ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
million
-
roma imparatoru constantine'in, istanbul'u imparatorluğun başkenti ilan ettikten sonra dünyanın en önemli ve başlangıç merkezi olduğunu göstermesi adına diktirttiği taş. bu taşın 7 mil ötesine denk gelen yere ise "hepdemon" derlerdi ki günümüzdeki karşılığı bakırköy'dür.
the north remembers
-
herkesin ağzında bir winter is comingdir gidiyor ama, a song of ice and fire serisindeki tartışmasız en vurucu laftır.
"the north remembers lord davos. the north remembers, and this mummer's farce is almost done."
güneyli birilerinden, mesela bir mersinli'den intikam almak istiyorum şu anda, konusu mühim değil.
bir kızın bir erkekten hoşlandığını anlamak
-
eger bir kiz erkege arada bir bakip caktirmiyorsa ondan hoslaniyor olabilir, eger bi kez bakip bi daha hic bakmiyor,ilgilenmiyor gibi yapiyorsa ondan kesin hoslaniyordur,eger kiz bi kere bakip ortadan kaybolmussa ve ortalik sessizse bilin ki o kiz bordo bereli kizdir..merak etmeyin o sizi bulur.
savcıyla tartışan uzman çavuşa silah taşıma yasağı
-
torpili bulan 20li yaşlarda çoluğu çocuğu savcı hakim yaptınız. daha hayatında ev geçindirmemiş fatura ödememiş tipler insanların hayatı hakkında karar veriyor. bir on sene sonra asıl bunlar palazlanıp bir yerlere atanınca görün siz.
h&m'deki balmain izdihamı
-
1:07'deki nur yerlitas'la fatih urek mi lan?!
dani alves'in türkiye'ye soykırımı tanıyın demesi
-
böyle şeyleri çok dert ediyorsa önce atalarının neden portekizce konuşmaya başladığını araştırması gerekmekte. sonra başkalarının meselesine karışsın.
istanbul'da yaşayanların keşke olsa dediği şeyler
-
parayı bulanların şehirden ayrılması. lag yapmaya başladı artık.
tedavisi olmayan türk hastalıkları
-
elalem ne der? hastalığı var mesela bizim millette, iyileşecek gibi de durmuyor.
şato sahibi olunsa yapılacak ilk şey
-
biryan yaparım. (bkz: şatobiryan)
eger şato doğu bölgelerimizde ise büryan yaparım. (bkz: şatobüryan)
couchsurfing
-
bu oluşum hakkında uzun uzadıya bir sürü şey yazabilirim ama okunabilirlik adına kısa ve öz tutacağım.
ankara'daki evimde 50'den fazla insan ağırladım. birçoğuna evin tek anahtarını verdim. veriyorum anahtarı. akşam işten çıkmadan önce arıyorum, evde buluşuyoruz. çok şükür bir yedek yaptırdım da şimdi onu veriyorum. daha da fazlası, birkaç kez ben evde değilken ağırladım. üstelik ben evde değilken misafirlerim değişti ve yüzünü hiç görmediğim misafirlerim oldu. anahtarı kapının önüne bırakıp gidiyorum. girip kalıyorlar. çıkınca da yerine bırakıyorlar. evde naçizane tv'si, laptopu, telefonu vs. duruyor tabi. her misafirime de aynı şeyi söylüyorum. "ev senin, istediğin gibi kullan".
bana sürekli aynı şeyi soruyorlar: "nasıl güveniyorsun ?" referans sisteminden falan bahsetmeyeceğim. ben şunu diyorum. atıyorum brezilya'dan, fransa'dan, rusya'dan kalkıp gelen bir insanın neden hırsızlık gibi bir amacı olsun ? hatta o adamın isteyeceği en son şey yabancı bir ülkede başının derde girmesi. daha da önemlisi ben ön kabul olarak "özünde herkes kötüdür" yerine "özünde herkes iyidir"i benimsiyorum. en azından böyle kabul etmek beni daha mutlu bir insan yapıyor.
bir cümle, temizlik mevzu ile ilgili. sırf buna takıntılı olduğu için bu tecrübeden mahrum kalan insanlara sadece acıyor ve üzülüyorum. başka sözüm yok.
şu an ben işteyim. evimde ise misafirlerim var. eve gittiğimde her şeyin çalınmış, evin dağılmış olduğunu görsem hiç tereddüt etmeden ertesi gün tekrar misafir kabul ederim.
hayat böyle daha güzel.
yaran fıkralar
-
adamın biri bara girmiş.
üç duble viski içtikten sonra barmene dönmüş ve;
-“ödeyecek param yok, ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. sana istediğin her şarkıyı çalabilir..” demiş.
barmen sert bir ses tonuyla;
-“hadi oradan sarhoş” demiş.
adam o anda elini cebine atmış. 25 santim boyunda gerçek bir piyanist çıkarmış. üstelik piyanosu da önünde...
barmen şaşkın bakışlarla;
-“türk marşı” diyebilmiş kısık bir ses tonuyla.
bir döktürmüş ki sormayın, 25 santimlik piyanist...
-“bu nasıl iş” demiş barmen şaşkınlık içinde barda içen adama...
adam cevap vermiş;
-“hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık. parlatmak için ovarken içinden bir cin çıktı. bin yaşında, çökmüş ve kulakları da zor duyuyor.”
elini öbür cebine atmış, çok eski bir lamba çıkarmış. barmenin önüne koymuş.
-“ovala ve dilek dile” demiş...
barmen ovalamış lambayı hakikaten ihtiyar, ayakta zor duran bir cin...
cinin bir eli kulağında; “haa... hii...” deyip duruyor barmene...
barmen düşünmüş ve hemen bir dilek dilemiş;
-“burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi. bana iki yeni ciğer” demiş.
hooop!..
barın başında, pos bıyıkları, kocaman şapkaları, yeşil kırmızı kılıkları ile iki yeniçeri belirmiş.
barmen adama dönmüş ve;
-“bu nasıl bir cin?!.. yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim” demiş.
adam barmene cevap vermiş;
-“ya ben 25 santimlik piyanist mi istedim sanıyorsun!.."
debe için teşekkürler. fıkraların devamı gelecek... :)
edit: bu fıkra mükerrerdir...
mesaja geç cevap verenin mesajına geç cevap vermek
-
yapamadığımdır.
aklım o mesajda kalıyor arkadaş.karşımdaki nasıl bu kadar manyakça geç yazabiliyor anlamıyorum.mal sanki dünyayı yönetiyor.
geç yazan insanlar için en güzel temennim 'umarım ölmüştür.'
debe editi: bir anlik sinirle yazilmis entryme destek vererek yalniz olmadigimi hatirlatan herkese tesekkurler efenim.
mesajlariniza erkenden cevap alabilmeniz dilegiyle.
arda turan'ın elinde silahla hastaneyi basması
-
ahmet çakarın kulakları çınlasın zamanında;
"arda turan barcelonada oynayacak kalitede bir futbolcu değil" demişti..
şimdi anladık seni hoca..