• 1935 yapımı, frankenstein serisinden bir başka film. yönetmen james whale. 1935 yılında çekilmiş olmasına rağmen; teknik olarak 2000'li yıllarda çekilen çoğu türk filminden üstün.

    hikaye, klasik bir frankenstein filmi gibi başlıyor, frankenstein'ın "karı isterem!" diye elalemin karısını kızını kaçırmasıyla devam ediyor. sonunda hilkat garibesi ama yumuşacık bir yüreği olan frankenstein'e bir başka hilkat garibesi kız yapılıyor.
    bandı burda durduruyoruz.
    kızın, frankenstein'a denk olması ve en az onun kadar korkunç olması gerek, değil mi?
    bandı devam ettiriyoruz.
    sargılar açılıyor ve bayan frankenstein'ı görüyoruz. yalnız kendisi canavar değil; aksine senden benden güzel ulan!
    seksi fotoğrafları için tıklayınız:
    http://www.dailymakeover.com/…n--c10102251.jpeg.jpg
    http://www.cinemastrikesback.com/…enstein1-1024.jpg
    http://mysite.verizon.net/…tein_elsa_lanchester.jpg
  • 1935 yılında böyle bir filmin çekilmiş olmasına inanmak gerçekten çok zor. ışık kullanımı ders niteliğinde, efektler çok iyi hatta bu dalda 70'ler ve 80'lerdeki filmlerin çoğuyla yarışır, benim için en önemli kriter olan sıkılmadan kendini izlettirme denilen olay mevcut, dekorlar desen süper daha ne olsun.
  • çok başarılı bir devam filmi. benim gözümde ilk film kadar değerli bir noktada duruyor. bu filmin bu kadar iyi olmasında, canavara olan karakteristik yaklaşımının büyük payı var. ilk filmde genelde sadistik yönünü gördüğümüz canavarın bu filmde esasında yeni doğan bir bebek misali olduğunu ve gerekli eğitim ile ilgi gösterildiği takdirde pek de zararlı olmadığını görüyoruz.

    canavar yine acımasızca birçok kişiyi öldürüyor ama burada yine asıl suçlunun ondan ziyade onu yaratıp sonrasında gerekli özeni göstermeyip, insanların önüne yem olarak atan kişiler olduğu vurgulanıyor. aslında frankenstein biraz da dini yönleri olan bir hikaye ve insanın yaratıcı rolü üstlenmesinin birçok felaket sonuçlara yol açabileceğinin de bir uyarısını yapıyor.

    james whale esasında bu devam filmini yönetmeye pek sıcak bakmaz. ilk filmle hikayenin bittiğini düşünür ancak bir şekilde tekrar yönetmen koltuğuna oturur ve ortaya neredeyse ilk filmi bile aşan çok iyi bir yapım çıkar. 1931 yapımı frankenstein ve 1935 yapımı bride of frankenstein filmleri arka arkaya izlendiği takdirde tek bir film izliyormuş kadar bütünlüklü bir yapıda oldukları görülecektir.
  • elsa lanchester filmin başında mary shelley'i oynar görsel fırtınalı bir gecede aşkı percy bysshe shelley ve lord byron'ın övgülerine mazhar olmaktadır.mary hikayenin devamını anlatmaya başlar.bu oyuncularla villa diodati,fırtınalı geceler,doktor polidori'nin de eklendiği dörtlünün hayalet hikayelerinin anlatıldığı bir film çekilebilirmiş.--- spoiler ---

    ah be franki,geç buldun çabuk kaybettin.sana mutlu sonu layık görmeyenler utansın.
    --- spoiler --- septimus pretorius ne karizma bir isim.
  • başlangıç sahnesi, klon cücelerin göründüğü sahne ve abartılı bir kaç karakteriyle ilk filmin ciddiyeti ve gerçekçiliğinin oldukça gerisinde kaldığı için beni büyük hayal kırıklığına uğratan ama yine de çok sağlam olmuş bir film. büyük hayal kırıklığı ilk filme bayılmam dan kaynaklanıyor yanlış anlaşılmasın. tartışmasız klasik. keşke senaryoya ilk uyarlama da gösterilen ciddiyet gösterilseymiş.
  • kadrosunda javier bardem'i de bulunduran horror projesi.

    her eve imdb
  • ariolasoft imzali eski ama muthi$ eglenceli arcade-adventure. frankenstain'in gelini sari$in ve geni$ basenli cengaver bir kadin olarak saray icinde olsun, mezarlikta olsun hop oraya $ak buraya ko$turup anahtarlarla orayi burayi actiginiz, fenerle olu odalarini aydinlattiginiz, ya$ama iksiri olmadan dayanamadiginiz acaip surat gerektiren, hatta bi sure sonra yanlizlik hissini verip atmosfere bile girmenizi saglayan tipte bi$idir, $imdi olsa $imdi de oynanir. hatta gidip bulayim cekeyim anasini satayim, gunume ne$e katsin.
  • zamanının en iyi korku filmlerindendir. frankenstein'ın arkadaş bulduğu ve hayatı yavaş yavaş öğrendiği bölümler fazlasıyla damardır.
  • mary shelley, percy shelley ve lord byron bi şatoda takılırken; orgye giriş öncesi atraksiyon olsun hesabı mary'den bi fentezi anlatmasını isterler. sonra mary, kafayı canavarlarla kırdığından; ''ya frankenstein ve yaratıcısı yakılmaktan yırtsaydı'' temalı hikayesine başlar. buralar spoiler değil, çünkü filmin ilk beş dakikası. ondan sonra uzuun bi 100 dk var; ama toplarsan 75 dakika yapıyor. nedir bu? film çok sıkıyor yahu. hatta bunu bi arkadaşıma söylediğimde o tarz filmleri hızlı çekim izle falan demişti. bunu diyen de gayet sinefil bi insan. yazıklar olsun ona da!!` : swh` yine de film dönemine göre çok başarılı, harbici yapım ve hayvan ürpertir ama hindsight işte nelere kadir.
  • bride of frankenstein (1935), 1931 yılında vizyona girmiş olan “frankenstein” filminin devam filmidir. film, ilk filmin bittiği yerden başlar. ilk filmde yel değirmenine hapsedilen ve yakılarak öldüğü düşünülen yaratık tabiri caizse küllerinden yeniden doğacak ve bulunduğu kasaba halkını dehşete düşürmeye devam edecektir.

    normalde ilk filmin hemen ardından ikinci film için senaryo hazırlanmış; ancak filmin çekimlerine bir türlü başlanamamıştır. ilk filmin yönetmeni james whale ilk filmde tüm fikirleri sonuna kadar kullandıklarını düşünerek devam filmini yönetmeye olumlu yaklaşmamıştır. bunun üzerine filmin yönetmeni olarak yapım şirketince kurt neumann düşünüldüyse de neumann, the black cat (1934) isimli filmi yönetmeye karar vererek son anda projeden caymıştır. whale’in the invisible man (1933) filmiyle yakaladığı başarının ardından gözler tekrardan whale’e çevrilmiş ve bu filmi ondan başka çekecek kimsenin olmadığına karar verilmiştir. fakat whale’nin bir şartı vardır. one more river (1934) isimli kendi çekeceği filmi finanse etmeleri halinde “bride of frankenstein” filminin yönetmenliğini kabul edeceğini söyler. işin garip kısmı whale’in muhtemelen daha büyük bir özveriyle çektiği “one more river” filmi bugün ismi dahi bilinmeyen bir film olarak sinema tarihinde yer alırken; istemeyerek çektiği “bride of frankenstein” filmi ise hem eleştirmenler hem de genel izleyici kitlesi tarafından sinema tarihinin en iyi devam filmlerinden biri olarak değerlendirilmesinin yanında bugün bir korku klasiği olarak anılmaya da devam etmektedir. işte sinema böylesine büyüleyici ve şaşırtıcı bir güzelliğe sahiptir.

    “bride of frankenstein” filmi bugün için bile hayrete düşürecek cesur bir sahneyle giriş yapar. ilk filmde küçük kızını kaybeden baba karakteri, yel değirmeni yanıp kül olmasına rağmen yaratığın cesedini görünceye kadar öldüğüne ikna olmayacağını söyler. karısı ise evlerine dönmek için kocasını ikna etmeye çalışmakta, ona yalvarıp yakarmaktadır. bu aşamada öldüğüsanılan yaratık trajikomik bir şekilde geri döner. filmin daha en başında ilk filmde kızını kaybetmiş olan anne ve baba karakterlerine reva görülen son takdire şayandır. hollywood'da hays yasalarının hâkim olduğu ve sansür kurulunun beğenmediği filmlere geçit vermediği bir dönemde bir filmde böylesine hayret verici bir giriş sekansının kullanılması gerçekten şaşırtıcıdır.

    fakat devam filminin bazı sahnelerinin hays yasalarına maruz kaldığı ilk filmle de kıyaslandığında daha net anlaşılmaktadır. ilk filmde victor frankenstein karakterine yüklenen tanrı rolü ki karakter yaratma eylemiyle artık bir tanrı olduğunu kendi ağzından filmde pek çok yerde dile getirmiştir. bu filmde ise buna hiçbir şekilde vurgu yapılmaz. hatta yaratığın ormanda inzivaya çekilmiş yaşlı bir kör adamla karşılaştığı sahnede yaratık hristiyan geleneklerine göre resmen kutsanır. o güne kadar itilip kakılan ve sadece korkunç bir varlık olarak görülen yaratık, ilk defa sıcak bir dokunuşla karşılaşacaktır. yine de onu geniş bir misafirperverlikle karşılayan yaşlı adamın kör olduğunu hatırlatmakta fayda var. yani yaratığa normal bir şekilde yaklaşmanın tek yolu onun diğer insanlardan farklı olduğunu görmemekten geçmektedir. burada bile aslında muazzam bir mesaj verilir. farklılıkları görmediğimizde anca birlik olabiliriz. bu mesaj bugün bile hala geçerliliğini korumaktadır. farklıyım demediğiniz ya da farklılığınızı çok göz önüne çıkarmadığınız zaman topluluktan geçer not alabilirsiniz.

    sıcacık kulübede karnını doyuran ve susuzluğunu gideren yaratık, küçük bir isa heykelinin altında uzun zaman sonra ilk defa rahat bir uykuya dalar. uyandığında ise ekmek ve şarap eşliğinde isa gibi kutsanacaktır. bu meşhur kulübe sahnesinde iki önemli olay gerçekleşir aslında. ilki yaratığın konuşmaya başlamasıdır. bizler onun ağzından ilk olarak bir şeyler (good, bad, friend vb.) duyarız. yaratığa hayat veren meşhur oyuncu boris karloff ise buna en baştan karşı çıkmıştır. ona göre yaratığın saçtığı dehşet onun anlaşılamamasından da kaynaklanmaktadır. iletişime geçiyor oluşu onun korkunçluğunu da bir miktar azaltmaktadır. ikinci önemli husus ise yaratığa ekmek yedirtilip ve şarap içirtilerek onun isa’ya benzetilmeye çalışılmasıdır. yaratık zaten daha en baştan ölümden hayata tekrar dönmüş bir karakter olup aynı zamanda yine isa gibi otoritelerce yel değirmeninde ölüme (çarmıha gerilme) mahkûm edilmiştir.

    “bride of frankenstein” filmi, bugün pek çok sinema eleştirmeni tarafından ilkinden bile daha iyi bir film kabul edilmektedir. “time” dergisi 2010 yılında hazırladığı tüm zamanların en iyi 100 filmi listesinde “bride of frankenstein” filmine de yer vermiştir. film, ayrıca “empire” dergisinin 2008 yılında yayımladığı tüm zamanların en iyi 500 film listesinde de kendine yer bulabilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap