• inanılmaz ama gerçek, trt' de dizi olarak yayınlanmıştır. yanılmıyosam 80'li yıllardı. aramama rağmen sağlıklı bir bilgi bulamadım. trt internet sayfası arşiv falan umursamıyor.

    o zamanın kısır ortamında ilaç gibi gelmişti. ismi "berlin iskenderiye meydanı" ya da "berlin'de iskenderiye meydanı" idi. franz biberkopf (dizinin kaharamanı) alışıldık jönlere benzemediği için yadırganmıştı. bence trt'nin yaptığı en hayırlı işti. ( hayır, en hayırlı işlerden biri demiyorum; düşündüm de yanına koyacak başak bir şey aklıma gelmedi) sonradan seyretmediğim ve çok zaman geçtiği için, trt'nin ne kadarını, nasıl yayınladığı konusunda sağlıklı bir fikir veremem.

    ha o zaman millet sevmiş midir? bilemem. (o kadar uzağım halktan yani)
  • kısaca franz biberkopf'un dönüşümü olarak tanımlanabilir konusu hatta tanıtım yazısından da anlaşılacağı üzere fate up against your will diyelim echo & the bunnymen'e de atıfta bulunarak.. lakin döblin'in bu romanında esas olan konu değil, okumayı güçleştirdiği kadar zevkli hale getiren biçemdir ki berlin alexanderplatz'ı bunca değerli yapan da budur. sözcükler, sesler, görüntüler, mekanlar sürekli akış halindedir, bir bakmışsınız çoklu bir diyalogun tam ortasındasınız,bir bakmışsınız franz'ın monologunu dinlemektesiniz. tüm bunlar o kadar ustalıkla yapılır ki, rahatlıkla en iyi anlatıcı değişimi yapan romanların arasında sayılabilir berlin-aleksander meydanı.

    ha bir de küçük bir uyarı, berlin-aleksander meydanı'nın dördüncü kitabıyla bir anda vejetaryenliğin aslında çok, çok iyi bir şey olduğu fikrine kapılmanız hayli olası. ben birkaç gün et falan yiyemedim, psikolojinizi düşündüğümden alıntı koymuyorum ama koca beyaz öküz kısmını okurken beni anın. *
  • rainer werner fassbinder'in 1979-1980 yillari boyunca cektigi onemli sayilan filmlerinden biri. 13 bolumden olusup, yaklasik 8 saat uzunlugundadir. 90'larin ortalarindaki bir istanbul film festivali'nde tamami gosterilmisti. gerci seyretmedim ben, o kadar sabirli bir adam degilim..
  • açılış planı munch'un ünlü "çığlık" tablosunu yeniden canlandırır. hapishanenin dış avlusundan çıkış kapısına doğru yürüyen franz bir an duraksar, korkar ve bir türlü dışarıya, özgürlüğe koşamaz. kulaklarını şehrin uğultusuna kapatır ve sessiz bir çığlık atar. arkasında yükselen hapishane binası, önünde ise araba kornalarının, seyyar satıcıların ve insan kalabalığının acayip gürültüsünün tıka basa doldurduğu berlin. sahici yaşam nerededir? artık özgürlük diye bir şeyin anlamı var mıdır? 1920'li yıllarda, birinci savaşın ertesinde ve ikinci savaş da bir adım ötedeyken üstelik? bu açılış planı sinema tarihinde munch haricinde kafka'nın da anıştırıldığı ender planlardan biridir. o kafka öyküsü ise "kanun önünde"dir. önündeki büyük kapıdan içeri giremeyen adamın öyküsü.

    munch, kafka ve döblin üçlüsünün fassbinder'deki karşılığı budur belki de.

    not: döblin'in romanı da muhteşemdir.

    ayrıca (bkz: rainer werner fassbinder /@hanging rock)
  • alıntılar:

    "yürek her şeyden daha aldatıcıdır; iyileşmez. onu kim anlayabilir?"

    "hep böyle olur işte: insanlar karşılaşır, birbirlerini tanımaya başlarlar; sonra da bir gün her şey biter."

    "bugün bir ziyafet çekelim derim; çünkü dün geçmişte kaldı, yarın da henüz gelmedi."
  • 16 saatlik filmi, 1 günde kafayı yiyerek, koltuğa yapışarak, ve eriyerek yedik, bitirdik.
    14. bölümün, yani son sözün sürrealliği tadı damağımızda kaldı. (ki bu bölüme kadar müzikler mükemmeldi, son bölümde janis joplin kullanarak biraz absürt bir havaya girmiş film, oralardaki müzikleri beğenmedik)
    ama tabi öte yandan, siyasi, psikolojik, sosyolojik vb.göndermeleri uzun uzun yazmak lazım. büyük bir avrupa eleştirisi var, bu da kesin doktora tezi olmuştur.
  • fassbinder 'in "ayakta kalmama yardımcı oldu" dediği roman.
  • goethe institut'de izleme firsati buldugumuz 14 part'dan olusan ve toplam 894 dakika gibi bir sureye ulasan devasa fassbinder filmi. remastered versiyonunda ses ve goruntu daha iyilestirilmistir. fassbinder'li guzel afis tasarimi icin;

    http://blog.sfmoma.org/…s-berlin-alexanderplatz.jpg
  • 1980'lerin ilk yarısında yunan ert televizyonunda dizi olarak yayınlanmış, izmir'den pek bişey anlamadan izenmiştir.
hesabın var mı? giriş yap