• sahte cesaret/özgüven yerine ayna ve seyirci karşısında çalışılmış özgüven de denebilir.
  • ing. sahte cesaret ve ozguven gosterisi
  • şimdiye kadar nickaltı sevişgenliğine gerek duymadığım, kendisiyle çelişerek buna gerek duymasa ve benim iadeyi itibar yazmama gerek vermese buna gerek duymayacağım ve aslında hiç bir şeye gerek olmayacak gerekli yazar.

    velhasıl mevzu bahis ben olunca elbette duygusal ve romantik sözcükler beklememek icab eder ki (gerekir ki), her yiğidin bir yoğurt yiyişi, bir ata binişi bir de attan inişi var idir. benim gibi film kültürü, müzik kültürü, genel kültürü, bakteri kültürü ve daha her bir şey kültürü sahibi donanımlı bir insanla arkadaş olduğu için şanslıdır ki kendisi de bana asimptotik seviyede yaklaştığı için sonsuz zaman sonra benden aşağı kalır tarafı olmayacaktır. kültür demişken, sahip olduğu kültürü her daim duruşu ile göstermektedir. kasketini taktığında mythbusters'daki jamie'den karizma eksiği olmayan bu arkadaş, lengeli fötr takınca da ilginç bir şekilde maho ağa'ya benzemektedir. bandana ile harleyci, kemik çerçeveli gözlük ile modacı, scooter ile kurye(ci), önlük ile aşçı, bali ile balici ve muz ile orhan gencebay olabilmektedir. işte öyle müstesna bir arkadaştır, allah eksik etmesin, ne muradı varsa versin, tuttuğunu altın etsin tutamadığını eline versin, otobüste cam kenarı uçakta koridor nasip etsin, köpüklü iken suyu kesilmesin, teke vurduğu okeyi kimselere yar edilmesin, evi başına dar edilmesin, acısı ızdırabı har edilmesin, ayvası nar edilmesin, hayatı tar u mar edilmesin, ne kazandıysa iki katı bana gelsin.
  • bir lorde şarkısıdır.

    all my life, ı've been fighting a war
    ı can't talk to you or your friends
    ıt's not only you
    my heart jumps around when ı'm alluded to
    this will not do

    'cause ı was raised up
    to be admired, to be noticed
    but when you're withdrawn
    ıt's the closest thing
    to assault when all eyes are on you
    this will not do

    ı'm faking glory
    lick my lips, toss my hair
    and turn the smile on
    and the story's brand new
    but ı can take it from here
    ı'll find my own bravado

    ıt's a switch flipped
    ıt's a pill tipped back
    ıt's a moon eclipsed, oh whoa
    and ı can tell you that when the lights come on ı'll be ready for this
    ıt's in your blood stream
    a collision of atoms that happens before your eyes
    ıt's a marathon run
    or a mountain you scale without thinking of size

    ı was fighting off every little thing that ı thought was out to get me down
    to trip me up and laugh at me but
    ı've learned not to want the quiet of the room with no-one around to find me out
    ı want the applause, the approval, the things that make me go
    oh whoa

    ıt's a switch flipped
    ıt's a pill tipped back
    ıt's a moon eclipsed, ohh
    and ı can tell you that when the lights come on ı'll be ready for this
    ıt's in your blood stream
    a collision of atoms that happens before your eyes
    ıts a marathon run
    or a mountain you scale without thinking of size

    ı was frightened of every little thing that ı thought was out to get me down
    to trip me up and laugh at me but
    ı've learned not to want the quiet of the room with no-one around to find me out
    ı want the applause, the approval, the things that make me go
    oh whoa
  • insanın hayatının fon müziği olduysa bu şarkı çok yanlış bir yolda demektir. (biri beni restart etsin)
  • bu adamın olduğu yerde eğleniyorum ben. neşe ve birleştiricilik kaynağı oluyor direkt. onun dışında da yaptığı, söylediği her şeye güvenirim muhtemelen. enerjisini hiç kaybetmeyeceğini umuyorum.

    not: bazı takıntı/sıkıntılarım nedeniyle çok fazla ortalıkta görünmesem bile bence mevzuyu anlamış ve alınmıyordur bağzı gelmemelerime :)
  • sözlüğün güler yüzlü kahramanı ve iyi ki tanımışım dediğim yazarlarından. sanırım beni şebnem ferah'ın anime şekline benzetiyor; canlandıramadım. üstü açık arabalara kurban vermeyecek beni, güvenim sonsuz.
  • külhanbeyilik olarak da çevrilebilecek ingilizce tabir.
  • rush'un roll the bones albumunun 2. parcasi, the professor biraz biraz marathon'da ustumuze saldigi "uzun mesafe ko$ucusu" profiline bu sefer de kaybetmeyi eklemi$ gibi. bir onceki $arki dreamline ile yukseklerden ucan genc hayalperest insanlarin gercek dunyaya donu$lerinde ya$adigi o cakilma hissi ve sonrasini anlatan bravado, acisini icine atip sorumluluklarla yuzle$mek, bu sirada icteki aciya ragmen di$ariya bir zafer edasi ile gulumsemeyi getirir insanin aklina.
hesabın var mı? giriş yap