hesabın var mı? giriş yap

  • sevgili dostlar,

    şu aralar bu tarafsızlık konulu tartışmalar iyice alevlendi. herkes birbirine aman tarafsız değilsin veya işte şunun bunun tarafsız olması gerekir efendim diyerekten birbirine sille tokat girişiyor.

    bence asıl tartışılması gereken "tarafsızlık" diye bir kavramın insanlarda gerçekten var olup olmadığıdır.

    bir kavram zaten yoksa onun uğruna tartışmaya ve birbirimizi paralamaya da bence hiç gerek yok.

    öncelikle beyinlerimiz sağ olsun her insan zaten kendi "özel sosyal gerçekliğinde" yaşar.

    yani herkesin dünyayı algılama şekli kendine göredir. bir çok faktör bizim algımızı etkiler ve yaşamımızın her anını içine tıkıldığımız dev bir fanusun içinde yaşarız.

    örneğin beyinde çıpalama dediğimiz bir özellik vardır.

    bir konu hakkında beynimize ilk giren bilgi daha sonraki kararlarımızı etkiler.

    mesela bir ev almak istediniz ve adam size bu evin fiyatı beş yüz bin lira dedi.

    aslında ev iki yüz bin kaymeden zerre fazla etmiyor.

    ancak ev hakkında beyninize giren ilk bilgi beş yüz bin lira olduğu için bundan sonraki tüm pazarlıklarda bu bilgiyi kullanırsınız.

    yani iki yüz bin liralık evi üç yüz bin liraya ateşli pazarlıklarla alırsanız çok mutlu olur ve kendinizi zafer kazanmış hissedersiniz.

    yani dostum beynini etkileyen faktörler çok.

    hadi bir örnek daha vereyim.

    apophenia denen bir olay vardır.

    bu da beynimizin gerçekte olan olmayan,alakalı alakasız her yerde bir düzen ve patern görme eğilimidir.

    mesela kumar oynayanlar oynadıkları kartlar veya lotoda çıkan numaraların belli bir düzene sahip olduğunu düşünürler. tamamen rastlantısal olsa bile belli rakam veya kartların "şanslı olduğunu" zanneder. hatta büyük para kazandığı zaman üzerinde giydiği ceketin "ona şans getirdiğini" falan düşünür.

    bunun sebebi beynin birbirinden alakasız olayları da birbirine bağlama özelliğidir.

    örneğin televizyonda bir film izliyorsunuz ve filmde acımasız bir katil birisini öldürmek için bir evin kapısını zorlamaya başlıyor.

    tam filmin bu sahnesinde filmi izlediğiniz yerin kapısını evdeki eşiniz,çocuğunuz veya bir arkadaşınız zorlarsa bu olayların birbiriyle mantıklı hiç bir alakaları olmamasına rağmen sebepsiz yere korkabilirsiniz.

    çünkü beyin birbirinden farklı iki olay arasında bağ kurmuştur.

    saçma sapan komplo teorilerinin müşterisinin çok olmasının esas sebebi budur.

    kısacası her insanın beyni bir çok faktörün etkisi altındadır ve aynı olaya bakan iki farklı kişi birbirinden çok farklı sonuçlar çıkarır.

    kısacası zaten biyolojik olarak bir olayı herkesin aynı görmesi mümkün olmadığı için istenilse bile öyle tarafsız gözlüklerle dünyaya bakılabilmesi mümkün değildir.

    biyolojik faktörlerin dışında çıkarların çatışması durumu da yaygındır. çünkü her insanın konumu ve durumu farklı olduğu için çıkarları da değişir.

    sizin çok kötü dediğiniz bir olay başkası için çok güzel bir gelişmedir.

    örneğin feci bir yağmur sonucu evinizi su basması sizin için kötü bir olaydır.

    ancak bu olay evinizi tamir edecek kişiler veya mahvolan mobilyalarınızın yerine yenisini alacağınız mobilya dükkanı sahibi için hiç de kötü bir olay değildir.

    tam tersine harika bir olaydır.

    başka bir faktör de insanların temel olarak kendilerine benzer insanlara sempati duyması ve onlara güvenmesidir..

    hiç tanımadığınız birisi "yeni bir çikolata markası çıkmış çok lezzetli hemen yesen iyi olur" dese çok ciddiye almazsınız.

    ama yirmi yıl boyunca yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmediği, en yakın dostunuz ve kankanız size "bu çikolatayı dün bulup denedim, harika bir şey,mutlaka yemelisin" dese çok büyük ihtimal o gün hemen marketin yolunu tutarsınız.

    işte bu sebeple insanlar kendi arkadaşlarına,akrabalarına, hemşehrilerine ve aynı inanç,düşüncedeki diğer insanlara çok daha fazla sempati duyarlar.

    bir iş veya kadro vereceklerse onlara verir,ortaklık yapacaklarsa onlarla yapar veya biriyle alışveriş yapacaklarsa onlardan yaparlar. onların fikirlerini de normalden daha akla yatkın bulurlar.

    bu çok temel bir güdüdür.

    toparlıyorum sevgili dostlar.

    tarafsız olmak diye bir kavram biyolojik, psikolojik ve sosyolojik pek çok faktörün etkisiyle zaten yoktur.

    "aman kimse tarafsız değil" diye sinirlenmek, "neden kalorisiz kebap yiyemiyorum "veya "suya attığım taş neden batıyor" diye dövünmekten çok da farklı değildir.

    kısacası kimseden tarafsızlık falan beklemeyin.

    en büyük beklentiniz insanların taraflarını koruyarak güzel güzel anlaşması olsun ki bu bile zaten oldukça zordur.

  • adam kaydı dinlerken kafasının içinde ben bu hallere nasıl düştüm diye düşünüyor ama cevabı bulamıyor. kadının tek derdi etkileşim. bir gözü kamerada adama koala gibi sarılmış sürekli sarsıyor. o da içinden "kendine gel o kadar hazırlık yaptık bunun en az 1.000 beğeni 100.000 izlenme alması lazım" diye düşünüyor ama çabaları yetersiz.

    bu bir dramdır.

  • geçenlerde gittigim mekan 3500 liraya dana aldim.

    dedim nusret'çim etimi kendim getirdim. bana bu danayı hemen kes pişir.

    adeta etin envai çeşidine doyduk, dananın taşaklarını ise nusret bize özel hazırlattı taşak sushi yapmış, sonuçta 3500 tllik hayvan.

    edit: 3500 liralık hesabıyla artizlenen bir yazar vardı bundan 4-5 entry üstte.. onunla billur geçiyorduk ki, uçuvermiş o yazı.

    edit2: ilk debe'ye giren entrymin nusr-et'le ilgili olması da komik olmuş...

  • son ukome toplantısında denetim talep eden taksiciler odasının isteğinin ivedilikle yerine getirilmesi hadisesi.

    her gün fazla değil 20 tane zabıtayı sahaya süreceksin izle komediyi. 20 zabıtanın maaşı tek günde toplanır zaten. seve seve düzene girecekler..

  • hayatımda gördüğüm en arda turan'lı mekan. gözlüklü arda turan, uzun boylu arda turan, düz arda turan, abi yanlardan biraz daha al arda turan..

  • şu an için öne çıkan yeni teknik direktör adayları şöyle:

    mikel arteta: arsene wenger sonrası hoca arayışının son ana kadar favorisi olan arteta, arsenal yönetiminin cesaretli davranamayıp daha tecrübeli bir isme yönelmesinin kurbanı olmuştu. o günden beri pep'in altındaki stajyerliğine devam etti ve büyük ihtimal arsenal yönetiminin kapısını çalacağı ilk isim olacak. guardiola'nın şampiyonlar ligi'ni kazanması halinde city'i bırakacağı dedikoduları, arteta'nın tercihini de yakından etkileyecek. arsenal görevini şu an kabul etmeyip, yazın guardiola'nın kararını beklemek istemesi olası. her ne kadar başta pep olmak üzere geleceğinin parlak olduğu söylense de, kendisi hala bir kapalı kutu.

    freddie ljungberg: arteta gibi geleceği parlak bir başka kapalı kutu. ljungberg'in şansı, beklentinin tamamen sıfırlandığı bir takım devralmış olması ve önümüzdeki altı ayda kendini kanıtlama fırsatının olması. ljungber, u23 takımının hocalığını yaptığı için genç oyuncuların tamamını çok iyi tanıyor ve elindeki malzemeden iyi verim alma olasığı yüksek. man utd'ın, solskjaer tecrübesinin çok iyi sonuç vermemiş olması, arsenal yönetiminin benzer bir yola girme konusunda tereddüt etmesine yol açacak ve yönetim, daha tecrübeli bir hocayla anlaşılması halinde freddie'yi yardımcı olarak takımda tutmayı tercih edecektir.

    erik ten hag, julian nagelsmann, mauricio pochettino: bu üç ismi aynı kategoriye koyabiliriz çünkü her üçü de arsenal'in isteyeceği ancak elde edemeyeceği isimler olarak göze çarpıyorlar. bayern münih, real madrid, man utd gibi takımların hoca arayışında olacağı bir dönemde, avrupa'nın en gözde hocalarının arsenal'i tercih etmesi biraz zor gözüküyor.

    nuno espírito santo: arsenal'in hoca adaylarının içerisindeki sürpriz isim wolves hocası santo. raul sanllehi ve jorge mendes arasındaki yakın ilişki nedeniyle, arsenal'in bu ismi hemen yarın takımın başına getirebilme opsiyonu var. her ne kadar wolves'un başında çok başarılı bir çizgisi olsa da, taraftarın kendi ilişki ağı içerisinde tercihler yapma ısrarından rahatsız olmaya başlaması nedeniyle, raul sanllehi için çok riskli bir tercih olur. santo, aynı emery gibi "orta sıraların hocası" damgasını yiyecek ve en ufak bir formsuzlukta baskı altına girecektir.

    brendan rodgers: eğer arsenal'in başında hala ivan gazidis olsaydı belki rodgers favori aday olabilirdi. ancak, raul sanllehi kişisel olarak anlaşabileceği hocalara yönelecek gibi duruyor. rodgers'ın iyi bir hoca olup olmadığı hala tartışılıyor ancak sırf ortaya nasıl bir takım çıkacağını merak ettiğim için kendisine şans verilmesini isterdim.

    massimiliano allegri: arsenal yönetimi ile anlaşması imkansız gibi gözüküyor. zaten arsenal'i reddettiği ve daha büyük projelerden birisini istediği yazıldı italyan basınında.

    marcelino garcia toral: valencia'nın eski hocasından ağzı yanan arsenal'in yine aynı yola girmesi biraz zor gözüküyor. aynı santo gibi, marcelino da çok hızlı bir şekilde baskı altına girebilir.

    marco rose: gladbach'ın yetenekli hocası riskli olarak görülecek tercihlerden birisi.

    rafael benitez, carlo ancelotti: eğer arsenal yönetimi illa ki tecrübeli bir isim getirmek isterse şansı yükselecek hocalar. her ikisinin de arsenal'in aradığı isimler olduğunu sanmıyorum.

  • sek ürünleri alarak devam ediyorlar. o günden beri bir tane bile pınar ürünü almadım. isterse kar oranı tavan yapsın, isterse benden başka herkes kullanıyor, alıyor olsun, isterse dünyanın en ucuz ve en güvenilir markası olsun ben almayacağım.

    kafanız basmıyor galiba bir şeylere. şirket batsın, pınar yok olsun gibi bir amacım da yok. pınar firması bir tercih koydu ortaya. ben de bireysel olarak bir tercih koydum. benim gibi davranan veya davranmayan bir çok insan var. pınar yanında olanlarla mutlu biz de hayatımızda pınar olmadan mutluyuz.

  • harika laf. geriye göç sözü verildiyse oyumu net alırlar. hatta tüm sülalemden ve çevre mahallelerden 177 oy çıkartırım.

  • ıspanaktan açılan muhabbettir. nereye gideceği ise meçhuldur.

    baba: ya bu ıspanak yemeği ne kadar güzel oldu. ıspanaklar mı iyiydi, yoksa elimin bereketi mi?
    kızı: sevgini katmışsındır.
    baba: seni yaparken de sevgimi kattım, ama hiç güzel olmadın.
    kızı: (oha!?!?)

  • kendi eğlenmek için bir video çeken çocuktur. yalnız aşırı sevimsiz geldi hareketleri. bu çocuğa yavrum diye sarılan seven bir anne baba var. o anne baba ne güzel anne babadır. şüphesiz ki cennet onların ayaklarının altındadır.

  • şimdi efendim çok formüle girmeden şu meretin neler hesaplayabileceğini anlatayım size
    öncelikle eksponansiyel değişim nedir?
    bir şey sabit artarsa veya azalırsa buna eksponansiyel değişim denir.ne diyorsun sen ya? dediğini duyar gibiyim sakin ol geronimo aç sağ avcunu bak avcunun içinde 3 tane çizgi var onun en yukarısındaki varya hah o eksponansiyel artmadir şimdi sol elini aç bak yine en yukardaki çizgi eksponansiyel azalma ya da eksponansiyel bozunmadir.
    neyse geçelim hesabimiza bak nisan yıllık enflasyon oranı %17 ve sen şimdi aldığın domatesi 8 sene sonra ne kadara alırsın?
    t2=70/17=4.1 çıkar yani domatesin fiyatı her 4 yılda bir iki katına çıkar peki 8 yılın sonunda 4 katına çıkar hah diyelim ki az önce bakkaldan kilosu 2 liraya domates aldın hah o 8 sene sonra 8 lira olacak
    bir örnek daha vereyim: 1626 yılında amerika manhattan adasını kızılderililerden 24$'a almış.sürekli devam eden %4.4 lük sabit enflasyon oranı ile şimdi ne kadardır
    yine t2 mizi bir hesaplayalım t2=70/4.4=15.9=16 olsun bak adanın fiyatı her 16 yılda iki katına çıkıyormuş biz yılı 2016 diye hesaplayalım maksat kolaylık olsun 2016-1626=390 yil hemen katlanma sayısını bulalım 390/16=25 yani 2^25=33554432 hah bunu alalım 24$ la çarpalım 33554432*24=805.306.368$
    sen hala viyanada kalmışsın çık ordan çık