hesabın var mı? giriş yap

  • şark kurnazlarına bak, adam diyorki insan gibi, bekle herkes binsin ben alıcam. o hırt adama saldırıyor. ya bi gidin ya. kimsenin hakkını düşünmeyen insanlardan nefret ediyorum. ya bu hırtın arkadaşı da otobüsün önüne falan yatmışi ya arkadaşım bi gidin ya, dünya sizin çevrenizde dönmüyor. adam almıyorum dememiş azcık bekle.

    tanım: sonuna kadar haklı olan otobüs şoförü

  • annem an itibariyle bursa'da haftada ortalama 5 kişinin korona pozitif çıktığı bir tekstil fabrikasında ihtiyacımız var diye korka korka çalışıyor. bugün döviz artışı sebebiyle günlük yevmiyesinden çok zarar ettiğinden haberi olmadan çalışıyor garibim.

    babam evde emekli. maaşı günlük 9 dolar gibi bir rakama tekabül ediyor ki kendisi şanslı sayılabilir. o da bugün maaşından tl bazında iki gün kaybettiğinden habersiz.

    ben evden çalışıyorum işe gireli 8 ay oldu. işe girdiğimde 1000 dolardan fazla maaş alıyordum. döviz artışı sebebiyle bir kaç aydır alamıyorum. ayda 400 dolar kaybım var ortalama. 8 ayda toplam 3200 dolar kaybetmişim. yani güncel kurla sadece 8 ayda 25.000 tl'yi hükümetin propaganda bültenine vermişim.

    ağustos ayında nişanlandım önümüzde düğün var ve sadece 8 ay gibi kısa bir zamanda cebimden 25.000 tl yi hükümetin politikaları almış. anamın babamın ve benim emeklerimize yazık olmuş. bu adamlara oy verenlere ve hala savunanlara hakkımı helal etmiyorum.

    işte öyle bir kurdur.

  • çok net olarak özlediğimiz modern türkiye çocuklarını içeren kliptir. bu klipte emeği geçen herkesin gözlerinden öpüyorum. bu kötü günlerde bize bu güzel görüntülerle bir nebze olsun nefes aldıran deniz kuvvetlerine teşekkürler.

    edit: modern türkiye çocukları lafını kullanmam birilerinin zoruna gitmiş. anlamadığı şey şu ki modern demek sadece görüntü demek değil, tabi günahsız sabilere hallenen arkadaşların bunu anlamasını beklemiyorum.

  • yemin ediyorum recep tayyip erdoğan'ın beyanatı sandım.

    hatta açıklama olarak ta şöyle demiş olabileceğini düşündüm. "mona lisa'yı da vinci yapmadı , onu yapan girit'ten sürülen müslüman bir ailenin çocuğu olan berberi sultan yaptı,araştırmıyorlar,tarihimize sahip çıkmıyorlar,utanıyorlar osmanlı'dan, müslümanlardan korkuyorlar tri tri tri hey hey hey...."

    ama çok şükür böyle bir şey dememiş. belki lüzum olur diye şuracıkta dursun bu entry.

    debe edit: dünden beridir rus sitelerinde dolanıp duruyorum gözünüzü gönlünüz açıp debe ye girebilmek için kısmet bu saçma enrty'in miş.

    (#46353259)

  • dünden beri konuştuğum herkes mutsuz, huzursuz, hayatta olduğu için şükrediyor fakat iyiyim demeye çok utanıyor. iki dakika gülen üçüncü dakika yüzü kızararak susuyor. biz koca bir şehir, yaşadığımız için utanıyoruz şu an. çoğumuz beş on dakika farkla patlamanın olduğu yerde değildik ve bunun ne kadar ciddi bir şey olduğunu altı ay içerisinde üçüncü kez hissediyoruz. acı çekiyoruz, korkuyoruz. patlama olduğu haberini telefonda sesi titremekten neredeyse konuşamayacak hale gelmiş halamdan aldım, bana arayıp ulaşamayınca çok korkmuş ağlıyordu telefonda. o dakikalardan itibaren ankarada korkunç bir telefon trafiği başladı zaten, sevdiklerine ulaşmaya çalışan insanlar korkuyla karşısındakinin telefonu açmasını beklediler dakikalarca. bu sefer sevdiklerini kaybetmemiş olanlar bile şu an huzurlu değiller çünkü aylar sonraki herhangi başka bir olayda sevdiklerinin başına bir şey gelmesinden çok korkuyorlar. korkuyoruz, şehrimizin göbeğinde bomba patlayabiliyor olması bizi çok korkutuyor. ve hayır, "terör olaylarıyla yaşamaya alışmak" gibi bir kavramı kabul etmiyoruz. koskoca ülkenin başkentinde yaşananları kabullenmiyoruz. evet, şu an hepimiz çok acı çekiyoruz bu yüzden sessiziz, koca bir şehir yas tutuyoruz şu an. ama hayır kabullenmiyoruz, susmuyoruz, alışmıyoruz.
    hepimizin başı sağ olsun

  • neden çok sevildi, neden çok sevilmedi
    neden hayal kırıklığı yarattı, neden güzel anılıyor.

    bir defa bugünün dünyasından bakıp yorumlayamayacağımız durumlar var. bu ülkede önce yabancı dizi sayısı çok azdı ve tüm ülke takip ediyordu (star trek, knight rider, kaçak gibi) ancak 80-90 gençliği bunları ıskaladı. sonra 90'larda bir anda yabancı diziler doluştu ama şöyle bir sorun vardı bölümler birbirini izlemiyordu. mesela yıllar sonra baştan sona izleyebildiğim full house tam bir klasik olmasına rağmen bazen sabah, bazen öğleden sonra karman çorman yayınlandı.

    cnbc-e çıktığında türk gençliği ilk defa düzenli yabancı dizi izleme ile tanıştı. south park için gece yarısı bekleniyor, sonraki bölümde angel ve arkadaşları ne yapacak diye pazar günleri bekleniyordu.

    bu sebeple 2003-2006 arasında çıkan diziler en azından türkiye pazarında bir head start yakaladı. bunun sebebi bu yıllarda internet sadece kullanım bazında değil, hız olarak da gelişmişti. şimdi bugün üniversite öğrencisinin interneti olmaması komik olur ama o zaman iyi okullarda dahi pek çok gencin interneti yoktu. interneti olanlar bu işe meraklı olanlardı ve o dönem internet hızının artması ile dizi izleme farklı bir boyuta taşındı.

    artık bölümler arka arkaya indirip ne zaman ve hangi sıklıkla istenirse izlenebiliyordu. zannediyorum bu konuda kitlesel ses getiren ilk dizi de lost oldu. bugün lost izleyip, neden bu kadar sevilmiş anlamadım diyen çok yazı gördüm. çünkü pek çok insan insan, oturup arka arkaya gece boyu dizi izlemek konusunda bir ilkti. kalabalık izlendiği için teoriler ve yorumlar yapılabiliyordu.

    gelelim how i met your mother'a. şu doğru, himym, friends, seinfeld, full house ve benzeri 80-90 klasiklerini derleyerek, pek de orijinal sayılmayacak konu ve karakterler ile dizi dünyasına girdi. hatta hep örnek veririm, friends dizisinin 2 dakika ayırdığı espriyi uzatıp 1 bölüme yayıyordu uzatmak için.

    ancak iki noktada diğer dizilerin önüne geçiyordu. birincisi çağdaştı. yani 16-22 yaş arası gençler kendi yaşamlarını bu diziye daha çok benzetebiliyordu. friends'te sezonlar boyu 1-2 defa görünen ve chat'leşmek başka işe yaramayan chandler'ın bilgisayarı yerine, birbirlerine şaka e-mailleri atan, sms çeken tipler vardı. dolayısı ile gençler, dizideki karakterlerin yaşamını kendilerine yakın gördü ve onlar gibi olmayı düşledi. arkadaş ortamı, new york, ilişkiler bunlara özenebildi.

    elbette bu yakınlığın kurulmasından dönem de çok önemliydi. az önce anlattığım gibi zaten dizi indirmek, altyazılar vs çok yeniydi. how i met your mother ve lost'un, bilgisayardan anlayanlar tarafından cd'lere çekilip sınıfta insanlara dağıtıldığını hatırlıyorum. nasıl bugün sol frame'de bir filme diziye çok yazılınca açıp izliyorsun sonra gelip yorum yazıyorsun. düşün ki, o sınıfta, arkadaş ortamında oluyor.

    o yüzden insanlar diziyi çok sevdi ve kopya olmasına, taklit olmasına çok da aldırmadı. ancak dizi ilerledikçe ilk zamanlardaki popüleritesi kalmadı.

    neden?

    2 önemli sebebi vardı.

    1) uzayan sezonlar. dizi tam 9 sezon sürdü ve çoğu insan, herkes konuşuyor diye diziye başlayıp, kah kendi hayatını benzetmiş, kah özenmişti. ancak sezonlar aktıkça insanlar o dönemki ortamlarından uzaklaştı. mezun oldular, işe girdiler veya hiç biri olmasa da izleyebilecekler dizi sayısı çok arttı ve farklı dizilere yöneldiler. diziyi gerçekten benimseyenler hariç takipçi sayısı azaldı. mesela ben 6. sezon civarı komple bıraktım. ancak burada diziyi de kötülemiyorum aslında. şöyle diyeyim, sonra bitirmek istediğimde kalan 2.5 sezonu inanılmaz kısa sürede bitirmiştim zira dizinin akıcılığı gerçekten muazzam.

    2) sapan konu. daha önce friends'te denenen ve ana karakterin yazdığı kızla grubun çapkının aşk yaşaması, friends'te de patlamıştı. hayranlar bu durumu sevmemişti. gidip aynı hatayı tekrar yaparak barney-robin aşkını başlatmakla kalmayıp bunu karşılıklı hale getirmeleri diziyi amacından saptırdı. dizi en başından beri romantik ve bana kalırsa kesinlikle güzel bir evlilik & birliktelik teması sundu. ilk sezondan beri verilen "evlenmek bir zorunluluk değil, önemli olan evliliğin getirdiği tüm yükü bir mucize gibi gösterecek ideal eşini bulmaktır ve herkes için böyle biri beklemektedir" mesajı sapmaya, özetlenemeyecek kadar karmaşık bir ilişki yumağına döndü. annenin kimliği konusunda verilen abartılı gizem, onlarca teori sonucu annenin hemen hiç bir özelliği olmadığı gibi izleyiciye sevdirilmeye dahi çalışılmaması. anneyi hiç doğru düzgün tanıyamamız ve elbetteki finali ile. "ya aslında çok da şey yapmayın, evlenin bulduğunuzla, sonra bakarsınız" gibisinden bir mesaja döndü. aslında ortada mesaj da yoktu. sadece tuttu diye uzatılan bir dizi ve hayranlar tatmin olsun diye yazılmış zorlama bir final vardı.

    tüm bunlara rağmen, bir dizi olarak yorumlandığında himym, akıcı ve eğlenceli olmanın yanı sıra, orijinalliğe asla yaklaşamamış bir dizi olmakla birlikte, insanların hatıraları ve zihinlerinde eşleştirmelerr sayesinde her zaman gülümseme ile anılacak bir yapım olacaktır.

  • 300bin tl’lik bir araban var.
    almak istediğin araba 500 bin tl. senin maaşın sabit, 10 bin tl. 20 ay çalışman lazım.

    ötv düşerse arabanın değeri 150 bin tl olur diye korkuyorsun.
    almak istediğin araba da 250 bin tl’ye düşüyor.
    10 ay çalışarak alabiliyorsun.