hesabın var mı? giriş yap

  • işini yapmaktadır. müşterisi 15 yaşındadır. sorun 15 yaşındaki çocuğun 55 yaşındaki adama ayakkabılarını boyatması değil, 55 yaşında ayakkabı boyayan bir adamı çilekeş gören beyindir. ekmeğini kazanıyor, helal yiyor, işinide söverek değil severek yapıyorsa kimseye bok yemek düşmez.

  • lise zamanı annenin odanın kapısını dışardan kilitleyip odanı süpürene kadar açmam demesi üstüne laptopı hoparlöre bağlayıp internetten süpürge sesi açmak.

  • daha yazar olali 3 gun olan bir ergenin sizlamalari. okullar tatil olunca bu cocuklari da bilgisayara verip kurtulmaya calisiyor anne babalari.. sunlarin eline tablet vermeyin sokaga birakin diye kac kere soyleyecegiz!

  • çaylaklarımızın şikayetlerinin farkındayız ve hak veriyoruz. söz konusu taleplerinin önceliklerimizin arasında yer alan, hedeflerimizle örtüşen geri bildirimler olduğunu ve çözümü için çalıştığımızı bilmenizi isteriz.

    bir süre önce algoritma onayı ile çaylaklık sırasında yıllarca bekleme zulmünün önüne geçmek için önemli bir adım attık. halen geliştirmekte olduğumuz algoritma ile birlikte sizlerin geri bildirimleri üzerinde çalışıyoruz. bunun için mevcut sistemi baştan sona değiştiriyoruz. böylece, çaylak kullanıcılarının onay için uzun süren bekleyişlerinin önüne geçen kolektif ve otomatik bir sistemin kısa zamanda hayata geçmesi için elimizden geleni yapıyoruz. ayrıca, çaylaklarla mesajlaşmayı da açacağız ve çaylaklardan mesaj almak istemeyenlere buna ilişkin bir seçenek de tabii ki sunacağız. aydınlık günler yakın.

  • ah çıkmış 2 mekanın. sevindim.

    mekanlardan birisi, 4 arkadaştık... 3 kişi kalktı bi kaç bişey içip. ben de son bi bira içeyim gitmeden dedim. sipariş verdim. abi bugün cumartesi, diğer arkadaşların gelmeyecekse veremem dediler. içip kalkıcam dedim. birayı verelim yolda iç mekanda tek oturamazsın dedi..

    daha önce de benzerini diğeri yapmıştı bir başka cumartesi. yine eve dönerken bi bira içeyim 10dk dedim. bana sokağın aşağısında bi boşluk gösterdi. orda ayakta içer misin demişti.

    umarım açılmaz hiç biri diyorum.
    sevgiler.

  • bir profesyonel fotoğrafçıyı yemeğe davet etmişler...
    yemek sırasında çektiği birkaç fotoğrafı jest olsun diye ertesi gün evin hanımına hediye olarak getirmiş,
    - evin hanımı; çok güzel fotoğraflar bunlar, kameranız çok iyi olmalı, teşekkür ederim
    fotoğrafçı; rica ederim, sizin de dün geceki yemekleriniz harikaydı tencereleriniz çok iyi olmalı!

  • tabakta bırakılan yemeğin arkanızdan koştura koştura gelmesi.

    hala ayaklı pilav imajı hafızamdan silinmemiştir.

  • primer (2004)
    bütçe: $7.000
    gişe: $424.000
    filmin bütçesi o kadar düşük ki, shane carruth filmi hem yazmış, hem yönetmiş hem de başrolde oynamıştır. anlaşılması zor bir film olmasının yanı sıra oldukça da düşük bütçesine rağmen, 2004 sundance film festivali'nde jüri özel ödülünü kazanmıştır. filmi anlamak için bir rehber, filmle ilgili bir karikatür.
    not: shane carruth'ın sonraki filmi upstream color'ı da şiddetle tavsiye ederim.

    el mariachi (1992)
    bütçe: $7.000
    gişe: $2.000.000
    robert rodriguez'in ilk uzun metrajlı filmi. filmi çekmek için gereken 7 bin doları nasıl bulduğuna dair bile çeşitli söylentiler vardır. filmin başarılı olmasının ardından desperado ve once upon a time in mexico filmlerini çekerek, meksika üçlemesini tamamlamıştır. robert rodrigez daha sonra, düşük bütçe ile nasıl film çekilir konulu 10 minute lesson for making a film adında kısa bir film bile yapmıştır. part1 part2

    pi (1998)
    bütçe: $60.000
    gişe: $3.220.000
    sağdan soldan borç alınarak çekilen filmlerden biri daha. kimilerine göre bir baş yapıt. darren aronofsky bu film ile 1998 sundance film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazanmıştır, ilk uzun metrajlı filmidir ve aynı zamanda senaryosunu da kendisi yazmıştır.

    paranormal activity (2007)
    bütçe: $15.000
    gişe: $193.350.000
    düşük bütçesine rağmen gişede en çok kazandıran filmler arasında ilk akla gelenlerdendir. yönetmen oren peli kendi evinde, kendi arkadaşlarıyla çekmiştir bu filmi. senaryosunu da kendisi yazmıştır. devam filmlerini pek beğenmesem de, izlerken korktuğum filmler arasında yukarılarda yer alır.

    the blair witch project (1999)
    bütçe: $60.000
    gişe: $248.600.000
    found footage sinema türünün ilk örneği olmamasına rağmen öncüsü olmuştur. kendisinden sonra çekilen bir çok filme ilham vermiştir. gişede bu kadar başarılı olmasının sebeplerinden birisi de müthiş bir pazarlama stratejisi ile gösterime girmiş olmasıdır. filmin çeşitli festivallerdeki gösterimleri sırasında yapımcılar, filmdeki olayların gerçek olduğuna dair el ilanları dağıtmışlardır. bknz. dağıtılan ilanlarda, kayıp öğrenciler hakkında herhangi bir bilgiye sahip olan izleyicilerin bunu bildirmesi istenmiştir. filmde anlatılan olayların gerçek olup olmadığı uzun süre tartışma konusu olmuştur.

    coherence(2013)
    bütçe: $50.000
    gişe: $102.000
    james ward byrkit'in ilk uzun metrajlı filmi. film oldukça cüzi bir bütçeyle, set ekibi kullanılmadan ve doğaçlama olarak çekilmiş. gişede yüksek bir hasılat yapmasa da kuantum fiziği, paralel evren, schrödinger'in kedisi gibi konulara değinmesi ve bunları iyi bir şekilde anlatması ile bilim kurgu türünü sevenlerin dikkatini çekmeyi başarmıştır.

    tarnation (2003)
    bütçe: $218
    gişe: $592.000
    akıl hastası bir anne ile çocuğunun ilişkisini anlatan belgeseldir. filmin yönetmeni jonathan caouette 31 yaşında iken bu filmi yapmaya karar verdiğinde elinde, 11 yaşından bu yana biriktirdiği, kendi hayatından kesitlerin olduğu, 160 saatlik amatör görüntü ve ses kaydı mevcutmuş. super 8 kamera görüntüleri, vhs kaset ve fotoğraflardan oluşan bu kaynakları apple'ın video düzenleme programı imovie ile film haline getirmiş.

  • rock'n coke'a 2015 tane impala gelecek şeklinde okuduğum haber. çok kısa bir süre de olsa sebebi neydi diye düşündüm.

  • şehzade bilal'in buyruğudur. "herkes bir playstation'ı, xbox'ı olsun ister ama herkesin alabileceği şeyler değil." demiştir hazretleri. ps5'le aynı fiyattan, 500 euro'dan çıkış yapmış ps4 çıktığı sene 1400 tl'lik fiyatla, büyük oranda herkesin alabileceği bir şeyken ps5'in 8300 olması oyunlarının 600-700 lira olmasında babasının ve partisinin payı yoktur tabii. ilerleyen günlerde daha başka neleri alamayacağımızı da kendisi, babası ya da eniştesi açıklar umarım. biz de yerimizi biliriz böylece.

    edit: (bkz: sma hastası enis talha'ya nefes ol)
    sma savaşçısı öykü semra

  • günde 3 paket kırmızı uzun marlboro (yooo tırcı değil babam) içen babamla hayatında tek dal sigara içmemiş sporcu kişilik kardeşimin arasında geçen konuşmanın öznesi olmuş sigara.

    - baba elektronik sigara alayım sana ondan iç bari.
    - zararlıymış kanser yapıyomuş onlar!
    - %+&/()()?? nasıl ya?
    - sanane ulan. canım elektrik içmek istese gider trafo yalarım. sanane.

    hangi cevabına gülsem bilemedim. aahhahaajhfa.

  • bir bilirkisi olarak bilgi vereyim. ilk olarak bu donercileri ikiye ayirmak lazim; seri uretim, ucuz tuketim mantigi ile çalisan fastfood donerciler ve daha turkiye tarzi olan restoran donerciler.

    1) fastfood donerciler neredeyse piyasanin 90%'ina sahiptirler. kiyma doner bazen de tavuk doner kullanirlar. lezzet olarak bizim damak tadimiza asla uygun degildir ki oyle bir amacida yoktur. bu donerler bulundugu ulkeye uyum saglamistir ve o ulkenin yerlilerine de ucuz bir alternatif olusturur. ornegin belçika'da patates kizartmasi ve turkiye'de asla bulamayacaginiz turden birbirinden guzel soslarla yenilir. almanya'da ise bu soslar yerini kati cacik ve ezme tarzi daha oryantalist soslara birakir. belçikalilar için aksam kafayi çektikten sonra soyle yagli bir doner yemek mesela normal birseydir. pizza gibi evrensellesmistir artik doner kismen. eger o ulkenin damak tadi size uymuyorsa kiyma doner ve sunum seklini sevemezsiniz ve bu yuzden de begenemezsiniz dogal olarak.
    bu donerlerin içerigini satici kendisi belirler ve ona gore siparis verir. avrupa'da en bilineni ve helal sertifikalisi karmez'ken, helal ve helal olmayan uretim yapan bir çok uretici vardir. fiyattan dusurmek için helal olanlar genelde hindi, olmayanlar ise domuz eti ile karisik bir kiyma yaparlar ve kirmizi et orani genelde 50%'yi geçmez. bu doner fastfood olmus ve dunya halklarinin damak tadina daha çok hitap eden donerdir ve bulundugu ulkeye gore içerigi degisir.
    tavuk donerinin kalitesi ise yasadiginiz ulkeye gore degisir, mesela yedigim en guzel tavuk donerlerinden birini barselona'da yemistim. yedikten sonra donerin tadinin tavuga benzedigini farkettim ve diger yedigim tavuk donerlerinin tadlarinin da tavuga benzemedigini...
    tavuk doner konusunda turkiye'deki butik donerciler daha iyi. ama avrupa'da da daha guzelini yeme imkaniniz az da olsa var ama geneli baya kotu, yagli, yedikten sonra bulanti yapabiliyor. bu bulanti durumu kiyma donerde de gecerli. araplarin yaptigi tavuk donerler fena olmuyor.

    2) restoran donerciler genelde yaprak doner kullanirlar. bu donere mesela sos yakismaz ki turkiye'de de bu yuzden zaten donerin yanina sos gitmez, gerek yok çunku. guzel et ve yesillik kendisini rahatça yedirtiyor. sos dedigimiz sey de baharat gibi, tad ne kadar yavansa o kadar ihtiyaç duyuluyor. avrupada'ki et donerlerinde kullanilan et genelde turkiye'dekinden daha kaliteli oluyor ama orada da marinasyon gibi diger ustalik dokunuslari genelde olmadigi yada yetersiz oldugu için et donerleri lezzet olarak turkiye'nin fersah fersah gerisinde oluyor. turkiye'de yediginiz ortalama bir et doner, avrupadaki iyi bir et donerin onundedir.

    chapanoglu belçika'dan bildirdi.

  • evrenin yapsına baktığımızda %74 oranında kara enerji, %22 oranında kara madde, %3.5 oranında galaksiler arası gazlar yani bildiğimiz atomlar ve %0,5 oranında da yine bildiğimiz maddelerden oluşmuş yıldızlar, gezegenler, insanlar, ayakkabı çekeceği, triger kayışı gibi maddeleri görüyoruz.

    kara enerji ve kara madde konusunda daha bilinmeyen çok şey var. paralel evrenler şu an var mı yok mu bilemeyiz ama paralel evrenlerin dışında farklı fikirlerde var. mesela içinde bulunduğumuz evren bir kara değilin içi olabilir ve o kara delikte başka bir evrenin içinde olabilir gibi. aynı anda farklı evrenler ya da bir biri içine geçmiş kara deliklerde var olan evrenler.

    içinde bulunduğumuz evrenin bir kara deliğin içinde bulunan bir evren olması çok da mantıksız değil. içinde bulunduğumuz evren devamlı genişlemekte. kara delikler de içlerine parçacıkların girmesi ile büyür. belki de içinde bulunduğumuz evrenin genişlemesinin sebebi budur. belki de büyük patlama çok büyük kütleli bir yıldızın içine çökerek kara deliğe dönüşüp büyümesidir.

    aslında bunların içinden en fazla beyin yakan kısmı hologram evren fikridir. bu evrende gördüğümüz her şey uzaktaki ince iki boyutlu bir yüzeye depolanmış bilginin yansıması olabilir. bu fikir de yine kara deliklerden geliyor. belki kara deliğin içine düşmüş bir maddenin bilgisi o kara deliğin yüzenine kopyalanıp depolanmış olabilir. aynı bilgisayarlarda olduğu gibi. belki de kara deliğin içine düşmüş asıl üç boyutlu bir maddenin sadece iki boyutlu yansıması olabiliriz.

    kozmos'un kumaşını anlamada kara delikler kilit bir rol oynuyor. biri ya da birileri ya da bir olay bizi bu kozmos'un içine attı. ya öğreneceğiz ya da hiç bir zaman neden burada olduğumuzu öğrenmemize fırsat verilmeyecek. bir şeyin özemsiz bir parçası da olabiliriz önemli bir parçası da olabiliriz. sonuçta içinde bulunduğumuz bu boyutta bilim insanlığın en büyük ışığı olacak.