• sızıntı olmasın ve şok etkisi ile ilk reklam çalışmamıza girişelim denilerekten the woods kod adı ile çekilen, serinin 3. filmi, nam-ı değer blair witch!

    sağlam (ve şahsen güvendiğim) eleştirmenlerden oldukça iyi puanlar almış ilk gizli tanıtım gösterimi sonrasında. hatta son zamanların "gerçekten" en korkutucu, karanlık ve sinir bozucu korku filmi olarak övgüler almış.

    şahsen sunulan fragmanı ne kadar beğenmesem de, müthiş bir heyecan ile bekliyorum. dile kolay, 17 sene! işin güzel tarafı ise, blair cadısı mitosuna dair bolca cevap ve yeni bilgi içeriyormuş hikaye. hatta meşhur cadının yüzünü ilk kez gösterdiği de fısıldanıyor.

    the woods 25 kasım 2015 tarihinde ülkemizde gösterime girecekti, ancak filmin blair witch olduğu resmi olarak onaylanınca vizyon tarihi 23 eylül'e çekildi, abd gösteriminden sadece 1 hafta sonra.

    bekle beni elly kedward, tırsmaya geliyorum!
  • 30 ağustos 2019 çıkışlı bloober team oyunu. bloober team, observer ve layers of fear isimli oyunlarla tanınan firma.
    blair witch'e gelecek olursak öncelikle oyunu dün 6 saat gibi bir sürede bitirdim sanırım. bu sürenin içinde akşam yemeği ve misafirliğe gelen arkadaşlarla yapılan geyikler olduğunu da söyleyeyim. tahminimce hiç aralıksız ve pek takılmadan oynanırsa anca 4 saat filan sürer.
    fazla teknik meselelere girmeyeceğim. oyun grafik olarak fena görünmedi gözüme. orta üstü diyelim. fps düşmeleri gibi sıkıntılar yaşayanların olduğu söyleniyor, bende iyi çalıştı.
    oyun bence bir korku-gerilim oyunu için yeterince korkutucu ve gerilimli değildi. ancak ormanda haritasız yol yön ararken verdiği kaybolmuşluk hissi hoş olmuş. neyse ki bu durumlarda köpeğimiz bullet devreye giriyor ve gitmemiz gereken yerlerde bize rehberlik ediyor. bullet bu oyun hakkında söyleyebileceğim 2 iyi şeyden biri sanırım. diğer güzel şey de oyunun final kısmının geçtiği ev bölümü. spoiler vermeden birazcık uzun ama güzel bir bölüm olduğunu söylemekle yetineyim.
    ayrıca oyunun 4-5 tane sonu olduğunu da buraya ekleyelim. ben muhtemelen en siktiriboktan sonla bitirmişimdir.
    kendi zevkimce +1 bullet, +1 son bölümden olmak üzere oyuna 7/10 diyorum. sonuçta 4 saatlik ve 45 liralık bir oyun. türü sevenler oynayabilir.
  • 1999 yılında çekilen ve found footage korku türünün ilk kaliteli örneklerinden olan the blair witch project filminin sözde devamı niteliğindeki, vasat film. (bkz: #63000243) no'lu entry'de belirtilenlere katılmakla birlikte, küçük bir anektod; ilk film yalnızca $60k'lık bütçesi ile sansasyon yaratmışken, bu filme ayrılan $5m bütçeyi nereye harcadıklarını da merak etmekteyim.

    --- spoiler ---

    kaç drone kırılmış olabilir ki şu sarhoş gönlümde?

    --- spoiler ---

    velhasıl kelam, günümüzde james wan gibi bir korku hikayeleri anlatıcısı varken, bu tarz çakma filmler vakvakları ürkütmekten çok uzak kalıyor. imdb 5.0/10 vermiş, benim sana puanım 4.0 adam wingard, o da nemalandığın ilk filmin hatırına...
  • 2019 yılı çıkışlı, polonyalı bloober team stüdyosunun geliştirdiği bir korku oyunu.

    bloober team'in oynadığım ikinci oyunu olan blair witch'i epic games store'un hediye etmesiyle oyun arşivime katmıştım. anca oynama fırsatı buldum. stüdyonun oynadığım ilk oyunu olan layers of fear aklımda güzel bir yere sahip olduğundan bu oyun için de belli bir miktar beklentiye sahiptim. tabi bu beklenti meselesinde the blair witch project filmini seviyor olmamın da katkısı yadsınamaz.

    oyun kabaca korku - hayatta kalma etiketi altında pazarlanıyor. ne var ki bu oyunun tıpkı layers of fear oyunları bu klasik etiketten farklı olan bir yanı mevcut: hayatta kalmaya çalışmak birinci önceliğiniz değil hatta pek çoğu zaman oyunun bir parçası bile değil. bu sebeple bu tarz oyunlara "yürüme simülasyonu" yakıştırması yapılıyor ki çok da haksız bir yakıştırma değil. asıl amacınız oyunun size sunduğu hikayeyi deneyimlemek, kendinize akışa bırakmak.

    oyunun konusu noktasına gelecek olursak, spoiler vermeden şöyle izah edebilirim: the blair witch project filminde işlenen konunun bir tür yan hikayesi söz konusu. bu bağlamda filmle direkt olarak değil dolaylı olarak bir bağlantı mevcut. malum yerdeki* malum ormanda* bir çocuk kayboluyor ve çocuğu arayan kişilerden birisi olarak* oyunu oynuyoruz. hikaye bu doğrultuda şekilleniyor. ayrıca bu hikaye, filmdeki olaylardan iki yıl sonra gerçekleşiyor.

    teknik anlamda, unreal engine 4 oyun motorunu kullanan blair witch'in optimizasyonunun çok da iyi olmadığını söylemeliyim. oyunun ilk çıktığı dönemde çeşitli tartışma noktalarında bu durumla ilgili eleştiriler getirilmiş ancak firma geniş zamanda pek toparlayamamış belli ki. nitekim güncel oyunları olan the medium projesinin geliştirilmesi falan derken böyle detaylarla çok ilgilenmek istememiş olabileceklerini anlıyorum (ama hak vermiyorum). yine de unreal engine 4 genel anlamda sistem dostu bir oyun motoru olduğu için genel görünüşten çok fazla ödün vermeden oynayabiliyorsunuz oyunu. yeter ki unreal engine 4'ü çalıştırabilecek bir grafik kartınız olsun, kafi.

    öte yandan oyunun ses tasarımı inanılmaz başarılı. gerçekten çok beğendim. detaylarına aşağıdaki satırlarda gireceğim bu konunun.

    bir de bazı can sıkıcı bug'lar mevcut. game breaker olarak tabir edilen bug'lardan olmasa da sizi son kayıt noktasına geri dönmek zorunda bırakabiliyor*. iki defa başıma geldi bu durum.

    oynanış kısmına ve oyunun kendisine gelince... yukarıda da yazdığım gibi oyun bir tür yürüme simülasyonu olduğundan ötürü, çok çeşitli atraksiyonlar sunmuyor olabilir diye düşünebilirsiniz ancak maceranız boyunca size yardımcı olan ve çeşitli şekillerde etkileşime geçebildiniz şeyleriniz mevcut. bunlardan en önemlisi, hikayenin ikinci kahramanı olan bullet adındaki eğitimli polis köpeğimiz. bullet'a çeşitli komutlar verebiliyor, bir şeyler aramasını ve bulup getirmesini sağlayabiliyor, onu sevebiliyor, ona kızabiliyor, yanımızdan ayrılmamasını söyleyebiliyor hatta arada atıştırmalık vererek onu ödüllendirebiliyoruz bile. oyun yukarıda söylediğim gibi ormanlık bir alanda geçtiğinden dolayı ve herhangi bir pusulamız ya da haritamız da olmadığından büyük oranda bullet'a bağımlı durumdayız. kendisinin eğitimi ve köpek içgüdüleri bize çoğu zaman yolumuzu bulduruyor. açıkçası ben bullet detayını hem oyuna kattığı hava açısından hem de işlevsellik açısından çok beğendim. bir çoğu zaman ekrandan içeri girip yoğurasım geldi keratayı.*

    bullet haricinde yine baya bir fonksiyonu çalışmakta olan tuşlu bir cep telefonumuz***, bir telsizimiz, pil problemi çıkarmayan bir el fenerimiz ve bir el kameramız mevcut. oyun süresince bunların her birini aktif olarak kullanıyoruz. pek süs olsun diye koyulmuş bir şey yok. özellikle el feneri ve el kamerası baya efektif bir durumda. kısacası bunların her birini oyunun sunduğu mekanikler olarak ele almak mümkün. karakter hareketi açısından ise sadece koşma ve çömelme mevcut. zıplama yok. zıplanacak pek bir yer de yok zaten.

    bir de yine, malumunuzdur gerçi ama; silah, vb şeyler mevcut değil. bu tarz bir beklentiniz olmasın.

    oyun alanı olarak bir ormandayız ancak hareket etme anlamında çok da özgür değiliz. açık bir dünya kesinlikle söz konusu değil. oyunu oynarken insan böyle bir izlenime kapılıyor ancak, hayır. gidilmesi gereken yerler haricinde sapılabilecek yerlerin pek bir anlamı olmadığını oynadıkça görüyorsunuz.

    atmosfer olarak, gerçekten boğucu bir atmosfere sahip oyun. çok yoğun, sık bir orman örtüsü var ve çoğu zaman gökyüzünü bile göremiyorsunuz. yine yukarıda bahsettiğim ses tasarımıyla bu görsel atmosfer bir araya geldiğinde, karanlık bir ortamda ve amaca uygun bir kulaklıkla oyunu oynuyorsanız bir noktada çok bunalıyor ve biraz ara verme ihtiyacı hissediyorsunuz. ses tasarımı bu noktada gerçekten çok büyük bir tamamlayıcı çünkü mesela bullet'ın çıkardığı sesler bir çoğu zaman sizi yaşanacak olan bir şeye karşı haberdar etmekte olduğundan ve bu sesler aşırı derecede gerçekçi tınladığından dolayı felaket kıllanıyorsunuz oturduğunuz yerde.*

    oyunu iki defa en son kayıt noktasına dönerek, bulabildiğim tüm notları ve diğer şeyleri inceleyerek, bullet ile sık sık ilgilenerek falan toplam 5 saatte bitirmişim. bu açıdan kısa bir oyun olduğunu söylemem de mümkün. tabi bu negatif bir husus değil, daha uzun olsa gerçekten tadı çok kaçardı. bir de bu 5 saatlik süre içerisinde gereksiz, oyun uzasın diye koyulmuş sekanslar da dahil değil. yani oyunda pek böyle şeyler yok. bunu da gayet olumlu buluyorum.

    nihai olarak, ben oynamış olduğumdan ötürü mutluyken oyunun negatif taraflarını göz ardı edemeyeceğimden ötürü vasat üstü bir oyun olduğunu söyleyebilirim. filmin meraklıları ve oyun tarzının meraklıları bir şans verebilir ancak bu kadar. genel oyuncu kitlesini çok da mutlu edecek bir şey sunmuyor oyun.

    böyle düşünmeme neden olan negatif eleştirilerimi ise şöyle sıralayabilirim:

    * film grain efektinin suyu çıkmış gibi hissettim bir çok noktada. daha ölçülü kullanılabilirmiş. gözü yormaktan başka bir şeye yaradığını düşünmüyorum bu kadar fazlasının.

    * oyunu istediğimiz noktada kayıt edememek ve checkpoint noktalarına bağımlı kalmak, hiç bir türlü desteklemediğim bir şey. hele ki korku oyunlarında. gerçekten çok bunalıp biraz uzaklaşmak için oyunu kapatmak isteyebiliyorsunuz zamanlı zamansız olarak ve bu sebepten bir sonraki seansınıza başladığınızda hali hazırda oynayıp geçtiğiniz yerleri tekrar oynamak hoşlanmadığım bir durum. neyse ki blair witch checkpoint noktaları açısından insaflı. çok uzun aralıklar yok noktalar arasında. ama bu yine de kötü bir sistem olduğu gerçeğini değiştirmiyor benim için.

    * hikayeyi oyuncuya aktarımından çok memnun kaldığımı söyleyemem.

    --- spoiler ---

    oyunun ortalarında çakozlamaya başladığımız, sonunda ise tamamen gördüğümüz üzere her şey bizim karakterimizle alakalı ancak sorun şu ki oyun bize karakterle özdeşleşebileceğimiz şeyleri yeterince sunmaktan yoksun. bu bağlamda ben bunu bir tür plot twist olarak göremiyorum ne yazık ki.

    --- spoiler ---

    * bazı bölümlerin gereksiz uzun tasarlandığını düşünüyorum.

    --- spoiler ---

    yani mesela oyunun son bölümlerinin geçtiği ev sekansını bu kadar uzatmanın bir anlamı var mıydı, bence çok tartışılır. oyunun önceki hiç bir noktasında oyundan kopma hissini yaşamamışken bu bölümde, yani en vurucu olması gereken yerde oyundan yavaş yavaş kopmaya ve "bitse de kapatsam artık" havasına girmeye başladım. baya yanlış bir karar olmuş bu.

    --- spoiler ---

    * hala daha düzeltilmeyen bug'ların varlığı can sıkıyor.

    --- spoiler ---

    iki defa başıma geldi dediğim durumlardan biri şu: mesela eve girmeden önce malum kamp alanına son bir kere daha dönüyoruz. burada evi görebilmek için önce mavi video kaseti bulup oynatmamız gerekiyor. ancak ben oyun süresince edindiğim genel alışkanlık olarak etrafta bulabileceğim her şeye bakındığımdan önce etkileşime geçilebilecek şey olarak çadırın içini görüyorum ve etkileşime geçmeye çalışıyorum. hiç bir şey olmuyor. sonra mavi video kaseti buluyorum ve o da ne? yine hiç bir şey olmuyor. anlıyorum ki oyun bu noktada takılıyor. son kayıt noktasına dönüp sekansı baştan alıyor, bu sefer önce video kasete gidiyorum ve süreç olması gereken hale dönüyor.

    bir diğeri ise evin içerisinde video kasette kendimizi görüp, duvar kenarına giderek durmamız gerektiğini anladığımız sekansta duvar kenarına bir anlık dalgınlıkla yetişemediğimden videodaki gibi öldürüldüm. oyun bir önceki ufacık odadan yeniden başlattı ama o da ne? girmem gereken odaya giremiyordum. geri de dönemiyordum. o l şeklindeki koridorda kalakaldım. mecburen bir önceki kayıt noktasına döndüm ki bu baya bir gerideydi ve zaten ev bölümünün uzunluğundan yakınırken belli bir kısmı baştan alacak olmam sağlam sövdürttü.

    --- spoiler ---
  • baya bi heves ile gelip birkaç kelam edecektim ama buradaki yorumları okuyunca biraz kırılmadı değil hevesim. neyse şimdiye kadar ekşi ahalisine takılmadım, o yüzden öyle de devam etmek en iyisi olacak.

    baştan söylemem lazım, blair witch project'i bu oyunu bitirdikten sonra izledim. yani baştan bi ön yargı ya da beklentim yoktu. belki de bu yüzdendir bilmiyorum ama oyun epey bi hoşuma gitti. her ne kadar oyunun alternatif sonunun olduğunu öğrenmiş olsam da. ki kötü sonu bence epey iyiydi. ortamın havasına, ana karakterin git gellerine epey uyuyordu.

    diğer değineceğim şey atmosfer. cidden uzun zamandır bi oyunu oynarken bu kadar gerilmemiştim. ki bu sene re2 çıktı, o kadar yani. onun dışında köpeğimiz yaralandığında onu bırakmak zorunda kalmak insanın canını yakmadı değil. orada da üzmeyi, kalbimi sıkmayı başardı oyun yine.

    grafiklere çok takılan biri olmamak birlikte çok mükemmel diyemesem de manzaralar, ormanlık alan vs gayet iyiydi. ki böyle ufak çaplı bi firmadan çıktığını düşünürsek oyunun kesinlikle başarılı.

    ha bu arada hazır filmi de izlemişken ufak bi karşılaştırma da yapayım. filmdeki gibi kampta gece karanlığındaki saldıralara benzer şeyler olmasa da hem oyunun hem de filmin finalini oluşturan ev sekansı acayip güzel olmuş. oyundaki mekan birebir aynı zaten. ek olarak filmi izledikten sonra oyundaki köşeye bak monologunun değeri o kadar kıymete biniyor ki filmde o kısmı duyunca ufak çaplı bi oyuncu-sinefil orgazmı yaşamadım değil. yine aynı şekilde hem filmde hem de oyunda olan duvarlardaki ufak çocukların el izleri harika detaydı. oyunu oynayıp orijinal filmi izlemeyen varsa kesinlikle izlemeli kısaca. hatta filmi izleselerdi ışık detayını anlarlardı oyunun başında sanırım.

    epey bi uzun oldu entry, sonuca bağlayayım. kesinlikle oynanası bir oyun özellikle de gerilim ve korku türü sizin için cazip ise.

    not. game pass for pc'de bitirdiğim ilk oyun kendileri. sadece bu oyun bu aylık parasını çıkardı. bilgisayar sahibi olup da hala abone olamayan varsa en yakın teşekküllü bi hastaneden 46'lık raporu alsın
  • alan wake'i beğendiyseniz bunuda beğenme ihtimaliniz çok yüksek, zira her iki oyunda bir çok yönden birbirine çok benziyor.

    müziğin, ses efektlerinin, ışıklandırmanın etkisiyle gerçekten gerilim dolu bir atmosfer oluşturulmuş. ancak oyunun yeteri kadar korkutucu olduğunu söylemek zor.

    oyunun vr desteği şimdilik bulunmuyor. vr ile oynanılabilse eminim çok daha korkutucu olacaktı.

    puanım: 6.8/10
  • orjinali zamanının efsanesiydi. kült diyebiliriz hatta. hayatının bir bölümünü orman ortamında geçirmiş birini altına sıçırtabilir bu film. daha doğrusu bundan 15 yıl önce izleyince o etkiyi yapıyordu. şimdi izlesem o kadar etkilemez sanırım.
  • sırf bu değil, ilki de zaman israfı. cok sağlam pr ile handcam'den ekmek yemek.
hesabın var mı? giriş yap