hesabın var mı? giriş yap

  • minibüse binmeden önce teyzelerin cikarttigi ses, artik ka$ar derecesinde minibüs deneyimi olanlar "pis" le isi bitirirler

  • her bişeye gösteriş yaparak konuşması.

    "bende de şu var işte"
    "x marka en iyiymiş bende aldım işte"
    "bmw eh işte bende golf var kral"
    "abisi" "şampiyon"

    abisi nedir amk

  • - filmin dublör koordinatörü george cottle (inception, the dark knight, 28 days later, ant-man vs) daha önce hiç bu filmde çalıştıkları gibi çalışmadıklarını söylüyor. o kadar aksiyon, koreografi gördük, böylesini görmemiştik diyor.

    - christopher nolan bu filmde de bilimadamı kip thorne'dan danışmanlık almış. interstellar'daki kadar değil ama. filmin bilimsel temele dayandığını ama tamamen bilimsel doğruluk amacı gütmediğini de ekliyor.

    - nolan john david washington'a the blackkklansman'da bayılıyor ve filminde oynamasını istiyor. ayrıca karakterinden ötürü bu aktörün atletik olması da gerekiyordu diyor. haliyle jdw the protagonist rolü için biçilmiş kaftan diyebiliriz.

    - nolan'ın imax kamerasını en uzun kullandığı film olmuş ayrıca. 1.6m feet (487.68 km). hem de kendi rekorunu kırmış. daha önce bu uzunlukta imax kullanılmadığını düşünüyor.

    - diğer filmlerinde olduğu gibi, bu filmde de imax kamerasının diğerlerine göre daha gürültülü olmasından ötürü bazı önemli diyaloglu sahneleri 65mm ile çekmişler. malum nolan automated dialog replacement'ı pek sevmiyor. konuşmalar filmde daha organik olsun istiyor.

    - nolan'ın bu filmde yine hoyte van hoytema ile çalışmak istemesinin nedeni dediğine göre hoytema'nın bir mühendis gibi düşünebilmesi ve anı, sahneleri fotoğrafik görebilme yeteneği imiş. hoytema da bu filmde yeni şeyler öğrendiğini ve yeni teknikler üretmek zorunda kaldığını söylüyor.

    - fragmanda da gördüğümüz opera binası (gerçekte linnahall) ekip vardığında leş gibi bir durumdaymış. halılar kaldırılmış, duvarlar grafitili, koltuklar eski, kırık dökükmüş vs. adamlar binayı resmen restore etmişler.

    - robert pattinson baya yetenekli bir şoförmüş. kimsenin de gözüne sokmamış tabi bunu. sürüş ekibiyle çalışmaya başlayınca adamın ne kadar iyi bir sürücü olduğunu görmüşler. bu eleman bu inverted sahneleri kıvırır demişler sonra. filmde izleyeceğimiz bazı pattinson sürüşleri gerçek yani. tabi daha zor ve komplike sahnelerde araba kontrolü tamamen usta şoförlere ait. olması gerektiği gibi.

    - filmin müziklerini yapan ludwig göransson nolan'ın müzik bilgisine şaşırdığını söylüyor. bestelerini bitirdiğinde nolan'a veriyor ve nolan çekimler için sağa sola giderken besteleri dinleyip notlar tutuyor. hangi efektin hangi karaktere ait olması gerektiğini, hangi temanın hangi karakteri temsil etmesini istediğini vs söylüyor. neyse ki film çekimleri ve orkestral kayıt pandemi başlamadan bitiyor. ancak bir iki haftalık daha orkestral kayıt ve son rötuşlar isteyen ludwig ve nolan müzisyenlere evlerinde kayıt yapıp göndermelerini söylüyorlar. böylece son kayıtlar da tamamlanmış oluyor.

    - nolan seyirciye, kendisinin küçükken casus ve aksiyon filmlerini izlerken aldığı hazzı yaşatmak istediğini söylüyor bu filmle. inception ile soygun (heist) türünü farklı şekilde ele alan nolan, tenet ile de casusluk (espionage) türünü kendi tarzında yorumluyor ve izleyiciye iyi vakit geçirmek istediğini ekliyor.

    not: sağda solda dolaşan production notes'tan özetlenmiştir.

  • bundan sekiz on yıl kadar önce, yanlış hatırlamıyorsam beyaz şova konuk olmuştu. telefonla bağlananlar, stüdyodakiler inanılmaz bir sevgi ve saygı göstermişti ustaya. sanki onu ne kadar sevdiklerinin farkına varmışlardı bir anda. almanya'dan arayanlar, amerika'dan arayanlar, telefonda ağlayanlar. gecikmiş bir borç ödemesi gibiydi. gece boyunca türküler söyledi bir yandan. telefona her bağlanan, "usta, şöyle bir türkü vardı, o da senindi değil mi?" deyip türküyü istiyordu. her seferinde de daha bir mahçup oluyordu usta. sanki herkesin sevdiği o türküleri yazmış olmak ayıpmış gibi, eziliyor, kısık sesle yanıt veriyordu. arada stüdyodakiler de benzer cümleler kuruyordu. "şu da mı senindi? onu da bi söylesen?" falan. sonra telefona biri daha bağlandı. dedi ki "usta yaa, falanca diye bi türkü vardı, o da mı senindi?" usta'nın cevabı şöyle oldu: "başka sahap çıhan yohsa benim diyelim."

    hani "sahap çıkan" olsa ses etmeyecek. böyle de mülkiyetten, dünya malından, egodan, kibirden muaf bir adam. güzel adam.

  • bir gün sahada birini öldürene kadar durmayacaklar ve bu olduğunda da "uyyy bizum şehrimizun hassasiyetleru vardur daaaaaaaaaaaaaa" diye yine haklı çıkmaya çalışacaklar.