hesabın var mı? giriş yap

  • var böyle kız. enfes birşey. tanıdım, yaşadım onunla biliyorum. bu sadece bir restaurant ya da barda hesaba ortak olmasıyla ilgili bişey değil.

    bakın şöyle birşeydir;

    erkek: eve geçerken şurdan iki pizza alsak mı ki?
    kız: almayalım
    e: aç değil misin?
    k: açım ama gerek yok. iki pizza için ne kadar para vereceksin?
    e: 20-25 falan heralde.
    k: ver o parayı bana o zaman...

    (kız bir markete geçer çocuk kapıda sigara içiyordur. kız elinde poşetlerle çıkar)

    k: makarna ve yoğurt aldım, sana güzel bir makarna yaparım 15 dakikada. fazladan bir paket aldım evde bulunsun. kola da aldım. bu arada peynir zeytin falan bir kaç şey daha aldım. tavuk alacaktım da para yetmedi. kahve de bitmişti sizin evde biraz kahve aldım.yemekten sonra içeriz. onu da sen yaparsın artık...
    e: bir ömür kahve yaparım sana ben...

    edit: evlendim onunla.

  • emniyet genel müdürlüğünün türk halkını korumak yerine, ortadoğulu müslüman din kardeşlerimizi koruduğunu öğrendiğimiz açıklamadır.
    yazıklar olsun bu nasıl açıklama. hadi milliyetçi duyguları geçtim sizin hiç çocuğunuz yok mu?

  • tipik akepe seçmeni. ne dinliyor, ne anlıyor, ne izlemek istiyor. ille de tutunduğu, inandığı her neyse, sorgulamadan körü körüne bağlı kalmakta ısrar ediyor.

  • genellikle harika olduğu söylenen birçok sit-com u 1 yıl sonra izleyemezsiniz, tahammül bile edemezsiniz. 'ne yavan esprilermiş' 'bunun nesine gülmüşüm' dersiniz.. seinfeld'in 1993 yılında çekilen bölümlerini izliyorum. gerçekten bir dizinin fenomen olması çok başka bir şey.. aradan o kadar yıl geçmiş ve ben - kimbilir kaçıncı kez - izlediğim hemen her bölümde dolu dolu kahkahalar atıyorum.. bundan 10 yıl önce nasıl aynısını düşünüyorsam, sanırım bundan 20 yıl sonra da aynısını düşünüyor olacağım. bu dizi bence dünyanın başına gelmiş en iyi şeylerden biri..

  • çok sevgili hükümetimiz sayesinde artık kimsenin adımını dışarıya atamaması durumudur. gezmeye gitsen git gel en az 150-200tl yakıt parası, dışarıda yedin içtin 500tl'yi bulacak masraf. kısaca ne işimiz var dışarıda en iyisi oturalım evimizde.

  • bu tam da yazdığım 300. entry olacak.
    uzun süredir beklettiğim bir no. 300 vardı ama bir şeyler yazmadan da durmak saçma geliyor ara ara. 301'de yazarım, 302'de olur, 303 belki ama yazarım.

    bugün oğlumu okuldan aldıktan sonra sohbet muhabbet gırla yürüyoruz. hikaye şöyle ilerliyor;

    - baba, tüm babalar erkek değil mi?
    + evet oğlum
    - tüm anneler de kız değil mi?
    + evet babacım
    - ama çocuklar kız ve erkek olabiliyorlar değil mi?
    + evet babacım.
    konuyu bir yere getirmek için bir girizgah yaptığını da anlıyorum, yüzünde konuyu buraya getirmenin verdiği gurur da var ( yaş üç buçuk falan)

    - ben de baba olacağım büyüyünce
    + kimin babası olacaksın?
    + kimin babası olmak istiyorsun?
    - senin ( piç gülüşü var burada)
    + ne yapacaksın benim babam olunca
    - seni gezdireceğim, seninle oyun oynayacağım, piyano çalacağım, sana bir şeyler öğreteceğim.

    susuyorum
    çünkü muhabbeti devam ettirirsem ağlarım.

    benim ona yapmaya çalıştığım her şeyi, bana yapmak istiyor, aklındaki babalık sınırları bunlar ve belli ki keyif alıyor, ben keyif alayım diye de bana uyguluyor...

    seni seviyorum dese...
    ya da demese...
    ne olur ki?
    şu minicik zekanın, karşılıksız ve sadece sevgi içeren şu cümleleri aleni seni seviyorum'dur.
    bu dünyayı elbet garipler de yakar ama babaları da es geçmeyelim lütfen.