ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
down on the upside
-
hiçbir zaman anlayamadım soundgarden seven insanların neden bu albüme üvey evlat muamelesi yaptığını. hem şu grunge denilen dipsiz kuyuya bakarsak, zero chance, overfloater, applebite, switch opens, never the machine forever gibi parçalarla aşık atabilecek ne çıktı ki karşımıza o zamandan* beri?
şüphesiz ki louder than love, superunknown veya badmotorfinger çok iyi albümler; ama bu albüm her şeyiyle, yüzde yüz bir soundgarden albümü. hem de kapağından şarkı sözlerine, ben shepherd'ın leziz bass partisyonlarından kim thayil'ın uçuk gitar sololarına kadar. ve bence en büyük özelliği, eşi benzeri olmayan superunknown'un tamamen zıttı olması. şarkı sözlerini de dikkate alınca down on the upside'da hiçbir soundgarden albümünde bu şekilde işlenmemiş olan kasvet, karamsarlık ve öfke göze çarpıyor. her şarkıda ısrarla vurgulanan ruh sıkıntısı ve kafayı sıyırma temaları da cabası.
sonuçta superunknown bir les fleurs du mal olabilir. ama down on the upside'ın her şeyiyle le spleen de paris olduğunu da unutmamak lazım*.
semih erden
-
bu adamı maviye boyasan süper avatar olur. hiç sırıtmaz.
kişinin gözlediği en büyük toplumsal değişim
-
cahilliğin hükmü.
önceden okumak kıymetliydi. okuyan, bilen insanın görüşleri, alanında uzman kişilerin söyledikleri dinlenirdi. son 19 senedir cahiller toplumda nerelere gelebileceğini görerek pervasızlaştı. okumanın, bilmenin kıymeti kalmadı. köylü kurnazları normalde gelemeyecekleri statülere yalakalıkla, çakallıkla geldi. cahillik bu topraklar üzerinde yeniden hüküm sürmeye başladı.
entel olduğunu laf arasına sıkıştıran insan
-
-sonra eve gittik, dönüş yok mu ne, öyle bi filmi vardı, onu seyrettik.
+ha irreversible'ı diyorsunuz, gaspar noe'nin filmi. filmekimindeki geceyarısı gösteriminde bütün istanbul entellektüel sosyetesi ile birlikte izlemiştim onu çok farkli bir sinema teknigi ve carpici sahneleri vardır.
-ha işte o, köprü altında kayıyorlar hatuna. şu rakıyı uzatsana.
+al rakıyı, allah belanızı versin :/
yılmaz erdoğan cansu taşkın aşkı
-
estetikten travestiye dönmüş kadinlari sadece futbolcular beğeniyor zannediyordum.
mecidiyeköy'de kazaya sebep olan martı
-
martı ve frene basan ilk şoför, çok hayırlı şeylere vesile olmuştur benim gözümde. takip mesafesi nedir bilmeyenlerin çatır çutur birbirlerine girdikleri kaza olmuştur. her gün bu görevde 1 martı ve 1 şoförü salsak trafiğe, 1 ay sonra tertemiz bir trafik akışına sahip olur istanbul.
bir lisede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
geometri hocasının delirip çocuğun kafasına tahtada kullandığı koca pergelle vurması sonra hırsını alamayıp çocuğun kafasını sıraya vurması tüm bunları dehşetle izlemeniz lakin o çocuğun tüm bunlar olup bittikten sonra hala sırıtabilmesi, hocanın da dönüp hiçbir şey olmamış gibi "evet nerede kalmıştık?" diye sorması. sonra o geometri hocası ile çocuğun ablasının evlenmesi.
en karizmatik ad soyad kombinasyonları
-
(bkz: klaas-jan huntelaar)
cemre mira yılmaz
-
getirdiği özellik snapchat çakması olsa da snapchatten daha fazla kişiye ulaşacaktır. snapchatin aylık kullanıcı sayısı 100 milyon iken instagramın 500 milyon zira. bunca zaman snapchat nedir anlam verememiş insanların, ben dahil, gözüne soktu şimdi bu işi.
anne olmak istemeyen kadın
-
buyrun benim. hayatta en net olduğum tek konu.
daha önce bu konuda bir entry'im vardı bilen bilir fazla duygusal olduğu için sildim. yok. bende genetik olarak kodlanmamış bu annelik içgüdüsü. 28 yaşındayım 20 yaşından beri böyle düşünüyorum yeni bir fikrim bile değil bu. tüm arkadaşlarım da biliyor hatta birinde çocuğu olan bir arkadaşımı ziyerete gittiğimde kaynanası seninkini merakla bekliyoruz dediğinde nasıl yüzüm bir hal aldıysa arkadaşım atladı "aaeon'un öyle pek çocuk sevgisi yok" diye. birinde bundan 5-6 sene önce bir doktora gittiğimde bir konu ile ilgili doktora gittiğimde bana "çocuğun güç olabilir ilerde belki tüp bebek tedavisi felan deneyebilirsin" dedi. hiç üzülmedim. bir çocuğa ömrüm boyunca kol kanat germek o fedakarlığı yapmak bana korkunç geliyor. hani mesela nasıl bazı erkekler evlilik bana göre değil evlenirsem aldatırım kimsenin kalbini kırmaya gerek yok der benim de tek eşlilik konusunda değil(yanlış anlaşılmasın) ama çocuk yapmak konusunda fikirlerim bu yönde. ben o fedakarlığı yapamam. gece uykularından feda edip sürekli onunla ilgilenmek fikri bana göre değil. hadi adamdam boşandın o çocuk ne olacak? geleceği.. vs vs. ben de bu konuda kendimi biliyorum. arkadaşlarımın çocukları nedendir bilinmez bayılırlar bana ama benden hala olur, teyze olur, eş, olur, dost olur anne olmaz. zaten ben de istemiyorum. bencilse de evet bencilim. ben alışmışım her istediğimi her an yapmaya çalışmaya. canım sıkıldı diyince hemen deniz kenarına gitmeye akşam şuraya gitmek istiyorum dediğimde gitmeye çocukla bu yapılabilir mi mümkün değil. en yakın arkadaşımın 2 çocuğu var o bile bana "çocuklar uyudu hemen gel kahve içelim" diyor biliyor çocuklara sabırlı olmadığımı.
ne diyelim bazı insanlardan da iyi bir eş,dost,arkadaş,hala,teyze olur ama anne olmaz.
benim gibi...
zafer havalimanı'na dört ayda 61 yolcunun uğraması
-
2044 (yanlış değil, iki bin kırk dört) yılına kadar yolcu garantisi verilen ve kütahya'ya yapılan zafer havalimanı'na dört ayda yalnızca 61 (yanlış değil, altmış bir) yolcu gelmiş. 2021 yılının tamamı için verilen yolcu garantisi ise 1 milyon 317 bin 733'müş.
kaynak
erkan baş
-
yaklaşık 1,5 saattir halk tv'de konuk olan tip genel başkanı
son zamanlarda o kadar popüler oldu ki, cumhurbaşkanı adayı olsaydı muharrem'in 3 gündür toplayamadığı imzayı 2 günde toplardı eminim.
konuşması güzel ve birleştirici. aday olmak varken, potansiyel oyu da varken aday çıkarmadı ve millet ittifakı'na desteğini belirtti. önceliğimiz akp'nin gitmesi diye bas bas bağırıyor ve ona göre de davranıyor. öte yandan 5 sene önce tayyip'in karşısında aday çıkan muharrem efendi cumhur ittifakı'nın ekmeğine yağ sürmekle meşgul.
bir oyum dedeme bir oyum tip' e
not: alemin gözü yaşlı erkan baş da beşiktaşlı.