hesabın var mı? giriş yap

  • eğer olay doğru ise bu ekçiciler o kızı yıkar, ömrü billah sosyal medyaya tövbe ettirir.

    kendisine geçmiş olsun diliyor, ilerleyen yıllarda hayatını paylaşacağı 3310 ile mutluluklar diliyorum.

  • yazılanların çoğunu okudum.
    özetle: kendi arzusu doğrultusunda yaşayan kadınlar için, karşısındaki için kendini feda eden kadınlar üzülmüş.

    bence isabet olmuş. kadının çilekeşliğini yüceltmekten kurtuluruz belki böylece.

    sarma, börek yapip, evi tertemiz olan kadınlara sesleniyorum. lütfen hayatta kendinize dair bir zevkiniz olsun. evi her gün süpürmeyin. çıkın hoşunuza giden bir yerde kahve içip iyi bir kitap okuyun.
    bir akşam da sarma dolma yapmak yerine kahvaltı ediverin. o gün evde yayılıp dinlenin mesela.

    daha önemlisi bunları erkekler sizi tercih etsin diye yapmayın. kendiniz için yapın. mutlu olmak için, hayattan keyif almak için yapın. kendinizi kurban etmeye niyetli olursanız, emin olun sizi kurban edecek biri çıkacaktır.

  • en iyi "şeytan" tasvirlerinden birine sahip dizidir.

    --- spoiler ---

    frank underwood bu dizide şeytanı oynamaktadır. para yerine gücü sahiplenmekte ve elindeki güç algısı ile herşeyi manipüle etmektedir. güç algısı diyorum çünkü çoğu zaman elinde bir güç olmamakta ve blöf yapmaktadır. genelde her kötü karaktere bir şeytan tanımlaması yapılabilir ancak frank gerçekten şeytan'ın dini kitaplarıdaki birebir karşılığıdır. örneğin islamiyet'teki karşılığına şuradan bakabilirsiniz. şeytan'ın tüm niteliklerini taşımaktadır.

    şeytan'la işbirliği yapanların hepsi sonunda bertaraf olmaktadir. çünkü şeytan sadece kendine hizmet eder. ancak yine de iyi güçler tarafından hepsine bu iş birliğinden vaz geçmesi için birer fırsat verilmektedir.

    örneğin; zoe kariyerinde yükselmek için şeytanla iş birliği yapıp, önündeki bir çok iyi insanı ezerek bunu başarmıştır. ancak şeytanın gücü tatlı olduğu için ünlü bir gazeteci olmasına rağmen şeytandan vaz geçememiştir. hatta bu ilişkiyi çözen çevresindeki iyi insanlar ona şeytanın gerçek güzünü gösterip, bu ilişkiden vaz geçirmeye çalışmışlar. bir süre bu ilişkiyi bitirmeye niyetlenmişse de sonra tekrar anlaşma yapmaya teşebbüs etmiş ve bunu hayatıyla ödemiştir.

    diğer bir örnek de russo; russo başına gelenlerle frank'in şeytan olduğunu görmüş buna rağmen şeytanın gücünden bir pay alma ve vali olma sevdasıyla onunla anlaşmıştır. kız arkadaşı her ne kadar onu doğru yola çekmeye çalışmışsa da sonu ölüm olmuştur.

    diğer karakterlerin şeytan ile ilişkilerine değinecek olursak;

    raymond tusk şeytanla iş birliği yapmış sonunda statüsünü kaybetmiştir.

    rachel posner şeytanla iş birliği yapmış özgürlüğünü kaybetmiştir.

    claire en uzun ilişkiye sahip biri olarak insanlığını kaybetmiştir.

    doug stamper bu işbirliğiyle insanlığını kaybetmiştir.

    xander feng şeytanla işbirliği yaparak hayatını kaybetmiştir (idam).

    vasquez koltuğunu sağlamlaştırmak için iş birliği yapmış, sonunda kariyerini kaybetmiştir.

    remy danton işler sapa sarınca şeytan ile anlaşmaya çalışmış kariyerini kaybetmiştir.

    başkan şeytanı tek danışmanı haline getirmiş, eline bir fırsat geçmesine rağmen yine şeytanın manüpülasyonuna kurban gidip herşeyini kaybetmiştir.

    örnekler daha ufak karakterlerle çoğaltılabilir.

    kısacası şeytanla iş birliği yapan herkes kaybetmektedir. claire, doug, meechum gibi şeytan'a kul olanlar ise insanlıklarını kaybetmektedir. en büyük kaybı şeytan'ın şeytan olduğunu bilip, buna rağmen onunla örtak olanlar yaşamış ve hayatlarını kaybetmişlerdir (zoe, russo, xander). çünkü şeytan hiç bir zaman paylaşmaz ve maskesini düşürenleri, bir zayıflık yaratabilecekleri yaşatmaz.

    peki burada denilebilir ki raymond tusk da şeytan sayılmaz mı? frank'in rakibi ve her türlü kirli işi yapmaya meğilli bir adam. bunun cevabını da frank ile tusk'ın son yüzleşmesinde görüyoruz. frank opera binasında tusk'a son bir anlaşma vaadinde bulunuyor ve kendisinin başkan olacağını, paylaşabileceklerini söylüyor. yani şeytanla bir ortaklık sunuyor. orada yaptığı "sen bir iş adamısın bu mevzuya duygularını karıştırma" konuşması frank ile tusk arasındaki farkı ortaya koyuyor. tusk duygularına ve intikam isteğine yenik düşüyor. bu tamamen insani bir zayıflık. yani dizi şeytan olabilecek diğer karakterleri de frank'le yüzleştirip onların şeytan olmadığını, sadece zaafları olan güç sahibi insanlar olduğunu bize hatırlatıyor. burada şeytan'ın yani frank'in kararlarını hiç bir zaman duygularıyla vermediği, düşmanı veya kendisini kazıklayanla hemen bir iş birliği kurabilecek olması da insan olmadığına bir başka gösterge.

    dizide şeytan'ın yani frank'in en büyük gücü ilüzyon kabiliyeti. olayları manipüle edip bir güç algısı yaratmakta ve insanları da bu manipülasyon kabiliyetiyle ikna etmektedir.

    en çok ikna ettiği ise biz izleyicileriz. şeytan dizi boyunca bize konuşmakta. aksiyonları ile ilgili biz bilgiler vermekte ve bizle muhabbet ederek bizi de işin ortağı yapmaktadır. nasıl ki insan kendisini şeffaf bir şekilde yargılayamassa, frank bizi ortak yaptıktan sonra dizideki olayları dışarıdan bir gözle yargılayamaz hale geliyoruz. frank bize hep ufak bilgiler veriyor ve olayların nasıl geliştiğini görüp etkileniyoruz. ancak çok nadiren bunun çok kötü birşey olduğunu yargılıyoruz. çünkü frank bizi aksiyonlarının ortağı yapmış oluyor. o güç ilüzyonunu bize de yaşatıyor.

    ancak bazı durumlar farklı. ölümlerde bizimle konuşmuyor hiç. örneğin russo'nun ölüm sürecinde dizi bizi frank'ten uzaklaştırdı. direk dışlandık. birden ara sokakta buluştular. frank russo'yu öldürdü ve bizimle hiç konuşmadı. bizi cinayete ortak yapmadı. uzaktan seyirci bıraktı.

    bunun bir benzerini zoe'de daha göstererek yaptı. zoe'i öldürdükten sonra neredeyse bir bölüm boyunca bizimle konuşmayı kesti. sonra bölümün sonunda "seni unuttuğumu sandın değil mi?" diyerek bizle biraz sohbet etti zoe'nin ölümünün bir zorunluluk olduğunu söyleyerek normalleştirmeye çalıştı. zaten öncesinde zoe'yi şeytanla işbirliği yapmakla sık sık yargıladığı için "başına geleni haketti" algısı yarattı. ama açık açık bizi o işe ortak etmediğini söyledi.

    bir diğer manüplasyon yöntemi de; dizi diğer karakterleri devamlı yargılarken frank'i hiç bir zaman yargılamıyor. mesela başkan'ı zayıf ve maniplasyona açık olmakla, tusk'i yolsuzluk yapıyor olmakla, zoe'i beleşçilikle, russo'yu alkolik olmakla, claire'i zaman zaman duygularına yenik düşmekle vs gibi diğer tüm karakterleri yargılıyor ve "bunu haketti" hissiyatı oluştururken. frank'i yaptığı tüm şeytanlıklara rağmen bir kere bile yargılamıyor.

    dizide gazeteci hammerschmidt, lucas goldwin, janine skorsky gibi iyi güçler de var ancak zayıf, güçsüz ve kabiliyetsiz olarak, insanı zaaflarına yeni düşen karakterler olarak tanımlanıyorlar.

    şeytan en büyük gücü eline geçirdiğine göre, bundan sonraki süreçte şu ana kadar hep yenilen iyiliğin daha güçlü ve kararlı bir şekilde şeytanla savaşacağı bir süreç başlayacağını umuyorum. ama unutmayalım; biz bu dizide hep şeytan'ın yanında, kötülüğün ortağıyız. şeytan kabiliyetleriyle bizi etkilemeye devam edecek.
    --- spoiler ---

    zamanında biraz hızlıca yazdığım ve oldukça ilgi gören şu entry'deki yazı bozukluklarını ve imlaları gördükçe gözüm acıyor :)
    benzeri bir yazıyı westworld için de yazdım. merak edenler için ilgili entry şurda.

    edit: sevgili diplomats güzel bir "yasak elma" detayı paylaşmış; "dikkat ederseniz frank underwood ve claire her sabah kahvaltıda elma yiyorlar. hatta 4. sezon 11. bölüm sonunda tom kahvaltıya katıldığında da elma var."

  • entelektüel bi' insan. evde pijamasıyla otururken "yaşanmışlık" diyor ve aniden boynunda bi' fular belirip kendini cihangir'de bi' kafede kahvesini yudumlarken buluyor. mucize. evet.

  • insanin icinde herseyi birakip yerlesme istegi yaratan ada. balayi icin populer bir destinasyon olmasindan dolayi icimde bir kusku vardi siradan turistik bir yer olma ihtimaline karsi. lakin hic de oyle cikmadi ve bize cok guzel bir 10 gun yasatti bu ada. bali insanlarinin surreal seviyede iyi olmalari, insana kendi iyiligini sorgulatiyor. soyle tadini kacirmadan biraz bilgi paylasayim burada.

    * zaman: adanin iklimi tum sene ziyaret icin uygun - all-year-round destination dediklerinden. ama ogrendigim kadariyla kasim-mart arasi cok yagisli oluyormus. o sebeple oteller falan bu donemde daha ucuz. biz ekim'de gittik, 10 gun icinde belki toplamda 4-5 saat ancak yagmur yagdi. hava tahminlerine bakarsaniz, surekli yagmurlu gosteriyor. dolayisiyla giderken bir karamsarlik olmadi degil. ama hava, hava tahminlerinde gorulene gore cok daha guzel.

    * sure: oncelikle adaya ne kadar zaman ayiracaginizi belirleyin. benim burada paylasacagim program 10 gun icin olacak. sayet daha uzun sure gecirmeyi dusunuyorsaniz gili adalarini da programiniza dahil edin derim. gidilecek yolun uzakligi da dikkate alinirsa minimum 8 gunluk gidin. burada kastettigim 8 net gun tabii. yolda gecireceginiz zamani hesaba katmayin.

    * konaklama: ada hem cok kucuk, hem cok buyuk. soyle ki, yuzolcumu olarak baktiginizda oldukca kucuk gorunuyor. ama adanin ic kisimlari oldukca daglik ve ulasim oldukca zaman aliyor. dolayisiyla konaklayacaginiz yeri iyi secmenizi tavsiye ederim. tatilin tamamini ubud'da gecirme konusunda israr ederseniz, seminyak-uluwatu vb yerlere giderken cok zaman kaybedersiniz. biz 3 gun seminyak, 4 gun ubud, 3 gun nusa dua'da kaldik. simdi tekrar program yapiyor olsak muhtemelen ubud'a bir gun daha ekleyip nusa dua'dan bir gun eksiltirdik. bu konuda ayrintilara asagida girecegim. ama ozet olarak, konaklamayi en az 2 farkli yerde yapin derim. seminyak & ubud bu iki yer olarak oldukca uygun kanimca.

    kaldigimiz otellerden genel olarak oldukca memnun kaldik ama ozellikle bir tanesini buraya not etmek istiyorum. ubud'daki ladera villa. burasi 8 tane villadan olusan bir otel. her villanin kendi ozel havuzu var ve oldukca "private". cok cok memnun kaldik. ubud'un tam merkezinde olmasi da buyuk avantaj.

    * spa'lar: baliye gitmisken muhtemelen bol bol masaj yaptiracaksiniz. genel olarak masaj cok ucuz burada. ama soyle daha ozel bir spa tecrubesi yasamak isterseniz "sundari day spa"daki "romantic treatment" i oneririm ciftler icin. 3 saat suruyor bu ve son kisminda cicek banyosu var. burasi adanin genel fiyatlari baz alindiginda pahali sayilabilir. zira baska yerlerde 1 saatlik bali masajini 7 euroya tekabul eden bir fiyata yaptirabiliyorsunuz.

    * gezilecek yerler:

    burayi uc baslik altinda toplayabiliriz.

    a) adanin batisinda (seminyak, legian, kuta vb) kalirken gezilecek yerler:

    ** seminyak: seminyak kuta'nin hemen kuzeyinde bulunuyor. cok cesitli yerlerde okuduguma gore kuta'ya gore daha sakin ve daha "kaliteli". kaliteli kismini hemen acayim burada. kuta'dan legian'a dogru yuruduk bir aksam, her tarafta happy hour yapan ucuz barlar ve sokaklarda son derece sarhos olan avusturalyali turistlerle doluydu. ayrica iki adimda bir kokain, marijuana satmaya calisan tipler vardi. seminyak'ta bu olay yok. seminyak'in plaji aksam gun batimini izlemek icin mukemmel. potato head beach club'a da gidebilirsiniz. biz orada batirmistik gunesi, manzara olaganustuydu. ayrica seminyak plajinda bulunan "la plancha" da cok guzel bir beach bar. seminyak fotograflarina baktiginizda gordugunuz rengarenk semsiyeler bu barin semsiyeleri. gun batimina karsi bintang (balinin yerel birasi) icmek son derece keyifli.

    ** seminyak plaji yuzmek icin cok uygun degil cunku ziyadesiyle dalgali. genel olarak adanin batisi zaten cok dalgali. bu kisim surf sevenler icin uygun. bizim gibi hic surf yapmamis insanlarsaniz, ozellikle potato head beach club'i oneririm. buradaki infinity pool'da kokteyl icip dalgalari izlemek daha guzel. elbette okyanusa da girebiliyorsunuz ama yuzmek yerine daha cok dalgalara direnmeye calisiyorsunuz.

    ** seminyak'a yakin olarak gorulmesi gereken tapinak tanah lot. bu tapinak okyanusun icinde bulunuyor denebilir. fotograf cekmek icin oldukca guzel bir nokta.

    ** yine seminyak'tan 1 saat kadar sure icinde ulasabileceginiz nokta olarak uluwatu tapinagi var. uluwatu adanin guneyinde bulunuyor. burada maymunlarla karsilasma ihtimaliniz oldukca yuksek. bir falezin tepesinde bulunuyor bu tapinak. gun batiminda kecak dansi sovunu burada izleyebilirsiniz. ama gun batiminda oraya gitme imkaniniz yoksa cok da uzulmeyin. ubud'da da bu dansi izleyebilirsiniz.

    ** legian plaji yine oldukca onerilen bir yer. lakin biz cok da memnun kalmadik. muhtemelen cok gec saatte gittigimiz icin kimse kalmamisti ortalikta. ama erken saatte gidilirse gun batiminda plajda aksam yemegi (deniz urunleri) yemek icin guzel olabilir.

    b) adanin merkezinde yani ubud'da kalirken gezilecek yerler:

    ** ubud adanin kulturel merkezi. bali kulturune dair duydugunuz, gordugunuz pek cok seyi en yogun olarak burada buluyorsunuz. oyle buyuk bir yer degil. merkezinde "art market" bulunuyor. burada cok ilginc hediyelik esyalar bulabilirsiniz. yalniz asla ve asla istenen parayi vermeyin. bali'de pazarliksiz hicbirsey almayin. bundan utanmayin cunku bu bali'deki alisveris kulturunun bir parcasi*. bunun disinda ubud merkezinde her aksam dans sovlari var. kecak dansini biz burada (pura dalem ubud) izlemistik. cilgincasina yagmur baslayana kadar oldukca guzel gelmisti bize. yagmur baslayinca sov iptal oldu. oyle bir yagmurdu.

    ** monkey forest bali icin kesinlikle gorulmesi gereken bir yer bence. maymunlarin serbest bir sekilde gezebildigi bir orman burasi. gezerken gunes gozluklerinize, fotograf makinenize (kucuk parlak ne varsa iste) dikkat etmeniz gerek. maymunlar bu esyalari calmak konusunda oldukca yetenekliler. sayet olur da kaptirirsaniz da asla direnmeyin. bir gorevliden yardim isteyin. maymunlar her ne kadar agresif olmasa da; maymun sonucta. ayrica iceride gorevlilerden muz satin alip maymunlarin omzunuza cikmasini saglayabiliyorsunuz.

    ** elephant safari park: burasi da adindan da belli olabilecegi gibi fil parki. file binme sansiniz var elbette. bizim yolculuk baya gerilimli olmustu ama. ormandan gecerken fil biseyden dolayi huysuzlandi ve ormanin icine dogru yonelmeye calisti. fili kontrol eden genc insanin da suratinda panik ifadesini gorunce biz daha da gerildik tabii. "muhtemelen fareden falan korkmustur" dedi adam. ama o gerilim haricinde tavsiye edebilecegim bir aktivite.

    ** pura ulan danu beratan: burasi ubud'a yakin degil. muhakkak sofor/araba kiralamaniz gerek (ya da scooter). ama kesinlikle gorulmeli diye dusunuyorum. golun kiyisinda bulunan bir tapinak bu. bizim gittigimiz gun sis vardi ve manzara muazzamdi. oldukca mistik bir yapisi var.

    ** pura goa gajah: burasi da fil tapinagi. girisinde fil figuru bulunan bir magara var. cok buyuk bir tapinak degil. yine de gorulmesi salik verilir.

    ** pura tirta empul: bence muhakkak gorulmesi gereken tapinaklardan biri bu. icerisinde hastaliklari iyilestirdigine inanilan bir havuz var. ama tapinak kompleksi sadece bundan ibaret degil.

    ** tegalalang rice terrace: burasi pirinc tarlalarini en guzel gorebileceginiz yerlerden bir tanesi. hemen karsisinda "lumbung sari warung" diye bir warung var. direk olarak pirinc tarlalarina bakarak biseyler yiyip icebilirsiniz.

    ** tegunungan selalesi: burasi ubud'un merkezine en yakin selale. bizim gittigimiz gun suya girmek mumkun degildi maalesef. selale konusuna cok merakliysaniz bali'de daha guzel selaler muhakkak vardir. biz ubud'a yakin oldugu icin tercih ettik.

    c) adanin dogusunda kalirken gezilecek yerler:

    bu kisima bence cok zaman ayirmaya gerek yok. biz nusa dua'da kaldik. bu kisim bir suru bes yildizli resortlarin bulundugu kisim. otellerin disina ciktiginizda yapabileceginiz cok bisey yok. burada bizim yaptigimiz tek aktivite sanur'daki sea walker idi. burada sizi tekneyle okyanusun biraz aciklarina goturuyorlar; orada bir platforma cikiyorsunuz. sonra kafaniza bir helmet geciriyolar ve okyanusun dibine iniyorsunuz. burada baliklara ve mercanlara dokunabiliyorsunuz. hatta baliklari besleyebiliyorsunuz. toplam 30 dk kadar suruyor. kisaca dalis yapamayanlar icin dalis gibi bisey bu. ama biz oldukca eglendik. tavsiye edilir.

    ayrica adanin dogusunda deniz daha sakin. o sebeple yuzmek icin daha uygun. ozellikle kuzey dogusunda bulunan amed icin cok guzel diyorlar ama bizim gorme firsatimiz olmadi.

    * yeme-icme:

    ** romantik restaurant sinifinda onerebilecegim en iyi restaurant: swept away. bu restaurant ubud yakinlarinda bulunuyor ve bir nehrin kiyisinda yer aliyor. 100 candle light dinner konsepti var. gece nehrin icindeki taslarin uzerine mumlari yerlestirip yakiyorlar. cok sakin, yemekler harika, servis harika. kesinlikle tavsiye ederim.

    ** seminyak merkezinde siddetle tavsiye edebilecegim restaurant: bambu. gercekten muazzam bir restaurant burasi. yemekler ve servis harika yine.

    ** baturiti luwak coffee farm: burasi luwak kahvesinin yapilisini ogrenebileceginiz ve harika bir manzaraya (pirinc tarlalari) karsi kahve icebieceginiz bir yer. ayrica neredeyse 10 cesit kahve ve cayi deneyebiliyorsunuz. sayet luwak icmezseniz, digerlerini denemek ucretsiz. ama calisanlar oylesine iyiler ki caniniz istemese de luwak'i icesiniz geliyor. hatta cikarken evinize arkadaslariniza falan da kahve alin.

    genel olarak warung'lardaki yiyecekler oldukca lezzetli. tek tek warung tavsiyesinde bulunmayi gereksiz bularak sozlerime son veriyorum. tadini kacirmiyim derken yine fazla uzun yazmisim, affola*.

    bon voyage...

  • ulan herif tavsiye diye bana tatilimi nasil yapacagimi anlatmis, bir tek ne zaman iseyip ne zaman dus alacagim eksik. sagol birader sen git benim yerime ben yanlis bir sey yaparim simdi sen daha guzel tatil yapiyormussun.

  • enver aysever'in sorularına kaçamak ve alakasız yanıtlar verdi, enver aysever de üstelemedi, program bundan ibaret.

    bu adam her çıktığı yayında aynı ezberi anlatıyor: "trt ile program yapmadım, trt'ye program satmadım, devlet desteği almadım, demek ki arkamda akp yok".

    hacı kusura bakma da demirören grubu trt'ye program yaparak mı medya patronu oldu? doğan grubunun malını mülkünü 1/3 fiyata trt'ye program çekerek mi satın aldı? turkvuaz medya grubu trt'ye program çekerek, kosgeb'den destek alarak mı atv, sabah, takvim, yeni asır, fotomaç dahil tüm ciner grubu'na çöktü?

    cidden ne anlatıyorsun sen? türkiye'de yüzlerce gazeteci fişlenip cezaevlerine tıkılırken, daha fazlasına tehditle medyadan el çektirilirken, binlercesi işsiz bırakılırken ortaya çıkıp "ben akp ve rte destekçisiyim" diyip akp'den destek almadığını iddia eden birini kim ciddiye alır? aptal mı var olm karşında senin? halkın tamamını salak mı sanıyorsun sen? herkes survivor izleyicisi mi?

    bu ne rahatlık ya?

  • şu muameleden sorumlu olan subayından uzman çavuşuna kadar olan o bölükteki komutanlardır bence. disiplini kolayca tesis etmek için devreciliğe müsade ederler , bir nevi sorumlu olduğu bölükte kendi işleri de hafifler.
    o sırada nöbetçi komutan ya azar'da takılıyordur ya okey oynuyordur. diğer alt devre de masasına çay getiriyordur.
    vatani görev diye gittiğin yerde ; gerçek hayatta selam vermeyeceğin böyle karaktersiz , cahil cühela tipler üst devrelerin olur . şaşmaz.