hesabın var mı? giriş yap

  • yaşanmış bir olay:
    yaşlıca bir amca starbucks görevlisi delikanlıya bir adet sütlü kahve almak istediğini söyler.delikanlı 'latte' mi der,adamcağız sütlü kahve evladım der,bir şekilde anlaşılır,delikanlı:

    beyefendi isminizi alabilir miyim?diye sorar,
    yaşlı amca:
    emekli korgeneral hede hödöoğlu diye cevap verir bünyede alışkanlık yaptığından dolayı.

    az sonra delikanlı imanının gücüne sığınarak yeri göğü inletir:

    emekli korgeneral hede hödöoğluuuuuu,emekli korgeneral hede hödöoğluuuuu kahveniz hazır paşam.

  • 13 milyar yıl lafı nereden çıktı bilmiyorum, ama webb'den gelen ilk fotoğraf smacs 0723 galaksi kümesinin 4.6 milyar yıl önceki hali ile evrenin en eski noktalarına ve geçmişine dair en net ve keskin bakışımızı gösteriyor. burada kastedilen şey; evrenin 4.6 milyar yıllık uzak geçmişindeki bu yıldızlar ve soluk galaksilere dair daha önce elimizde olmayan netlik ve keskinlikteki görüntülerin elde edilmesi. evrenin en eski halinin görüntüsünü elde ettik demiyor yani.

    kaynak

    neyse... linkteki açıklamada şöyle diyor:

    "bu fotoğraf, yaklaşık olarak şayet elinize bir kum tanesi alıp bunu da göğe doğru bir kol boyu uzakta tutmuş olsaydınız, o kum tanesinin gökyüzünde kapladığı kadar bir alanı gösteriyor."

    bu fotoğrafta gördüğünüz parlak yıldızlar ve onların yanındaki galaksiler bize o kadar uzak ki, o noktadan evrendeki en hızlı şey olan ışığın bize ulaşması dahi 4.6 milyar yıl sürüyor. şimşek çaktığında nasıl ki ses şimşekten daha sonra, gecikmeli olarak geliyorsa; işte bu fotoğrafı oluşturan, james webb'in lensine düşen her bir ışık da bize kaynağından gecikmeli olarak geliyor. yani 4.6 milyar yıl lagli olarak bu galaksi kümesini görebiliyoruz. içinde bulunduğumuz şu anda, bu fotoğrafta gözüken galaksilerin ne durumda olduğunu da ancak 4.6 milyar yıl sonra bilebileceğiz. çünkü ışık hızı evrendeki en hızlı şey (yerçekiminden bile hızlı) ve onun bu mesafeden bize ulaşması bu kadar sürüyor. örneğin, güneş ile dünya arası yaklaşık 8 ışık dakikasıdır. yani ışık 8 dakika sonra bize ulaşır ve biz güneşin gerçek halinden 8 dakika öncesini görürüz. öyle ki şu anda güneş ansızın yok olsa, dünyanın bunu görsel olarak farketmesi farketmesi, hatta güneşin yörüngesinden çıkması dahi 8 dakika sürerdi.

    fotoğrafa dönersek... bir başka ilginç nokta fotoğraftaki bazı galaksilerin bükülmüş, uzamış gözükmesi. bunun sebebi görüntülenen galaksi kümesinin devasa kütlesi ve kütle çekimi sebebiyle arkada gözüken galaksilerin bize doğru gelen ışıklarını da bükmesi. çok klasik olacak ama uzayı esnek bir çarşaf gibi düşünürseniz, bu çarşafın üzerine koyduğunuz her cisim kendi kütlesiyle orantılı bir göçük üretecektir. çarşafın bir ucundan bir misket yuvarladığınızda nasıl ki bu göçükler sebebiyle misket düz ilerleyemeyip yolu üzerindeki göçüklerin ne kadar yanından geçtiğine bağlı olarak bir falso alıyor ve yolu değişiyorsa, işte bu ışıklar da bu devasa galaksilerin, belki karadeliklerin yanından geçerken falso alıyor, bükülüyor. biz de bunları olması gerekenden farklı şekilde ya da farklı yerde görüyoruz. buna yerçekimsel mercek deniyor. mesela karadelikler o kadar yoğun ve bizim çarşafı öylesine göçürüyor ki misket, yani ışık, yoluna devam edemeyip bu göçüğe düşüyor. bize gelen ışık olmayınca da, biz o göçüğü simsiyah bir nokta, yani karadelik olarak görüyoruz. burada bir ek bilgi olarak, albert einstein da işte meşhur teorisiyle, ışıkla birlikte zamanın da çarşaftaki göçükte bir nevi farklı hareket ettiğini, çünkü zaman ile uzayın eğer aynı şey değilse bile en azından iç içe geçtiğini söylüyor. göçüğe düşen gözlemci için kendi deneyimlediği zaman ve zaman algısı da yavaşladığından zaman onun için sanki normal gibi ilerlerken, dışarıdan o göçüğe bakan biri için göçüğe düşen kişi yavaşlamış, eğer bu göçük bir karadelikse zamanda neredeyse donmuş gibi gözüküyor. göçükteki ise sanki kendisi normal zamandaymış gibi ona dışarıdan bakanları çok hızlanmış görüyor (bkz: interstellar). çünkü her gözlemcinin referansı, herkesin zaman normali, kendi içinde bulunduğu zamanı ve zaman algısı oluyor. kısaca karadeliğin ağırlığı altında aynı ışık gibi zaman da bükülüyor, ilerleyemiyor.

    yine james webb'e dönersek... işte james webb tüm bu arka plan bilgilerini ve onlarcasını içeren fotoğrafı hubble'a kıyasla hem daha net, hem daha teknolojik hem de hızlı şekilde bize aktarıyor. öyle ki hubble için haftalar sürecek bu görüntüyü yakalama işini, 12.5 saat gibi inanılmaz bir sürede yapıyor. ve bu bizim edindiğimiz henüz ilk, demo fotoğrafımız. yarın da yine daha önce bakılan ve daha net görülmek istenen bazı bölgelerden fotoğraflar paylaşılacak. peki ya james webb uzay teleskobu'nu hubble gibi bir yere haftalarca sabitlersek, daha uzağa bakarsak, daha yakını bir kez daha bu sefer daha net olarak görürsek, başka dalga boylarında incelersek ne olur? işte webb'in potansiyeli de burada yatıyor.

    webb, hubble'a kıyasla daha açık gözlerle evrenin ve yaşamın sırlarını bize göstermeye çalışacak.

  • oradan buradan bilgi toplayan bir youtuber, evet olması gereken de bu zaten. dünya üzerindeki hemen her şey bir klavye kadar yakın. burada asıl takdir edilmesi gereken veya tartışılması gereken nokta sunumu ve kalitesi olmalıdır. sene 2019, hala daha burada wikipedia ve google diye ağlayanlarla dolu. sevmiyorsan izleme kardeşim bu kadar basit. adam her içeriğini kendisi sıfırdan mı yaratacak, ya da modern matematiği, nükleer fiziği baştan mı ele alacak?

  • istanbul'da yediğim en lezzetli döneri yapan yerdir. bir de beşiktaş'taki karadeniz bilmem ne var orası da güzel.
    fakat bu bahar pide salonu 1-2 yıl önce daha güzeldi, son zamanlarda fiyat hem azıcık arttı hem de tadı bir tık da olsa azaldı gibi geliyor bana.

    pideleri çok iyi ama, yumuşacık. 7.5 lira pide arası döner. porsiyon da 14 lira falan. denemelisiniz.

  • ege (10) ile okuldan sonra günlük sohbet...

    romica: nasıl geçti günün oğlum?
    ege: iyi ama sıra arkadaşım çok konuşuyor
    romica: sıranı değiştir o zaman
    ege: evet ben de tuna ile oturmak istiyorum zaten
    romica: tuna şu çalışkan kız mıydı?
    ege: anne tuna erkek, o kız başka okula gitti
    romica: hangi okula gitmiş?
    ege: imamatik!

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.