hesabın var mı? giriş yap

  • resmen film gibi soygundur. kiralık kasaları tercih etmelerinin sebebi anakasalara nazaran daha kolay açılmaları olabilir. işlerini daha çabuk bitirmek istemiş olabilirler. anapara kasaları için tahminimce kaynak makinesi gerekebilir. kiralık kasalarsa ince demirdendir. hoş, tüneli kazan yanında kaynak makinesini de getirmiştir.

    ayrıca bankaların kasalarında illa ki hareket sensörleri olur, eğer soygun gece yapıldıysa bu sensörlerin çalışmaması diye bir şey söz konusu olamaz. ancak haberde soygunun gece mi gündüz mü olduğuna dair bir bilgi bulamadım. eğer sensör yoksa bu korkunç bir ihmal demektir, eğer sensör var da çalışmadıysa içeriden birileri bu işin içinde olabilir. soyguncuların illa ki bir kez kasa dairesine girmiş olduklarını düşünüyorum, ön inceleme ve durum tespiti yapmışlardır kesin.

  • lazer epilasyona giden bir zahmet birazcık araştırsın yahu. o çok dalga geçtiğimiz kadınlar kulübü'ne girip bir baksa bile insan, sert kıllar dışında hiçbir halta yaramadığını şap diye anlar. bas bas bağırıyor insanlar. nedir iş yarayan bu bölgeler? genital, koltuk altı, belki bacaklar (çok kalın olması lazım tüylerin). bunun dışında kol, yüz ve diğer yerler için iğneli epilasyona gidin direkt. hem paranız cebinizde kalır, hem seanslarca sürmez, hem de bir daha o bölgeden tüy çıkma ihtimalini ortadan kaldırmış olursunuz. evet biraz acılı bir şey ama binlerce lira döküp sonuç alamamaktan iyidir.

    önemli not: hiçbir bok bilmeyen ve kıçındaki kıla bakmadan sizin minik tüylerinize laf eden erkeklerin "lazer epilasyona gitsene yaa", "lazere git lazere" , "lazere gitsen ne güzel olur", "2013 yılındayız hala lazere gitmeyen kadınlar var" türü laflarına aldırmayıp, her bölgeye en uygun epilasyonu seçmenizde fayda var.

    sanıyorlar ki lazer, içi sıvı dolu bir küvet. kadınlar giriyor çıkıyor, hooop bütün tüyler gitmiş.

    hey gidinin efesi!

  • rick pitino, ncaa'deki en ünlü koçlardan biridir. başarı bir seçimdir kitabında bu başarısını, okuyanların şirket yönetmekten, çocuk yetiştirmeye kadar hayatın her alanına uygulayabilecekleri son derece basit bazı prensiplere bağlıyor. işte pitino'nun başarıya ulaşma yolunda birer adım olarak kabul ettiği 10 prensibi ve her zaman zirvede kalma konusunda yaşadığı o inanılmaz baskıyı nasıl göğüslediği konusunda ipuçları *:

    1- baskıyı pozitif olarak kullanmak: stres, bir konuya yoğunlaşmamızı engeller ve performansımızı düşürür. oysa baskı, sadece onu göğüsleyeceğimiz an için kötü hazırlanmış olduğumuzda negatif bir unsurdur ve aslında iyi çalışmayla bize inanılmaz başarılar kazandırabilir.
    2- iyi alışkanlıklar kazanmak: size olumlu açıdan yarar sağlamayan bütün alışkanlıklar, kötü alışkanlıklardır. örneğin, bir işyerindeki yaygın kötü alışkanlıklar arasında, sizi çalışmaktan alıkoyan herşeyi (şahsi telefonlar, birinci bardaktan ikinciye uzanan kahve makinası başı sohbetleri vs.) ve diğer bahaneleri (evet, saat 5'te çıkıyorum ama herkes öyle yapıyor) sayabiliriz. diğer bir kötü alışkanlıksa işe vaktinde gelmektir. evet doğru okudunuz: işe tam vaktinde gelmek kötü bir alışkanlıktır. bir sporcu saat 8'deki maç için saat 7:55'de salona gelmemeli. böyle yaptığı taktirde ısınmak için zamanı olmaz. işine zamanında gelen bir kişi, o günü karşılamak için hazır olduğunu nasıl düşünebilir? işe, her zaman gerektiğinden yarım saat önce gelmelisiniz; bu zaman süresince kişisel görüşmelerinizi aradan çıkarıp, kahenizi koyup, güne hazır başlayabilirsiniz.
    organize olun. yapılması gereken hiç bir işi ertelemeyin. sevmediğiniz işleri önce yaparsanız, günün geri kalanında sevdiğiniz işleri yapmak için serbest kalmış olursunuz.
    3- iletişim sanatını kullanmak: altı kelimeyle: daha çok dinle, daha az konuş!
    4- kendinize güveninizi geliştirin: başarıya ulaşabilmek için kendinize güvenmelisiniz. buna ulaşmanın yoluysa, başarıyı haketmekten, yani iyi bir iş ahlakı ve disiplin alışkanlığına kavuşmaktan geçer. ancak bunu tam anlamıyla başarabilmenin yolu çevrenizdeki kişilerin de kendine olan güvenlerini geliştirmektir. magic johnson'a, larry bird'e, michael jordan'a bir bakın. sahadaki varlıkları, oradaki herkesin performansını arttırmaya yetiyor. herkes yetenekleri olduğuna inanmak (inandırılmak) ister. bu hele anne-baba,öğretmen, patron ya da koçsanız çok önemli bir ders!
    5- her zaman olumlu düşünün: kural son derece basit: ne kadar zorlu zamanlardan geçerseniz, o kadar olumlu düşünmek zorundasınız. başınıza gelen değişiklikleri, daha başarılı olmak için bir fırsat olarak değerlendirmelisiniz.
    6- sıkıntılardan öğrenin: hepimizin karşısına şu veya bu zamanda ilerleme arzumuzu tehdit eden bir sıkıntı unsuru çıkmıştır. genellikle yaşadığınız önemli bir başarısızlık sonrasında, kendinizden ve kapasitenizden şüphe eder hale gelirsiniz.bu durumda yapılması gereken şey, bir geri adım atmak, bu başarısızlıktaki kendi rolünüzü incelemek ve payınıza düşen utancı kabullenmektir. benzer bir durum, sizin kontrolünüz dışında gelişen kişisel trajediler yaşadığınız sırada ortaya çıkar. böyle durumlarda ya çektiğiniz sıkıntılardan birşeyler öğrenir ve ayakta kalırsınız, ya da umutsuzluk denizinde boğulursunuz.
    7- başkalarından öğrenin: anahtar kelime: başkalarında takdir ettiğiniz olumlu özellikleri inceleyin ve başkalarının hatalarından öğrenin.
    8- olumlu anlamda ısrarcı olun: kararlılık bizi, herşeyden çok, ayakta tutan şeydir! herkes bir gün, bir hafta, bir ay için başarılı olabilir. ancak başarıya çalışarak ulaşanlar, onun uzun vadeli bir yatırım olduğunu bilirler.
    kazanmak için üzerinize düşeni yapmalısınız. bir gün bizim wildcat'lerden biri, jamaal magloire, kötü bir oyun çıkardı ve hiç sayı yapamadı. ertesi gün morali son derece bozuktu. "anlamıyorum" dedi "daha iyi oynuyor olmalıydım".
    ona hayatımın 15 yılını genç bir koç olarak bütün gün ve bütün gece direksiyon başında o basketbol kampından, bu basketbol kampına hem de günün birinde yolun ortasında dağılmasını beklediğim son derece eski bir renault kullanarak, scout tutarak, takımın yolculuklarını organize ederek geçirdiğimi anlattım.
    "aslına bakılırsa bütün bunları neden yaptığımı bilmiyorum" dedim ona. "22 yaşında new york knicks koçu olmalı ve 24'ümde de kentucky'nin başına geçmeliydim. keşke o zamanlar, insanlara 15 sene boyunca, bütün bu işleri yapmak istemediğimi söyleseydim. bütün bunları neden yapmak zorunda olduğumu bilmiyorum".
    ana fikir: jamaal henüz üzerine düşenleri yapmanın yakınına bile gelmeden şikayet etmeye başlamıştı ve işin kötüsü çalışmadan başarıya ulaşmasının yolu olmayışıydı. yapmanız gereken "zak" davranışını takınmak. bu "zavallı, aç ve kararlı" kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kelime ve her zaman daha fazlasını ve daha iyisini öğrenmek konusunda sizi motive edecek davranış şekli.
    9- kendinize çaba isteyen hedefler belirleyin: pek çok kişi başarılı olmak için çok çalışmak gerektiğini kendilerine öğretildiği taktirde, daha sıkı çalışmaya başlayacaktır. işin zor kısmı, onların zayıf noktalarının ne olduğunu anlamaktır ki bu sayede amaçlarını bu noktada düzeltecek şekilde belirleyebilsinler.
    hepimiz zayıf yönlerimiz için kendimize bahaneler buluruz. ancak bu zayıf taraflarımızı birer birer yenmedikçe, zamanımızı ve enerjimizi tüketecek ve önümüze çıkan fırsatları kaçırmamıza yol açacaklar. hepimmizin, zayıf yönlerimizin üstesinden gelmemizi sağlayacak amaçlar belirlememize ihtiyacımız var. unutmayın ki bir kez karar verdikten sonra ihtiyacınız olan yegane şey zaman ve disiplinli çalışmadır.
    10- ayakta kalma başarıdır: bugünün başarısı, genellikle yarının başarısızlığıdır. disiplini korumayı başaramazsanız, sizi şaşırtacak kadar kısa sürede uçup gidecektir. disiplin işte bu kadar hassastır. bu yüzden neyi doğru yaptığınızı asla unutmamalısınız. başarıya ulaşmanızda yararı olan ne kadar sırrınız varsa bir yere yazın. onlar üzerinde çalışın. bir daha işe yaramasalar bile, bir zamanlar başarı kazanmanıza neden olan şeyin talih olmadığını ve başarının bir hayat tarzı olduğunu size hatırlatırlar.

  • deniz seki'nin şarkısı olmasına rağmen deniz seki'nin klibinde yer al(a)madığı şarkıdır...

    klibin linki, izlemek isteyenler için -----> [https://www.youtube.com/watch?v=xuphmyvgnhw https://www.youtube.com/watch?v=xuphmyvgnhw]

    neden ayrı başlık açmak gerektiğine gelirsek eğer şöyle ki; klipte armağan çağlayan, berkay, demet akalın, deniz akkaya, emel müftüoğlu, gülben ergen, hakan altun, ışın karaca, iskender paydaş, linet, nihat odabaşı, nilgün belgün, oktay kaynarca, onur baştürk, ömür gedik, pınar altuğ, reyhan karaca, saba tümer, serdar seki, yonca evcimik rol alıyor... hepsi siyahlar giymiş şekilde ayrı ayrı görüntülerde şarkıyı söylüyorlar ve bunlardan bir kolaj yapılmış görünüyor...

    deniz seki'ye destek vermek amacıyla böyle bir çalışma yapıldığı söyleniyor... fakat neye destek veriliyor bilemedim... uyuşturucu ticareti yaptığı tescil edilmiş, kendisi tarafından itiraf edilmiş ve şu anda uyuşturucu temin etmek ve kullanımına yer sağlamak suçlarından cezasını çekmekte olan bir kişiye nasıl bir destektir anlayamadım... bu destek meşru mudur? eğer meşru ise uyuşturucu kullanımı veya satışı nedeniyle cezaevinde olan diğer suçluların durumu nedir? onlara kim destek verecektir? tam karşıt noktaya denk gelirsek bayhan için kim, ne destek vermiştir???

    suç sabit, ceza sabit...
    tck 188/3 “uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri satan, satışa arz eden, başkalarına verenler 5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” aynı maddenin 4. fıkrasındaysa söz konusu uyuşturucu madde eroin, kokain veya morfinse cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiştir...

    ama klibin sonunda yazanlar dehşete düşürücü...
    "şarkılarını özgürce söyleyebildiğin günlerde buluşmak dileğiyle... "

    sanırsınız ki deniz seki cezaevine şarkı söylediği için girdi... kitap yazdığı için girdi... şiir okuduğu için girdi...
    hayır tam tersine uyuşturucu denen bela nedeniyle girdi ve bu günümüz yasalarına göre suç...

    o zaman ben de rahmetli özgecan aslan'ın katilleri için de klip çekeyim.... sonuna da yazayım...
    "minibüsünü özgürce sürebildiğin günlerde buluşmak dileğiyle..." olabilir mi sizce??? yok böyle birşey...

    umarım klibe destekte bulunan ünlüler(!) neye destek olduklarının farkında değillerdir... en azından bir ajans veya müzik yapım şirketi tarafından bu klipte yer almaları için zorlanmışlardır... yoksa hiçbirinin bu noktadan sonra benim gözümde beş kuruş değeri yoktur... ha önceden var mıydı orası da ayrı konu...

    p.s... iskender paydaş var lan... yapma be iskender abi...

    edit: klibin operasyon açısından destek olmak için çekildiği söylenmiş, lakin klipte bu konuya hiçbir gönderme yapılmaması ile beraber üstelik de klibin sonunda "şarkılarını özgürce söyleyebildiğin günlerde buluşmak dileğiyle... " yazması ile neye destek verdiği açıkça görülmektedir...

    edit2: özgecan aslan örneği günümüze oldukça yakın, herkes tarafından bilinen ve tüm toplumun duyarlı olduğu bir konu olması nedeniyle verilmiştir... kıyaslanması için değil, ikisinin de "suç" olduğunun göz önünde bulundurulması gerekir... suç kavramının hiçbir zaman destek ile beraber aynı paydada bulunmaması gerektiğine dikkat çekilmek istenmektedir...

    edit3: uyuşturucu ile cinayeti kıyaslayan ve uyuşturucunun legalitesini savunan yazarlar olduğunu da göstermiştir... kendileri bir kere bile uyuşturucu krizine giren ve bu nedenle ölen hastalar görmemiş demek ki... uyuşturucuyu da köşedeki bakkalda satılan ciklet zannediyorlar herhalde... yazık...

  • valla partim bana bu kadar gerizekalı muamelesi yapsa bırak oy vermeyi önlerinden geçmem bir daha..

  • bu ne olm saksıda ekilen kenevirlere kadar mı düştünüz? venezuela'dan getirilen malların 13. dereceden kökünü alsan bundan fazla çıkar.

  • ehliyeti yok, araç kullanmayı da bilmiyor. silahla insan öldürmekten ne farkı var şimdi bunun?

  • bu nasıl pahalılık arkadaş ya. herkesi yaşayan ölüye çevirdiler. tatil yapamaz, dışarıda yiyemez, seyahat edemez, sinemaya tiyatroya kitaba eğlenceye bütçe ayıramaz, yeterli beslenemez, doğru düzgün kıyafet alamaz, ev eşyasını yenileyemez, mutfak alışverişini eksiksiz yapamaz...

    monaco yat kulübünde michelin yıldızlı şeflerin yaptığı
    deniz taraklı spagetti 760,
    karidesli gnocchi 760,
    sosisli tagliatelle 620,
    kuzu pirzola 960 lira.
    iskenderoğlu iskender'de
    special yoğurtlu iskender 725 lira.
    bonfile 725 lira.
    ankara develi'de pirzola 660 lira.
    dünyanın en zengin kulüplerinden birinin restaurantı ile türkiye'deki normal restaurantlar neredeyse aynı fiyata sahip. akıl almaz bir dönemden geçiyoruz.

    kaynak

  • heyecanlandıran kampanya.

    adamlar baktı: "bunlar 5.60'a benzin alıyorlar ses etmiyorlar az da biz silkeleyelim" dediler ve böyle bir kampanya yaptılar.

  • "sozlukte imaj yaparsak bize de bi iki karı düşer"

    külliyen yanlış.iki saattir her spor alanında başarılarımı anlatıp, done veriyorum, bir allahın kulu damerhaba tanışabilir miyiz, yalaşabilir miyiz demedi.

    oysa ki irc de yüzücü22ist-m nikimle gecede iki tane düşürüyodum.

  • henüz doğmadı, doğduysa da az sayıda doğdu ya da bizim eve henüz uğramadı. ben de istemez miydim böyle bir insan olayım. sabah ekmek almaya gitmek zulüm gibi bir şey. ama biliyorum var bir yerlerde bu tip insanlar, özlemle beklenen cinsten.

    bunu yapan insan alnından öpülesi bir insandır. böyle efendi efendi gidiyor, iki tane taze ata ekmeği alıp geliyor, hayal gibi. yıllardır bunun sorununu yaşamadan ağız tadıyla bir kahvaltı edemedik arkadaş. bak küçük erkek kardeşe verilen ekmek alma görevi denilmiş, kayıtlara bile geçmiş. sen daha neyin isyanındasın? bende var bir tane bu küçük erkek kardeşten. baya küçükken iyiydi bu, sessiz sedasız gidiyordu. ergen oldu eşitlikten ve haklarından bahsetmeye başladı. o gün bu gündür de pazar sabahlarına; ekmek almaya sen git, yok ben gitmem, hep ben gidiyorum, en son ben gitmiştim gibi kavgalarımız eşlik eder oldu. şimdi bir de çakallığa başladı iyiden iyiye, önceden kalkıyordu en azından kavga mavga bir şekilde biri gidiyordu. bizimki zamanla sabah ekmeği alındıktan sonra uyanan küçük kardeşe evrildi.

    gelmiş geçmiş en süper kahraman sabah ekmek almaya arıza çıkarmadan giden kahramandır; breadman.

  • 13 kasım 1985'de patlayan nevado del ruiz yanardağının lavları ve yıkıntılar arasında kalan, 55 saatlik kurtarma operasyonuna rağmen kangren ve hipotermi nedeniyle ölen küçük kız. yaşadığı korkunç şok ve acıya rağmen sakin kalabilen, ama çaresizlik içinde bakan gözleri insanın kalbini delen küçük kız...

    http://en.wikipedia.org/wiki/omayra_sánchez