hesabın var mı? giriş yap

  • iran devriminde sosyalistler, sırf batı karsıtlıgı icin humeynilerle isbirligi yaptılar.
    alın size batının pis degerlerinden uzak iran.
    doya doya yasayın.
    gerci simdi de sosyalistler sırf abd karsıtı diye iran ovuculugu yapıyor. nasıl bataklıga
    dustuysek ulkenin egitimli kesiminin sevdigi yerler bile rezil.

  • uzun süre uğraşarak, benden habersizce, yanlış verilmiş bir karar sonrasında geçmek zorunda kaldığımız kotalı internet tarifesinden (yaklaşık 5 gün boyunca en az 6 saatlik telefon görüşmesi yapmak, onlarca yönetici ile uğraşmak zorunda kalmıştım) kurtulmanın sevinciyle yaşayan biri olarak konuşacağım bak şimdi. adı limitsiz, kendi kotalı tarifelerin internet tarifesi olarak satıldığı, "sınırsız görüşme" isimli cep telefonu abonelik paketlerinin 5000dakika konuşmayla sınırlı olduğu bir ülkeden sesleniyorum sana.

    insanları yağ kuyruklarında yaşattılar yıllarca, ekmek ve benzin kuyruklarında. kendileri yerken, bizi aç bırakıp rezil ettiler dağa taşa, kurda kuşa. sonra kepçeyle getirip kaşıkla bize vermeye başladılar, karnımız doydu sanıp güvenmeyi sürdürdük hepsine. sonra internet minternet derken teknolojiyle tanıştık, başta rezil, sonra düzgün, sonra da aptal uygulamalarla karşı karşıya kala kala internet kullanıcısı olduk. sonra da adil kullanım denen bok çıktı.

    uzağa gitme, sadece benden önce konuşanların yazı olarak bıraktıklarına bak biraz...

    şimdi anlıyor musun neden "adil kullanım" diye bir bok çıktığını sevgili sözlükçü arkadaşım. bak o zihniyet kendini gösterdi hemen. "aylık 50gb'lık ne yapıyorsunuz?" diye soruyor. "tanesi 800mb'tan kaç film eder" hesabı yapıyor. hem de bunu; tüm dünyanın bağlantı hızı konusunda gigabitlere taşınmış olduğu bir zaman aralığında soruyor. bu mantıktaki adamlar o mevkilerde oturduğu için adil kullanım diye bir halt var işte. "800mb'lık 5 film neyinize yetmiyor?" diyecek kadar salak tiplemelere yöneticilik koltuğu devredildiği için sen ve ben bu gerizekalı uygulamalara maruz kalıyoruz işte.

    ipsala'dan öteye geçirsen milletin kıçıyla güleceği bir düşünme algoritmasına sahip bu insanlar yüzünden "kota" diye bir bokla yüzyüzeyiz. adil kullanımmış, peh. en büyük adaletsizlik, senin gibi embesili oraya yetkili yapan yüzünden karşımızda bizim.

    hayata bir pringles kutusunun içinden bakarsanız, sadece basit bir yuvarlağa sığar her şey. onun dışında kalanları görme şansınız yoktur. iptv, htv, hdtv, voip, ultrahd vesaire gibi şeyler hep o çemberin, yuvarlağın veya dairenin dışında kalır pringles kutusuna kafanızı gömüp onun dışına bakamaz olduğunuzda. bir blu-ray film 25 veya 50gb boyunda oluyor, eğer merak ediyorsan sevgili embesil arkadaşım. hani şu "ne yapıyosunuz o kadar interneti, kapatsanıza musluğu" derken sorduğun miktar.

    hem zaten sana mı düştü benim ne indirip ne yüklediğimin çetelesini tutmak? düşün şimdi; sen bana gelip 18 koltuklu bir minibüs satıyorsun. ben günün birinde arkadaşlarımla toplanıp pikniğe gitmek için biniyorum, beni yolda durdurup "minibüse bu kadar insan binemezsiniz, siz minibüse bu kadar insanla binerseniz adil bir kullanım olmaz" diyorsun. sonra da benden sana insanmış gibi davranmamı bekliyorsun. var mı öyle tatava? senin o fındık kadar aklının üretebileceği üç beş fikir, olsa olsa bu kadar kokuşmuş olur işte. bu kadar leşsin, bu kadar embesilsin sen.

    50 gbyte neyimize yetmiyormuş... sttir git mal mısın nesin...

  • eczanede üç çalışan yanyana oturuyor diye para cezası yazıldı. metrodan inen mavi saçlı hanfendi biraz nefes almak icin maskeyi çenesinden 10 saniye indirdi ceza yazıldı. motorsiklet sürücüsü maske takmadığı için durdurulup ceza yazıldı. bankta yanyana oturan iki vatandaşa sosyal mesafeyi ihlal ettiği gerekçesiyle ceza yazıldı. küçük bir çocuk babasıyla beraber bankaya gittiği için "babana söyle 900 lira fazla çeksin" diye polis espri yapıp ona da ceza yazdı. 30 yaşında bir adam evine en yakın fırından değil de iki sokak ötedeki fırından ekmek almaya gittiği için suiistimall ettiği gerekçesiyle o da ceza yedi. yanan evini maskesiz izlediği için bile ceza yiyen oldu. sokakta yaşayan adama sokağa çıkma yasağı ihlalinden bile ceza uygulandı.

    özetle en ufak hatada devlet baba ensemize yapıştı ama aynı devletimiz ak parti kongrelerine hiçbir şey yapamadı. her ilden otobüs dolusu maskesiz yüzlerce insan şarkı söyleye söyleye toplandı gıkı çıkmadı.

    reisimiz aldı mikrofonu "nağme olsam tellerine, kurban olam yollarına. ardahan, hoş geldin" dedi. ardahanlilar hoşbuldukkkk deyip virüsü kaptığı gibi memleketine gitti.

    "senin gibi yari olan neyler ayvayı narı. artvin, hoş geldin" dedi. artvinliler de aldı memleketine gitti.

    "beyleri sözlerin eri, ışıldar zeytin gözleri. kilis, sen de hoşgeldin" dedi. kilis de hoş bulduk deyip aldı virüsü gitti.

    "alem düşman kesilse, gönül senden vazgeçmez. adıyaman, sen de hoşgeldin" dedi. adıyaman da eyvallah dedi çekti gitti.

    özetle 81 ilimizin insanı o hınca hınç kalabalıkta hoşbulduk diyerek çekti gitti.

    çay ocaklarının kapatıldığı, kahvelerin aylardır açılmadığı, halısahada top dahil oynanmadığı dönemde ağzı maskesiz yüzlerce insan hoşbulduk, hoşbulduk, hüloooo dedi gitti.

    "unutmayalım ki bu virüs bir kişiden tüm dünyaya yayıldı" diyen sağlık bakanımız fahrettin koca dahil kimse buna sesini çıkaramadı. hatta erdoğan; "işte salonun hali. bakın bir kongre yapıyoruz, salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve salon lebaleb dolu” diyerek aklımızla dalga geçti. yetmedi bir sonra ki ankara kongresinde "sizleri kar yağışının tüm mikropları temizlediği anlamlı buluşmada en kalbi duygularla selamlıyorum" diyerek her fırsatta övdüğü duble yollar gibi aklımızla da duble dalga geçti ve risksiz denilen mavi yerler dahil tüm ülke kısa zamanda kankırmızı oldu.

    yani bu yönetim biçimiyle 55 bin değil, 155 bin vaka olsa bu sayı çok azdır. olan esnafa, olan emekçiye oluyor maalesef olay budur. lafı hiç uzatmaya gerek yok.

    "sen menfaatime dokunmayan, zengin iş yerlerime bulaşmayan, ashâbıma yapışmayan korona,
    sen de hoşgeldin..."

  • olan ülke itibarına oldu denmiş de ülke itibarının başına tam olarak ne geldiğini anlamadım. avustralyalı dünyaca ünlü bir restoran zinciri sahibi bir futbol müsabakası sonrası kural ihlali yaptı diyelim, nasıl avustralyalıların konuyla ilgili endişelenmelerini gerektirecek bir şey yoksa bizim de olmamalı. sanki nusret ülkenin dışişleri temsilcisi. otu çöpü ülke itibarına bağlamasak mı artık?

    edit: birkaç mesaj geldi, değerli arkadaşlar hemen her ülkede tek bir kişinin eyleminden tüm milletini itham etme müessesesi bir avuç kafatasçı ve 31'ci ergenin tekelinde olduğundan hiçbir ülkede ülkemizin itibarına gölge düşürebilecek kamuoyu mevcuduna ulaşılamayacaktır. ülke itibarı için endişelenmek için çok daha ağır olaylar gördük. şimdilik rahat uyuyun :) *

  • felsefe'de oldukca fazla miktarda kullanilan bir bilgiye ulasma veya argumantasyon yontemi. presokratiklerden baslayarak, ortacag felsefe ve biliminde yogun bicimde kullanilmis, aydinlanma caginda varligini korumus, 1950'lerden sonra felsefe'de ve cognitive science'da tekrar populer olmus bir yol yordamdir. ne oldugu, ne ise yaradigi, bir ise yarayip yaramadigi, kac cesit oldugu, bir dusunce deneyinin nasil olupta olabildigi nasil olupda bilgi uretebildigi gibi konularda giderek artan miktarda tartismalar donmektedir. genel olarak kabul goren goruse gore, bilimsel ve felsefi olmak uzere iki tipi oldugudur. bilimsel dusunce deneyleri kendi iclerinde yapici ve yikici olmak uzere kabaca ikiye ayriliyor. yapici olanlar belli bir teori icinde olustural dusunce deneyi formuyla, o teoriden daha once farkedilmemis sonuclarin cikarilmasini sagliyor. ote yandan, yikici dusunce deneyleri, belli teoremler icin problemler ortaya koyuyor. yukarida bahsi gecen einstein'in rolativite teorisi icinde kullandigi dusunce deneyleri yapıci olanlara ornek teskil ederken, schrodinger in kedisi yikici dusunce deneylerine ornek teskil eder.

    felsefe ve cognitive science alaninda 20. yy in en populer dusunce deneyleri ise frank jackson un mary in bilmedigi sey deneyi(kisaca siyah beyaz bir odada buyutulen ve renkler hakkindaki tum teorik bilgiye sahip olan ablamiz mary, bir gun disarı ciktiginda kirmizi rengi taniyabilir mi?), hilary putnam in ikiz dunyalar deneyi(dunyanin bire bir kopyasi olan bir dunya hayal ediyoruz, tek fark suyun kimyasal yapısı bu dunyada h2o degilde xyz. oscar abimiz su dedigi zaman dunyada h2o ya gondermede bulunuyor, lakin ikiz oscar abimiz ikiz dunyada xyz ye gondermede bulunuyor, demek ki neymis gondermede fiziksel cevrenin de bir onemi var), john searle 'in cin odası dusunce deneyi vs. daha gider bu boyle.

    dusunce deneylerinin felsefe'de kullanimi, felsefede kullanilan kavramsal dusunce deneylerinin bilimsel dusunce deneylerinden farklari uzerine daha detayli bir yazi icin bkz:

    http://www.prensesemektuplar.com/…i-ve-felsefe.html