hesabın var mı? giriş yap

  • bir de utanmadan hâlâ "25 yıldır o cemaatin içindeydim, bir zararını görmedim diyorsun." daha nasıl bir zarar göreceksin, evladın öldü evladın. beynine vurasım var!

  • bir yazarın yeterince kişi tarafından troll olarak gösterilmesi halinde otomatik olarak çaylağa düşürmesini, bu kişilerin de ancak moderasyon tarafından incelendikten sonra da ya uçurulması, ya da çaylaklıktan çıkarılmasını dilediğim yeni sözlük fasilitesi.

  • yüzmede, kollar kadar ayakların da önemi büyüktür. birbirini dengeleyen iki ayak arasında, başka bir ayak daha varsa tabii ki başarı elde edemezsin.

  • acı bir ölümle ölmüş çoban içeren video.

    ancak çoban en yapmaması gereken şeyi yapmış ve her seferinde başını yukarı kaldırmıştır.

    benim uzaktan bir akrabam da çok güçlü bir koçun saldırısına uğramış ancak ondan kurtulmuştu. ben de o anlattığı zaman öğrenmiştim, koç saldırısından kaçma şansı yoksa yapılacak en iyi iş dümdüz yere yatıp başı korumakmış. çünkü koç başını yere çok yaklaştıramaz, eğebildiği kadar eğip vursa da ayakta olduğu kadar güçlü vuramazmış. bu da kaçmak ya da bir şekilde kurtulmak için şans tanırmış.

    videoda da aynı durumu görüyoruz. adam yerdeyken koç saldırsa da ya kafaya vuramıyor ya da sağlam vuramıyor ama ne zaman doğrulsa doğrudan başına vuruyor.

  • hiçbir işimize yaramayacak bilgidir. geldim otuz yaşıma gençliğimin ağzına sıçıldı, umudum kalmadı baya baya mutsuz ve huysuz bir tipim neymiş ak parti 'nin büyüsü bozulmuş he canım heee.

  • kesinlikle balolardır. tolstoy'un anna karenina'sından tutun da puşkin'in yüzbaşının kızı'na kadar balolar ve balo betimlemeleri dönem zihniyetini geniş bir perspektifle sunar. söz konusu balolardaki diyaloglar adeta dönemin rus toplumunun bir panoramasıdır. bu durum rus edebiyatında o denli klişeleşmiştir ki sovyet döneminde, edebiyat anlayışındaki radikal değişmelere rağmen rus yazarlar eserlerine illa, bir iki balo sahnesi koyarlar. bense her bir okumamda arka fonda dmitri shostakovich'ten waltz no.2'yi duyar gibi olurum.

  • bunu çok yakınlarım hariç kimseye anlatmadım. burada zaten kim olduğumuz belli olmadığı için yazmamda bir sorun yok.

    yıl 2010, amerika'nın alaska eyaletindeyim*

    orada yaşamaya başlayalı yaklaşık iki ay olmuştu. şehrin yaşam tarzına artık alışmıştık. mesela sokakta yürüyen bir tek insan yoktu. sadece biz türkler yaya idik, herkes arabayla geziyor.

    birgün marketten çıktım bisikletimi bağladığım yere doğru ağır ağır yürüyorum. arabanın birinde şoför koltuğunun yanında bi tane yaşlı adam oturuyordu, adam aynı dedem. ama bukadar benzer yani. kendimi ona bakmaktan alamadım çünkü aşırı benziyor. o da bana bakıyor. artık o kadar uzun bakıştık ki adam elini yavaş yavaş kaldırıp bana selam verdi. yavaş yavaş diyorum çünkü galiba adam felçliydi, felçli tanıdığı olanlar bilir, hani ilkokulda hoca parmak uçlarımıza cetvelle vururdu ya, parmaklarımızı birleştirirdik, hah işte eli öyleydi. o şekildeki elini yavaşça başına kaldırarak selam verdi ve gülümsedi.

    ben iyice heyecanlandım çünkü benim dedem de felçli. adamın yanına gitmek istedim ama hasta olduğu için birileri adama zarar vereceğimi düşünür diye çekindim ve gitmedim. arkama baka baka gittim ve adam da hiç gözünü benden çekmedi.

    türkiye ile aramızda 11 saat var. yani alaskada sabahken türkiyede akşam oluyor. ben ertesi gün sabah yani türkiyede akşamken bizimkileri türkiyeyi aradım, normal konuştuk ettik. dedemin öldüğünü söylediler. ne zaman dedim dün dediler. yani benim o markette dışarıda o adamla selamlaştığım an.

    dedem yaklaşık 25 sene felçli yattı, yatalaktı yani. çok zor yıllar geçirdi. ben dedemin normal halini hiç göremedim. bir kere bile sohbet edemedik yani adam zaten yatalak. ama hep sıcaklık hissederdim adamcağıza. severdim yani.

    lafın özü bu olay bana pek tesadüf gibi gelmedi. dedemin zaten hayatımızda bir yeri yoktu ki hatırladım özledim aklıma geldi ölümü de ona denk geldi desem. adamın öldüğü anda benim birini ona sanki oymuş gibi benzetmem, elin amerikalısıyla vedalaşır gibi selamlaşmamız bana gülümsemesi kaybolana kadar birbirimize bakmamız..

    dedemin kafamdaki görüntüsü hep o adamın görüntüsüdür, diğer hallerine dair gariptir ama hiç bir anı yok. hep o gülümseyip bana selam verdiği anı hatırlıyorum.