• bu ülke bu yönetim bu düzen genç yetenekli başarılı potansiyelli insanlara ne sunuyor ya?
    özgürlük yok, rahat yok, kafa dağıtma imkanı yok, ekmek yok, teknolojiye kolay ulaşım yok, ulaşım bile yok.
    bir üniversite öğrencisinin minibusle okula gidip gelmesi aylık günlük 10 liradan 300 lira oldu bak.
    o da yakın mesafeyse. cunku "ünüverste" öğrencilerine minibüsler öğrenci indirimi yapmıyor mesela.

    eşşek gibi çalıştıkları bir sınavın ertesinde rahatlamak için ne yapıyor mesela bu cocuklar? ne yapabilir ki? biz çıkar gider en dandik barda pubda da olsa birer ikişer bira-tek atardık 7 8liralara. (50lik bira artı bi tekila shot) suriyeli afgan tarafından soyulma derdimiz yoktu. üniversite festivali yok ya bu cocukların. konser rüyalarında göremiyorlar. mekana gidemiyorlar, dandik h&m 'den bershka'dan alışveriş yapamıyorlar. starbucks'ta kahve 30 lira oldu bugün kahve içemiyorlar.

    muazzam beyinler var görüyoruz ama bu beyinler bir badem bıyıklının yeğenine hatta şöförüne feda ediliyor. okumuş insana saygı kalmadı. ben 10 sene önce askerdeyken sikimsonik bi üniversite okudum diye cocuklar bana hoca diyodu, abi okumuşsun sen bilirsin diye herboku bana sorarlardı.. şimdi okumuş adama it köpek çekiliyor.

    iyi yapıyor cocuklar siktirip gitsinler bu ülke bir gün onlara birşeyler sunarsa döner gelirler belki şu an haketmiyoruz bu insanları.

    devlet ve ülkeler insanlar vatandaşlar için var. tersi değil. bir ülke, bir devlet beni koruyup kollamıyor, beni güvende huzurda ve eşit hissettirmiyorsa neyi için emek verip zorluklara göğüs gereceğim?
  • bugün bir boyutunu daha gördüğüm olgu.

    ülkenin iyi üniversitelerinden birinde mesleki eğitim veriyorum. öğrencilerim 20-22 yaş aralığında, yani 2000-2002 doğumlular.
    şimdiye kadar öğrencilerimin %5-10'u akademik çalışma için yurtdışına gitmeyi düşünürken şimdi neredeyse %75'i ne nedenle olursa olsun gitmeyi planlıyor. bu şaşırtıcı değil.
    ancak oranın %5-10 olduğu zamanlarda, o %5-10'daki öğrenciler gitseler de ülkelerine dair en azından bir sevgileri vardı. oysa şimdiki %75'lik kesimin bir kısmının bir sevgisi olmadığı gibi türkiye'den ve burada yaşamaktan nefretle söz ediyorlar. okudukları okul devlet üniversitesi ve kendilerine verdiği diploma ülkede ve dünyada geçerli bir diploma. ama o bile içlerinde bir parça aidiyet ve sevgi uyandırmamış. bu kadar ülkeden ve okullarından nefretle söz edince, ister istemez insan hala güzel olan şeylerden, umutlu olduğu taraflardan bahsediyor. sonuçta bir öğretmen olarak olumsuzluğu vurgulayarak işimi yapabileceğimi sanmıyorum. ancak benim umutlu olmam yada güzel bir şeyler görmem bile onları mutsuz etti. ülkeden benim de nefret etmem için dil döktüler adeta. bunlar da başka bir açıdan kindar olmuş. bu noktada, üzülerek söylüyorum ki artık kalsalar da bir faydaları olur mu bilmiyorum.

    debe editi: bu tanımı yazmamın bir nedeni de konuya dair farklı görüşleri öğrenmekti. nezaketle yorum yazanlara teşekkür ederim.
  • odtü üzerine itü master'ı yapmış biri olarak bir süre önce gerçekleştirdiğim durum. geçtiğimiz temmuz türkiye'ye bilgilerimi tecrübelerimi paylaşmak, yeni bir girişimin içinde yer almak için geri dönmüştüm, ancak 2-3 hafta önce ben böyle ülkenin ta ... deyip, avrupa'da doktora mı yapsam işe mi girsem aşamasına geldim. hali hazırda defolup gitmiş durumdayım. büyük ihtimalle bu noktadan sonra da türkiye'ye geri dönmem. hatta bu konuda tükürdüğümü yaladığım bir entry'm bile var. (bkz: #42372039)
    öncelikle belirteyim, konunu parayla bir ilgisi yok, istanbul'un anadolu yakası merkezinde şahane bir semtinde tek başıma yaşayabildiğim kendime ait bir evim, türkiye'de çok iyi maaşlarla işe girebilecek, veya iş kurabilecek eğitimim ve tecrübem var.
    ancak bu tükürdüğünü yalama durumunun nedenlerini, gerçekten beyni olan insanların neden o ülkeden defolup gitmesi gerektiğini madde madde özetlemek isterim. bunu yapabilmek "şanstır".

    1 - insanların özgür yaşayabildiği 3 büyük şehir dışında yer yok. bu şehirlerin merkezi ilçeleri dışındaki her yerde korkunç bir dini baskı var. alkol yasak, kadınlar sosyal hayatta yok, bütün hayat din üzerine şekillenmiş durumda. inançsız biri için bu bir işkence.

    2 - istanbul bütün işlerin toparlandığı yer. tartışmasız dünyanın en huzursuz şehirlerinden bir tanesi. istediğin semtte otur, seyahat etmek olağandışı büyük bir problem. trafik denetlemesi yok, bu durum sıkışıklıktan ziyade, üzerine süren arabalar minibüsler yaratmakta. araba çok pahalı ve trafik iğrenç, toplu ulaşım berbat. marmaray'a 500m., kadıköy kartal metrosuna, metrobüse, vapura ota boka 500m. mesafede yaşamaktaydım. yine de bir noktada insan müsveddelerinin kullandığı otobüs ve minibüslere mahkumsun ve en az haftada bir canın tehlikeye giriyor. yaya olarak bir yere yürümeye çalışmak bir kaç yüzmetrede bir öküzün üzerine arabayı sürmesi, yaya geçidini işgal etmesi sonucu kamyon altına girme tehlikesi gibi distopik olaylarla son buluyor. yürünmüyor, araba sürülmüyor, toplu ulaşım kullanılmıyor. e ne lan bu?

    3. toplumsal huzursuzluk işini yapmanı engelliyor. eksiksiz her iş yerinde bir güvensizlik bir mutsuzluk, moral bozukluğu hali var. insanların parası bok gibi de olsa bu herkeste var. hükümete yakın işyerlerinde bu yok, ama zaten kendinden olmayanı kapıdan içeri sokmuyor. her aşamada bir yerlerden soruşturulduğunu, bir takım fişlerin ortaya döküldüğünü hissediyorsun.

    4. eğlence ve sosyal hayat içmek, içmek ve içmek üzerine kurulu. herhangi bir kültürel aktivite yok. son 2 ayda bir kaç kere iyi grupların, şarkıcıların konserine gittim. sahneye sarhoş çıkmayı ve kötü performans sergileyip götü başı dağıtmayı makbul bişey olarak algılamış sanırım müzisyenler ve kitle. bunun dışında muhabbet dönmüyor, insanlar sadece sarhoş olup, birbirine gösteriş yapıyor. biriyle tanışmak çok zor, çünkü herkes birbirinden korkuyor ve en ufak bir fikir çatışması kavgaya dönüşüyor. kadınlar en ufak yaklaşma deneyimini taciz sayıyor ve belki genel ortamdan dolayı haklılar. topluma yayılan gerginlik eğlence hayatına ağır şekilde işlemiş. herkes aynı modaya uymaya çalışıyor (hipster görüntüsü, işid sakalı veya dövme), bundan farklı görüntü veya sıradan görüntü aşağılık görünüyor.

    5. sürekli güvensiz hissediyorsun, sokakta, iş yerinde, evde. sürekli hırsız, suriyeli bok püsür tehlikesi var ve hissediliyor. ortalık dilini anlamadığımız mültecilerle dolu, ve inanın bu çok korkunç bir şey. hindistan sokaklarına yıllar önce çok garipseyerek bakardık, şu anda hiçbir farkı kalmamış durumda istanbul'un. ülke güvenliği adına, sürekli savaş, isyan ya da darbe korkusu var. bu ortamda huzurlu olamazsın. milyonlarca insan askerden kaçmaya çalışırken, devlet bunu bir baskı aygıtı olarak insanların kafasında sallandırıyor, paralarını düdüklemeye çalışıyor.

    6. iş kalitesi çok bozuk. herşey artık göstermelik, reklama yönelik yapılıyor. bütün serbest piyasada dolaşan sermaye ilkokul mezunu müteahitlerin elinde ve bu ciddi biçimde kalitesizlik olarak hissediliyor. çünkü bütün işler bu adamları "kandırmak" üzerine kurulu. herkes bir yerlerden para koparıp yırtma peşinde, düzgün iş yapmak isteyenler avcunu yalıyor.

    7. üniversitelerin tamamı sıçmış durumda. yayın çıkmıyor, eğitim bok. bütün kadrolar tamamen siyasi hesaplara göre veriliyor. düzgün akademisyenlerinde sözüne aldırış eden yok. eğitimli insana saygı tamamen yokolmuş durumda. kendini geliştirmeye çalışan insanlara genel bakış açısı, para yerine bunu tercih ettiği için "enayi". bu durum en iyi üniversitelere bile yanısımış.

    8. gezi kafası, akp kafası ile yarışır şekilde iğrenç birşey (zamanında destekledim) ve hala devam ediyor. siyaset bilimi veya hukuk alanında en ufak bir fikri olmayan herkes, herşeyi politikleştirmiş. herkes kolayca manipüle edilebilir, düşünme yeteneğini kaybetmiş politik piyonlara dönüşmüş, adeta robotlaşmış. savaş ve isyan atmosferi yaratıyor, bu durum bir süre sonra gerçekten can sıkmaya başlıyor.

    9. gelecekte evleneyim çoluğum çocuğum olsun desen, eğitim, sağlık gibi temel problemlerde faşizan uygulamalar var (zorla imam hatip). gelecek düşünmek çok zor...

    10. sürekli toplumun genelinden üstün olmak zorundasın, aksi halde açlık çekersin. bu sürekli bir mücadele, stres ve haliyle mutsuzluk getiriyor.

    kısaca ülke gerçekten bombok. istediğin parayı kazan, orada mutlu olamazsın, çünkü huzurlu olamazsın. bir noktada bu saydığım nedenlerden en az birkaçı hayatını bok edecek..beyni olanın kaçmaya çalışması lazım, kaçıp kaçamamak tamamen şans işi ama denemeye değer. öneririm...
  • şöyle bir senaryo düşünelim:

    bir kumarhane var. aklına ve şans oyunlarındaki tecrübesine güvenen bir eleman buraya giriyor. başlıyor şansını/aklını denemeye.

    bir süre sonra farkediyor ki oyunların kuralları kişiden kişiye farklılık gösteriyor.

    normalde kazanması gereken eller kimi zaman kazanmıyor.

    kaybetmesi gereken eller kimi zaman krupiyenin de yardımıyla masayı silip süpürüyor.

    hile yaptığı ortaya çıkan kimilerine herhangi bir yaptırım uygulanmazken, "hocam noluyor ne biçim iş bu" diye soru soranı önce yönetim "sen kendi işine bak" diye azarlıyor sonra da güvenlik tekme tokat dövüyor. son olarak da düzeni sorgulayan bu adam hile yapmaktan suçlu bulunup içeri alınıyor.

    2 gram aklı olan bir insan bu şartlar altında orada vaktini harcar mı?

    hiç sanmıyorum.
  • kafasi calisan ancak ulkesinde degeri bilinmeyen, torpili olmadigi icin bir yerlere gelemeyen ve yerinde sayan herkesin yapmasi gereken eylem. bu anlamda elimden geldigi olcude destekliyorum ve cikmak isteyenlere yardimci oluyorum.

    vatan millet sakaryacilar icin not: yurt disinda basarili bir insan kendi yurdunda debelenen bir insandan cok daha faydali olabiliyor ulkesine.
  • cahilliğin verdiği cesaret çok garip bir şey. herkesin yaşayarak öğrenmesi gereken şeyler oluyor hayatta. fazla değil bundan 5-10 yıl önce türkiye girişim kurmak için uygun bir yerdi. o dönemde gelenler geldi zaten. gidenler de gitti ve gitmeye devam ediyor.

    teknoloji girişimleri için stabilite, özgürlük ve vizyon gerekir. internetin zırt pırt keyfi kesildiği, türk lirasının sürekli değer kaybettiği, bombaların her gün patladığı bir ortamda kim ne kursun, kim nasıl yatırım yapsın?

    ancak işte arama motoru yapıyorum diye çıkar devletten hibe filan alırsın. hatırlı dayın vardır kamu ihalesi ayarlar filan geçinir gidesin. bilip bilmeden hele hele insanların hayat tecrübelerini bilmeden üç kuruşluk maaşı para sanıp, satır aralarında maddiyata duyduğu derin tapınmayı dilinden kaçırıp, gidenlerin arabanın modeli sığlığına değil, bilime, insanlığa ve medenice, ölüm korkusu olmadan yaşama umuduna gittiğini anlamamak.

    küfretmek kolay ama.
  • san francisco'da kuramayıp türkiye'ye dönerek tech startup kurmak isteyen tersine beyin göçü yapacak gençlere hayırlı işler. gülmüyorum gözüme bir şey kaçtı.
  • ing. can havli.
  • ben anlıyorum arkadaş türkiye'de neden bu kadar çok.

    şu ülkede, doğru düzgün iş yapmaya çalışan insanın değeri bilinmez. abuk sabuk işler yapanların hemen yalakası bollanır. bir şey modaysa, boka üşüşen sinek gibi herkes o tarafa üşüşür. adamın bok gibi yaptığı bilinse bile "bakalım nasıl sıçıyor" diye izler burdaki insanlar. doğru düzgün bir iş yapmaya çalışanın da yolu tıkanır, dalga geçilir, hevesi kırılmaya çalışılır.

    böyle bir ortamda, insan niye durmak istesin ki? çok zeki bir insan değilim ama, ben bile bu aptallıklara tahammül edemeyip isyan ediyorsam, zeki adam niye dursun ki burda? seçeneği varsa elbet gider.
  • 2005 yilinda ulkeden cikip bir daha donmeyerek kendi capimda katkida bulundugum kavramdir.
hesabın var mı? giriş yap