hesabın var mı? giriş yap

  • yakın zamanlarda lex fridman ile yaptıkları podcast'i dinledim. podcast hans niemann dramasının hemen öncesinde yapıldığı için bu konu ile ilgili bir konuşma yok ancak genel itibariyle magnus carlsen'in şu ana kadar dinlediğim en açık sözlü sohbeti olabilir.

    lex fridman - magnus carlsen podcast

    ingilizcesi olmayan kişiler için ufak bir bölümü kabaca çevirmek istedim.

    benim için en dikkat çekici konulardan biri lex'in, “seni şu an için ve bugüne kadar gelen zamanda motive eden şey hangisiydi; kazanmaya duyduğun istek mi yoksa kaybetme korkusu mu?” sorusuna verdiği cevap. özetlemek gerekirse konuyu iki ana bölüme ayırıyor.

    “ dünya şampiyonluğu için kesinlikle kaybetme korkusu… diğer turnuvalar için kazanma isteği çok büyük bir etken, bu yüzden bu turnuvaları kazandığımda dünya şampiyonluğunu kazandığımdan çok daha fazla mutluluk hissediyorum çünkü dünya şampiyonluğundaki durum mutluluktan çok rahatlama hissi…

    …kaybetme korkusuna gelirsek, dünya şampiyonluğunu oynamayacak olmamın çok büyük bir sebebi bu çünkü dünya şampiyonluğu bana hiç keyif vermedi, tamamen kaybetmemeye çalışmaktan ibaretti.

    …kaybetmek bir seçenek değil. çünkü bu dünya şampiyonluğu! dünya şampiyonluğunda iki oyuncu var; kazanan ve kaybeden. eğer sıradan bir turnuvayı kaybedersem hayal kırıklığına uğrayabilirim, duruma göre çok kızgın bile olabilirim ama nihayetinde bir sonraki turnuvaya devam ederim. dünya şampiyonluğunda bi sonrakine gitmiyorsun, arada yıllar var. şu da var, dünya şampiyonu olmak uzun süredir benliğimin bir parçası oldu. bunu kaybetme seçeneğim yok.”

    buradan sonra keyif aldığı dünya şampiyonluklarından konu açılınca ilk seferinde anand'ı yenerek dünya şampiyonluğunu aldığı maçtan sonra caruana ile 2018 de olan maçtan neden keyif aldığından bahsediyor. konuya hiç bu şekilde bakacağını tahmin etmeyen benim için burası oldukça etkileyici ve şaşırtıcı geldi.

    “ o maçı farklı yapan şey; ben biraz düşüşteydim, o ise yükselişteydi. ratinglerimiz o kadar yakındı ki eğer maç esnasında bir oyun kaybetseydim o dünya 1 numarası olacaktı. o kadar yakınlardı ki beraberelerde ratinglerimiz değişmiyordu.

    …o noktada benimle eşit seviyede bir rakibe karşı oynadığım ilginç bir maç gibi hissediyordum. onu kaybetmek bir felaket olmazdı. diğer tüm maçlarda çok daha iyi olduğumu düşündüğüm kişilere kaybetmiş olurdum ve bu benim için kaldırması çok daha ağır olurdu.”

    kısaca kendi yorumumu eklememem gerekirse, oyunun en tepesinde bulunan, yıllardır tartışmasız en iyi, çoğuna göre tarihin en iyisi olan bu adamın insan olduğunu hatırlattı öncelikle. masaya oturduğu anda rakibini destekleyen insanların dahi içten içe maçın sonucunun carlsen'in o günkü formuna bağlı olduğu; eğer iyiyse kazanç şansının yüksek olduğunu, kötüyse dahi büyük ihtimal kaybetmeyeceğini düşündürecek kadar büyük bir dominasyon kuran bir oyuncunun da psikolojik olarak bu kadar zorlanması, hangi spordan bahsedersek bahsedelim en zorunun tepeye çıkmak değil orada kalmak olduğunu hatırlattı.

    bu konuları açık açık konuşabilmenin bile onu rahatlattığı açık. bir sonraki dünya şampiyonluğunu oynamama kararı ile tamamiyle barışık görünüyor.

    edit: imla

  • hiç cool bir davranış değildir. dracula'nın şatosunun önünde 10 çift ayakkabı olduğunu düşünün mesela. adama saygı duyabilir misiniz artık? içerde vampirlik mi yapıyorlar, mevlüt mü okutuyolar belli değil.

  • zengin ve evli adamla ilişki yaşayıp çocuk sahibi olan bir kadının karşı tarafı masum, kendini de haklı çıkarmak için yaptığı röportaj...nikahlı, nikahsız, ahlaklı veya değil bu benim zerre umurumda olmaz, herkes istediği gibi yaşasın bana ne ama şu ''ama çok aşık oldum bik bik'' lafı yok mu yalanın tillahı...parası olmayıp, dağda çoban olsa yüzüne bakılmayacak adamlar için aşık oldum lafını eden böyle kadınların aşağılanmasına da gram üzülmüyorum...sarayda padişahtan hamile kalmak için sıraya girenlerden farkı olmayan, ikinci, beşinci, ortanca her neyse olmayı kabul etmiş bir kadın için çok bir şey söylemeye gerek yok zaten....

  • evde mutsuzdur.
    evde kimsesi yoktur.
    evi yoktur orda kalıyordur.
    para lazımdır.
    erken kalkıp erken yol almak istiyordur.(pazar bile olsa)

    bırak işine baksın adamcağız, sen sporundan olma.

    başlığı açan eylül fırtınası kaçmış.

  • adam on numara konuşmuş. hiç üstelememiş. baya da centilmen davranmış. ama anasını sattığım kezbanı ünlü olmak için mesajları ifşalamış. helal lan czn gözüme girdin.

  • şimdi o kuyruktakiler gerçekten açlık çekiyor olmasına rağmen bu kuyruğu oluşturabilmişse bu ülke için hiçbir zaman umut bitmeyecektir diye düşündürmüştür. kimsenin aç açıkta olmadığı iddia edilen cennet vatanımda 3 kuruşluk yardımları yağmalarcasına birbirini ezen insanların görüntülerini akıllara getirerek düşünün bunu.

  • "evli erkek abazanligi der susarım" dedikten sonra 2 cilt kendini öven suserları görmemize neden olan durum.