• afrika'daki bazi gruplarin ic savas ve catismalarda kendilerini finanse etmek icin kullandiklari elmaslardir. sierra leone, liberya ve angola'daki catismalarda elmas ticaretinin rolu buyuktur.

    nedir simdi? kafamizdaki kliselere uyan bir afrika ulkesi, dogal kaynaklar ekonominin belki de tek unsuru. elmas gibi bir dogal kaynak ise hem degeri hem de tasinabilirligi ile agizlara layik bir kaynak. birileriyle, bir sebepten (belki de bu elmaslari paylasmak icin!) savasiyorsun, sana silah lazim. sat iki kilo elmas, al birsuru silah, oldur onune geleni yasli cocuk demeden. oh ne ala!
    bu elmaslar sonra nereye gider ne olur bir bakarsak zengin ulkelerdeki bayanlarin narin sol el yuzuk parmaklarini suslediklerini goruruz. amerika'daki kural mesela adamin aldigi nisan yuzugunun bir aylik maasinin en az uc misli degerde olmasidir. blood diamonds ya da conflict diamonds diye birsey cikardilar sonra, kuyumcular "ah, bakin bizim elmaslarimiz temiz (clean diamonds), bunlari surdan satin aldik filan fistik" diye elmas sertifikasina yazar oldular. hatta bir kuyumcuda bir dunya haritasi uzerine ilistirilmis minik mavi-kirmizi bayraklar gordum vitrinde, bizim cici elmaslarimizin geldigi yerler, o kanli "auuww, how terrible!" elmaslarin geldigi yerler seklinde. narin beyaz parmaklar kan golgesi tasimasin maksat.

    neyse fazla uzatmayayim, olay budur. ille de mustakbel nisanlima elmas yuzuk alcam derdindeyseniz, bari bir bakin ugruna coluk cocuk katledilmis mi? ama marjinal kaygilari olan bir sevgiliniz varsa gidin bir sorun, bu konuda kesin yargilari* olabilir, -kirli/kanli ya da temiz- butun elmaslara karsi olabilir (sertifika dedigin ne ki zaten, getir ben de yazarim! (bkz: minareyi calan kilifini hazirlar)" o kadar para kiyip aldiginiz yuzugu kizkardesinize annenize falan hediye etmek zorunda kalabilirsiniz. alotte gereksiz bilgiler servisi gururla sundu.
  • nil karaibrahimgil'in eşsiz eserinde seslendirdiği "tek taşımı kendim aldım" sözlerinin yanlış olduğunu, 250.000 çocuk asker'in büyük yardımları olduğunu gösteren film.
  • bir kadinin bu filmi izleyip de tek tastan vazgececegini sanmak, safliktir, kadin milletini taniyamamis olmaktir, enayiliktir. ama boyle dusunen bi adamla bir kadin tek tas istemeden de evlenir. cunku bir kadin icin tek tastan da cazip bisey varsa o da kendisinin melek olduguna inanan saf bir kocadir.
  • --- spoiler ---
    djimon hounsou
    citlerde parcalanan ailesini gordugunde,
    madende isyanci liderini kurekle oldururken,
    oglu kendisine silah dogrultmusken akittigi boncuk boncuk gozyaslariyla
    mukemmel otesi bir oyuncu oldugunu ispatlamistir...
    --- spoiler ---
  • gerçeklere dayalı yazılmış senaryolu filmleri izlememeye, izlesem de gördüklerime inanmaya çalışıyorum. bu sinema denilen sanatın abartı ve gösterişinden gittikçe soğumamdan mı yoksa etkileyiciliğinin farkındalığından dolayı oluşan saygı ve korkudan mı bilemiyorum.

    ama blood diamond'u hangi açıdan bakarsam bakayım beğendiğimi söylemeliyim. "filmde ne kadar acitasyon var", "birileri etkileyici olmak adına olayları ne kadar abartıyor" sorularını bir yana bırakırsak yani gerçekle alakası olmayan z kıtasının b ülkesinde geçmiş olduğunu farzederek izlesek bile oyunculuk, kurgu, inandırıcılık ve düşmeyen temposu açısından çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. belki de tek sorunu her şeyi olbildiğince direkt söylemesi, altmetne pek bişi kalmaması, e ama macera filmlerinde olur o kadar.

    ama şöyle bişi de var ki, bunu entryi yazdıkça farkediyorum. blood diamond dişe dokunur konusu dışında gerçekten "iyi" bir film mi hiç de umrumda diil. üstteki pragrafı boşuna yazmışım. propoganda filmiyse elmas karşıtı propoganda filmi, helal-i hoş olsun. abartı olsun, hollywood'un kör gözüne gözüne dayattığı vasat bişi olsun, umrumda diil. afrika'ya, beyaz adamın kıtadaki zulmüne tekrar ilgi çekti ve unutulmazlar arasına girdi ya yeter bana. hatta en iyi film oscar'ını da alsın, birer tane de leonardo ve jennifer'a, ohh süper.

    bi de şunlar var

    (bkz: tia)
    (bkz: hotel rwanda) - buna da helal olsun
  • filmde en göze çarpan şey leonardo dicaprio'nun oyunculuğudur. djimon hounsou'nun oyunculuğunun da çok üst seviyelerde olduğunu söylemek gerekir. filmde honsou ve dicaprio'nun arasındaki "dost desen değil, düşman desen değil" ilişkisi yine bir edward zwick filmi olan the last samurai'da ki tom cruise - ken watanabe çiftini anımsatır. yalnız the last samurai'da watanabe'nin, cruise'a göre oldukça üstün olan oyunculuğu bu filmde biraz daha dengede kalır. dicaprio'nun titanik filminden sonra bu filmini izlediğimizde "vay bee! ulan adama bak neler yapmış!" deriz. ara ara kaybolsa da güney afrikalı aksanını kendine yakıştırmıştır dicaprio. honsou'nun ise gözüme az biraz abartılı çalan tepkileri olsa da dicaprio'dan sahne çaldığı anlar olmamış değildir. jennifer connelly'nin sıradanlıktan öteye gitmeyen oyunculuğu bende "bari daha taze bir oyuncu oynatsaydınız, hem o kadar para vermezdiniz hem de yatırım yapardınız" tepkisini oluşturmuştur.
    görüntü yönetmeni eduardo serra mükemmel bir iş çıkardığı girl with a pearl earring'den sonra yine takdirleri toplamıştır. amerika'yı ve halkını kanlı elmas konusunda sütten çıkmış ak kaşık tiplemesine koyarak hakkında iyi düşünmesem de "yiğidi öldür hakkını yeme" sözüyle paralel olarak iyi bir film çektiğini rahatlıkla söyleyebilirim edward zwick'in. lakin burada da ron howard'ın cinderella man'ine benzettim filmi az biraz uzaktan. orada da amerika'yı iyi kollayan bir yönetmenin filmini izlemiştik.
    ihale de kaap olarak tanıtılan de beers firmasının ülkesi olan belçika'ya bırakılsa da, iyi gazeteci new york'tan olsa da, bu blood diamond pazarlıkları londrada yapılsa da ve parlak gazetecimiz "amerikan halkı bu elmasların böyle yollarla kendilerine geldiği bilse, satın almazlar bu elmasları" gibi birşeyler zırvalasa da amerikanın ak kaşık olmadığını söyleyebildiğim rahatlıkla bu filmin iyi bir film olduğunu söyleyebilirim.
    unutmadan bir spoiler verelim:

    --- spoiler ---
    filmin van de kaap'ın alkışlanmasıyla başlaması ve solomon vandy'nin alkışlanmasıyla bitmesi hoş olmuştur.
    --- spoiler ---
  • başbakan'ın "buraya elmas için gelmedik" dediği günün akşamı trt 1'de yayınlanan film. enteresan.
  • "insanlar aldıkları elmasın bir insanın eline mal olduğunu bilselerdi asla satın almazlardı" repliğiyle akıllara kazınan film.
  • son zamanlarda izledigim en sarsıcı film.di caprio gene kendisine hayran bıraktı.yerler, yontemler, kosullar degisse de gucu elinde tutan insanların kaygılarının hala aynı oldugunu ve bu yuzden de her yanın ne kadar kolay kana bulanabildigini bir kez daha gormus olduk.

    --- spoiler ---

    yerli halktan biri : "umarım burada petrol bulmazlar.iste o zaman hapı yutarız!"

    --- spoiler ---

    bu arada filmi izlerken steinbeck in inci si gozumun onunde canlanıp durdu.ozellikle djimon hounsou nun oglunun buyudugunde doktor olacagını soyledigi sahnede sanki kino romandan cıkıp, bu filmde beden bulmus gibiydi.
  • özellikle de bazı aptallar bir nişan yüzüğüne 3 aylık maaşlarını yatırırken... diye bir cümle içeren film. zaten ayar oluyordum şu pahalı takı meraklılarına. bu filmi izledikten sonra iyice depreşti bu hissiyatım. ha bu gidişle evde kalacaz ama bu uğurda varsın bi çocuğun ölümü de bizim elimizden olmasın.
hesabın var mı? giriş yap