• (bkz: kebap 49)
    (bkz: ciğer 52)
  • doğum günü hediyesi olarak bu entry'i hakketti.
  • çok ballıdır, az önce ali sam yen kapanış maçına 2 bilet kazanmıştır. bizde nasipleneceğiz artık.
  • yeni başlayanlar için amerika rehberi hazirlamasi gereken yazar. diger insanlarin da ihtiyaci var onun engin tecrubelerine.
    anlattigi her seyi yapmak icin elimden geleni yapacagim ama tek basina tadi cikmiyor iste.
    ozlenen insan ayni zamanda. gurbet iste. insan kimleri ozluyor:/
  • şu entry*si ile ntv'de arda turan'ın konuk olduğu rıdvan dilmenli, güntekin onayfutbol aktüel programında yer etmiş yazar.
  • verdigi 50 dolara 500 dolarlik hediye isteyen, aslinda 1000 dolarlik hediyeyi hakeden ama parasizliktan 10 dolarlik bir hediye ve bu entry'yle bu isten yirtmaya calistigim yazar.

    zippo agacta yetisiyor sanki burda.:/
  • insanin cok az arkadasi olur yasadigi her olayda aklina gelen ve bu olayi ona nasil anlatacagini, onun nasil tepki verecegini merak ettigi. benim oyle en azindan. onlardan bir tanesi de bu adam. bu bos beles adam nasil oluyor da benim sacma sapan butun aktivitelerimi anlatmayi dusundugum adam oluyor anlamis degilim dogrusu.

    liseyi beraber okumak yetmez birisiyle yakin arkadas olmaya. oyle olsaydi yuzlerce yakin arkadasim olurdu zira. (zira nedir?) oyleyse nerden geliyor bizim bu samimiyetimiz diye de dusunmedim isin dogrusu. ortak paydalar da yetmiyor ki arkadas kalmaya.

    su dunyada iki sey var merak ettigim:

    1. hakan peker aslinda kac yasinda?
    2. ben de universite'yi istanbul'da okusam kim bilir nasil bir hayatim olurdu?

    bu ikinci sorunun benim icin bu kadar onemli olmasinin en buyuk sebebi assassin 10'dur (nasil bir nick aldiysa cumlede gecince cumlenin butun o guzelligini sikip atiyor. kullanmamak icin o kadar direndim ama olmadi.). istanbul'u bana sevdiren de odur cunku. universite yillarinda onu ziyarete gitmezden once istanbul benim icin cami, muze, deniz, vapurdu. ben ankara'da, o istanbul'da okurken yanina gittigim zamanlarda tanidim gercek istanbul'u. gercek, yasamak, okumak istedigim istanbul'u. istanbul'u sevmemde buyuk katkisi olan bu adam olmasaydi belki de bu kadar sevemeyecektim bu guzel sehri. minnetarligimin tek nedeni degildir ama hala bu.

    bir gun yine vizelerden sonra klasik bir istanbul ziyaretimde bana eksi sozlugu de tanitan adam, yine bu adamdir. her ne kadar maddi anlamda bir faydasini( such as kari kaldirma, para kazanma, degisik atraksiyonlara katilma) gormesem de su siber alemde en fazla zevk aldigim ortamlardan birinin icerisinde olmamin da musebbidir bu arkadas.

    bu adamla istanbul'da beraber okuyabilmeyi, ayni evde kalabilmeyi, menemen yaparken soganin mi yoksa biberin mi daha once atilmasi gerektiginin tartismasini her seferinde bibere baglamis olmamiza ragmen ikisini bir arada atmayi, beraber izledigimiz bir film ya da dizide gecen en dikkat cekmeyecek yeri farketmeyi, o sahneyi dilimize pelesenk yapmayi, sadece ikimizin anlayacagi ortamlarda bu replikleri kullanip saatlerce mal mal gulebilmeyi cok isterdim. bunlar olmadi belki ama istanbul'da, ankara'da, kayseri'de hic unutamayacagim; su gurbet ellerde aklima geldikce yuzumde gulumsemelere neden olan bir cok hatiramin bas kahramani oldu kendisi.

    istanbul'a gecmeden once yapmis oldugu ankara ziyaretlerinin birinde(basbakan sanki) "haciiii lost diye bir dizi var, bir izle bir daha birakamazsin." demis, bizim "ya sinav donemi simdi, sonra izleriz" diye reddetme cabalarimiza ragmen "olsun ben senin bilgisayara atayim, sonra izlersiniz." diyerek o gecenin sabahina alti bolum ust uste lost atip sinavlari unutmamiza katki sagladigini da eklemeden gecmeyeyim.

    benim gibi vefasiz birisine dahi gosterdigi bir cok vefa ornegi kendisinin en onemli karakteristik ozelliklerinden birisidir ayrica. universite hayatim boyunca gunde en az on defa mesajlastigim, haftada en az elli dakka konustugum, ayda e az bir defa gorustugum, yilda en az bir defa sevistigim baska bir arkadasim yok mesela. ogrencilik yillarinin fakirligi bile engel olmazdi besiktas'ta bir kumru, ortakoy'de bir waffle ismarlamasina. herhalde baska hic kimseyle besiktas'tan rumeli hisarustune "daha gelmedik mi?" sorusunu sormadan yurumezdim. nerdeyse iki saatlik yolun nasil gectigini anlamadan yurumenin tek nedeni birbirimize anlatacak cok seyimiz olmasidir herhalde. baska ne olabilir ki?

    bundan nerdeyse 9 ay once ilik bir ilkbahar gecesinde bebek'teki starbucks'ta onun yurt disi maceralarini dinleyisimdi son gorusmemiz. ben amerika'ya gidiyordum cunku. geleli 9 ayi gecti ama hala beraber olsak burda nasil olurdu acaba diye dusunmeden edemiyorum. gurbet beni huzunlendiriyor. arkadas kolay bulunmuyor cunku. hele boyle bir arkadas..

    neden bu aslinda komik olmasi gereken yazi boyle duygusal bitiyor diye sormayin. turkiye'de olsam belki sirf bir seyler yazmak icin yazacaktim bu nerdeyse bir yildir geciktirdigim ve her zaman aklimin kenarinda olan entryi. ama simdi soguk bir boston gecesinde, arkadasin ne demek oldugunu dibine kadar hissettigim su gurbet ellerde yaziyorum. bu bana daha da cok hatirlatiyor o gecen yillarimi ne kadar da fazla ozledigimi. bir de sezen aksu sarkisi dinleteyim de size tam olsun.
  • nickindeki 10'un balıkesir'in plakası olan 10'dan değil hagi'nin forma numarası olan 10'dan geldiğini söylemiştir. kendisinin deyimiyle 10 numara adammış bir de o var tabi.
  • yardımsever yazarlarımızdan biri.
  • hayirli tezkereler diledigim vatan evladi, vefali dost.
hesabın var mı? giriş yap