• şebnem ferah'ın tarz olarak black metal e geçiş albümlerinden biri olacakmış.girişi doğru temayla yapmış.

    (bkz: black metalde orman sevgisi)
  • "biri çok sevgili şebnem ferah 'a artık iyelik eki bol kelimelerden oluşan, bol bol birinci tekil şahıs içeren cümleler kurmamasını söylemeli." dedirten bir albüm ismi. şebnem, ilk aşkımsın, seni çoğsvyrm cnm ama gel gör ki olmadı bu albümün ismi sanki.

    (bkz: benim çakıl taşlarım var)
    (bkz: benim can kırıklarım var)
    (bkz: ben bir mülteciyim)
    (bkz: ben şarkımı söylerken)
    (bkz: benim adım orman)
  • milletin eleştirmek için pusuda beklediğini gördüğümüz albüm olmuştur. daha çıkmadan adı çok kötü, kapağı çok kötü, ay o ne biçim isim. eleştirirken en önemli kriter içerik değil midir bi albümde yoksa ben mi yanlış biliyorum? ben daha hiç "aa bunun da kapağı çok güzelmiş aa ismi de pek hoş buna puanım dohuz" diyerek bi cd almadım. kaldı ki kapağı buysa eğer çok kötü falan da değil bence, şebnem'in şehre dönük tarafı yani yüzü fazlasıyla blurlanmış, gerçekçilikten uzak plastik bi görünüm almış, ormana dönük tarafı yani sırtı da olduğu gibi bırakılmış gizlenmemiş, sahtecilikten uzak. bu da bi konsept olabilir pekala. sonuçta albüm kapağını photoshop'a yeni başlayan birine hazırlatacak değiller heralde.
  • can kırıklarını "hoşçakal"la kapatan şebo, bu albümü de "merhaba"yla açacaktır.
  • artık bünyeye nüfuz eden albüm hakkında güzelleme yapmanın zamanıdır:

    şebnem ferah, sabrı ne kadar hakettiğini o kadar güzel gösterdi ki, belki onun albüm oluşturma sürecindeki sabrı bizim dinleme sürecimize de etki etti, kimbilir...
    (bkz: #17553639)
    albümü dinledikçe dinledim, dinledikçe dinlemeye devam etme isteği eksilmiyor, dinledikçe dinletesim geliyor. daha ne diyeyim! bir gün ara versem diyorum, ruhum isyan ediyor...

    şarkılara geçelim;

    merhaba, hoşçakal sonrasındaki güzel bir selamlayış, daha fazlasını beklemediğim bir başlangıç.
    benim adım orman, albümün isim parçası, albümün derinliğini içine yerleştirmiş, dinleyeneni davet ediyor bu derinliğe:
    "örtü yaptım yapraklardan
    serdim herkesin üstüne
    sür yüzünü yüzüme korkma yalnızlıktan"
    yalnız, hakkında düşündüklerim, başlığında fazlasıyla yer buluyor kendine: (bkz: yalnız/@sakindokunmayinbana)
    istiklal caddesi kadar için de (bkz: istiklal caddesi kadar/@sakindokunmayinbana)
    eski, eskise de değerleneceklerin içindeki yerini çoktan aldı, eskinin değeri arttıkça artıyor...
    mahalle, albümdeki en son favori. kimbilir ben kaç kalp kırdım diyor ya, en çok o kısmı düşündürüyor beni... kalp kırmaktan sakınan "ben"i düşündürüyor işte.
    devamı için; (bkz: mahalle/@sakindokunmayinbana)
    ateşe yakın, bir kayık iki kürek şarkının içine yerleşmiş güzellik, ithaf edecek bir kahramanım olmadığındandır belki nesnelere anlam yüklemem...
    serapmış, müziği ile sözleri ile her şeyiyle bana ait şarkı, az dinlenen çok benimsenen...
    insanlık, her şey söylenmiş, insanlık susmuş... (bkz: insanlık/@sakindokunmayinbana)
    bazı aşklar, yarım kalan aşkın parçası, sanki... bunun için de referansım olsun: (bkz: yarım kalan aşklar/@sakindokunmayinbana)
    uçurtma, belki çok dinlemediğimden, ismindeki güzelliği bir tek sözünde buldum: "ben en güzel şarkımı henüz yazmadım", ne güzel umut!

    son olarak; şebnem'in eski çığlıkları yok belki bu albümde, ama şarkıların içine yerleşmiş gizli çığlıkları en az eskileri kadar etkileyici,
    yorgun bir ruhun değil, yenilenmiş bir ruhun çığlıkları...
  • "düşünüyorum ne kadar sevmiş olabilirim?.." *
    albümde ilk olarak hafızalara kazınacak cümledir.
  • 'sevgilim var'
    'siz çalışın olm ben tatile gidiyorum'
    'bu arada param da var, bu yaz bodrumdayız.
    'sevgilim ailesi ile tatile gidiyorum'

    albümdür.*

    'birlikte siktik sözlüğü' isimli eserimizin güzide bir parçası.
  • bu albümü sev(ebil)mek için ben şarkımı söylerken'in değil de gözyaşlarımızın tadı aynı'nın seveni olmak gerekiyor sanki. koca bi albümü dinleyince bende hasıl olan duygu, gözyaşlarımızın tadı aynı'yı dinleyince oluşan duyguyla aynı.

    ne yalan söyleyim, ilk defa bi şebnem ferah albümünü elime alınca "bu ne yaa?" dedim, şarkıları bir türlü sindiremedim. kelimeler yetse, can kırıkları gibi albümlere alıştırınca bu kadın, insan ister istemez "benim adım orman ne lan?" diyor başta. ama söylediğim gibi, gözyaşlarımızın tadı aynı gibi bişey bu. ilk önce sıradan bi şarkı gibi gelmişti o da, şimdi müzik setini açar açmaz (aslında bilgisayarı açar açmaz olacak burası da, müzik seti diyince daha bi ciddiye alınacağımı düşündüm) dinlediğim ilk şarkı oldu. şahsen ben evin içinde "yeeel değirmenii rüzgaarla, rüüzgaar uçurtmaaayla geldii" diye gezmeye başladım. albüm git gide kendini sevdiriyor, "kapak bok gibi olmuş yeea" psikolojisinden sıyrılmanız gerekiyor tabi önce. öyle bi kapak yokmuş hem değil mi?

    bi de tutturmuşlar şu şarkının şurası şöyle, burası böyle... e kardeşim, geçsene o şarkıyı. daha 11 şarkı var geride. mesela bazı aşklar hiç bana göre değil, şimdilik dinlemiyorum da; lakin benim beğenmemiş olmam, gidip şarkı başlığının altına sayfalarca bok atmamı gerektirmiyor. "albümdeki sevdiğim tek şarkı" diyen de olmuş hem ona.

    ha, eğer şebnem'in önceki 5 albümü hakkında yapabildiğin yegâne eleştiri "sürekli bağırıyor", "kendini tekrar ediyor" ve "aşk acısından başka bişey anlatmıyor"sa, zaten bu albümü beğenmek gibi bi ihtimalin yok. her ne kadar kadın "sürekli bağırmamış", "kendini tekrar etmemiş" ve "aşk acısından başka şeyler anlatmış"sa da.

    şebnem, can kırıkları ve konser dvd'sinden sonra ağzıyla kuş tutsa yaranamayacaktı zaten. biraz hızlı oldu sadece.
hesabın var mı? giriş yap