• 2008 bafta televizyon odullerinde (bafta degil, tam olarak ne farklari var bilmiyorum gerci) 7 adayliktan 4 odul cikartmis olmasi hasebiyle dikkatimi cekti ve bugun nihayet izleme firsati buldum.

    eric ailesinin baska sorunlarla cebellesiyor olmasi sebebiyle tamamen kendi basina birakilmistir. hali hazirda okulun da eric'in ilgisini cektigi soylenemez. dalga gecilen ve haylaz olarak adlandirilabilecek bir cocuktur. bir gun okuldan donerken kendisinden yasca buyuk cocuklardan dayak yer ve eve eli yuzu yarali bir sekilde girer. babasi yuzune bile bakma gereksinimi duymadan, annesinin hasta oldugunu ve rahatsiz etmemesi gerektigini soyler. birazcik olsun ilgi bekleyen eric buna ragmen annesine yaklasmaya calisir ama annesinin onu kovmasi neticesinde evle olan tum baglari kopmus olur. en nihayetinde philip ile tanisir. philip kendi ayaklari uzerinde durmayi cok onceden ogrenmis, sokaklarin cocugudur. philip ve eric birbirlerine baglandikca, hayatlarinin hatasini yapmaya dogru kosar adim ilerlerler...

    cocukken yapilmis olmasi farkettirmeyen bazi hatalar vardir: ornegin birisinin olumune neden olmak veya o kisiyi kasten oldurmek. konumuz aslen bu, cocukken cinayet islemis iki cocuktan birisinin hikayesi. hali hazirda hata yapma sinirini doldurmus olan eric rehabilitasyon sonrasi yeni hayatina baslamaya hazirlandiginda, hayatinin onceden biraktigi gibi olmadigini cok rahat fark edecektir. eric/jack icerideyken hayat onsuz da akmaya devam etmistir. ozellikle kimsesizlik ve ilgiye muhtaclik gibi konularda cok hos nuanslari var filmin. bu bakimdan kendisine sectigi zemin cok uygun. yeni bir yeni arkadas, yeni bocalamalar, yeni hatalar ve hatalardan dersler cikartmak. en nihayetinde belki de hic degismemis oldugunu zannetmeye baslamak.

    ozellikle jack'in kurallarla sorunlu olmadigi halde disaridan gelen etkiler neticesinde yaptigi seylerden, yaptiktan sonra pisman olmasi cok guzel islenmis. insanlar olarak bizler cevre etmeniyle birlikte, tek basimiza asla yapmaya kalkismayacagimiz seyleri yapabiliyoruz. ozellikle de bunlari yapmamiz gerektigini bildigimiz halde. hani hatalardan ders almak denir ya, bunu kacimiz yapabiliyoruz? belki cocukken evet, hatalardan ders aliyoruz. ornegin elimizi sobaya surup yaktiktan sonra bir daha sobaya dokunmuyoruz. peki, ya buyuyunce? ders alma yetimizi cocuklugumuzda mi unutuyoruz? kimbilir belki de. belki de cevremizde olan biteni fazlasiyla onemsedigimiz icin bu sekle donusuyoruz.

    jack yeni hayatina basladiginda tek sorunu gecmisi degildir, gecmisten bu gune degin yakalayamadigi duygularda sorundur. zira cocukluktan genclige en atilmamasi gereken sekilde adim atmistir. arada olmasi gereken onca bilgi birikimi jack'te yok. is bu sebeplerden oturu biraz da jack'in bocalamasi. her seye ragmen olaylarin akisina, biraz da cevrenin etkisiyle -ki bu kotu mudur iyi midir?- cok kolay adapte olabilmektedir. iste bu noktada bazi sorular aklimda belirdi. ailelerin en cok cekindigi seylerden birisidir hani kotu arkadas cevresi. arkadas cevrelerinin geneli kotudur ailelere soracak olsaniz. yok onun babasi soyle, yok o cocuk sigara iciyor, yok cok kufur ediyor. en olmadi o cocuk cok kotu gorunuyor annesi hic bakmiyor. ornekler cogaltilabilir rahatlikla. kafama takilan soru ise, jack'in hep kotu ortamlara maruz mu kaldigi yoksa kotu ortamlari biraz da onun insiyatifiyle mi girdigi yonundeydi. insanin kendi ozgur iradesinden bahsedebilmek bazi sartlar altinda gercekten zor. hayatinin uzunca bir suresini rehabilitasyon merkezinde doktorlar esliginde gecirmis birisinin kendi ozgur iradesini kullanabilmesi cok zordur. ozellikle buna vurgu yapan noktalara da dikkat etmek gerekiyor. jack'in yemek secimi buna en iyi orneklerden birisi. istedigi seyi bilemiyor, disaridan bir etkiye maruz kaldiginda ise ne istedigini onemsemeksizin istediginin o olduguna karar veriyor. oldukca uzun sekilde buna ornekler gosterilebilir aslen.

    sadece filmde degil, yasamakta oldugumuz hayatta da bazi insanlar bu sekilde. zaten tombaladan cikmadigi belli filmin. yarali karakterlerden bolca ihtiva etmekte, her karakterin kendi icinde yuzdugu derin sorunlar var. aslen burada soyle bir durup bakildiginda bu karakterlerden en fazla kendisini ifade etmeye calisanin philip oldugu sonucuna bile varilabilir. ericle cimenlerde uzanmisken soyledigi sozler, kolay kolay birisine anlatilabilecek seyler degil. burada philip'in anlattiklarindan hareketle yapilacak olanlarin aklanmasi ise o kadar kolay degil. hayat gorusu kisiden kisiye degisebilir, buna ragmen bana gore hayat birbirine yaslanmis domino taslarindan olusmaktadir. birisi devrildiginde baska bir yerde bir seyleri muhakkak devirecektir. cok daha derinlere inebilir bu konu. yine de yanlis anlasilmalari onlemek icin (yine mi cevre etkisi?) soylemek istedigim sey philip'in yaptiklarindan oturu bunu yapmaya zorlandigi degil. cevresinin onun boyle olmasinda etkili oldugu. ornegin o mahkeme salonunda oturan insanlardan birisinin philip'in o hale gelmesine tesir etmis olabilecegi.

    aslen baglamak istedigim yer ikinci sans mevzusu. philip bir sekilde ikinci sansi elde edemiyor. eric ise jack olarak ikinci bir sansi kullanmaya hak kazaniyor terry'nin degimine gore. ne yapilmis olursa olsun ikinci bir sans verilmeli midir insanlara? duygusal ve felsefik acidan filme gore verilmeli. bana sorarsaniz bilemiyorum. vicdanim ve simdiye degin gordugum bazi seyler "evet, verilmeli" diyor. diger yanim ise biraz duygusal davraniyor. sebepsiz yere, daha dogrusu 3-5 kurus icin oldurulmus bir akrabam var. onu oldurene ikinci bir sans verilsin ister miyim diye dusunuyorum? hayir, hic zannetmiyorum. bir insanla oburunu bir tutabilir miyiz? veyahut kimin ikinci bir sansa sahip oldugunu nasil anlariz? filmin tagline'i da bu konuda zaten. "who decides who gets a second chance?" (kimin ikinci bir sansi hak ettigine kim karar veriyor?). ulkemiz bolca aflarin yasandigi bir ulke olunca ve akrabami sebepsiz yere oldureni dusununce herhalde bizim ulkemizde devlet veriyor bu sansi. cok ilginc gercekten.

    filmin islemeye deger verdigi bir konu az evvel benim hayat felsefemde dile getirdigim kelebek etkisi olarak da adlandirilan mevzu. jack ikinci sansini kullanirken, bir de hayat kurtariyor. kucuk bir kizin hayatini almis olan jack kucuk bir kizin hayatini kurtariyor chris'le birlikte. burasi daha da ilginc zira beraber hayat kurtardigi chris gercegi ogrendiginde jack'e sirtini donenler kervanina katiliyor. filmin deger yargilarimizla oynamayi basardigini soylemek cok ala mumkun bu haliyle.

    sonuc itibariyle hikayenin tamaminin dramatik kisminin cok guclu olmamasinin sebebi hak etme mevzusundan kaynaklaniyor. alttan alta ikinci sansi hak ediyor gibi soyluyor olsa da bir yandan terry'nin oglu zeb araciligiyla obur olasiligi da dile getiriyor:
    "bir cani, baba. benim yerime bir cani! umarım cezasını bulur. umarım onu çarmıha gererler! beni duyuyor musun? umarım çürür! umarım çürür." (deerhunter'in cevirisinden alintidir)

    ayrica yakin zamanlarda izledigim icin midir bilemiyorum ama aklima bolca "ben x" filmi geldi. hatta filmin son sahnesinden sonra yazilar akmaya basladiktan hemen sonra geri sarip "lan, durun bu bir saka" diye jack'in ortaya cikacagini dusundum.
    derinden etkilemese bile cok ince noktalardan, ozellikle de sinematografik olarak cok basarili bir film. cocuk oyuncularin yonetimi uzun zamandir izlemedigim derecede iyiydi -kucuk kiz haric-. andrew garfield bence cok basarili bir aktor. lions for lambs filminde cok az yer bulabilmisti ama orada dikkatimi cekmisti, bu filmde ortalamanin bayagi uzerinde bir performans sergiliyor.

    son soz olarak senaryoyu olabilecek en iyi sekilde sunan john crowley (henuz sozlukte kendisinden bahsedilmemis, bahsedilen kisi bir yazar) den soz etmek gerekiyor. son kisma degin oldukca basarili bir sekilde hikayeyi bir arada tutuyor. yalniz son donemecte yalpaliyor ve o ana degin yaptiklarinin gormezden gelinebilecegi basit hatalar yapiyor.

    her seye ragmen izlenmesi gereken bir hesaplasma filmi. sadece kisinin kendisiyle degil, herkesle.
  • ikinci şans verilmiş eski suçlu bir delikanlının acıklı hikayesi. gerçek bir dram. müthiş bir oyunculuk. kaçırılmaması gerekenlerden.
  • bir film daha ne kadar güzel olabilir ki?

    zamanın pek yakınından gelen edit: çok koydu lan
  • anlatacaklarını hafif hafif anlatan ağır film. andrew garfield sakin oyunuyla 'boy a' ve ötesi olup acıdan içimizi kanırtıyor. anglo-amerikan olmanın verdiği aksan avantajını pek güzel kullanan garfield, the imaginarium of doctor parnassus'un en iyi şeyi olan anton rolünde ve the social network'ün eduardo saverin'i olarak da kendini sevdirmişti. şimdilerde taze spider man'imiz olarak arz-ı endam eyleyecek olan bu genç yeteneğin önü açık galiba sinemaseverler. ay, bir ömür gedik edasıyla konuştum, tiksinçim.
  • ne kadar pişman olursanız olun, geçmişinizdeki hataların peşinizi asla bırakmayacağını çok sade bir dille anlatan ingiliz filmi.
  • jonathan trigell isimli yazarın aynı adlı romanından uyarlanan filmdir. film güzel kotarılmış amma, romanın korkunç james bulger cinayetini kullanarak, olaya çocuk katillerin tarafından bakarak tartışmalar yaratıp cukkayı götürme, deveyi hamuduyla, fili mamuduyla yutma amacı gözlerden kaçmamalıdır.

    --- spoiler ---

    hayat kurgudan daha garip değil her zaman. boy a'da ıslahevinde intihar eden/linç edilen karakter, gerçek hayatta suç ortağı gibi 8 sene sonra yeni bir kimlikle salıveriliyor. şu an ise çocuk pornosu indirdiği için iki yıllığına hapiste. ayrıca öldürdükleri kişi, kendilerine sataşan yaşıtları bir kız değildi. alışveriş merkezinden planlı bir şekilde kaçırıp işkenceyle öldürdükleri 3 yaşında bir çocuktu.

    --- spoiler ---

    böyle bir hadise için ikinci şansa kim mi karar verecek? ben verdim. alın size ikinci şans:

    şlaaaaaakkk !!!

    ( ( ( 0 )
  • oyunculuk mükemmel, üstüne kurgu da çok iyi olunca insanı ister istemez filme dahil eden, fena koyan filmler kategorisinden.. of ki off.
  • sade, düşündürücü, gösterişten uzak, güzel bir filmdir.

    filmle ilgili çok hoşuma gitmiş bir durum da şudur:

    --- spoiler ---

    filmde esas kızımız (aka beyaz balina) çok güzel bir kız değil, ve lakabından da anlayacağınız üzere kilolu.

    illa güzel kadın mı olması lazım sinema filminde oynaması için, dünyada sadece güzel insanlar mı aşık oluyor! ben bu olayı çok sevdim, daha doğal olmuş, daha gerçekçi olmuş.

    --- spoiler ---
  • geride bıraktığımız hayat asla bir geçmiş değildir.
    asıl geçmiş gelecektir.
  • bir insanın geçmişini arkada bırakmaya çalışırken, o geçmişin onu bırakmayıp eninde sonunda yakalayabileceğini anlatan güzel bir ada filmi.
hesabın var mı? giriş yap