• beau travail güç, ilişki, iktidar gibi kavramlara saranlar açısından; mikro alanlar gösteren bir film. yönetmen ülkesine dışarlıklı gözlerle bakmaya çalışarak, yabancılık, yabanlık ve 'territory' durumlarında keşifler yapmış. müzikler eran tzur'dan. filmde bedenin kullanımı açısından yönetmen çok iyi.
  • goruntu yonetmenligini daha once wim wendersin kamera operatorlugunu yapmis olan agnes godard yapmistir
  • dudak ucuklatacak bir sinematografiye sahip, herman melville'in billy budd'indan uyarlanmis, tadindan yenmeyecek bir claire denis filmi. basrollerde denis lavant ve grégoire colin (bkz: gregoire colin) var.
  • girisinde tarkan'in sarkisi olan ve ayri bir dumur yasatan film.
  • claire denis'in bu filmle festivallerden ödüllerle dönmesinin başlıca sebebi agnès godard olmalı ki denis lavant'ın grégoire colin ile birbirlerine meydan okudukları sahne tekrar tekrar izlenebilir. leos carax'ın alex'ine galoup dendiğinde anladım ki denis lavant artık o eski denis lavant değil, artık zıplayıp oynayamayan bir denis lavant yaratılıyor galiba dedim. bu hüzünle izlediğim filmin finalinde yatağına uzanmış galoup'un pazusunda yerinden çıkmaya çalışan, zıp zıp atan damarına zoom yapılır, anlarım ki her şey eskisi gibidir, birazdan lavant oynayacaktır. denis lavant'ın dansının filmle alakası yoktur artık, galoup ile alex'in dansıdır o, tekrar alex olabilme çabasıdır.
  • bu film icin gercekten militarizmin estetigi denir kabaca. ordu homoerotik bir alandir, erkekler duygusal ve fiziksel olarak yakinlasma halindedir. duygu ve durtulerini catismaya ve gorevlere kanalize ederler. ayrica emir komuta zincirinde kimlikleri kaybolur, itaat kuluna donerler. yapiya teslim olurlar. bu yapida catisma icinde olurlar. karincalar gibi isbirligi ve mucadele vardir. zaten soyle bir durum da var, insanlarin hapishanelerde saclari kesilir, okullarda kesilir, boluklerde kesilir, sinir hastanelerinde kesilir. cunku bunlarin hepsi islah evinin bir bicimidir zaten. ve o ıslahlanma kisinin varolusuna yansirsa artik o kisi bir kisi degildir, kisilestirilmis bir seydir.

    lejyonlarin jestlerle kurduklari iletisim, bir birlik olmanin anlamsizligi o kadar iyi islenmis ki. estetik, militarizme karsi gelmis. ve zaten tum olay final kisminda. en guclu sahne de oradaydi. ben vs topluluk. durtu vs itaat.
  • 'belki özgürlük pismanlık ile başlar' der galoup
  • claire denis'in 1999 tarihli fransız filmi.

    galup "kumpas kurdum ona" derken kamera pusulaya (compass) zumlar. bu da beni "kumpas kurmak" deyiminin etimolojisini düşünmeye sevk eder.

    --- spoiler ---

    afrika'da bir eğitim kampında geçen askerlerin özellikle galup'un sebastian'ı kıskanmasını konu alan tuhaf, şiirsel bir yapım. yönetmenin kadın olduğunu öğrenince şaşırmadım tabii. ancak bir kadın askerler arasındaki ilişkiyi fiskos masasına benzetebilirdi.

    --- spoiler ---
  • bir kadının gözünden askerlik... bir kadının yönetmenlik yapma şansı elde edip konu olarak askerliği seçmesi muazzam bir olay...
  • filmi az önce bitirdim ve çok etkileyiciydi.
    güç ve erotizm gerek askerlerin bölge halkıyla gerekse de bedenleriyle (çevik ve kuvvetli) gözümüze sokulduğu bu film, her an bi şeyler olacakmış hissiyatıyla bizi sonuna kadar meraktan gebertiyor. erkek bedeninin ahenkli dansı, elleri kan içinde kalan asker. sert ve yumuşacık.
    çemberin etrafında dönerken iki düşman erkeğin birbirine bakışı, galoup’un eşcinsel olduğunu söylemeden anlatışı mükemmel. sanki filmde erkeklere dair bir dil var bu tıpkı meditasyon gibi, konuşmadan.
    bu arada film tarkan’ın muck muck şarkısıyla başlıyor ve galoup’un özgün dansıyla sona eriyor.
    kesinlikle tavsiye, ben bayıldım.
hesabın var mı? giriş yap