• bir black mirror bölümü.
    yıllar önce bir makale okumuştum (bulamadım şimdi), bilgisayar oyunlarında gerçekliğe yaklaşıldıkça ufak hataların oyuncuları gerçeklik hissinden daha çok kopardığını öne sürüyordu. örneğin, çok başarılı bir 3 boyutlu oyunda, kütüğün üzerinden zıplamanız gerekirken, kütüğün içinden geçerseniz, bu o oyunun gerçeklik hissini 2 boyutlu bir oyunda yaşayacağınızdan çok bozuyordu.
    bu elbette, son yıllarda oynadığımız oyunların bir türlü eski oyunların hissini verememesini açıklar.
    ama ben bunu, çok daha düz şekilde, o hep peşinde olduğumuz yapay zekanın asla mümkün olamayacağı şeklinde okumuştum.
    yapay zekaya ne kadar yaklaşırsak yaklaşalım, onu "gerçek" olmaktan ayıran bu ufak, ama ufaldığı oranda derinleşen boşluk varolacak. mükemmel yapay zekamız örneğin bir ergen esprisini anlayamayacak ve komik olsa da, bir ergen esprisini anlamadığı için onu tiksinç bulacağız.
    black mirror'un bu bölümü, bu boşluğu iyi anlatmayı başarmış bence. bilimkurgunun ana konularından birini sağlam bir şekilde hikaye ediyor, yine de tuhaf bir "küçük boşluk" hissiyle dizinin önceki bölümleri kadar iyi değil (gerçi bu onlar 9,5/10 alıyorsa, bu 8,5/10 alıyor falan demek ama, yine de öyle).
  • --- spoiler ---

    ölmüş eşinin klonu duygusuz olduğundan onu uçurumdan atmayı düşünen ama bir gece önceki muhteşem seksi düşününce bundan vazgeçip lazım olur bu diyerek onu çatı katında bekleten ve muhtemelen haftada bir onu yatağına alan bir adet kadını anlatan black mirror bölümü.

    --- spoiler ---
  • tipik black mirror bölümüdür. şu diyalog durumu özetlemektedir:

    "sana odadan gitmeni söylediğimde gitmemen, benle tartışman gerekirdi. ash böyle yapardı. yani yaşasaydı sanırım böyle yapardı."

    insanları görünümlerinden öte benimsediğimizi, gidenin beden değil akıl ve düşünceler olduğunu çok iyi anlatmıştır.
  • "sağ bekte oynayacağım" anlamına gelen msn messenger şeyi.
  • insanın içini acıtan bir black mirror bölümü.
    başlarında sevgilimi özleyip sevişmelerine oynaşmalarına hatta o sürtüşmelerine bile sinir olmuştum.
    sonunda sadece bir off diyebildim. nasıl büyük bir acı. bir defa daha saygı duydum eşini, sevgilisini kaybeden insanlara. ve bir de dilek tanrıya; kimselere yaşatmasın bunu.
  • --- spoiler ---
    en sevdigim ve tekrar tekrar izledigim black mirror bolumu.
    ask'i en iyi su soz anlatiyor: si tu n'existais pas deja je t'inventerais / 'eger zaten var olmasaydin, seni icat ederdim.' be right back ise, aski da, sevgiyi de anlatiyor. “bir insani gercekten sevmek, onun tuhafliklarini, hic kimsenin, kendisinin bile benimseyemedigi, hatta fark etmedigi huylarini sevmektir. insanlarin en esasli yonleri uyumsuzluklarinda saklidir cunku.”*bu sekilde seviyor martha.

    herkesin hayalinde yaratmak istedigi bir ask vardir da, mutlu olmaya yeter mi sorusunu dusundururken, sevginin temelinin iletisim oldugunu vurgulamalari bolumun en sevdigim yonu oldu. insanin sevdigi ile konusacak bir seyleri olmali. onun en sevdigi sarkilari merak etmeli, basina gelen seyleri ona anlatmak istemeli, ayni fikirde olmadigi konular hakkinda tartisabilmeli. meral okay ile yapilan bir roportaji okumustum. "bazen bir filme gidersin ya, paylasmak istersin ya da yolda birsey gozune carpar, o ani daha da abartarak seni cok iyi taniyan, bir zamanlar senin musterin olmus birine anlatmak istersin. insanlarin "sadik musterileri" vardir ya evde, herkes vazgecse de satin almaya devam edecek birileri. kocan, karin, sevgilin..." bu sekilde anlatiyordu sevgi'yi. martha telefonu dusurdugu zaman, girdigi 'seni dusurdum' caresizliginde, o cumlelerdeki yoklugu hissettim. 'ona çok benzeyen birini bulursun. ve bu, zafere en çok benzeyen yenilgindir' sozu facebook duvarlarinda komik gelirken, black mirror evreninde duvara carpmis etkisi yaratti.

    kendimizi sevmeyi de hatirlatiyor aslinda. teknoloji sayesinde, sanal benligimiz ve dis gorunusumuz bir araya gelse de, bizi olusturamayacak. sadece en yakinlarimiza gosterdigimiz yuzumuzu yaratamayacak. gizli zevklerimizi, cok sevilmenin verdigi simarikliklari, guluslerimizin arkasindaki gercek duygulari bilmeyecek. ne kadar ozeliz ve ne kadar cok degerli zamanimizi hirsiz teknolojiye kaptiriyoruz.

    ash, kendine ozel halleri ve esprileri ile ne kadar sevilesi birisi. o kucuk ev ne kadar huzurlu, her sey ne kadar hayalimdeki gibi baslamisti. ahh black mirror...
    --- spoiler ---
  • insanın midesine midesine yumruklar atan, oldukça sert black mirror bölümü. şahsen ben buradaki ablanın eşine olan bağlılığına - obsesif de olsa - büyük saygı duydum. the entire history of you'dan sonraki bölüm olması da oldukça ironik. sevgilinizle oturacaksınız, bu iki bölümü arka arkaya seyredeceksiniz. sonra gelsin mide ağrıları, buğulu gözler, sarılmalar...

    arada minik minik giren müzikleri de oldukça etkileyici*, kısaca kesinlikle seyredilesi bir bölüm...
  • en ürküten, en düşündüren black mirror bölümüdür kesinlikle.
  • izledikten bir hafta sonra bile rüyama girmeyi başarmış en etkileyici black mirror bölümlerinden biri.

    --- spoiler ---

    şuan yurtdışında okuyan nişanlımın aslında ölmüş olduğunu, konuştuğum şeyin sadece bir yazılım olduğunu farkettiğim korkunç bir kabus görmeme neden olmuştur.

    --- spoiler ---
  • black mirror'ın 2. sezon 1. bölümünün ismidir.

    dizi, 2 yıllık bir aranın ardından be right back adlı bölümle devam etmiş ve bu sefer de yine insanlığı can alıcı bir noktadan vurmayı başarmıştır: “ölülerin farklı bir formatta diriltilmesi mümkün müdür?” sorusunu yönelten ve cevabını da bölüm içinde birçok bakış açısı ile birlikte sunan sarsıcı bir black mirror bölümü daha.

    “hemen döneceğim,” diyerek giden ash, sevgilisi martha tarafından beklenmekte fakat saatler ilerledikçe de geri dönmemektedir. bir trafik kazasında hayatını kaybettiğini anladığımız ash’in ani bir şekilde dünyaya gözlerini yummasını kabullenemeyen martha, içinde bulunduğu teknolojik imkanların birçok şeyi çözebildiği bir çağda farklı bir yönteme başvuracaktır.

    gelişmiş bir bilgisayar programı ile, ölen insanların tüm sosyal medya hesaplarındaki sesli, görüntülü ve yazılı tüm geçmişlerini belleğine alarak, yapay bir insan yaratılabilmektedir. telefon veya tablet gibi ekranlardan, yani kısaca bir “kara cam” aracılığıyla, sanki ash hiç ölmemişçesine onunla “iletişim kurmaya” başlayan martha, ilk zamanlarda bunu kabullenemese de, zamanla uyum sağlayacaktır.

    buraya kadar her şeyin normal olduğunu görüyoruz çünkü böyle bir programın yapılma ihtimali günümüzde çok da düşük sayılmaz. gelecekte karşımıza çıkmasına kesin gözüyle bakılmakta olan bu ilginç programın bir üst versiyonunda ise ölen insanların, insan formunda ama bir android/robot seviyesinde geri dönüşümü sağlanmaktadır.

    ash’in bir kopyası ile yaşamaya başlayan martha, adeta dış dünyaya kendisini kapatır ve o çok sevdiği eşiyle birlikte dolu dolu saatler geçirmeye başlar. o aslında ölmüştür fakat bunu kabullenemeyeceğini bilen martha, bir robot dahi olsa sevdiği adamla hayatına devam etmektedir. ilk zamanlar her şey iyidir, hoştur, ama zamanla martha da karşısındaki “şey”in gerçek bir insan olmadığının, ash olamadığının farkına varacaktır. bir süre hayatı eskisi gibi mutlu bir şekilde devam etse de, çöküş devri yakındır ve martha, bir daha asla ash gibi bir adama sahip olamayacağını acı bir şekilde tecrübe edecektir.

    öncekilere nazaran duygusal bir bölüm olduğunu söyleyebiliriz be right back’in. tabii ki bu etkiyi yaşatmasında güzel ve yetenekli aktris hayley atwell ve oldukça iyi bir aktör olan domhnall gleeson’ın payları yok değil. gerek martha’nın ash ile yazılı bir şekilde iletişime geçtiği anlarda, gerekse robot hali ile etkileşimde bulunduğu kısımlarda olsun, bölümün başından sonuna, tatlı hatıraların getirdiği acı duyguların hissedildiğini söylemek mümkün.

    çok sevdiğimiz ve ondan kopamayacağımızı düşündüğümüz insanlar öldükten sonra da onlarla iletişimimizi devam ettirmeli miyiz? devam eden iletişim nereye kadar sağlıklıdır? iletişime geçtiğimiz “şey” o sevdiğimiz insan mıdır gerçekten yoksa onun duygusuz, sevgisiz ve ruhsuz bir yansıması mı? bu tür soruları yanıtlamamızı bekleyen serinin senaristi charlie brooker, izleyicisine unutulmaz bir deneyim daha yaşatıyor.
hesabın var mı? giriş yap