hesabın var mı? giriş yap

  • *ilişkilerimde acaip istikrarlıyım. nasıl başlarsa başlasın her seferinde terk edilmeyi başarabiliyorum.
    *kimseden vazgeçemedim, her terk eden adamı özlüyorum.
    *tek sevdiğim adamı, eski gerçek sevgilimi unutmaktan çok korkuyorum, onu beklemek hayat amacım gibi çünkü. unutunca kimsesiz ve yalnız hissetmekten korkuyorum. çok hastalıklı bir düşünceymiş bu.
    *ilk kez yirmi üç yaşında öpüştüm, gerçekten aşık olduğum adamdı, o adamla evleneceğimi sanmıştım, (aptallık) terk edince döner sandım, şimdi nişanlanmış istisnasız her gün açıp nişanlısıyla fotoğraflarına bakıyorum, dönse istemem, ama içim acıyor yine de. iki yıl oldu. kız da aynı motora benziyor.
    *her ilişkimden sonra pişman oluyorum, hiç iyiki demedim.
    *aşık olduğum üç adamın da ismi aynı (hep istikrar)
    *neredeyse hergün ağlıyorum. zorlanıyorum yaşamakta. ama öyle mutlu görünüyorum ki, korkuyorum kendimden.
    *yeni doğan bebekleri görünce hep ağlıyorum, nasıl bir hayatı olacak kimbilir diye, çekeceği acıları düşünüp...
    *çok sevgilim olmadı ama hiçbiriyle bir tek fotoğrafım bile yok. çünkü hiçbirisi fotoğraf çektirmeyi sevmezdi, hep öyle söylerlerdi. ama başkalarıyla kare kare fotoğraflarını görüyorum zaman sonra. bunu hak etmek için sadece her seferinde seviyorum.
    *etrafımdaki anneler, ya da teyzeler beğenip birileriyle tanıştırmaya kalktıklarında kendimi çok beceriksizmiş gibi hissediyorum, özellikle bu yüzden bu tarz ilişkilere gelemiyorum.
    *yazdıklarımı okuyunca kendime acıdım.

  • 2002 yılıydı sanırım. deli gibi kitap okudğum dönemler. 14 yaşlarındayım.
    ilk kitabı o zamanlar 9 yaşında olan kardeşimin kitaplığından alıp bu ne amk diye okumaya başladım. sabaha kadar bitti kitap! deliriyordum evin içinde.

    sonrasında kitaplarla büyüdüm resmen. zaman içinde keşfettim ki kitaplar ilk ingilizce çıkıyor. ateş kadehinden sonrasında ingilizceleri çıkar çıkmaz aldım aldırdım. yarım yamalak ingilizcemle okudum. sonra türkçelerini tabii ki.

    kitaplarını 4-5 defa okudum. filmlerini 10dan fazla sefer izledim.

    yani benim için çok değerli bir seri, çok değerli bir dünya.

    bu sebeple potterhead ım ama hiç heyecanlanmadım diyenlere inanmıyorum. heyecanlanmamak mümkün değil.

    işin başında hbo olması umutlandırıyor açıkçası. sjw sikkoluklarının minimumda tutulması gibi bir hayalim var. eğer dizi söylendiği gibi her kitap bir sezon olacak şekilde ilerleyecekse en azından bu dünyada yeri olmayan lgbti+ sahnelerine maruz kalmamız mnimumda olacaktır. çünkü 8-9 yaşında çocuklar üzerinden bunu vermezler diye düşünüyorum, umuyorum. ama illa ki alakasız karakterleri zenci hintli ya da çekik yapacaklardır. kızıl bir weasley ailesi yerine zenci bir weasley ailesi görürsek gerçekten kahrolurum.

    öte yandan en çok heyecanlandığım şey ise kitapları anlatmaya yetmeyen filmlerden daha detaylı olacağı. kitaplarda olup filmlerde olmayan sahneleri, karakterleri görme umudu çok heyecanlandırıyor beni.

    neydi o sahneler?

    * felsefe taşında mesela 3lümüz bulmacaları çözerken snape'in hazırladığı iksir bulmacası filmde yer edinmemişti. hermonie'nin zekasının ilk kitapta en güzel vurgulandığı yerlerden birisiydi halbuki.

    * mesela nagehan alçı kılıklı rita skeeter'ın bir animagus olması filmlerde belirtilmiyordu. okulda dönen her boktan haberi olan (okula girmesi yasaklanmasına rağmen) ritacığım meğer böceğe dönüşüp okulun her karışında sürtüyormuş. 5 ya da 6. kitapta bahsediliyor bundan. tabii ki zekasına kurban olduğum hermione fark ediyor bunu.

    * barty crouch ve ev cini winky... filmlerde neredeyse hiç bashedilmiyor. koca yasal yaptırım daire başkanının oğlu ölüm yiyen çıkıyor ve filmlerde skandal olarak biraz görsek de ne derinliğini anlatıyorlar, ne geçmişini, ne de winky kardeşim bir sahnede bile görünüyor. halbuki dünya kupasında karanlık işareti yapan asa bu cincağımızın elinde bulunmuştu.

    * siriusun bellatrix ve draconun anneci narcissa ile kuzen olduğunu biliyoruz. filmlerde de azcık bahsedildi. bellatrix ve narcissa kardeşler. ama kitaplarda önemli ve bence hikayesi duygu dolu olan bir kız kardeşleri daha var. kim mi? tonksun annesi!. lupinin zevcesi olan nymphadora tonkstan bahsediyoruz. muggle a aşık olduğu için aileden şutlanan tonks aslında bellatrix ve narcissanın 3. kız kardeşinin kızı. yani onların yeğeni. filmlerde neden bahsi geçmedi mesela asla anlamıyorum.

    * ginny weasley... filmlerin hayal kırıklığı. hem cast seçimi ile, hem anlatılan ginny ile tam bir üzüntü kaynağı... kitaplarda özellikle 4. 5. kitaplar ve sonrasında popüler, neşeli, zeki, harika bir quidditch oyuncusu olan ginny filmlerde sessiz sedasız bir bir ruhsuz. hele ki bir harry nin ayakkabılarını bağladığı sahne o kadar irite edici ki.

    * mesela seçilmiş kişi harry potter... ama kitaplarda bir aday daha var ve bu bi kaç yerde vurgulanıyor. kehanet neydi? ailesi voldemorta 3 defa karşı gelmiş bir ailenin temmuzda doğan çocuğu... dumbledore da bu konunun üzerinde duruyor kitaplarda... diğer seçilmiş çocuk adayımız neville longbottom. ama filmlerde asla bahsedilmiyor bundan.

    * haylaz hayalet peeves... ulan bu karakteri nasıl kullanmazsınız ya?

    *peter pettigrewin voldemortun ona verdiği gümüş el ile kendini boğarak ölmesi... izleyicinin içini soğutacak bu sahnenin filmlerde olmaması nasıl bir hayal kırıklığıdır kimin tercihidir acaba.

    * dudley ile harry nin vedalaşması... bu sahne güzel olabilirdi. kitapta okurken mesela azcık da olsa dudley'e üzülmüştüm. çünkü bu çocuğu ailesi böyle yapmıştı. vedalaşırkenki pişmanlığını perdede görmek çok güzel olurdu.

    * hogwarts mutfağında çalışan ev cinlerini bi görseydik bee... adamlar ellerinde bıçaklarla ölüm yiyenlerle savaştılar. biraz saygı.

    * mesela snape'in en kötü anısı... çapucluların kendisiyle dalga deçtiği anlar değildir filmdeki gibi... yani gerçeği daha dramatikken neden böyle bir tercih yapmışlar anlamak mümkün değil. kitaplara göre snape'in en kötü anısı lily'ye sinirle bulanık dediği an. çünkü lily bundan sonra kendisini affetmemiş. ulan bu ufacık hikayeyi bile nasıl bok ettiniz filmde.

    * deligöz'ün sorgulanma sahnesi.

    * voldemortun geçmişe dair anıları, çocukluk dönemindeki aile yapısı... çok es geçilmiş. tom riddle nasıl voldemort oldu görebiliyoruz kısaca ama neden oldu yeterli anlatılmamış filmlerde.

    gibi gibi detaylat var görmek istediğimiz.

    bekliyoruz efendim heyecanlar içinde.

    edit: gelen 2 uyarı ile birlikte tonks'la ilgili yanlış giri düzeltilmiştir.

    edit2: barty crouch ile ilgili title düzeltildi. eklemeler yapıldı.

  • siyasetin sadece oy vermek olduğunu düşünen yurdum insanlarının edindiği fikir.

    geçmiş yüzyıllarda ideoloji insanları yöneltiyor iken, günümüz dünyasında insanlar ideolojilerine yön veriyor. kendileri yön verdiği için sonucundan memnun olmayıp ''sağ sol diye bir şey hala var mı yha'' diyerek kendilerini tatmin ediyorlar.

    kaldı ki, bunu düşünecek en son toplum galiba içinde olduğumuz toplumdur. zira bugüne kadar sağ ideolojinin hakim sürdüğü toplumda henüz sol ideoloji ile yönetilmedikleri için solun da benzer bir şekilde olduğunu düşünüyorlar.

    nefes alıp verdiğimiz sürece, sağ ve sol kavramları da var olmaya devam edecek. belli bir süre herhangi biri talep görmese dahi yine de varlığını sürdürecektir.

  • çok değil bundan 1.5 sene önce rusya'nın ankara büyükelçisi aleksey yerhov s-400'ler hakkında ne demiş beraber bakalım.

    'türkiye'nin bizden satın almak istediği ürünü biz sattık. bu sistemlerin sahibi türkiye'dir. tamamen ülkenin kararına bağlı bir durum. duruma basit bir örnekle bakalım: ben bir aracın distribütörüyüm siz de benden araç almak istediniz. satış yaptık. sizden parayı aldım, aracı verdim. araç sizin. ister plaja gidin, ister patates taşıyın, isterseniz üstüne makineli tüfek monte edin savaşa katılın,onu garajda saklamak sizin doğal hakkınız.'

    kaynak

    bu açıklama ışığında ukrayna isterse sihaların üzerine makineli tüfek takıp taraya taraya bile gidebilir, isterse de marş şarkı yazar ve bundan türkiye'nin sorumlu tutulması gibi saçma bir mantık olamaz.

    (bkz: senin adamın gol diyo)

  • sevgili arkadaşlar, gerekli açıklama ve araştırma yapılacaktır. maalesef hemen beyin fırtınasına başladınız. aklınıza takılan bir kaç soruya cevap olması açısından:

    1. o saatte hava aydınlık (19.50), nasıl görmüyor?

    burası ülkenin en doğusu, güneş batıdan 1 saat daha erken batıyor. o saatte hava karanlık merak ettiğiniz buysa.

    2. bu kadar rütbeli neden aynı helikopterde?

    bölgenin coğrafyası gereği en güvenli ve hızlı ulaşım yolu helikopter faaliyetleridir. üst rütbeliler anlamında buranın "dolmuşu" helikopterdir. bir tümen komutanı da bir yere gidiyorsa helikopterle gider, yanında astları ve emir subayları ile beraber. bu kadar rütbeli için iki helikopter kaldırılmaz. minimum sayıda faaliyetle maksimum personel taşınır. 2 helikopter kaldırmak, riski iki kat artırmaktır. ktm dediğiniz sistem de aynı şekilde çalışır. güvenlik alınır, maksimum asker minimum seferle ulaştırılır. bu kadar üst düzey rütbeliyi kara yoluyla taşımak pkk'ya gel beni vur demektir.

    3. 3 dakikada epey yükselir helikopter, nasıl takılacak tele?

    yine bölgenin coğrafyası ve emniyet gereği dağların arasından gitmeniz gerekebiliyor. bir anda irtifanız 3000'den 800'e düşebiliyor sarp dağlar ve yamaçlar yüzünden. sürekli alçalıp yükselmek yerine de denize göre ortalama irtifanızı sabit tutup ilerlemek en doğrusu.

    4. bölgedeki elektrik telleri sistemde yok mu?

    yok. sivil helikopter kazasında hatırlayın, beylikdüzü'ndeki dana gibi kule bile sistemde yok. her bir yüksek gerilim direği sistemde nasıl olsun? bu yüzden yüksek gerilim tellerine uçak ikazlar takılır. bu konuda bir ihmal var mı, görüş kısıtlandı mı, araştırmalar sonucunda ortaya çıkar. bu konuda 172 adet helikoptere helikopter engel tespit sistemi entegrasyonu projesi var. ancak bürokrasi yüzünden sözleşme aşamasında bekliyor.

    hayat bir bilgisayar oyunu değil. mükemmel bilgisayar sistemleri yok, inanılmaz askeri sistemler falan yok. askeri konular ve doğudaki terör konusunda da doğuyu görmeden, botan'ı, sabır dağı'nı, hakkari'yi, çukurca'yı, doğan'ı, dağlıca'yı görmeden istanbul'dan ahkam kesmeyin. burası farklı bir dünya.

    edit:

    ekşişeyler'de paylaşılmış bu entry ve iyi niyetle ortak olarak sorulan bazı sorulara verdiğim cevaplar yandaşlık olarak algılanmış nedense.

    sevgili dünya, şu anda görevimi belirtilen alanın çok yakınında bir birlikte rütbeli olarak sürdürmekteyim. onlarca helikopter faaliyetine katıldım, onlarca pilotla konuştum. sizin "nasıl olabilir böyle bir şey?" dediğiniz onlarca şey burada rutine bindiği için haberiniz olmuyor. tümen komutanı 3-4 ayda bir gerek denetleme, gerek toplantı ya da yerinde görmek için böyle bir heyetle helikopter faaliyeti yapar. bu güne kadar dikkatinizi çekmedi ve haberiniz yoktu. kaza olunca "ne yani böyle mi gidiyor?" diyorsunuz. evet öyle gidiyor. zira her üst rütbeli sayın cumhurbaşkanı gibi 1000 kişilik güvenlikçi ile korunup, kara yolu ile intikal yapamaz. inanmazsınız cumhurbaşkanı ve bakanlar da bir yere giderken aynı uçakla gidiyor! bu çapta bir kaza tabii ki dikkat çeker ve soru işaretleri uyandırır. amenna. buna bir itirazım yok. itirazım hiç bir veriye, kanıta, açıklamaya dayanmadan "bunu pkk yaptı, amerika yaptı, almanya yaptı!" diyenlere.

    ilgili helikopter ilk belirlemelere göre yüksek gerilim hattıyla temas olduğu için kırıma uğradı ve buradaki genel kanı "tellere mi takılmış? yok artık!"dı. ben de dedim ki, "olabilir." ve bildiğim kadarını, bildiğim şekilde açıkladım. bunu yaparken dayanak noktam şahsi tecrübelerim, gördüğüm iha görüntüleri, askeri personel arasında konuşulan konuşmalardı. çünkü sizin "şehit" deyip geçtiğiniz her insan buradaki bir askerin devresi, arkadaşı, komutanı.

    yine ilgili helikopter taciz ateşi sonucu hızla alçalmak zorunda kalmış ya da saldırı sonucu düşürülmüş olabilir. amerika daha önce defalarca yaptığı gibi bir suikast düzenlemiş olabilir, içlerinde bir hain ya da casus olabilir. bunlar bir ihtimaldir. ancak içinde 1 tümgeneral, 1 yarbay, 2 albay, 1 binbaşı, 3 yüzbaşı, 1 üsteğmen, 2 başçavuş, 2 uzman çavuş bulanan helikopter düşünce henüz kesin bir açıklama olmadan "pkk işi" dediğinizde, bu derece üst rütbeli bulunan bir helikoptere pkk'nın saldırabilme cesareti ve kapasitesi olduğunu da peşinen kabul etmiş ve güçlendirmiş oluyorsunuz. dolayısıyla ilk etaptaki veriler geldiğinde bunlara göre bir değerlendirme yapmak ve direkt sonuca ulaşmak yerine olayın biraz aydınlanmasını beklemek bana göre en doğru hareket.

    tüm bunların yanında bana yandaş demeniz ile vatan haini demeniz arasında benim açımdan bir fark yok. hakaret olarak alırım. yandaş olduğumu düşünenler eski entrylerime bakabilir.

    tekrar tüm milletimizin başı sağolsun.

  • kızlar okumasın; cumartesi pompaya gidiyoruz beyler.

    edit: kızlar da okumuş lan :(
    edit2: aşkım ben gitmiyom evdeyim ben amk.
    edit3: amk dediğim için özür dilerim.

  • kullandığım parfüm ortalama fiyat skalası 200 liranın hayli üzerinde ve bir parfüm 6-8 ay kullanımı sürebiliyor. günde 1 paket sigara içsem 10 lira, 6 ayda 180 gün yapar, 180 günde 1800 lira yapar ki, sigara içmediğimi düşünürsek, senden daha az maliyetli ve senden çok daha güzel koktuğumu söyleyebilirim.

  • akbil dışarı mı? ulan uçak parası kadar taksi parası mı vereceğiz?

    radikal bir kararla, taksilerin havalimanı dışına taşınmasıyla sonuçlanırsa harika olacak eylemdir.

    edit: bu entry debe'ye girebilir ama eylem gerçek değil sanıyorum. zira hiçbir yerde yok haber.

    edit2: kaynak geldi, şimdi her şey daha net.