• "hasan ali toptaş yanarken bu da arada kaynamasın aman ha. umarım kanıt da kanıt diye tepinenleri, aslı tohumcu'nun attığı mail görüntüsü tatmin etmiştir. ya o mail olmasaydı? o suç "işlenmemiş" mi olacaktı, bora abdo "masum" mu olacaktı şimdi?" (bkz: #116647115)

    kendisi hakkında bu sözlerle başlayan yazı, birkaç gün önce dünün en beğenilen entry'lerine girmişti. olayı kısaca özetleyeyim: aslı tohumcu denen şahıs çıkıp 'bora abdo'nun beni arkadaşlarımdan ayırıp taksime atlamasıyla gelişen bir olay var' minvalinde laflar ediyor. sonra kanıt olarak da adamın attığı bir özür e-postasını paylaşıyor. ardından da "umarım kanıt kanıt diye tepinenler tatmin olmuştur" diyen bu şahıs, beyinsizce bir kadın dayanışmasının da yardımıyla debe'ye giriyor.

    ulan geri zekalı sürüsü; ne yapıyorsunuz? kadın ortaya bir iddia atıyor, iddianın ne dediği belli değil. gelişen bir olay varmış; ne olayı? arabada zorla sikti mi, götünü mü elledi, sen ne dedin, ne yaptın? belli değil, söylemiyor. yani ortaya öyle bir itham atıyor ki, somut hiçbir bilgi vermeden iddiaya konu kişiyi tacizci şerefsiz bir insan yerine koyuyor. e hadi biri bunu yaptı, diğerlerinin tavrı ne? mal bulmuş gibi bu müphem iddianın üzerine bir çullanıyorlar; iddiaya konu karşı tarafın kendini savunmasını dinlemek mi, kanıtları araştırmak mı, sorgulamak mı, konu hakkında detaylı bilgi beklemek mi, umurlarında değil. bir kadın bir adamı tefe koydu, taciz iddiasını ortaya attı, o andan itibaren bu zekasızlar için konu açıklığa kavuştu ve alınacak tavır belli oldu. o andan itibaren "özür dilerim, yük olmak istemezdim" diye atılmış bir e-posta da şerefsizce gerçekleştirilmiş bir tacizin en kati, tartışılmaz ve sarih ispatına dönüştü. halbuki adamın iddiası o özrü tacizden dolayı falan değil, taksi parasını kadına kitlediği için dilediği imiş ama bunun hiçbir önemi yok, çünkü kadınlar her zaman doğruyu söyler, taciz iğrenç bir şeydir, tacizciyi savunan da şerefsizdir.

    arkadaşlar, bakın burada çok temel bir problem var. birini yargılamak; eksik bilgi ve tam taraflılıkla yapılacak bir iş değildir, bunu hepimizin öğrenmesi gerekiyor. yani olaya tarafsız bakmasını beceremiyorsanız, derdiniz adalet değil de birilerine yancılık yapmaksa, birilerinin kellesini almaksa, kendi görüşünüzü hakim kılmaksa, sersem bir duyarcılık furyasına bir yerinden müdahil olmaksa, gerçekler ve doğrular sikinizde değilse size her şey kanıt, her şey ispat olabilir; bu sayede tüm hakları ve haklıları da ayaklar altına almanızın önü açılmış olur.

    bunu yapamazsınız arkadaşlar. bunu yapmamalısınız. böyle bir şey olmaz. insanlığın milyon yıllık evrimiyle birlikte damıtarak rafine ettiği adalet anlayışını yerle bir etmeye çalışmaktır bu. burada olay kimin suçlu olduğu, kimin kime ne yaptığı değil sadece. belki bora abdo tecavüzcüdür, belki aslı tohumcu'nun "bir olay var" diyerek ima ettiği iddia gerçektir; bilemiyorum, bilemeyiz. burada bahsettiğim çok daha önemli konu ise bu tekil bireyler ve bunların yaşadıkları olaylardan bağımsız bir yaklaşım problemidir. bir özür e-postasını, nihai taciz kanıtı olarak kabul edecek kadar taraflı, körleşmiş, akıl yoksunu bir tavır; adaletin karşısında bir engeldir. sadece taciz değil, ne olursa olsun bu şekilde bir yaklaşım; gerçeklere uygun tavır almaya köstek olmaktan başka hiçbir işe yarayamaz. herkesin bunun bilincinde olması, buna göre davranması, icabında salak salak konuşmadan önce kendini de kontrol altında tutması şart. aksi takdirde suçun ve suçlunun önemsizleştiği, kalabalık olanın, sesi daha yüksek çıkanın borusunun öttüğü korkunç bir düzenin mutlak hakimiyetine sebep olmanız kaçınılmaz, adaletin tarafında değilseniz hangi tarafta olduğunuzun ise hiçbir önemi yok.
  • kendisinin aslı tohumcu'yu taciz ettiğine emin olmamı sağlayan şey bizzat kendisinin daha önce göndermiş olduğu maile dair açıklamasıdır. içerisinde taksi kelimesinin bile geçmediği bir mailde, "nasıl bağışlatırım kendimi bilmiyorum. umarım çok üzmemişimdir" gibi cümlelerle çok çok özür dilemiş taksi parasını ödettiği için.

    şuna inanan da kendi zekâsızlığına yansın.
  • hasan ali toptaş yanarken bu da arada kaynamasın aman ha. umarım kanıt da kanıt diye tepinenleri, aslı tohumcu'nun attığı mail görüntüsü tatmin etmiştir. ya o mail olmasaydı? o suç "işlenmemiş" mi olacaktı, bora abdo "masum" mu olacaktı şimdi? "yhaaa canım ben ilaç kullanıyorum ztn. benimle ilgili bilmediğin şeyler var tamam mı, aylemle kötüyüs biz" bu ne abi, ergenler bile yapmıyor artık böyle şeyler, bu nasıl rezalet bir bahane yaratma? edebiyatçısınız, az daha iyi yazın bari!

    ama işte biz bu durumları o kadar yakından biliyoruz ki, o yüzden tacizciyle empati yapanlar bizi anlayamıyor. benim empatim doğal olarak mağdura yakın, çünkü ya aynısını ya benzerini yaşayarak geçiyor bu ömürler. ya siz? siz neden tacizcilere yakınlık hissediyorsunuz, hiç düşündünüz mü?
  • sol liberal kasabalı yazarlar ödül ve şöhret sahibi olunca ibrahim tatlıses'in edebiyat şubelerine dönüşmüşler.
  • şimdiye dek ödül aldigi kitabini okuduğum ve dünden beri hakkinda taciz iddilari olan yazar.

    ben twitterdaki açıklamalarını okudum. sırf taksi parasini asli tohumcu'ya odettigi için hissedilen bir utancin(!!!) özrüne benzemiyor maildeki özür.

    bora abdo, tam bir dedikoducu kısır günü yengesi. o da bunun için böyle söyledi, şu da onun için böyle dedi... ne kadar cocukca! murat menteş'in okur izdihami hakkinda söylediği seyleri sokuşturuyor araya. gidiyorum, bari şunun da canini yakayim. bunlari birbirine düşüreyim tavri. asli tohumcu, okurlari için hepsi de türbanlı demiş. hepsi turbanliysa türbanlı diyecek tabii.

    biraz şeytanın avukatlığını yapayım; işin maddi boyutundan bakalim. hayatin gerçeği bu. bora abdo sadece yazdiklariyla, aldigi telif ücretleriyle geçinebiliyor mu, bilmiyorum. sanmiyorum da. oyle popüler, adi bir avuc edebiyatsever ya da kitap dunyasini takip edenler dışında bilinen birisi de degil. ıptal edilen sözleşmeler konusunda, h.a.t belki simdiye dek dunyaligini yapmıştır. kitaplarimdan "artık" para kazanamasam da olur diyebilir. e zaten memuriyetten emekli. yanisi, tuzu kuru. en azindan bundan sonra kazanamayacak kitaplarindan.
    e ama bora abdo? elbette iddilari reddetmek zorunda. bugun iletisim olmaz, yarin baska yayinevine inandirabilir kendini. sonuna kadar reddetmek de bir yöntem.
    açıklamalari yine edebiyata, kelimelere, kelimelerle kurulmuş o edebi dunyasina yaslanmış bombos sozler.
    bir kadinin, herhangi bir kadinin boyle aslen cirkin bir iddia için bunca detayli yalani kiviracagini sanmiyorum.
    o olaydan sonra karsilasmislar da neden yüzüne vurmamış, kaçmamış? 6 yil önce yapsaydi kabul edecekti sanki. eminim bora abdoyla yan yana gelmek zorunda kaldığında sinirden titreyip belli etmedigine.

    ama yaptigi aciklamada hak verdigim tek bir şey var; ahlaki sebeplerle kendisiyle olan sözleşmelerini fesheden (bkz: iletisim yayinlari) ,
    ayni ahlaki sebeplerle emrah serbes adli katil icin neden göstermedi? bu ikiyüzlülük degil mi?
    çünkü türk edebiyatinin cakma bukovskisi çatır çatır para kazandırıyor yayinevine. bora abdo'yu napsinlar. ha varlığı ha yokluğu, ticari anlamda.

    madem bora abdo ahlaksiz, emrah serbes için hangi sifatlari kullanacağız?
  • "yakın semtlerde oturuyorduk, taksisine bindim, taksi paramı ödedi, onun için o maili attım".

    taksi paranı ödediyse hadi bir özür diledin, bir de teşekkür edersin. adam "içince kendini kaybettiğinden, ipin ucunu kaçırdığından, içmemesi gerektiğinden..." bahsediyor, sonra gerizekalı sanarak insanları "taksi paramı ödedi, ondan yazdım" gibi akla izana hakaret bir savunma yapıyor, yukarıdaki bir arkadaş da "aaa bak, adamın savunması var, iftira atmış işte, olay ne, ne yaşanmış onu yazsın..." diyor.*

    alt alta iki metni (tez, antitez) okuyup bir "sentez", "çıkarım" yapamıyor, üstüne tacize maruz kalan kadını suçluyor. zaten sizin bu tavırlarınız yüzünden insanlar "mağduru olduğu" tacizden bahsetmekten bile çekiniyor. delirmek için.

    evet, taksi parası için o kadar özür dilemiş, hiç teşekkür etmemiş, içmemem lazım demiş!... bunu yiyecek ve uzatmayacaksınız!

    birbirinizin çükünü kollamak için zekanızı bile devre dışı bırakabiliyorsunuz. valla bravo!

    (bkz: çükkardeşler)

    edit: özür mailini "kanıt" saymayıp hala "ekstra" kanıt isteyenler`:(#116864263) ` * ne bekliyor anlamıyorum ki, kadın black mirror 8. bölümden ödünç kamera alıp 4 yıl önceyi sana mı izletsin, ne yapsın? kadına başka kanıt soracağına gidip tacizci pezevenge "taksi parası için bu kadar özür mü dilenir lan? sen neyin özrünü diliyorsun onca satır, hele doğrusunu anlat bakim" de. nasıl bir terbiyesizsiniz anlamıyorum ki!
  • aslı tohumcu, yıllar önce yaşadıklarını tacizcisi gözünden anlatmıştı.

    bora abdo'nun, aslı tohumcu'ya attığı mailde "iki gündür hatırlamaya çalışıyorum, ilaç tedavisi görüyorum" yazıyor. insanların, inanma haklarını her iki kişiyi dinledikten sonra kullanmaları elbette onlara kalmıştır. kim, neye inanmak istiyorsa ona inansın. burada sorun, neden kadına değil, erkeğe inanıldığı değil mi? bana göre basit bir "taksi parasını öde(ye)medim, ondan dolayı özür dilerim" hikayesi içermiyor bu mail. sarhoşluktan dolayı elini cebine atamıyorsan diğer gün attığın mail'de "ahh ben ne yaptım ahhh, ipin ucunu kaçırdım ahh çok çok özür dilerim özür dilerim, nasıl bağışlatırım kendimi:((( özür dilerim" demezsin. dersen de başka bir anlam aranır. hepi topu taksi parasını ödememişsin, ne kafa sikiyorsun?

    taciz edilmemiş olmanızın ayrıcalığını gördüğümüz kısma geliyoruz. siz(ler), kısacık bir metni okurken bile "taksi parasıdır yaa n'olcak" deyip geçebiliyorken bir kadının, metinden çıkardığı anlam bambaşkadır. sayısız kez o maillerden, mesajlardan almıştır, ne demek istendiğini de gayet iyi biliyordur. hadi diyelim, "yük olmak" derken taksi parasından bahsediyor, bizim algımızla sizlerin algısının bu denli zıt olmasında bir problem yok mu? deneyim farklılığı belki?

    damıtarak elde ettiği adalet anlayışı dediği de zengini/erk'i koruyan adalet anlayışı ha. insanları kör olmakla suçlayan bu tavrı koruyan adalet anlayışından bahsediyoruz. 'adalet'ten yana zarar görmediğin müddetçe adalet kavramını rafine olmakla eş tutman doğaldır. olay, takside gerçekleşmiş-belki taksici görmedi, adam da "ben çok alkollüydüm" diyerek olaydan sıyrılabiliyor, o zaman kadın ne yapacak, nasıl şikayetçi olacak? olayı, aslı tohumcu'dan çekelim biraz. ülkede, taciz şikayetiyle kolluk kuvvetine başvuran kadınların şikayetleri ciddiye alınmıyor. şikayet etmeye gittikleri vakit kötü muameleyle karşılaşıyorlar. mor çatı'nın raporlarına göz atabilirsiniz. kadın, tacize uğradığı gerekçesiyle korkmadan şikayetçi olamıyor, karşısında polis engeli var. kadın, yaşadığı çevreden korktuğu halde jandarma karakoluna gidiyor, dilini anlayan yok/konuşamıyor? sonra kadını öldürüp bir de hakkında çıkan haberlere erişim yasağı getiriyorlar (fatma altınmakas örneği), sen de gevşek gevşek "rafine edilen adalet anlayışı" diyorsun, şaka mı lan bu? hangi tarafa damıtıyorlar adaleti, bizden tarafa damıtmadıkları belli zaten de.

    ülkede adalet kalmadığı için kadınlar ifşa yoluna gidiyor. ayrıcalıklı götleriniz, çıkış yoluna değil sonuca odaklanıyor. "alla alla yav, neden ifşa acb, biraz aklınızı kullansanıza bbşlrm yhaa" demek nedir? belli bi yaşa kadar ülkeden, dünyadan haberiniz olmadan tek odalı bir yerde kuru ekmek yiyerek mi yaşadınız? kadınlar çok mu meraklı, isim verip tacizcilerini ifşa etmeye? başka yolları mı kalmış? adam onu sorgulamıyor, gelmiş damıtılmış rafine adalet diyor, hay beyninize sıçayım ya.
  • kayitlara gecsin, isledigi suctan "cinim ben ilac kullaniorum ck kotu oldm icince" diyerek yirtmaya calisan bir kasaba kurnazi.

    sarhosluk insanin icindeki karanlik tarafi ortaya cikarabilir, dogrudur. lakin bazilarinin karanlik tarafi sadece eski askini dusunup iki goz iki cesme aglamaktan ibaretken kimininki boyle cinsel siddetle dolu bir irin yuvasi. eline gecirdigi iki kurusluk sohreti ve gucu insanlari taciz etmekte kullanan bir acizmis demek ki bu sahis da. adi kayitlara gecti.
  • türkiye edebiyatın son yıllarda sayısını takip edemediğimiz öykücülerinin içinde sanırım en güçlü anlatımı olan öykücüsü. kitaplarını öyle bir anda, bir defa okuyup tamamdır diyemiyorsunuz. anlatımının derinliği, imgeleri kullanımındaki çarpıcı yeteneği, yoğunluğu, boşluksuz kalacağınız bir okuma eylemiyle sizi çevreliyor. detaylar bora abdo'nun öykülerinde yoğun. klasik anlatım çabasından uzak. detayları birbiriyle ilişkili insani haller, dertler, durumlar soyutlamalar ve farkındalığınızı farkında olmadan saran sezgisel bir kavrayışla anlatıyor. bu yüzden bir öyküsünü bitirdiğinizde dönüp tekrar okumanız ve düşünmeniz gereken cümleler oluyor. zorlama olmayan bir üslup ve diğer sayfada ne yazdığını merak ettiren bir kurgu yazarın yarattığı deneysel dünyanın da başarısı. iyi ki okudum diyeceksiniz, her seferinde. bir de tanıyabileceğiniz en nezaketli ve zarif insanlardan.

    "…yalnız olabilmek için bir kişiye daha ihtiyacı var her insanın."

    "yanmak, söndükçe başlar ve korka korka sürer."

    "çabuk anlaşılan şey uzun ömürlü değildir."

    "yazma! yazıp da kendini öldürme."

    (bkz: seni seviyorum. çok,)
  • aşağıyı kontrol edemeyen erkeklerin, akpsi, hdpsi bilmem nesi olmuyor. bu tip şeyleri muhafazakar biri yaptığında aklıma gelen, cinselliği baskıladığı için açlık çektiğiydi. öyle kolay değilmiş bunun açıklaması. çoğu erkek gerçekten kontrol mekanizmasını kullanmakta zorlanıyor ve sonucunda rezil oluyorlar. bu konuyla tam ilgili olmasa da, kadınlarla çok etkileşimi olmayan bir erkek, kendisine sadece nezaketen iyi davranan bir kadın gördüğünde bağlanmaya başlıyor. kontrol mekanizmasına sahip değilse iş tacize kadar gidiyor.
hesabın var mı? giriş yap