• son gösterisi paper tiger'ı izlerken aklıma, scarlett johansson başlığında okuduğum entiriyi getiren komedyen. entiri, gayet akla uygun ve mantıklı ilerlerken 'onca işsiz trans oyuncu varken, sıkarlıt'ın trans rolünü kabul etmesinin adilik' olduğu düşüncesiyle sona eriyordu. bill burr olayı, lgbt açısından değil de farklı bir şekilde yorumlamış. bryan cranston'ın the upside filminin çekimleri esnasında, "neden felçli birini oynuyorsun, sana mı kaldı!!!!!!" deyu eleştirilmesine şöyle cevap vermiş:

    --- spoiler ---

    you know bryan cranston right? that dude did a movie. he played a quadriplegic and people gave him shit being like "why is there an able-bodied person playing a quadriplegic?"it's because it's called acting, you dumb fuck. see if he was a quadriplegic playing a quadriplegic, that's not acting. that's just laying there, saying shit that someone else wrote.
    --- spoiler ---

    tabii size göre felicity huffman; transamerica'da, cillian murphy; breakfast on pluto'da oynamamalıydı. dallas buyers club, milk ve benzeri sayısız film de boşuna çekildi. yalnızca gay'ler gay'leri, transseksüeller de transseksüelleri oynamalı, kafaya bak hahaahaa. bu insanlar oyuncu; gerektiğinde yönelimlerinden, cinsiyetlerinden, ırklarından farklı tipleri oynayabilmeliler. adam ister kadını, ister erkeği, isterse güzel bir makyajla anal fissürü oynar.

    anal fissüre güzel makyaj gerekir mi bilemedim şimdi.
  • philadelphia'da bir stand up gecesinde kendisinden önce sahneye çıkan amatör komedyenleri yuhalayan sarhoş seyirciler yüzünden kendi 15 dakikalık süresini tüm seyircilere, philadelphia şehrine, o şehrin spor takımlarına ve herşeyine ana bacı dümdüz giderek harcayan komedyen.

    amerikadaki fikir, düşünce ve konuşma özgürlüğünün en güzel örneklerinden biri.

    youtube linki.

    aynı şeyi trabzonda hayal edin bir de.
  • son birkaç yıldır en sevdiğim stand-upçı.

    stand up camiasını da öyle sürekli takip ettiğimden değil ya, ama youtube'a bakarsan, bir bunun bir de louis ck'in gayet ateşli ve kalabalık bir kitlesi vardı. louis daha ünlüydü dizilerden ötürü ama malum olaylar...

    seinfeld gibi içeriği (günlük hayattan gözlemler), louis ck gibi de tarzı (everyday man) herkese pek açık değil. bundan daha iyi hikaye anlatan, hikayelerini bir heykel gibi işleyen komedyenler bol.

    bill burr'ün olayı şu: espri yoğunluğu bayağı yüksek 5-6 dakikalık performanslarını, sanki spontane sinirlenmiş, topluma uyum sağlayamamış bir huysuz ihtiyar gibi sunabiliyor. "adam gerçek hayatta da kesin böyledir" diyorsun. bu bana bayağı hitap ediyor.

    o tiradlarının ortasında, araya sıkıştırdığı esprilerin bir sürüsü altın gibi. daha dandik komedyenler, tüm 5 dakikalık performanslarini öyle tek bir espri etrafına kurarlar, bu herif çerez gibi harcıyor.

    eski materyalleri bence dandik, bu da george carlin gibi kendini sonradan bulmuş biri. son birkaç senesine bakın. zaten bence içerik bakımından, carlin'in son yıllarını andıran kalitede toplum eleştirileri var.

    ***

    ne yazık ki video altı yorumları kanser. adamın esprilerinin özünü kavrayamayan insanların bastırılmış kompleksleriyle dolu. yani buralarda, "politik doğruculuk (pc) kanserine aldırmayan ama pc karşıtlığından da ibaret olmayan" kaliteli bir komedi bulduğu için gerçekten sevinen de var, o kılıf altında rahatça seksizm, ırkçılık, vs yapan ezik tipler de.

    gözlemlediğim kadarıyla, mevcut pc seviyesini de abartıyorlar. kendilerini daha üstün göstermek için olsa gerek. yani bir videodaki şakaların çoğuna izleyiciler gülüyor diyelim, hıyarın biri gelip "bu gudubet suratlı pc liberalleri gülmüyorlar" diyor, 1000 tane like alıyor. izlediklerini değil, görmek istediklerini oyluyorlar. bu tipleri görmezden gelirseniz, diğerleriyle beraber eğlenmeniz, "bunca manyaklığın arasında taze bir nefes" demeniz mümkün.

    podcasti de var ama benim favorim, conan obrien'ın şovuna konuk olduğu videolar. hepsi altın.

    (not: türkiye'de buna yakın tarzda komedi yapabilen varsa haber verin)
  • louis c.k.'in yolundan giderek, yeni stand up'ı olan "you people are all the same" için parayı kendi koymuş ve araya yiyici sokmadan, kendi web sitesinden 5 dolara satışa çıkarmıştır.

    amerikan seda sayan'ı oprah'ın slogan haline getirdiği "bir kadına vurmak için geçerli hiç bir sebep olamaz!" cümlesini sorgularken seyirciyi bir ara kaybeder gibi olup geri kazandığı bölüm, hakikaten görülmeye değerdir.

    bu arada, irish temper denilen olayın vücut bulmuş, ete kemiğe bürünmüş, cana gelmiş halidir resmen bu delikanlı kardeşimiz.
  • en sevdiğim komedyen.

    yeni gösterisini genel anlamda oldukça beğendim özellikle siyahi eşiyle yaşadıkları tartışmaları anlattığı kısım kahkahalarla güldürdü. gösterinin sonunda 8 yıllık köpeğinden ayrılmasını ve böyle bir durumda duygularını nasıl zorla içinde tutmaya çalıştığını anlattığı bölümdeyse bu adama niye bu kadar sempati duyduğumu tekrar hatırlattı.

    "...ve banyoya girdim, kapıyı kapattım ve 0.8 saniye için çocuk gibi ağladım, sonra kavanozun kapağını kapattım. iyice sıkıştırdım ve her erkeğin göğsünde duran öfke rafına kaldırdım. ve bir şeyi merak ettim, acaba hangi sevdiğim kişi gelecekte bunun bedelini ödeyecek?"
  • paper tiger gösterisinden:“ i dont know what it is. i dont know what the fuck is going on. but i think white women started it.”

    güzel gösteriydi. tavsiye ederim.
  • bu hafta bu video ile keşfettiğim adam: https://www.youtube.com/watch?v=oq2nvkiqczo

    bill bombalamaya başlayıp fallon'ın önündeki kağıdı göstererek "buna bağlı kalmayacağımı biliyordun" dediği andan itibaren fallon'ı iyi izleyin. ne diyeceğini bilemiyor, neredeyse sadece bill'in söylediklerini tekrarlıyor. hatta aşırı kahkahalarla olayı geçiştiriyor. bill de muhabbeti uzatarak ortamı gerdikçe geriyor.

    gerilimin en önemli sebeplerinden biri de bunun gibi late night şovlarının inanılmaz derecede senaryolu ve planlı olması. skeçleri, baştaki monologları geçiyorum. onlar zaten yazarlar ordusu tarafından hazırlanan içerikler. dediğim şu, program konukları bile önceden program yazarları veya prodüktörleriyle oturup konuşuyorlar. röportaj sırasında anlatacakları anıları ve belki de yapacakları esprileri çok önceden belirliyorlar. olayın zaten bir kitap, film, dizi tanıtımı için gelen ünlü etrafında döndüğünü biliyoruz. onun etrafına da işte öyle önceden planlı röportajı yapıştırıp sunuyorlar.

    bill burr bunu göz göre göre, hem de hiç politically correct olmayacak şekilde bozması ve fallon'ın düştüğü durum inanılmaz.
  • adam 20 senedir birlikte olduğu sevgilisiyle 6 sene önce evlenmiş.
    yani parayı bulunca daha hiç bilinmediği yıllarda birlikte olduğu sevgilisini terk etmemiş. evlenmiş. bir de dünya tatlısı çocuk yapmış.
    neymiş... ayağına sıkmış.

    ulan ne kafalarınız var...

    internette nia ile evliliğine laf edenlerin çoğu da ırkçı amerikalılar. malum bill irish-american, karısıysa zenci amerikalı.
    bill'in kadınlar hakkındaki şakalarından dolayı onu takip etmeye başlayan incel'ler (çoğu zaten irkçı bu hıyarların) şimdi ağlaşıyorlar.
    arkadaşlar, o şakalarına güldüğünüz komedyenler o sözleri ciddi olarak söylemiyorlar. abartıyı kullanarak sizi güldürmeye çalışıyorlar. altında çok da bit yeniği aramayın.
  • steve jobs hakkındaki tespitleri süperdir: https://www.youtube.com/watch?v=ew6fv9uulq8
  • her gösterisinde ne kadar sinirli ve çekilmez bir adam olduğunu muhakkak belirtiyor. hatta, konuşurken gerçekten mi sinirleniyor yoksa hepsi, gösterinin bir parçası mı pek anlayamıyorsunuz. onu öfkelendiren olayları anlatırken bile sinirlerini kontrol etmekte zorlanıyor. anlatırken iyice sinirleniyor, sinirlendikçe konuşma hızı artıyor, aralara virgül bile koymuyor-motor gibi konuşuyor, anlattığı hikayede bahsi geçen kişiyi taklit etmeye başlıyor, küfür ediyor, sizse izleyici olarak o saniyeler içinde gülmekten geberiyorsunuz. bağırarak konuşan insanlara tahammül edemesem de bill burr* istisnalardan biri. öfkesini, ota boka sinirlenme huyunu alıp komediyle birleştirmesi, onun için çok mantıklı bir hareket olmuş. eğer, bill burr kimdir, neyin nesidir merak ediyorsanız, walk your way out gösterisini hemen eleyin, hiç bulaşmayın. onda, konu sıkıntısı çekmiş, espriler de diğer gösterilerine göre yavan.

    1) i'm sorry you feel that way (2014): donald sterling, paula deen gibi 'yaşlı' ünlülerin ırkçılıklarıyla dalga geçiyor. sterling, 80 yaşına gelmiş bir beyaz olmasına rağmen the n word'ü bile kullanmamış, bence onun yaşındakilere göre çok iyi bir şey, adamın üzerine fazla gidiyorsunuz, diyor. * belli bir yaşa geldikten sonra kafasındaki din düşüncesi tamamen değişmiş ve hayatına bambaşka korkular girmiş. hikayenin bağlandığı yerin animasyonunu yapmışlar: helikopter. hatta olayın haberini de buldum. helikopterden atlayan adam 15 yıl boyunca özofagus kanseriyle mücadele etmiş.

    2) let it go (2010): serengeti'de hiçbir zaman trafik olduğu haberini duyamazsınız, çünkü hayvanlar, biz insanlar gibi zayıf ve güçsüzlere yardım etmek için uğraşmazlar. keşke bir veba gelse de içimizde ne kadar zayıf varsa temizlese, diyerek gösterisine başlıyor. bu gösterisi, i'm sorry you feel that way'e kıyasla, insan ilişkileri üzerine kurulu. din, ırkçılık, ve siyaset muhabbetleri beni bi noktadan sonra bayıyor açıkçası.

    "annelik, dünya üzerindeki en zor iştir." diyen insanlarla dalga geçiyor. ufak tefek, sıradan şeylere nasıl sinirlendiğini, aşırı tepki verdiğini anlatıyor. sırf can sıkıntısından, tembellikten, yapması gereken; ama o an için yapmak istemediği işin getirdiği stresle 'kendimi öldürsem de kurtulsam' diye düşündüğü anlar oluyormuş mesela. "pfff kyk borcumu ytrmm lzm, kşke ölsem" diye düşünürüm her ay sonunda, hak verdim.

    3) you people are all the same (2012): tekrar tekrar izlediğim, her izlemede sanki ilk kez izliyormuşum gibi eğlendiğim gösterisi. liste yapsam, ilk üçe girer. let it go'da, kız arkadaşının emrivakileriyle sahiplenmek zorunda kaldığı pitbull cinsi köpeğini meğer yanlış eğitmiş. yukarıda saydığım özelliklere sahip bi adamın, köpeğini kendine benzetmesi çok normal.

    bazen, diğer gösterilerinde geçen olayları değiştiriyor veya olaylar üzerinde eklemeler yapıyor. mesela, you people are the same'de geçen "silah almak istiyorum" muhabbetinin benzeri, i'm sorry you feel that way'de de var.

    vücut losyonu kullanmadığı için uyuz gibi kaşınıp duran insanlar beni de gıcık eder, neden bilmem. "olm niye kaşınıp duruyosun, excipial lipo sürsene" diye kafasını sktiğim çok insan var. haliyle adamın anlattığı şeyler benim için bi tık daha komik hale geliyor. hele hele, kafanda kırk tilki dolaşırken karşındaki insanı dinlemeye çalışıp bi türlü odaklanamadığın anlarla ilgili konuşmasında tahmini on dakika gülmüşümdür.

    kadınların haklı ve haksızken nasıl tartıştığıyla alakalı dediği her şey kelimesi kelimesine doğru. *burada 50 sayfa sik sok entry okumanıza gerek yok.

    4) why do i do this (2008): son zamanlarda iyice patlayan ırkçılık temalı film klişelerini tiye almış. filmlerde sürekli bağırıp çağırıp alenen ırkçılık yapan bir beyaz tiplemesinin bulunduğunu; ancak gerçek hayatta ırkçıların, bağıra bağıra değil de fısır fısır konuşarak ırkçılık yaptıklarını söylüyor.

    bill burr, agresifliğinin, öfke kontrol bozukluğunun farkında. en büyük korkularından biri, ota boka sinirlenen suratsız, kimsenin sevmediği yaşlılara dönüşmek.
hesabın var mı? giriş yap