• ugrunu ugrunu gelir dereden,
    benlerini sayamadim kareden.
    sevdigimi bana yazsa yaradan.
    $en ol yaylam $en ol bedir geliyor.

    $u dereden civil civil ku$ gelir,
    armaganlar dolu gider boş gelir.
    sevda bilmeyene hayal du$ gelir.
    $en ol yaylam $en ol bedir geliyor.

    bogazinda lira alninda altin
    bedir'i vermiyor şu gurucu hatun.
    param cok degil ki alayım satin.
    sen ol yaylam sen ol bedir geliyor.

    konak bogazinda ardindan yettim,
    kizyandi’ya kadar beraber gettim,
    bedir’i yaylaya emanet ettim.
    $en ol yaylam $en ol bedir geliyor.

    sivas-$arki$la / ihsan ozturk
  • gırtlakta yumruk, yürek dağlayan bir türkü.

    hikayesini askerde tanıdığım sivaslı birinden öğrendim, adı ömer. anlatırken gözleri doldu. dolmak ama taşmak, sel olmak. türkünün çok çeşitli hikayelerini dinledim ama ömer "bana güven abi ilk ağızdan dinledim" dedi. hikayeyi anlatmayı bitirince de adı neden ömer anladım.

    bir ömer var yağız bir aslan parçası ve bir bedir, huriden hallice. ömer ile bedir çocukluklarından beri tanırlarmış birbirlerini, beraber büyümüşler.

    ömer'in gönlüne ateş düşürmüş bedir. içten içe yanarmış ömer ama utanır diyemezmiş sevdiğini. gel zaman git zaman ömer duymuş görücü gelecek bedir'e, nasıl gelmesin sudan duruca. ömer bedir'i gizli gizli buluştukları tepeye çağırmış. anlatmış bir dert ama ömer'in içindeki ateş yüzüne vurmuş. anlamış bedir ve o da utancından doğru eve koşmuş. koşarken de yazmasını düşürmüş yere. ömer yemekten içmekten kesilmiş ve dudaklarını mühürlemiş o yazmayla.

    2 hafta ömer yüzünü görmemiş bedir'in. 2 haftada içtiği 2 tas suymuş. ama çok da uzun sürmeden bir mektup gelmiş bedir'den "beni babamdan iste". ömer de zaman kaybetmez, kimsesi olmadığından yaşlıca iki kişiyle istemeye giderler bedir'i. annesi olacak gürcü kadın ömer'in gönlünün zenginliğini değil sofrasının fakirliğini görür. normalde istenilenin kaç misli bir başlık parası ister ki; ömer, sefil ömer, ömrünü verse de denkleştiremesin.

    ömer bedir'e geri döneceğine söz verir ve koklamalara doyamadığı yazmasıyla yaylayı terkeder. yaratan da yüzüne güler ve birbirini takip eden 4-5 yıla ömer yaylaya geri döner içinde ilk günkü gibi bir yangınla.

    son tepeyi de aştıktan sonra yayla görünecektir ve ömer'in içi içinden taşar. tepeye tırmanmasıyla yaylada bir şenlik bir düğün? koşmaktan yuvarlanmaya başlar ve düğüne varır.

    bakar bakmaz gözleri dolar. içindeki ateşi, cennetin tek tasviri olan bedir'i evlenmektedir. yere yıkılacak gibi olur. yalpalayaraktan insanların arasından düğün alanının ortasına oturur ve tasvire göre gozlerinin bir ucu dicle'ye bağlanmışçasına ağlayarak bu ağıtı yakar.

    http://www.youtube.com/watch?v=mwc6826vd9a

    uğrunu uğrunu gelir dereden
    benlerini sayamadım kareden
    sevdiğimi bana yazsın yaradan
    şen ol yaylam şen ol bedir geliyor.

    şu dereden cıvıl cıvıl kuş gelir
    armağanlar dolu gider boş gelir
    sevda bilmeyene hayal düş gelir
    şen ol yaylam şen ol bedir geliyor.

    boğazımda lira alnımda altın
    bedir'i vermiyor şu gürcü hatun
    param çok değil alayım satın
    şen ol yaylam şen ol bedir geliyor.

    kırık boğazında ardından yettim
    kız yandığın yere kadar bende gittim
    bedir'i yaylaya emanet ettim
    şen ol yaylam şen ol bedir geliyor
  • peygamberlerin efendisine ve onun temiz âlinin ve ashâbının hepsine salât ve selâm olsun! arka arkaya gelen kıymetli mektûplarınız bizleri çok sevindirdi. oraya giden bulunmadığı için, herbirine ayrı ayrı cevap gönderilemedi. affınızı dilerim.

    mîr dâvut ile gönderdiğiniz mektup geldikden sonra, bir sabah namazından sonra kardeşlerimizin arasında oturmuştum. isteyerek veyâ istemeyerek sizi düşündüm. eskiden kalanlardan görülebilenlerin de yok olması için ve his olunan karanlıkların ve bulanıklıkların giderilmesi için çalıştım. hilâl şeklindeki kemâliniz, tâm bedr hâline geldi. hidâyet güneşinde bulunanların hepsi bu tam ay üzerinde göründü. öyle oldu ki, aranılan ve umulan kemâllerden, verilmedik hiçbiri kalmadı. kabın alabildiği kadarı dolduruldu. bundan sonra, yavaş yavaş daha da alır. bu hâlin âlem-i misâldeki görüntüsü, uzun zaman karşımda kaldı. böylece, doğruluğu iyice anlaşıldı.

    bundan dolayı allahü teâlâya hamd olsun! bu nimete kavuşacağınızı, daha önce gördüğünüz bir rüyâ haber vermişti. bu kavuşmayı çok istiyordunuz. allahü teâlâya hamd olsun ve şükür olsun ki, size karşı olan borcumu tamamen ödemiş oldum. sözümü yerine getirmiş oldum. bu kemâle uygun olarak, tâliplere çok faydalı olacağınızı ve oralarda, çöllerde bulunanların bile, mübârek varlığınızla nûrlanacaklarını ümit ederim.

    arasıra çalışmanızda gevşeklik olduğunu yazıyorsunuz. aşırı kabz hâlinin buna sebep olduğu görülüyor. sizin kabz hâliniz, çok ve uzun sürdüğü için bundan hâsıl olan durgunluk da uzun sürmektedir. bununla berâber, ibâdetleri yapmak ve vazîfeleri yerine getirmek için kendinizi zorlayınız! (246. mektup, mektubat-ı rabbani)
  • dursun ali erzincanlı nın bir şiiri.

    her dinlendiğinde, insanı derin düşüncelere sevk eder....

    hazırlanın uzunca bir yolculuk var şimdi.
    asr-ı saadete cezîretül araba gidiyoruz.
    bismillah diyin
    bedir’e öyle girin
    gökte melekler, yerde siz
    ve bekleyin sessiz...
    gelince
    iyi bakın onlara;
    hem kendi zamanlarının
    hem tüm zamanların en cesur yiğitleridir onlar
    gökte yıldız; yerde arslandır onlar
    yüz yirmi beş bin beden
    ama bir tek ruh,
    muhammedî ruhtur onlar

    aslanlar çıkmıştır medine’den
    şimdi yoldadır bedrin arslanları
    işte bakın şu hz.umeyr
    aslan yavrusu.
    yaşı küçük diye geri çevirecek rasulullah
    ama öyle ağlıyor ki umeyr izin veriyor nebi
    ey sad bin ebi vakkas!
    sen bağla kardeşin umeyr’in kılıcını
    boyu kısa bağlayamıyor.

    hz.hamza’nın belinde iki kılıç duruyor.
    attığı her adım bir kalbi durduruyor.
    ey hamza
    gördüğün hiçbir şeyden korkmazsın bu doğru
    ama heybetini gizli tut
    yürüyüşün ölümü korkutuyor.

    dinleyin âlemlerin sultânını
    o konuşunca rüzgar bile susuyor;
    “ey ashap! hazır mısınız?”
    sad bin muaz ayakta:
    “ya rasulallah!” diyor
    “seni hak dinle gönderen allah’a andolsun ki,
    sen bize şu denizi gösterip dalarsan,
    biz de seninle birlikte dalarız.
    allah’ın bereketiyle yürüt bizi!”
    tebessüm buyuruyor habîb-i zîşan!
    o, gülünce suya kanıyor susamışlar.
    güller açıyor yüreklerde.
    kederler unutuluyor.
    o gülünce, cennetler yaratılıyor.
    gülüyor nebi ve yürüyorlar!
    mekke’de çekilen acılar dinmiş
    yürüyorlar!
    sanki yıldızlar yere inmiş.
    önlerinde kâinatın güneşi

    işte hz.ömer ve hz. ali
    biri hattaboğlu!
    biri haydâr-ı kerrar!
    ve kolkola
    ölümün ağzına giriyorlar!

    bedir’de baba oğul,
    bedir’de kardeş kardeşe...
    mekke müşrikleri üç yiğit istiyorlar önce
    üç yiğit gösterin aranızdan bize.
    melekler alemlerin sultanına bakıyor
    kimi işaret edecek sultan-ı rasul.
    çünkü o işaret edince ay ikiye bölünüyor.
    acaba mübarek elleri kime uzanacak;

    “kalk ya ubeyde! kalk ya hamza! kalk ya ali!”
    gördünüz mü yiğitleri!
    hamza’yı gördünüz mü?
    nasıl da salına salına gidiyor.
    ya ali?
    sanki gökten iniyor, velilerin babası!
    ubeyde ayağından yara alıyor
    efendisine gidiyor hemen
    “ya rasulallah, ben şehit miyim?” diyor
    “evet sen şehitsin”

    ve dua ediyor efendiler efendisi;
    rabbi rahimine uzatıyor ellerini

    “allah’ım bana yaptığın va’dini yerine getir.
    allahım bu bir avuç insanı helak edersen,
    artık sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz.

    bir fırtına kopuyor bedir’de...
    hz.mikail’in komutasında bin melek rasulullah’ın sağında!
    bir fırtına kopuyor bedir’de
    hz. israfil’in komutasında bin melek rasulullah’ın solunda
    ve bir firtina daha!
    hz. cebrail,
    bin melekle rasulullah’ın önünde
    üç bin melek alaca atlarla.

    ey ebu cehil!
    ne oldu?
    düğüne gider gibi çıkmıştın mekke’den
    bedir’e çalgılarla, güle oynaya gelmiştin.
    sen allah’ın rasulünü
    ve o’na sevda çekenleri
    sahipsiz mi sanmıştın?

    dönüyorlar bedir’den.
    esirler arasında peygamber amcası hz.abbas!
    vakit gece...
    esirlerin elleri bağlı
    abbasın elleri sıkıca bağlı
    bir inilti yayılıyor geceye.
    uyuyamıyor rahmet peygamberi...
    ya rasulallah niçin uyumuyorsunuz?” diyor sahabiler.
    “amcamın iniltisi uyutmuyor beni”
    ve hemen ashâb-ı güzin
    çözüyor peygamber amcasının ellerini.
    rasulullah öğrenince durumu emir veriyor:
    “tüm esirlerin çözün ellerini!”

    dönüyorlar bedir’den,
    esirler arasında peygamber damadı var.
    fidye karşılığı serbest kalacak.
    allah rasulüne bir gerdenlık uzatılıyor
    kızınız hz.zeynep göndermiş,
    beyinin fidyesi olarak...
    şefkat peygamberinin gözleri doluyor.
    çünkü bu gerdanlık,
    kızının düğününde hz.hatice’nin taktığı kendi gerdanlığıdır.
    yaşlı gözlerle konuşuyor nebi;
    “ o’nu salıverseniz, gerdanlığı da zeynep’e gönderseniz olur mu?
    “olur ya rasulallah sen üzülme!
    sen bize canlarımızdan daha azizsin!
    buyur, canımız feda sana yeter ki sen üzülme!”

    dönüyorlar bedir’den
    sevgilileri dua ediyor
    peygamber duasıyla dönüyorlar;
    “kuluna yardım eden, dinini üstün tutan allah’a hamdolsun.”
    hamdolsun âlemlerin rabbi’ne
    hamdolsun âlemlerin sahibi’ne.
  • yavuz bingöl'ün çok güzel yorumladığı türkü. beni şu aralar en çok etkileyen türkü.

    bu da linki:http://www.youtube.com/watch?v=mwc6826vd9a

    sevda bilmeyene hayal düş gelir...
  • yaşar kurt'un bana göre harika yorumladığı türkü. ahmet güvenç ustada şarkıda kendisini belli etmiş.
  • nida ateş pek de güzel söyler.

    nida ateş'e, ateş gibi yangın bir arkadaşım var. her zerresi aşk aşk diye bağırıyor resmen.

    neyse konumuz o değil. bu türküyü çok severim. lakin; "sevda bilmeyene hayal düş gelir" kısmını her daim, "sevda çekmek bana hayâl düş gelir" diyerek okuduğumdan mıdır acaba aşk'ın bana uzak kalışı?

    böyle öleceğim sanırım.
  • dolunay anlamında bir sözcük. behçet aysanın şiirinde geçer.

    "yollar uzak ay bedir
    sırtımda gümüş hançer
    yürürüm de ölemem
    kan damlatır karanfil."

    (bkz: kırık bir kurşunkalemin şiiri)
  • türk halk müziğini bilmeyen bir kimseye bu müziği öğretmek ve anlatmak için tek başına yetebilecek nitelikte güzide bir türkü, gerçek bir kültür mirası.
    yaklaşık yirmi yıldır türk halk müziğine gönül vermiş birisi olarak, değerli türk halk müziği sanatçısı nida ateş yorumunun mutlaka dinlenilmesi naçizane tavsiye edilir.
  • ilk dinlenişte insanı yıldırım çarpmışa çeviren, nefes almadan dinlenilen, dursun ali erzincanlı ya müteşekkir olunmasını sağlayan eser.
hesabın var mı? giriş yap