• içerisindeki kafası kopmuş roma devlet adamı heykelinin arkasına geçip kafayı, kopan kafa yerine koymak suretiyle çekilen fotoğraflar, koskoca devlet adamının maymuna döndüğünün belgesi olarak tarihe karışan kaledir.

    sen koskoca romayı yönet devlet adamı ol. gelsin turistler kafasını, senin kafanın yerine koyup resim çektirsinler.

    (biz yapmadık mı yaptık tabi)
  • geze geze bitirilemeyen kale.

    arkeolojik araştırmaların çoğunda ingiliz ekiplerin yer alması şaşırtıcıdır ve bir kısmına öğrenciler başkanlık etmiştir. bunları kaledeki mevcut yazılı bilgilerden öğreniyoruz.

    bu bilgilerden biri ise ortalama insan yaşamı ile ilgili: o yıllarda 35 ila 41 yıl yaşayan insanların ölüm nedeni savaşlar, sıtma hastalığı ile veba olarak belirlenmiş.

    kalede artık kullanılmayan bir cami vardır, fakat mekanın içinde restore edilmiş bir batık gemi sergilenmektedir. bizans gemisinin restore edilmiş örneği ile osmanlı mimarisi yan yana. tarihi realiteyi aşan ve homojenliği ortadan kaldıran bu türden yaklaşımlar her zaman ilginçtir. sanırım ayasofya buna en iyi örnektir.

    umumi bir tuvaletin olduğu bölüm tarihsel bilgileri doğrular niteliktedir: açık tuvaletler yan yanadır ve kapı yoktur. sadece arada çok küçük bir duvar örülmüştür. bizans'ta bu duvarların da olmadığını biliyoruz.

    kulelerden bodrum manzarası muhteşemdir: ege'nin mavisi, gemiler, tekneler, tepecikler ve ağaçlar, her biri beyaz olan bodrum yapıları... evet, bodrum'da her ev veya mekan beyaza boyanmak durumundadır, başka bir renk boya kullanmak yasaktır.

    kalenin üst bölümlerinde en az ev kedileri kadar temiz kedileri görmek şaşırtıcıydı. onlar, da vinci'nin dediği gibi "doğanın başyapıtları".

    odalarda sergilenen, batık gemilerden çıkarılmış eşyalar, heykeller, mezar parçaları, sağa sola dağılmış gibi duran bi dünya dolusu amphora'lar, duvarlardaki figürler ve eski yazılar ve daha neler neler... başta da dediğim gibi gez gez bitirilemeyecek bir yapı bodrum kalesi. denizden çıkarılan eşyaların çoğu halen arkeologlar tarafından incelenmeye, araştırılmaya devam ediyor.
  • zindan ve işkence odalarının bulunduğu bölümün giriş kapısının üstünde latince "inde deus abest" yani "burada tanrı yoktur" yazar. hala yazıyor mu bilmiyorum. birkaç yıl önce bu yazı yüzünden bakanlık ayağa kalkmış ve yazının oraya sonradan yazıldığı iddiasıyla kaldırtmaya çalışmıştı. halbuki yazının anlamı "bu zindanlara yolu düşen tanrıdan medet ummasın" gibi bir şey. yani korkulacak bir durum yok ortada. tabii, yazıyı kaldırmak isteyen neden korkutuğunu biliyorsa.
  • bir kişinin neleri değiştirebileceğinin en mükemmel örneğidir. bodrum kalesini sıradan bir müze, sıradan bir turistik yer olmaktan çıkaran kişi oğuz alpözen'dir. bugünkü orijinalliğini, güzelliğini ve eşsizliğini oğuz alpözen'in neredeyse 40 yıl boyunca verdiği yılmaz mücadeleye borçludur. evet türkiye'de güzel bir şeyler yapabilmek için birilerine karşı mücadele vermeniz gerekir. oğuz alpözen de bunu tek başına elinden geldiğince yaptı.
  • bahçesinde, bir sürü tavus kuşunun dolaştığı kaledir. ayrıca, özel hazırlanmış odada, kral tahtına geçip fotograf bile çektirebiliyorsunuz, özel kıyafetler giyerek. tabi minik bir bağış karşılığında.

    hımm, bir de bodrum' un en güzel manzarasına sahip, denizin rengi de başka güzel gözükür kaleden. lacivert ya da yeşil değil, bildiğin mavi.
  • gerçekten çok üzüldüm. yemin ediyorum bazılarının misyonu gerçekten de ülkede güzel olan her şeyi yok etmek ve ne yazık ki her geçen gün bunu başarıyorlar da. dün restorasyon sonrası ilk ziyaretimi gerçekleştirdim. hiç değilse her yıl bir kez uğradığım, çok çok sevdiğim bir yer bodrum kalesi. 2 sene süren restorasyon sonrası karşılaştığım manzara:

    * avluya girince solda olan büyük amfora ve para koleksiyonu yok olmuş. nereye kaldırmışlar, ne yapmışlar muamma. her yıl ilk uğrayışımda uzun süre geçirdiğim yerdi, "sualtı müzesi"nin eşsiz parçalarındandı. şimdi yerine birkaç tane mezar falan koymuşlar.
    * oranın ayrılmaz bir parçası olan "kalenin kuşları" yok. tavus kuşlarını kestiler mi ne yaptılar.
    * avludaki manzara ve kulelere ve zindana giden yoldaki inşaat iç karartıcı. canlı, hareketli kaleyi tahta yollar ve kaldırdıkları sergilerle cansız bir taş yığınına çevirmeyi başarmışlar. o taşlarında yürümeyi sevdiğim kaleyi zorlamama rağmen bir an önce terk etmek istedim.
    * batık gemilerin / içindeki eşyaların sergilendiği salonlar yok!
    * diğer kulelerle beraber muazzam ingiliz kulesi kapalı. açık olan yerleri gördükten sonra insan gerçekten korkuyor orasıyla "işleri bittikten sonra" orayı da ne hale getirecekler, o güzelim eşyaları kim bilir ne yapacaklar diye.
    * çarpıcı zindan kapalı. yine insan ürküyor orayı nasıl batıracaklar diye.
    * avluda kala kala bir cami kalmış bir de küçük bir cafe koymuşlar oraya!

    çok sık gittiğim, her yerini defalarca gezdiğim, bazen yalnızca duvarlarında oturup saatlerce kitap okuduğum, müzik dinlediğim bu sevdiğim yer 2019 sonbaharı itibarıyla sergileri kaldırılmış, onu o yapan sualtı müzesi kimliğini kaybetmiş, çoraklaşmış, bir cafe ve bir camiden ibaret.

    hadi ben "şanslıydım", bu insanlar buraya -da- el atmadan önce onlarca kez bu kaleyi gördüm. e benden sonrakiler... dün başka bir gözden baktım: benim yıllarca hayran hayran gezdiğim bu yere bu restorasyondan önce hiç uğrayamamış bundan sonra ilk kez gidecek olanlar yalnızca koca bir taş yığını, bir cami ve bir cafe görecekler. burayı ünlü bir müze yapan büyük sualtı koleksiyonundan neredeyse hiçbir şey göremeyecekler; burayı kale yapan, tarihini gösteren kulelerde, zindanda kim bilir ne görecekler ve neleri kaçırmış olacaklar.

    bir restorasyon ancak bu kadar tarih bilincinden yoksun, kültürden arındırılmış ve güzellikleri katlederek yapılabilirdi. hoş umurlarında mı? değil tabii... onlar için başarılı bir çalışma; ülkeye zarar vermiş, kültürü katletmiş bizim umurumuzda.
  • surlarına çıkıp denize doğru bakarken insanı rahatlatan, ortaçağ manyağı olan beni derin hayallere sürükleyen, en güzel de bodrum askeri kampından izlenen kale.
  • duvarlarında bir yazı: "tanrım sen beni uyurken koru, uyanıkken nasıl olsa kendimi korurum!"

    çok şövalyece, değil mi?
  • kaleyi gezdikçe gerçekten de bir bölgeyi savunmak için ne kadar stratejik bir yer olduğunu, kalenin görüş açısının ne kadar geniş olduğunu farkediyorsunuz. şu anda mavi tur ya da gezi amaçlı kullanılan gemileri savaş gemisi olarak hayal edin bu dediğime katılacaksınız. eğer olaya başka bir açıdan bakarsanız kaleyi yapanların tam bir sefa pezevengi olup, ulan bir kale yapalım süper manzarası olsun her akşam gün batımında kafaları çekeriz düşüncesinin yer seçiminde etkisi olduğunu düşünebiliriz.
    şaka bir yana kaleden bodrum bir başka güzel görünüyor. manzarasını seyretmeye doyamıyorsunuz.
    kaleyi gezerken özellikle burçlarda gezinirken gerçekten o zamanları yaşıyorsunuz.
    yalnız kalede gezmenize gerek olmayan tek yer zindanlar. o kadar merdiven inip bir diliniz dışarıda geri çıktığınıza değmiyor. zindan diye karanlık bir odada yanıp sönen bir ışık altında zincire vurulmuş bir insan maketi var. hiçbir orjinaliliği yok.
    kalenin bir diğer güzel yanı kalenin içindeki çiçekler, ağaçlar ve hayvanlar.... çok değişik kaktüsler var gerçekten görülmeye değer. görülmeye değer olan başka birşey daha var ki o da bazı hayvvanların kaktüslerin üzerlerine yazmış oldukları isimleri veattıkları tarih. insan yine küfrediyor ama bir yandan allahtan tarihi eserlerin üzerine yazmamışlar diyorsunuz.
    bir de hayvanlar dedim ya bu kalede tavuskuşları ortalıkta kedi köpek gibi dolanıyorlar. hayvanat bahçelerinde kafes arkasında göreceğiniz bu canlılara bu kalede istediğiniz kadar yaklaşabilirsiniz. yalnız müzeye girişte o kadar para verdik (müze kart 30 tl) bir kanatlarını açmadılar.
  • günün 16-17 saatini bodrum özel eğitim merkez komutanlığından izleyerek geçirdiğim kale.

    gecenin ilerleyen saatlerinde tuhaf tuhaf sesler duyuyorum.(valla) sanki içinde hapsedilmiş kocaman bir kuş var da geceleri basıyor feryad u isyanı... ya da sürekli baktığımdan bilinç altımda kendi kendime bir hikaye uydurdum bilemiyorum. çarşı izinlerinde de gidip kaleden kampı izliyorum.

    kalenin içerisine gelince, içerisi kafası olmayan heykellerle dolu. en çok dikkat çekeni ise, yine kafası olmayan roma dönemi devlet adamı. oradan geçip de komik bir fotoğraf çektirmeyen yoktur sanırım.(ironi) bunun dışında, görevlilerin bir çoğu gece kop kop yapıp gelmişler gibi. hepsinin gözünden uyku akıyor. hatta birisini uyurken görmüştüm. (neyse) kale askerlere beleş diye de 3 kere gittim, tavaf ettim.

    sanata ve tarihe düşkünlüğüyle bilinen ben, son olarak da; "yazları içerisi taş dolu" demek istiyorum. siz anladınız onu.
hesabın var mı? giriş yap