• istanbul şehir tiyatroları'nın oyunlarından duşan kovaçeviç’in yazdığı nurullah tuncer’in sahneye koyduğu oyun.
    girişindeki sahne – düğün – bana da emir kusturica’yı hatırlattı elbet, muhtemelen o kalabalık, o coşku, düğün alayı ve balkan müzikleri sebebi ile..

    --- spoiler ---

    yer yer gülümsetti, az az düşündürdü - benim gibi kişiselleştirenler ayrıdır elbet – oyundan aklımda kalan birkaç replik var;
    “dünyaya var olduğundan bugüne 80 milyar insan geldi bugün sadece 7 milyar insan yaşıyor, gerisi öldü”,
    “insanlık tarihi, ölüler tarihi”,
    “bugün dünyada her saniye açlıktan bir insan ölüyor. tıp hiç bir zaman tedavi edilemeyecek en tehlikeli ve modern dünyanın ölümcül hastalığının "açlık" olduğunu kabul etmeyecek. kabul etmez. çünkü ilaç, o hastalık konusunda susmaları için para verenlerin elinde."

    ve tabi ki söylenen şarkı;

    kiraz açar bayırlarda
    artık ilkbahar da yolda
    her şey aynı memlekette
    her şey aynı ülkemde
    sadece ben yokum artık

    ve arda aydın’ın sesini cidden seçebiliyor insan o koronun içinde. bir de baba oğlun aynı sahnede olması ne hoş bir olaydır kim bilir? ve sezai aydın’ı sahnede görmeyi seviyorum. çocukluğumun fred çakmaktaş’ı her koşulda beğenimi kazanıyor.

    --- spoiler ---
  • iki perde iki saat süren buluşma yeri, başlama saatinden önce başlayan oyunlardan biri. fakat diğerlerinin aksine bu oyuna erken girmek yerine salonun seyirci giriş kapısına sotalanmayı tavsiye ederim. böylece gelin alayını rahat rahat izleyebilirsiniz.

    balkan düğünüyle başlayan oyun gerek müzikleri gerek düğünle ilgili dekoruyla emir kusturica filmlerinden birinin setine düşmüş gibi hissettiriyor gerçekten. özellikle müzikler şahaneydi.

    dekor, intiharın genel provasından gelme dali'nin saati dahil gayet kullanışlıydı. sadece hindiye anlam veremedim. bir balkan geleneği ise bilemem tabi.

    oyunculuklarda efsanevi bir durum yoktu. olması gerektiği gibi temiz iş çıkartmışlar. yalnız özge kırış (militsa) tısladıkça hiçbir şey anlaşılmadı. sözlerinden bir şey anlaşılmadıkça duygularına da odaklanamadık. üzgünüm ama ciddi sıkıntı var o konuda.

    sezai aydın (profesör mihaylo) fena halde walter bishop'ı anımsattı bana. nihat alpteki (mesut ruzmarin) tam kıvamında bir roman olmuş. keza volkan ayhan (bata), fazla oyun alanı bulamasa da mezar soyduğu sahnedeki söylediği harika şarkı ve nefis sesiyle bizleri mest etti. o şarkıyı bilen duyan varsa ve beni de bilgilendirirse müteşekkir kalırım. izleyeli neredeyse bir yıl oluyor ama bir türlü bulduramadım şu parçayı.

    tüm oyun genelinde en iyi performansı 65 yaşındaki yanko savski rolünde aşırı derecede barış falay'a benzeyen bora seçkin ile babası 45 yaşındaki (evet 45) stevan savski rolünde gürol güngör gösterdi.

    ölüler ve geride kalanların olaya bakışlarındaki farklılık dikkat çekiciydi. bir yanda eşinin rüyasına her girdiğinde erkenden uyanıp sözlerinin yarım kalmasına kızan fırıncı marko, diğer yanda rüyasında gördükçe onun kendisini yanına çağırmasından ötürü çıldırmanın eşiğine gelmiş eşi. bekleme yerinde bile çocuklarını savunan bi anneye karşılık, her konusu açıldığında hangi annem diye soran çocuklar. kardeşinin almanları tıraş etmesinden ötürü kini bitmek bilmeyen stevan'a karşı, abisi yüzünden işkence görüp sakat kalan simeun. ve koronun dediği gibi "herşey aynı memlekette, her şey aynı ülkemde, sadece artık ben yokum" bu arada değişmeyenlere dair en esaslı tespitin ayık gezmeyen, iki kez havanın durumuna bakmak için çıkıp üçüncüsünde ölen yanko'dan gelmesi de güzel ironi olmuş.

    finali için haddim olmayarak şöyle bir şey düşündüm. düğün alayı oyun sonuna kadar kendi halinde takılmaya devam edip profesörün ölümünden haberdar olmasaydı. finalde aynı gelişleri gibi bir cümbüşle gelinle damadı uğurlayarak gitselerdi. sahnede kalan profesörü de bekleme yerindekiler yine benzer şekilde karşılasalardı. böylece herşeye rağmen hayat devam ediyor vurgusu daha anlamlı olurdu.

    bir de selamlama sırasına itirazım var. bu oyunun kilit ismi profesör mihaylo, ondan sonra da araftaki sabit altı kişi. ve selamlama da bu şekilde olmalıydı bana göre.
  • hem semte göre, hem de sosyal sınıfa göre değişiklik gösteren noktalardır.

    müvekkille istiklal caddesinde buluşacağız. ikimiz de beyoğlu'nda oturuyoruz.

    ben: galatasaray lisesi'nin önünde buluşalım mı? 2 dakikaya oradayım.
    o: orasıı... orası neredeydi?
    ben: hmm, yani başka bir yer de olur, siz şimdi neredesiniz tam?
    o: nüfusun önündeyim ben.
    ben: ... (ora nerdeydi ya?) ha, bir saniye ben şeyapayım.

    navigasyonu açıp gittim. arası 3 dakika olan iki yer aslında. ben hep lisenin önünde buluşmuşum, o hep nüfusun önünde. hayat tuhaf. binaların önünden geçiyoruz, bazılarının adını biliyoruz, bazıları bize arkaplan.
  • içinde anlamlı mesajlar barındıran, hem sistem eleştirisi hem de insanlığın özeleştirisini yapan başarılı bir oyun. oyunda en çok yanko rolünü canlandıran bora seçkin ve profesör pavloviç rolündeki rıdvan çelebiyi beğendiğimi belirtmek isterim. ayrıca arda aydın da şarkılarda, sesini hemen belli etmekte. bennu yıldırımlar ise çok baskın bir karakterde değildi ve selamlamada en çok role sahip olan profesör en son çıkmalıyken ; sırf medyatik diye bennu yıldırımlar olmamalıydı.

    --- ağır spoiler içerir ---

    buluşma yerindeki ölüler yaşayanları suçlamakta ; gerçek dünyada yaşayanlar ise ölüleri.

    stevan savski ağır yaralar içindeyken kendisini eve almayıp ölüme terk eden kardeşini suçlarken; kardeşi olan berber de abisini suçlamakta. abisi kendi idealleri için savaşırken ; berber kendisinin yok yere onun idealleri uğruna sakat kalıp hayatının tamamını sakat bir biçimde yaşayacak olmasının nedenini abisinde görüyor.

    fırıncı; çocuğunun, dükkanının kapatılmasına neden olan belediye başkanın çocuğuyla evlendirilmesine izin veren karısına kızgınken, karısı da 20 yıl önceki husumetin çocuklarının mutluluğunu engellemesinden dolayı fırıncıya kızgındır.

    sonuçta 2 taraf da kendine göre haklı ve bu da insanoğlunun ne kadar bencil olduğunu göstermekte aslında.

    oyunu izlerken bazı replikleri not almak istedim ama aklımda kaldığı kadarıyla;

    "burada işlenilen en büyük günah, sizlerin yanımıza gelmesini istemek" (öteki dünyaya, buluşma yerine yani)

    "almanlar hiç birşey yapmıyor. başkaları onların adına çalışıyor. eğer yasaların, özgürlüğün, bağımsızlığın yoksa hep başkaları için çalışmaya mahkumsun."

    " bizler burada 2 kere ölürüz. öldüğümüz ilk gün, ilk bir hafta, on yıl bizim için üzülürler, resimlerimize bakıp bizleri özleyip anarlar. yirmi otuz yıl sonra da bizler unutulup, kendi hayatları için koşturdukları zaman ise işte biz asıl o zaman ebediyen ölürüz."

    "insanlık tarihi savaşların tarihidir. arada bir, yeni silahların icat edilmesi ve eski silahların temizlenmesi için ara verilir."

    “bugün dünyada her saniye açlıktan bir insan ölüyor, tıp hiçbir zaman tedavi edilemeyecek en tehlikeli ve modern dünyanın ölümcül hastalığının “açlık” olduğunu kabul etmeyecek. kabul etmez çünkü ilaç, o hastalık konusunda susmaları için para verenlerin elinde.”

    "övgü dolu sözleri ölmeden önce, hayattayken de söyleyebilmeli."

    --- spoiler ---

    edit: imla, noktalama
  • öncelikle 6/10 diyerek başlayayım. oyunun ilk bölümü fazla uzatıldığı için asıl işlenmek istenen konu yüzeysel geçilmiş gibi olmuş. görkemli muhsin ertuğrul sahnesi, değişik sahne tasarımı ve oyunun ilginç konusu oldukça merak uyandırıyor bünyede. sıkıcı değildi oyun ama ayaklarımızı da yerden kesmedi. hoş ama tamamen tatmin olamamış bir şekilde terkettim harbiye'yi.

    ayakları yerden kesen oyunlardan bazıları için:
    (bkz: tarla kuşuydu juliet)
    (bkz: şark dişçisi)
    (bkz: hıdrellez)
    (bkz: intiharın genel provası)

    sağol varol sen hep yaşa şehir tiyatrosu.
  • eski ankarada eski ykm'nin önü... hey gidi günler hey....
  • istanbul şehir tiyatroları'nın yeni oyunu. yine kovaçeviç ve nurullah tuncer imzalı. duşan kovaçeviç yazıyor nurullah tuncer sahneliyor. güzel iş. intiharın genel provası kadar iyi bir oyun olmasa da şehir tiyatroları'nın bir çok oyunundan iyi bir oyun. biraz titanik orkestrası tadı var oyunda ama gözümüzü bu gerçeğe kapatabiliriz. oyunculuklar iyi ama özellikle ön plana çıkan bir isim aramak boşuna. duşan kovaçeviç'in sonu sürprizli oyunlarından değil. izlenilesi...
  • louis macneice'nin bir şiiri:

    zaman yoktu, zaman başka yerdeydi,
    iki bardak, iki iskemle vardı,
    iki insan, nabızları aynıydı,
    (yürüyen merdiveni durdurmuşlardı):
    zaman yoktu, zaman başka yerdeydi.

    ne yüksekteydiler, ne derinlerde
    berrak esmer dereyi bir zaman dinlediler,
    sonra hala o sesin duyulduğu yerde
    bir kır kahvesi buldular, oturdular
    ama ne yüksekteydiler, ne derinlerde.

    havada bir çan sesi sallandı durdu
    öyle bir huzurla susmuş,
    iki vuruş arasında bir çiçek oldu,
    tunçtan bir keis, demir bir sesmiş,
    havada bir çan sesi sallandı durdu.

    fincanlar tabaklar arasında
    kum denizleri vardı, develer geçti,
    çöl onlarındı, yıldızında hurmasında
    iki insan birbirini paylaştı,
    fincanlar tabaklar arasında.

    zaman yoktu, zaman başka yerdeydi,
    garson görünmedi, saat unuttu onları,
    radyonun çaldığı valslar o pınar değil miydi
    demin kayaların içinde duydukları?
    zaman yoktu, zaman başka yerdeydi.

    ince parmakları külünü silkti
    tropik ağaçlarda biten korların,
    kimin umurunda dünya, tomruklar kaça çıktı
    onlar sahibiyken bu uçsuz ormanların,
    uzun parmakları külünü silkti.

    tanrı yahut ne demekse o
    büyüktür ki zamanı durdurur böyle,
    kalplerin anladığı duyduğu
    gerçek olur vücudun huzuruyla,
    tanrı yahut ne demekse o.

    zaman yoktu, sevgili buradaydı,
    yaşamak değildi daha önceki,
    çan sesi susmuştu, ses havadaydı,
    her yeri bir ışık ısıtmış, çünkü
    zaman yoktu, sevgili buradaydı.

    (türkçesi: cavit erginsoy)
  • artık cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla önemini kaybetmiş yerler. eskiden akm'in önünde 11:30'da buluşalım denirken artık giderek yaygınlaşan "taksime vardığında cepten ara, ikimize yakın bir yerde buluşmak için konuşuruz" şeklinde buluşulabilmektedir

    (bkz: istanbulda buluşma yerleri)
  • cok bilindik yerler secildiginde kalabaligin insani rahatsiz ettigi, bilinmeyen bir nokta tercihinde ise bulusulacak kisiye yol tarifi gibi iki ayri acmazi bunyesinde eriten, ara sicaklarda opusme veren aktivite.
hesabın var mı? giriş yap