hesabın var mı? giriş yap

  • teknik detaylara geçmeden önce bazı genel öneriler:

    - üzerinde etiketi olmayan, kalitesi ve değeri büyük ölçüde subjektif değerlendirmelerle belirlenen bir şey alıyorsunuz. bu yüzden hazırlıklı olun. piyasayı araştırın. birçok mağazayı dolaşın. aşağı yukarı hangi tür bağlamaların fiyatlarının ne kadar olduğu konusunda kafanızda bir fikir oluşsun. çünkü ben henüz hiç bir müzik evinde bağlamaların üzerinde şöyle açık açık "fiyatı şudur" diye bir etiket görmedim. kime ne geçirebilirlerse kar sayıyorlar.
    - başlangıç düzeyindeyseniz daha fazla okumayın ve ucuz bir bağlama alın. 100 dolardan fazlasını vermeyin. çünkü henüz müzik aletini tanımıyorsunuz, çalmayı öğrendikten sonra zevkleriniz değişecek, neler istediğinizi daha iyi bilir hale geleceksiniz. satın aldığınız bir bağlamayı tekrar bir başkasına satmak çok zor. alırsa yalnızca satın aldığınız müzik evi geri alır. onlar da yarı fiyatına geri alır. beğenmediğiniz bir bağlama yıllarca elinizde kalır.
    - belli bir seviyede çalabilir haldeyseniz, öncelikle bağlamayı hangi akortta icra edeceğinize karar verin. bir nevi; tok bir ses mi istiyorsunuz yoksa tiz bir ses mi, buna karar verin. eğer hem çalıp hem de söylüyorsanız bu konu bilhassa önemli.
    - hemen en pahalı bağlamayı almaya çalışmayın. şimdinin piyasasına göre iyi bir bağlamaya verilecek para 500 dolar civarındadır. çok pahalı bağlamalarda satılan şey gösteriş ve gereksiz detaydır. "daha pahalı olan daha iyidir" öngörüsünü çıkartın kafanızdan.
    - tüm bağlama alışverişlerimde pazarlık yaparak %10-15 daha ucuza aldım. pazarlık payı muhakkak vardır. adam internet sitesinde 1350 liraya sattığı şey için mağazada size 1500 yanıtını veriyor. bu yüzden gitmeden önce mağazanın internet sitesi, youtube veya facebook sayfası var ise oraya da göz gezdirin.
    - ağaca para vermeyin. bir çok ağaçtan iyi bağlama yapılabilir. her ağacın kendisine has bir tınısı vardır, sizin hangisini sevdiğiniz önemlidir. oyma dutlar eskisi gibi değildir ve bir şehir efsanesidir. bir çok oyma tekne henüz tam kurumamışken işlenip bağlama haline getirilir, kimse senelerce kurumasını beklemez. birkaç ay sonra ağaç kuruyup da yamulursa bağlamanız çöp olur. bağlamanın kalitesini belirleyen şey ustanın becerisi ve bağlama üzerinde ne kadar titiz çalıştığıdır. 2 günde yapıp kenara attığı bir bağlama hangi ağaçtan olursa olsun vasat olacaktır. vaktiyle birileri dut ağacından güzel bir bağlama yapınca, "dut ağacı iyidir" efsanesi şehirleri dolaşıyor, efsane alıp başını gidiyor.
    - ikinci el bir bağlamayı biraz tesviyeyle sıfır diye önünüze koyabilirler. bu sebeple teknesini, sağını solunu, cilasını, perdelerini dikkatlice inceleyin. kullanılmış bağlama bellidir. ne kadar özenle kullanırsanız kullanın, teknesinde ve kapağında ufak, zararsız çizikler olur. bunlar ikinci el olduğuna işarettir. bir de tellerine bakın, eskiyse ve değiştirilmemişse o bağlama ikinci el olabilir.
    - ben gezip deneyerek bağlama alma taraftarıyım. isteğe özel bağlama yaptıran birçok insan var ancak henüz ortaya çıkmamış bir ürünün fiyatını öndecen belirlemek gibi salakça bir ticaret olayı vardır bunda. kumar işidir biraz.
    - eğer müzik marketin kendi imalathanesi yoksa, yani farklı ustalardan alıp satıyorsa, doğrudan müzik marketinden satın almak yerine o müzik marketinin çalıştığı ustaları bulup onlarla iletişime geçerseniz daha ucuza bağlama alabilirsiniz. genelde bu ustaların atölyelerinde hazırda bağlamalar bulunur. kafanızda özel bir bağlama fikri olduğunu ve bunu yaptırmak istediğinizi söyleyin, sizi ustaya yönlendirirler. böylelikle müzik marketlerin koyduğu minimum %30 komisyon cebinizde kalır.
    - 600-1000 dolar arası fiyatlara bağlama satanları görüyorum. böyle bir saçmalık olamaz, bu kadar para verilmez.
    - "bilmem kaç yıllık bağlama bu" diyerek beş para etmeyecek bağlamaları 1000 dolara satmaya çalışan dallamalar var. bir nesne sadece eski olduğu için antika olmaz. almayın, pişman olursunuz.
    - internetten, görmeden, dokunmadan kesinliklikle bağlama satın almayın.
    - şimdi bir de moda oldu yok efendim schaller (banjo) burgu taktık, wittner burgu taktık, tanesi 80 lira bunların. akort kaçırmaması olayı da palavra, akort kaçırmayan bir burgu henüz görmedim. sesin kalitesine zerre etkisi yoktur bunların, boşa para verirsiniz.
    - eğer nakit para verecekseniz biraz naz yapın, fiyatı indirebildiğiniz kadar indirin.

    teknik konulardaki önerilerim:
    - bağlamadaki bütün perdelere tek tek vurun. karar sesine vurun. cızırtı çıkmasın. sesler çabuk yok olmasın. kulağınızı tırmalamasın.
    - bağlama sapının en aşağısındaki ve en yukarısındaki notalara basın, çoğu zaman sapta aşağı inildikçe sesler kayboluyor. üşenmeyin ve her perdeye basın. bazen yalnızca 1-2 perdede bozukluk olabilir, başıma geldi.
    - bağlamanın çalımı rahat olmalı. teller arası geçiş ve sap üzerindeki aşağı-yukarı hareketler kolay olmalı.
    - tellerden tizlik, cızırtı gelmemesi önemli. mekanize ve bütünleşik bir ses olmalı, sanki bütün ses tek bir telden çıkıyormuş gibi.
    - tekne kuru bir ağaçtan yapılmış olmalı. teknenin ses deliğinden içine doğru telefonunuzun flaşını tutun ve içini inceleyin. teknenin dış yapısı ile iç yapısı aynı olmalı. teknenin dışını boyayıp başka bir ağaç diye yutturmaya çalışabilirler. tekne asimetrik bir yapıda olmasın.
    - teller bağlamanın alt eşiğinden üst eşiğine dek aynı hizada olmalı. dümdüz. teller ve tel grupları arası boşluklar (alt-üst-orta) muntazam olmalı. bir yerde az bir mesefa, diğer yerde fazla bir mesafe olursa teller arası geçişleriniz zorlaşır.
    - alt eşiğe ve üst eşiğe bakın. teller arası boşluklar bu iki yerde de aynı olmalı.
    - tellerin yüksekliği, yani sapa ve tekneye olan uzaklığı fazla olmamalı. zaten böyle bağlamaları çalmanız çok güç olur.
    - teknenin işçiliği, temiz olması, cilasının düzgün olması ustanın bağlamaya ayırdığı vakti ve gösterdiği özeni belli eden şeyler.
    - kapak bir çok ustaya göre tekne kadar önemlidir. kapak fazla kalın olmamalı ve tekne çevresi boyunca kalınlığı sabit olmalı. pürüzsüz ve temiz bir kapak olmasına da dikkat edin. kapaklar hafif bombeli olur, orta kısmı şişkindir. bu bir hata değildir.
    - sap sert bir ağaçtan yapılır. genellikle ak gürgen ve maun ağaçlarını görüyorum ben. sap yapımında kullanılacak ağaç da yine kuru bir ağaç olmalı. aksi halde sap ileride tellerin gerginliğine dayanamayıp eğilebilir. sapın ele oturması ve tesviyesi önemli. parmaklarınız küçükse sapın fazla kalın olmamasına dikkat edin. parmaklarınız her tel grubuna rahatça ulaşabilmeli. sapın tekneye bağlantısı nasıl, buna bakın. eğer "kurt ağzı" bağlantı yöntemi yapılmışsa, ek yerinin görünmesi görsel açıdan iyi olmayabilir. bu geçiş nasıl yapılmış?
    - eğer paranız varsa sap üzerine abanoz veya pelesenk klavye yerleştirilmiş bağlamaları alın (sapın önü, yani dinleyiciye bakan yüzeyi siyah olur). hem görsel açıdan iyi olur, hem mukavim olur hem de sap üzerindeki hareketleriniz rahat olur.
    - kullanılan ağaçların tamamı doğal renginde olmalı. bağlamanın hiç bir yerinde boya veya kaplama kullanılmamış olsun. zamanla sökülebilirler. bir de bazı çakallar bağlamadaki kusurları boya ile örtmeye çalışır.
    - burgular konusunda bir tespitim var. eğer usta iyi bir bağlama yapmışsa gidip de dandik 2 liralık burgular takmaz. pelesenk veya abanoz burgu kullanır. zaten tanesi 8-10 lira bir şeydir. tabi, burgular da sert ağaçlardan yapılır. abanoz ve pelesenk burgular iyidir.
    - son olarak bağlamanın bakım meselesini de konuşun. her usta başkasının bağlamasıyla uğraşmak istemez. bu bağlamayı uzun bir süre sonra bakım yaptırmak için geldiğinizde yardımınıza koşacak birilerinden bağlama satın alın.

    izmir civarındaysanız:
    - çankaya'da "yissi müzik aletleri" güzel bağlamalar satar ancak pazarlığı yüksek bir meblağdan açar. 1500'e satmak istediği bağlama için size en başta 2000 lira der, bu aklınızda bulunsun. ayrıca burada çok sayıda ikinci el bağlama da bulunur. kullanıcısı almış, bir miktar kullanmış ve başka bir bağlamayla değiştirmiştir.
    - karşıyaka'da "sırrı fırat" ve "mümin güldağ (orient çalgı)" iyi ustalardır. bunun haricinde karabağlar'da " hasan gülaslan (yorum müzik)" kaliteli bağlamalar yapar. beğenmezseniz almazsınız derler ama tabi bir miktar kapora isterler.

  • başlık: matematikdeki mantık hatası

    1. şimdi beyler matematikde oran oranti diye bi olay var
    mesela
    1 işçi bir işi 10 saate yaparsa
    2 işci 5 saatte yapar deniliyor
    bir işcinin 1 yılda yaptıgı işi (ccc 31536000 saniye yapar ccc)
    31536000 tane işçi 1 saniyedemi yapar

    14. 280 tane karıyı sikip ertesi gün baba olnak gibi bişi

  • nazım'a bile çektirmiş bu sorgu ki, adam dünyanın en ayarlı şiirini yazmış. (bkz: nuzhet berkin)

    o mavi gözlü bir devdi,
    minnacık bir kadın sevdi,
    kadının hayali minnacık bir evdi,
    bahçesinde ebruliii
    hanımeli
    açan bir ev,

    bir dev gibi seviyordu dev,
    ve elleri öyle büyük işler için
    hazırlanmıştı ki devin,
    yapamazdı yapısını,
    çalamazdı kapısını
    bahçesinde ebruliiii
    hanımeli
    açan evin.

    o mavi gözlü bir devdi.
    minnacık bir kadın sevdi.
    mini minnacıktı kadın.
    rahata acıktı kadın
    yoruldu devin büyük yolunda.
    ve elveda ! deyip mavi gözlü deve,
    girdi zengin bir cücenin kolunda
    bahçesinde ebruliiii
    hanımeli
    açan eve.

    şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
    dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
    bahçesinde ebruliiiii
    hanımeli
    açan ev..

  • aradan geçen 11 yıl 4 saat saat sonra bile tazecik, dumanı tütebilen acı.

    yaşanan ilk acıysa ve anneler günü ise o gün, inanası gelmez hiç insanın. çok küçüktür bir de. daha yeni okumayı sökmüş, yakasına kızarmış elmayı takalı henüz bir ay olmuştur. ilk dönemdeki süper notlar erkenden ''sınıf geçme hediyesi'' isteme cesareti vermiştir ona. baba; oğlum ne isterse alırım deyince o da bisiklet istemiştir. tam istediği gibi oğlunu mutlu eden babanın tek şartı vardır ama. ''okullar kapanınca bineceksin''. peki denir babaya ama kendi kendini yer tabi kardeş.

    anneler günü sabahında ablanın reddetmesine karşı saatlerce yalvarır ''ablacım sadece 10 dakika, nolur babama söyleme ama'' diye. abla da dayanamaz, kıyamaz. verir bisikleti. o sayılı dakikanın yarısı olmadan kapı çalar. komşu kardeşin bisikletten düştüğünü söyler, çok sakin karşılanır, olabilir gibi. yerde yatan, üzeri örtülü biri vardır. var ama onun ayağındaki kardeşin ayakkabısı değil, bisiklette onun bisikleti değildir ki o benim kardeşim olsun. değil işte, hiç birşey onun değil ama bir anda oracıkta beliren babanın yürekten kopan çığlığı herşeyi özetler sana. üzeri örtülü o... canım kardeşim.

    ilk anda anlamazsın. aklın harçlığıyla anneler günü hediyesi almak için para biriktirmiş, süt dişi yeni çıkmış küçüçük kardeştedir. ama o nerde o... o merhametli minik yürek annesi olmadığı için üzüldüğü, zinciri pastan dönemeyen biskleti, ayağındaki ayakkabısı yırtık, 'benim bisikletim öyle değil, sen hep binersin, biraz giyeyim mi ayakkabını, veririm inince diyen sinif arkadaşıyla karşılaşır. ve sen bunları o gittikten yılar sonra, liseyede okuyan, hala ayakkabıyı saklayan o arkadaştan öğrenirsin. ölmek mi, öldürmek mi arasında sıkışırsın işte o zaman.

    yaşıtları üniversite tercihleri hakkında danışmak için abla bilip yanına geldiklerinde ise şakağındaki o şey boğazına dizer hayatını. 19 unda gözleri parlayan genç flörtlerinden bahsederken sen, gitmeden bir gün önce hasta olur diye dondurma almadığın, gözünün yaşına kıyamayıp bisikleti verdiğin, on dakika sonra gelecek olan canini düşünürsün. düşünmek istemediğin tek şey ellerinle üstüne toprak ettiğin kardeşinin kanina, canina biçilen paranin hesabina yatirilmak istenmesidir.

    o anda yüreğinde binlerce mum birden yanar. her gün birisi söner. ama birtanesi hiç sönmez. yediğin lokmanın yarısı acı geçer boğazından. keşkelerle yıllar geçer. suçluluk şakağına dayalıdır hep. kulağındaki onlarca küpe olmuş şey tek karındır. aci çok şey öğretmiştir. dost, düşman ayirmak kolaylaşmiştir sanki. bayramlar mezarlikta başlar, anneler günü karalar günü olur, takvimlerde doğum günü hep kirmiziya boyanir.

    yazarken yutkunmayi bile çok gören, ekran bozuldu mu ne, neden bu kadar bulanik dedirten bu aci, yarinki anneler gününü minicik bedenini toprağa koyduğu evladinin mezari başinda geçirecek annemin, babamin asla okumasini istemediğim şeyleri yazdirdi bana. hayat sadece acı değil ama. tadıdan yenmeyen şeyler de var. yüreğe ağir gelen bu duygudan siyrilmamin tek sebebi, anneme tapma nedenim, canimi istese düşünmeden vereceğim bir tanecik meleğimdir.

    o meleğin yazdırdıkları içinse (bkz: ablalarin kardeş sevgisi/@nunuca)

  • sikimin üstadı.

    edit: fesli deli bekir atatürk'e en ağır hakaretleri ederken kimsenin sesi çıkmıyordu. şimdi özelden bu deliye neden böyle bir ifade kullandığım soruluyor. mevzu hatıraya sahip çıkmaksa ey siyasal islamcılar siz de adam gibi saygı duyacaksınız. duymuyorsanız da saygı beklemeyeceksiniz.

  • şu ana kadar ne laptopa, ne mutfak robotuna, ne hoparlör setine ne de vantilatöre öttüğünü gördüm. (gerçi vantilatör sinbo markaydı, sayılmaz)

    bir dahaki sefere 3.5 kilogramlık saf demir külçesiyle gireceğim, bakalım onu tanıyacaklar mı.