• bana biraz hüzün veren atıştırmalık.

    annem 20 yıl kadar köy öğretmenliği yaptı, hani şu türk filmlerinde anadolu'nun ücra köylerine giden idealist öğretmenler olur ya, tam öyle bir öğretmendi. oturduğumuz yerden okuluna gitmesi 3 saat kadar sürerdi, bizimle de o yorgunluğun üstüne pek ilgilenemezdi doğrusu.

    9-10 yaşlarındaydım, annem derme çatma, birleştirilmiş sınıflı, 2 odalı bir okulda görev yapıyordu.
    bir gün alışveriş yapmış; poşetleri karıştırırken bir bonibon kutusu buldum, elime aldığımda annem önce “yemek yemeden yeme onları” dedi ve ekledi; “bunları öğrencilerime almıştım”… biraz inatlaştım annemle, “ben yiyeceğim” diye o da izin vermedi. aslında annem de babam da ne istersek alırdı mesele bonibon değildi, annemin öğrencilerini düşünürken benim ne hissettiğimi önemsememesiydi. hayatlarında portakal bile yememiş akranlarımı kıskanmıştım sanırım annemden, biraz şımarıklık mıydı? yoksa biraz dikkat mi çekmeye çalışmıştım bilmiyorum, aslında çok uslu bir çocuktum hep.
    devam edeyim:
    “öğrencilerime aldım” lafı beni çok hayal kırıklığına uğrattı, ne olurdu yani birkaç tane yesem?
    evden ağlayarak çıktım, aynı mahallede oturduğum bir arkadaşıma gittim, dışarı çıkmasını beklerken burnum kanamaya başladı birden, resmen litrelerce kan akıyordu burnumdan (hâlâ çok ağladığımda kanar) arkadaşımın ailesi de annemi aramış hal böyle olunca ,
    annem zaten o sırada peşimden gelmiş beni arıyordu, hatta o da üzülmüş olacak ki yakın bir arkadaşı vardı yanında… sonra eve gittik, tam anımsayamıyorum ama bu konuyu bir daha hiç açmadık.
    yoksul, umutsuz öğrencilerinin hayatlarına dokunmaya çalışırdı hep, çok iyi bir öğretmendi. (artık köy okullarında görev yapmasa da çok hâlâ iyi bir öğretmen)
    o bonibonları da çocuklar biraz sevinsin diye almıştı muhtemelen.
    annem yıllar sonra ağlayarak “o çocuklarla ilgilenirken kendi çocuklarımı ihmal ettim” diye ağlamıştı biraz, aslında 20 yıl bu cefayı da bizim için çekmişti, kendi çocukları için çalışıyordu.
    ona ne dargınım ne de kızgınım, muhteşem bir annem var. ama o bonibonu yemeyi çok istemiştim:)

    velhasıl kelam ne zaman markete-bakkala falan girsem bir tane bonibon alırım çocuk gibi, hâlâ içimi acıtan bir şey, ne zaman bonibon görsem burnum kanayacak gibi oluyor.
    bir atıştırmalıkla da bu kadar bağ kuracağım aklıma gelmezdi, insanın çocukken yaşadıkları hep farklı bir yerde oluyor sanırım.
  • bonibon benim icin inanilmaz degerli bi malvarligiydi. ilkokul'dayken silindir kutusunu parkamin cebine koyar, zorda kaldigimda her zaman icinden bir tane cikarip yiyebilecegimi bilmenin keyfiyle gezerdim. baktim enerjiye ihtiyacim var, super guc lazim, atardim bi tane. yagmurlu camurlu eskisehir kislarinda duman alti atari salonunda commando oynayip cikista kendime odul olarak bir kac bonibon verirdim.
  • çocukluğumdan beri uzak durduğum şekerleme.

    bilen bilir.
    bonibon kapaklarının altında, harfler vardır. o harfler, yıllardır ne halta yarar anlamadım, hâla bir anlam veremiyorum.

    yıllaaaar önce daha çocukken, biri bana,"bu harflerden bir kelime oluşturuyorsun. sonra bakkala götürünce, kelimende ne yazıyorsa onu sana veriyor" demişti. ben de yemiştim tabii bunu. onlarca bonibon alıp, uğraşıp, annemin de yardımıyla "araba" kelimesinin harflerini biriktirmiştim.
    bakkala gittim, küçücük avucumun içine ancak sığmıştı 5 kapak. tezgâhına koyup oluşturdum kelimeyi. bakkal bana baktı. ben o'na baktım.

    - ee? dedi.
    + araba vereceksin bana, dedim.
    - siktir lan ordan, deyip kafama vurmuştu hayvan herif.

    daha da o gün bugündür bonibon'dan nefret ederim.
  • çocukluğumdan gelen bir alışkanlık olsa gerek kahverengi yani çikolata renginde olanların daha tatlı olduğunu düşünmüşümdür hep. eşek kadar adam oldum daha da öyle düşünüyorum hatta ve her aldığımda kahverengi olanları en sona ayırıp son olarak onları yiyorum. bu bağlamda bir pakette kaç tane kahverengi bonibon olduğunu da görmüş oluyorum ve yediğim yüzlerce bonibona dayanarak bir paket bonibonda kahverengi bonibon sayısı ortalama 4 ila 5 iken son yediğimde tam 9 tane kahverengi bonibon vardı. üretim hatası olmuş sanırım. tabi böyle tarihi bir ana tanıklık ettiğim için fotoğrafını da çektim hemen.

    https://i.hizliresim.com/rr0do7.jpg
  • milka marka kullanım hakkını satın aldığından beri tadı değişen çocukluk nostaljisi..
    muhtemelen glikoz şurubunu arttrıdılar.. bi haltlar ettiler.. mide bulandırır oldu.. tadı rahatsız edecek kadar "tatlı" oldu ve haddini aşan zıttına döndü..

    yapmayacaktın bunu bonibon.. çocukluğumdaki, legolu reklamındaki lego adamlar kovalasın seni satanları.. yapmayacaktın bunu bonibon.. yapmayacaktın..

    bizi ufo'ya muhtaç etmeyecektin....
  • çıkı çıkı çıkı bonibon çıkı çıkı çıkı çantada cepte bonibon çıkı çıkı ıkçkııçkkık..
  • vakti zamanında alzheimer hastası olan, sürekli "ilaç içecem" diye direten babaanneme "vitamin hapı" diye yutturduğumuz, durumu anlamasın diye de: "sakın ısırma ha! o kadar acı ki; bir hafta şişer dilin dudağın" diye gözünü korkuttuğumuz şekercikler. ne zaman görsem bunları, hatırlarım rahmetliyi.
  • m&m's e karşı kazanılmış bir zaferdir, türk halkı olarak bir silindir kutuya tav olunmuştur. işin bir de bakkal kısmı var, bakkallar bonibon kutularının hepsinden 5 tane bonibon alarak en az 2 kutu daha bonibon imal ediyorlar. bonibon meselesi en az susurluk kadar dipsiz bir kuyu bence asidlasidasd
  • en sevdiğim abur-cubur'lar listesinde ilk 5'e tartışmasız girer.. böyle küçük küçük drajeler halinde, içi çikulata dolu olan şey.. topluca (5-10 tane) yenildiğinde harbi acaip süper bi tat verir.. kent gida'dan..
  • orduda yaşayanlar için kazana düşme teriminin gerçek olmasını sağlayan draje çikolatadır. orduda bulunan sagra fabrikasında üretilen bonibonları yemek isteyen arkadaşım sen tut annenin çalıştığı bölüme gir orda bonibonlara dadan (şimdilerde kazara olduğunu iddia ediyor ama inandırıcı olmadı bence). e tabi çocukluk doymuyor insan. hop ayağın da kaydı mı düş bonibon dolu kazana . sanırım o gün korkmuştur ama türkiyedeki bütün çocukların hayalini kurduğu bir talihliliği yaşamıştır kendisi. he bir de olaya bakın ki hijyen konusunda hassas oldukları için içine düştüğü kazandaki bonibonların taşıyabileceği kadarını kendisine vermişler. bütün çantasını doldurmuş gitmiş evde tencerelerde renklerine göre ayırmış bir de utanmaz.
hesabın var mı? giriş yap