırınızı mümkün olduğunca kısa sürede kurmalısınız.genelde kendi kendine ayakta durabilen dome çadırlarda çadır kurulduktan sonra en uygun yere yerleştirilir. kurduğunuz çadırınızın sabitlemediğiniz zaman rüzgarda rahatça uçabileceğini unutmayın; hemen en az 4-6 noktasından zarar görmeyeceği ve uçup gitmeyeceği şekilde sabitleyin. dış tentenin iyi bir şekilde gerilmesi de rüzgarda sallanmasını ve hatta yırtılmasını engelleyecektir. eğer hava kötüyse ya da kötüleşme şansı varsa çadırınızı mümkün olan her yerinden kazıklarla sabitleyin ve gergi iplerinin hepsini kullanın. kazıkların hepsinin sağlam bir şekilde yere girdiklerinden emin olun ve eğer çıkabilecek olanlar varsa bunları taşlarla sabitleyin. kar veya buz üzerinde çadır kurmanız gerektiğinde ise durum farklılaşacaktır. normalde kullanılan kazıklar bu zeminde işe yaramazlar. yumuşak karda ufak alüminyum plakalar kara gömülerek ve kazma veya batonlar kullanılarak çadır sabitlenebilir. sert kar ve buzda ise kazmalar ve bu iş için üretilmiş buz kazıkları kullanılmalıdır. çadırı toplarken de kurma işleminin tam tersini yapmalısınız. eğer dış tente ıslaksa iç tenteden farklı bir yere konulmalıdır. rüzgarlı havalarda genelde çadırı toplamak için fazla zaman olmayacaktır. bu durumlarda çadırın uçmaması için özel bir dikkat gerekir.
  • özellikle rüzgarlı havalarda kontrolü rahatlıkla kaybolabilen kamp gereci.
    bu tür havalarda bağlanma ve toplama aşamalarında oldukça özen gerekmektedir.
    uçma isteğinde bulunan çadırlar, kaşarlanmış kampçılarda kontrollü söküm refleks olarak geliştiğinden çok sorun olmasa da acemilerine iyi heyecan yaptırır.
    çadır içerisinden çantaların alınması sonrasında, çadır uçmak için ihtiyaç duyduğu tüm teknik özelliklere kavuştuğundan dikkatsiz bağlanmış germe ipleri, rüzgarı dikkate almadan ince iplerin kullanımı gibi hatalarla birleşince, çadır içerisine dolan hava ile coştuğunda yetersiz kalıp çadırı havalandırabilir.
    bu noktada ilk yapılacak iş çadırı yakalamak yerine içerisine ağırlık atıp (bu çanta olmalı, kendinizi atarsanız rüzgarın durumuna bağlı olarak çadırla birlikte gitmeniz olasıdır) ardından çadırın gergi iplerinden birisini ağaç veya taş gibi sağlam bir şeye bağlanmaya çalışılmalıdır.
    uçmaya niyetlenmiş bir çadırı gergi kazıklarının tutabilmesi pek mümkün değildir. zaten çadır uçma isteğini gergi kazıklarından bir kaç tanesi söküldükten sonra hisseder. (bu noktada ilk kurulumda ters kuvvetlere dayanacak şekilde iyi çakılmış gergi kazıkları olmadığını varsayıyorum. rüzgara göre çakılmış kazıklar çoğunlukla sorun çıkartmazlar)
    bir de iyi sabitlenmiş, nice rüzgarlara dayanmış çadırı sökerken "havalansın" diyerek rüzgara doğrultan ve uçmasına sebep olanlar vardır ki bunlara her türlü olay müstehaktır. (tecrübe konuşuyor işte burada.)
    o çadırı nah yakalarsın bebeğim, bırak dönerse senindir, dönmezse dua et 4 mevsim olanı değildir.
  • sağlığınız için, üzerinde "iki kişiliktir" yazıyorsa tek, "üç kişiliktir" yazıyorsa iki, "dört kişiliktir" yazıyorsa iki kişi ve bir evcil çocukla birlikte kullanın.
  • çadır, eski türklerin konar göçer yaşam tarzının ayrılmaz bir parçasıydı.

    divanü lugati't-türk'te, keregü (kışlık ev, çadır), alaçu/alaçık (büyük çadır), otağ karşılıklarıyla da gördüğümüz ve en basit ifadesiyle ağaçtan oluşturulan iskeletin keçeyle kaplanmasıyla yapılan çadırların herhalde en önemli özelliği yaylak ve kışlak arasında gidip gelen yaşam tarzlarına uygun olarak kolay taşınabilir olmasıydı.

    zira göçebelerin bu durağan olmayan yaşam tarzları için kolay kurulup sökülebilen hatta sökülmeden at arabasıyla olduğu gibi taşınabilen çadırlardan daha uygun bir barınak da olamazdı herhalde.

    ama tabii ki bu kadar basit de değil,
    bir türk çadırının içinde ayrı dışında ayrı bi dünya ayrıntı vardı, mesela soğuklarda yünden kuşak doluyorlardı -hayır kendilerine değil çadıra- çadırın iskeleti için genellikle kayın ağacı kullanılırdı, çadırın örtüsüne arığ, içindeki küçük raflara uğ diyorlardı. çadırın eteği sapığ, çadırın yanları eyegü, çadır direği tirdi.

    (tabii başlangıçtan günümüze çadır mimarisinin fazlasıyla değişim ve gelişim gösterdiğini söylemeye gerek bile yok herhalde)

    “göktürk keregüleri/çadırları kubbe şeklindedir. keregü veya yurdun ortasında ocak bulunur. dumanın çıkması için eğninin tepesinde, dalları birbirine bağlayan çember, örtüsüz bırakılır. iç asya türkleri, bu kısma hala çangırak demekte ve bunu güneşe benzetmektedirler. eğninin tepesi baca şeklinde de olurdu ve eski türkçede buna tügünük adı verilirdi. ocak yanmıyorsa, çangırak veya tügünük, tünlük veya dünlük denilen süslü bir keçe ile örtülürdü.

    göç esnasında, keregü yasılıp (bozulup katlanarak) yüklenebileceği gibi, kurulu olarak, tekerleklere bindirilip de taşınabilirdi.”
    (emel esin - türklerde maddi kültürün oluşumu)

    eski türkler gök kubbeyi bir çadır gibi düşünmüşler ve göğün ortasında bu büyük keregü/çadırı bir orta direk gibi tutan kutup yıldızını da kazık olarak tasavvur etmişler.

    yani kozmik düzenin bir benzerini de kendi yaşadıkları çevreye uyarlamışlar ve çadırı evren, çadır direğini de merkez olarak algılamışlar.

    sencer divitçioğlu, göktürklerin imago mundi'si keregüdür derken gerçekten de eski türk çadırlarının evrenin minimal sembolleri olduğunu ifade eder. bu sembolizmada çadır direği de tıpkı hayat ağacı ya da kutup yıldızı gibi axis mundidir.

    “her ikisinde de (türk ve moğol keregüleri) aynı tügünükle, biraz farklı olmakla beraber, aynı çadır direği vardır. bundan dolayı, tügünükten sızan ışıkla bir ulus yaratılacağına ya da çadır direğinin parçalanmasıyla bir ulusun çökertileceğine değin inançların, zaten aynı kulturkreis'ın ürünü olan kök türk ve moğol toplumlarında, yurdun/çadırın bir mikro-acun olarak değerlendirilmesine önayak olacağı doğaldır.

    bu açıdan bakılınca, kök türkler için çadır direği mikro axis mundi* tügünük de evin tengri ile iletişim kurduğu kutsal deliktir. eğer bu tahlil doğruysa, kök türk insanının göğü çinlilerde olduğu gibi daire olarak kavramasına olanak yoktur. mikro-acununu çadır direğine bağlanmış tügünükten göğe yükselen bir kubbe biçiminde gören kök türk, makro-acununu da, ilin göbeğinden başlayıp, ötüken dağının doruğundan göklere doğru yükselen bir kubbe altında imlemesi olağandır."
    (sencer divitçioğlu - kök türkler)

    "türk mitolojisinin axis mundisi olan hayat ağacının -yani evrenin merkezinin- bir yansımasını da yaşadıkları keregülerde görürüz. (çadırları da gökyüzü gibi kubbe şeklinde)"

    (bkz: türk mitolojisinde evren tasarımı/@ay hatun)

    çadır kelimesinin etimolojisine gelince... şimdi, yok farsçadan geçmiş yok sanskritçeden sekmiş diyenleri saygıyla kenara aldıktan sonra diyorum ki özbeöz türkçe çat- morfemi ve çatarak kurma anlamı varken macera aramaya ne gerek var acaba. zira kelimenin eski ve orta türkçe dönemlerindeki söyleyişi de çatır.

    bu arada macarlar kelimeyi (sator) türk dilinden aldık derken sırplar da (cador) macarlardean aldık diyor...

    keregü ise çadır anlamının yanında kışlık ev anlamına da geliyor. ama tabii en yaygın kullanımlardan biri yurt.

    günümüzde genişleyerek vatan, memleket anlamları kazanmış yurt kelimesinin çadır anlamının yanında çadırlardan oluşmuş yerleşke yani oba bölgesi anlamı da vardı hatta otlaklara da yurt denirdi.

    yine çadırı ifade eden keregü, yurt kelimelerinin yanında oğuz kağan destanı'nda geçen,

    "takı taluy takı müren, kün tuğ bolgıl kök kurıkan.
    /daha deniz daha müren, gün tuğ olsun gök kurıkan”
    ifadesi var bir de.

    yani çadır yerine kurıkan kullanılmış ki bu da kurmak kökünden geliyor olabilir(?) (nişanyan da kurmak kökünü germek, çadır kurmak olarak olarak izah etmiş. kurganın kökü ise farklı o korumaktan geliyor)

    dede korkut hikayeleri'ndeki çadırlarda gördüğümüz renk sembolizmasının yanında cenaze çadırları, toy çadırları, savaş çadırları, şamanların tören çadırları vs de vardı tabii.

    "dede korkut hikayeleri’nde gördüğümüz çocuğu olmayan beylerin kara çadırda ağırlanması ya da yas olan evlerden bahsedilirken karalı otağ denmesi de yine ölüm, yas, üzüntü anlamlarıyla bağlantılı."

    (bkz: kara/@ay hatun)

    "genellikle keçeden, tahtadan (kayın ağacı kabugu kullanılır) ya da içi doldurulmuş hayvan derisinden yapılan bu tözlerin bazen bir sırıkla çadırın önüne dikildiği bazen de çadırın tepesine asıldığı olurdu."

    (bkz: töz/@ay hatun)

    "yakutların büyük tanrısı ürüng ayıg toyon, yeryüzündeki insanların zahmet çektiklerini ve kötü ruhlarla hastalıkların elinde kırılıp gittiklerini görünce, yeryüzüne üç şaman gönderir ve onların da çadırlarının önüne üç ağaç diker.
    ...
    er sogotoh'un çadırı da üç kat gümüş tavanlıdır ve çadırının ortasında üç kadın yan yana duruyormuşçasına büyük üç ayaklı ocağı vardır."

    (bkz: türk mitolojisinde 3 sayısı/@ay hatun)

    "oğuzlarda toplantıya olmasa da ziyafet kısmına halktan da katılanlar oluyordu ve ziyafet sonunda konukların bulundukları çadırın yağmalaması gibi enteresan bir adetleri vardı. buna da kençliyü diyorlardı."

    (bkz: toy/@ay hatun)

    "törenlerde çadırların kapıları -özellikle şaman çadırları- her zaman doğuya dönük olurdu."

    (bkz: doğu/@ay hatun)

    "çadır formu selçuklu kümbetleri ve osmanlı türbelerinde de şeklini muhafaza etmiştir. kazakistan’da ve kırgızistan’da bugün mezarların hala çadır formunu muhafaza ettiği anlaşılmaktadır.

    yaşam ve ölüm arasındaki bu bağı nedeniyle çadırlar, cenaze merasimlerinin de başlangıç noktasıydı. hunlarda, göktürklerde ve mogollarda saptandığı üzere ölünün canlıyken içinde oturduğu yerin cenaze çadırı olarak düzenlenmesi veya bunun yerini alan geçici bir inşaatın yapılması söz konusu olmaktadır. göktürklerde cenaze merasimleri kubbeli çadırların etrafında yapılırdı ve onun yakılmasıyla devam ederdi. çin kaynaklarının belirttiğine göre; göktürk’lerde biri ölünce, cesedi çadıra konuluyordu."
    (ibrahim onay - islamiyetten önce türklerde ölüm anlayışı ve defin yöntemleri)
  • arkadaşların mutlaka sizden ödünç istediği ve mutlaka çıtasını kırdığı veya bok içinde ve eksik parçalı olarak iade ettiği konaklama aracı.
  • doğadaki gecekondunuzdur.

    genel maksatlı kamp çadırı seçerken nelere dikkat etmeniz gerekir, ben de naçizane katkılarda bulunayım.

    -kamp yerine sırt çantası ile yürüyecekseniz iki kişi veya tek kişi kapasiteli hafif çadırlara yönelin. benim fikrim; tek kişilik bir çadır 1500 gramı, iki kişilik bir çadır ise 2000 gramı geçmemelidir.

    -yüksek irtifa hedefleriniz varsa; kış dağcılığı yapıp, yüksek hızda esen rüzgarlı bölgelerde kamp kuracaksanız bu iş için ayrı çadır satın almanızı öneririm. zira bu çadırlar genel maksatlı emsallerine göre ağır olurlar.

    -çadırda ıslanmak türk milletinin kabusu gibidir. şu an piyasada satılan 500-3000 tl arası tüm kamp çadırlarının bu konuda ihtiyacı karşıladığını bilmenizi isterim. "bu çadırın 10000 mm. su kolonu var (o ne demekse, bağırsak mı bu amk) hayatta ıslanmam, bunu alayım" diye düşünmeyin. hepsi pazarlama hilesidir. 1000 mm su geçirmezlik için yeter de artar bir değerdir.

    -kendi başına ayakta duran, kazıklarını çakmadan kurulabilen "free standing" tipi çadırları tercih edin. uzun, yorucu bir faaliyetin ardından kendinizi bir an önce çadıra atmak istediğinizde, bu özellikte olmayan bir çadır size saç baş yoldurabilir. zira toprağın altında yüzeyden görünmeyen kayalar olabilir. bu da kurulumu zorlaştıran, çadıra yer beğendirememekle sonuçlanan bir durumdur.

    bu arada fırından yeni çıkmış bir ucuz kamp çadırı incelemesi var. doğa sporlarında bir malzemenin hem ucuz, hem de hafif olması pek sık rastlanmayan bir denklemdir.
hesabın var mı? giriş yap