hesabın var mı? giriş yap

  • bbc muhabiri james reynolds'ın röportaj yaptığı bomba imalathanesinde, öso'lu teröristlerin nitro gliserin yapımında kullandıkları plastik şişelerin üstünde bu ibare yer alıyordu.

    patlayıcı üretilen hücre evinin tam lokasyou bbc muhabiri tarafından açıklanmasa da, kendi toprağını bomba imalatı için gümüş tepside hangi ülkenin sunduğu pek de gizlenmiyordu açıkçası.

    çok değil 4 ay önce çıkmıştı röportaj:

    http://www.bbc.co.uk/…ws/world-middle-east-21256905

  • 20 yıllık antalya'lı olarak 2 tanıdık arkadaşını arayıp önden arkadan sıfır, çıkamayacağı şekilde park ettir o uğraşsın. sen az bi geri manevra yapıp çıkarsın oradan. onlar çamur olursa sende balçık olursun.

  • avrupa birliği 20 milyar dolar ateşlese sultan ahmet camiini kilise yapacak tiplerin övündüğü ucuz şov.

  • tsubasa takim oyunu oynar. pas alir pas verir. tamam golleri de atar atmasina ama , kah pis burun , kah teknik* vurarak , kah plase yaparak atar. beleşçi değildir. adam gibi oynar.

    ama benjamin sahanin herhangi bi yerinden tak diye vurur , top bulutlara karişir , takim arkadaşlari "lan yine naapti bu eşşoleşşek" diye düşünürken , gökten dönen top bi anda tak diye gol olur. yemezler. ha bide , benjamin , şutçektikten sonra geriye doğru bi takla atardi*. o taklanin manasini yillardir çözemedim. mahallede arkadaşlarla akula vuruşu çekicez diye kaç tane ayakkabimizi , topumuzu saha dişina taa ebesinin örekesine firlattik. aslinda basbayaa pis burun olarak ya da bazi yörelerde abanma lan denilen vuruşun bize süper magnum vuruşu olarak yedirildiğini nasil anlatabilirim ki. sezar i karakterli sandiydik , adam gitti candüşmani*nin takimina.

    işte böyle süper mega noktalar varken , mahalle takimi futbolcusu tsubasa ile , benjamin gibi , her vurduğu gol olan bir adami kariştirmak , çok yersizdir. o güzelim çizgi filmlerdeki aşik olunan kiz faktörü de , gençlere biraz "lan aslinda bunlar sürekli maç yapmiyolar , aç aç ta yapiyolar" düşüncesini benimsetmektir. tamam hepimiz küçüklüğümüzde bir eric julien gibi serap vuruşu yapmaya çaliştik , ancak , bir ginzu wakabayashi gibi , karate yaparak top kurtarmadik. kariştirmayalim. lütfen. bu benzerliği yaratmak hepimizin ayibidir.

  • annem babam çalıştığı için bakıcılarla büyüdüm. lale abla yıllarca bana ve kardeşime baktı, bizimle yaşadı. baba yok, anne yaşlı, çocuk bakarak evi geçindiren abisine yardımcı oluyor lale abla. 23- 25 yaşlarında. evin karanlık odasında kalıyor, duvarlarda ceylan, mahsun kırmızıgül posterleri. kendi çocukları gibi seviyor bizi, biz de onu çok seviyoruz. kardeşim saçlarını çekiyor, vücudunda morarmadık yer bırakmıyor tekmelemekten ama sesini çıkarmıyor lale abla, "çocuktur yapar selma abla, önemli değil" diyor anneme.

    karanlık odada radyo dinliyoruz lale ablayla. mahsun kırmızıgül dinliyoruz en çok, kasedi de var, "bu sevda bitmez" dinliyoruz en çok, lale abla çok içleniyor o şarkıda, ağladığı bile oluyor. hergün defalarca dinliyoruz o şarkıyı. dolapta pırasa olan günlerde patates kızartıp kıyak geçiyor bana, arkada bu sevda bitmez çalıyor. ütü yapıyoruz, bu sevda bitmez, temizlik yapıyoruz, bu sevda bitmez, oyun oynuyoruz, bu sevda bitmez.

    bir gün sofra hazırlıyoruz lale ablayla mutfakta, ben limon kesmeye çalışıyorum. lale abla gözlerini kapat diyorum. kapatıyor gözlerini, sonra aç diyorum, açıyor. ee hani? diyor. ne hani, limon gözlerine sıçrayıp yakmasın diye dedim diyorum. oysa o gün onun doğum günüymüş, ona bir şekilde sürpriz yapacağımı sanmış. o yaşta bile içime oturmuştu lale ablanın yalnızlığı, lale ablanın saflığı, temizliği. çok utanmıştım.

    sevgi ablası var bir de lale ablanın. bazen işten çıkarken anneme "ben sevgi ablaya uğrayacağım, annem geç kaldığımı düşünüp size telefon ederse sevgi ablasına gitti dersiniz" diyor. sevgi ablası da varlıklı bir kadın anlattığına göre, ona yarenlik ediyor, bazen de kıyafet falan veriyormuş.

    yıllar geçti, lale abla nişanlanacağını söyleyip işi bıraktı. ben de okula başladım zaten o ara. nişanlısıyla, nişanlısının ailesiyle falan tanıştık, hatta nişan kurdelalarını babam kesti. çok düzgün bi çocuktu nişanlısı. birkaç ay sonra haber geldi ki nişanı atmışlar. lale abla telefonlara çıkmıyor, babam nişanlısıyla konuşmaya gidiyor. nişanlısı diyor ki, lale akşamüstleri sizden çıktıktan sonra sevgi diye bir kadının yanında, bildiğin randevu evinde çalışıyormuş. hepimiz şok oluyoruz.

    aradan birkaç ay geçiyor, lale ablanın beş çocuklu, iki karılı bir adamla evlendiğini, yıkıldı yıkılacak bir evde sersefil yaşadığını öğreniyoruz. babam müdahale etmeye çalışıyor, lale ablanın abisiyle, annesiyle, konu komşusuyla görüşüyor, kurtarmaya çalışıyor lale ablayı. fakat abisi zaten laleyi defterden sildiğini, evden attığını söylüyor. muhtemelen lale abla da çaresizlikten düşmüş bu herifin eline. neyse sonra lale abla bir şekilde bize haber yolluyor, beni kurtarmaya çalışmayın, görseniz bile görmezlikten gelin, beni unutun, kocam tehlikeli birisi, sizleri seviyorum ve benim yüzümden kötü şeyler yaşamanızı istemiyorum diyor. babam bizi uyarıyor, laleyle karşılaşırsanız sakın konuşmayın diyor. fakat zaten hiç karşılaşmıyoruz çok uzun bir süre. o yaşta nelerin döndüğünü de çok iyi anlayamıyoruz tabii.

    yıllar sonra, artık kardeşim de ben de büyümüşüz, bir markette rastlıyoruz lale ablaya. biri kucağında iki küçük çocuk var yanında. bir süre o mu değil mi diye ikilemde kaldıktan sonra ikimiz de heyecanlanıyoruz, koşup sarılasımız geliyor. kolundan tutup durduruyorum kardeşimi. lale abla bizi farkettiği gibi çocuklarını kapıp marketten çıkıyor.

    lale ablayı bir daha hiç görmedim. lale abla çocukluğumdur, altıma işediğimde anneme çaktırmayan suç ortağımdır, beni mahallenin cazgırlarından koruyandır, bana bisiklet sürmeyi öğretendir, ablamdır, arkadaşımdır, yarı yarıya da annemdir. bu sevda bitmez lale abla sen hiç korkma!

  • (bkz: fire)

    fire, amacı "finansal bağımsızlık ve erken emeklilik" olan bir yaşam tarzı hareketidir. bu model özellikle 2010'larda bloglarda, podcast'lerde ve çevrimiçi tartışma forumlarında paylaşılan bilgilerle y kuşağı çalışanlar arasında popüler hale geldi.

    finansal özgürlüğe ve erken emekliliğe, yani fire'ye ulaşmak isteyenler, gelirlerini artırmanın yollarını bularak ya da masraflarını azaltarak tasarruf oranlarını maksimuma çıkarıyorlar.
    amaç basitçe, ömür boyu yaşam masraflarını çalışmadan karşılayacak miktara gelinceye kadar para biriktirmek. fire hareketinin çoğu savunucusu %4 kuralının bir rehber olduğunu öne sürerek, yıllık tahmini yaşam giderlerinin en az 25 katı kadar bir hedef belirlemiş.
    fire hareketi diyor ki, finansal bağımsızlığa ulaştıktan sonra, ücretli iş isteğe bağlı hale gelir ve geleneksel işinizden sistemin size uygun gördüğünden 10'larca yıl önce emekli olursunuz.

    finansal planlamacılar yıllardır çalışanlara genel olarak bilinen %10-15'lik bir tasarruf yapmalarını önerir. fire hareketi ise agresif bir tasarruf yöntemi öneriyor. sabit gelir ve giderler olduğunu varsayarak ve yatırım gelirlerini hesaba katmadan şöyle bir tablo sunuyorlar:

    %10 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 9 yıl çalışmanız gerekir.
    %25 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 3 yıl çalışmanız gerekir.
    %50 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 1 yıl çalışmanız gerekir.
    %75 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 0,33, yani 4 ay çalışmanız gerekir.

    emeklilik zamanının tasarruf oranı arttıkça önemli ölçüde düştüğü görülebiliyor. bu nedenle, fire peşinde olanlar gelirlerinin %50 veya daha fazlasından tasarruf etmeye çalışıyorlar. "%4 para çekme" kuralına uyulduğunda, %75 tasarruf oranıyla 25 yıllık yaşam masrafınızı biriktirmek 10 yıldan az bir zaman alıyor.

    fire hareketinin arkasındaki ana fikirler, vicki robin ve joe dominguez'in yazdığı 1992 yılının çok satan kitabı "your money or your life" (paranız ya da hayatınız), ve 2010 yılında jacob lund fisker'in yazdığı early retirement extreme kitaplarından gelmektedir. bu çalışmalar, finansal bağımsızlığa ulaşmak için basit yaşamı yatırımlardan elde edilen gelirle birleştirmenin temel şablonunu sunuyor. özellikle ikinci kitap tasarruf oranı ile emekliliğe ayrılma süresi arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak, bireylerin öngörülen bir gelir ve gider tablosu ile emeklilik tarihlerini hızlı bir şekilde belirleyebilmeleri sağlamıştır.

    bu kitapların dışında 2011'de açılan mr. money moustache blogu, tutumlulukla erken emeklilik elde etme fikrine ilgi uyandıran ve hareketin popülerleşmesine yardımcı olan etkili bir ses. diğer bloglar ve podcast'ler, çevrimiçi forumlarda yoğun biçimde tartışılan fire konseptini geliştirmeye devam ediyor. pek çok kişi bu ortamlarda giderlerini ve birikimlerini aylık olarak paylaşıyor ve fire rakamlarına ulaşabilmek için birbirleriyle yarışıyor. bir nevi bu rekabetten güç alarak daha da motive oluyorlar. 2018 yılında, fire hareketi geleneksel ana akım medya kuruluşlarında önemli ölçüde yer buldu. yine 2018 yılında the harris poll tarafından yapılan bir ankete göre, 45 yaş ve üstü zengin amerikalıların %11'i fire hareketini duymuş ve diğer %26'sı ise kavramın farkında.

    harekete gelen yoğun eleştiriler de var. bunlardan biri fire hareketinin sadece zenginler için olduğu. düşük bir gelir ile fire için gerekli olan yüksek tasarruf oranlarını yakalamanın zorluğuna dikkat çekiliyor. diğer bir yaygın eleştiri de fire hareketinin erken emeklilerinin gerçekten de emeklilik için yetecek parayı biriktirememiş olacakları. fire'deki emeklilik aşamasının potansiyel olarak 70 yılı bile bulabileceği düşünüldüğünde, eleştirenler %4 kuralını uygulamanın bu sürede uygun olmayacağını, yaklaşık 30 yıllık geleneksel emeklilik süreleri için olabileceğini düşünüyor. bu çeşit bir emekliliğin %4 kuralı ile başarılı olacağına dair daha geniş bir zaman dilimini kapsayan empirik bir kanıt olmaması bu eleştirilerin dayanak noktası.

    diğer bir eleştiri de kadınlardan geliyor. hareketin daha çok beyaz erkeklere yönelik olduğunu savunuyorlar. fire disiplinine girenlerin, içinde "software" (yazılım) yazan ünvanlara sahip, fazla mesai yapan ve aylık 10 bin doların üzerindeki maaşlarının %50 ya da daha fazlasını kenara koyarak 30'lu yaşlarında kübik çalışma ortamlarından kaçabilen y kuşağı bireyleri olduğuyla ilgili yaygın bir görüş var.
    mr. money mustache ve early retirement dude gibi blogların tamamen erkekler tarafından erkekler için yazıldığını ileri sürüyorlar.

    hareketin özündeki temel görüş, yeterince dayanıklı, biraz finanstan anlayan ve kuru fasulye pilava talim etmeye gönüllü olan "herkes" bunu yapabilir. ama bu pek doğru değil.
    “bu konudaki bir çok blog, iyi niyetli olsa da, dar görüşlüler” diyor blogger kiersten saunders ve devam ediyor: "şunun gibi yalın planlara sahipler: işte, 'dondurulmuş içecekler ve burritolar yiyeceğiz ve böylece gelirimizin %50'sini tasarruf edeceğiz'. peki tamam. ama hayattaki zaman zaman gerekli olan diğer şeyler? mesela bakmak zorunda olduğunuz kayınvalidenizin masrafları bu bütçenin neresinde yer alıyor?"

    fire hareketindeki bu çeşitlilik eksikliğini gören kiersten saunders 2015 yılında kocasıyla beraber rich & regular adındaki kendi kişisel blogunu açmış.

    açtığı blog bugün, kendi farklı fire topluluğunu inşa eden kadınlardan oluşan ve giderek büyüyen bir mecra halini almış durumda. birçoğu bu biriktirme işindeki ilerlemelerini internette anlatırken, çoğu da bunu anonim bir şekilde yapıyor. çünkü bir de kariyerlerini kısaltmak için yaptıkları planları duyururlarsa gelecekteki işlerini veya belki gelmesi muhtemel yüklü maaşlarını (veya daha az arzulanan bir türden işten çıkarılmayı) riske atmaktan kaçınıyorlar.

    fire kadınlarının bir kraliçe arısı varsa o da 38 yaşında siyasi danışman olarak görevinden emekli olan 39 yaşındaki tanja hester'dir.
    hester tecrübelerini anlattığı "work optional" (istersen çalış - çalışmak opsiyonel gibi çevrilebilir sanıyorum) adlı bir kitap yazar ve 2018 kasım ayında fire hareketindeki kadınlara bir sığınak olan cents positive'yi kurar. açılışı sadece 75 kişiyle sınırlandıracaktır ama talep o kadar yüksek olur ki 85 kişi almak zorunda kalır. (hala birkaç düzine de bekleyen listesi varmış). bu yıl başka bir tane daha düzenlemeyi düşünüyormuş ve 2020'de de olayı kanada'ya taşımayı düşünüyormuş.

    bu fire kadınları benzer alışkanlıklar uygulama eğiliminde oluyor. eski arabaları kullanıyorlar, restoranlar ve barlardan kaçınıyorlar, dışarda sosyalleşme davetlerini geri çeviriyorlar, şundan bundan yiyecek üretiyorlar, (mümkünse) ikinci el mağazalarında alışveriş yapıyorlar ve “harcama yok haftası" gibi dönemlere giriyorlar. eğlenmek için evde takılıyorlar veya yürüyüş gibi ücretsiz aktiviteler yapıyorlar.

    tabi burada esas amaç emekli olmaktan ziyade ekonomik özgürlüğe kavuşmak. sonuçta kimse 30'lu yaşlarında emekli olup tüm gün kanepede uzanıp tv izlemek istemez. hareketin uygulayıcılarından jess fickett bunu şöyle anlatmış: "bence fire hareketinin kalbinde yatan şey gezegendeki sınırlı zamanınızı stratejik olarak maksimize etmek ve böylece bu sürede sadece anlamlı bulduğunuz şeyleri yapabilmek."

    batıdaki bu yeni akımları konuşmak, bunlardan feyiz almaya çalışmak, kafa yormak elbette türkiye'de içinde bulunduğumuz bu ekonomik kriz döneminde biraz fazla gerçek dışı. hele de bu fire olayı batıda bile "zenginler için" denilerek eleştirilirken bizim ülke insanımızın müsade edilen ekonomik ufkundan bir hayli uzak görünüyor. en azından bir 5-10 yıl.

    kaynaklar:
    - wikipedia (yasaklı...)
    - https://www.nytimes.com/…-featured&imp_id=918168389