hesabın var mı? giriş yap

  • türk vatandaşları olarak allah bizim belamızı versin zaten.
    kendi memleketimizde bile biz ikinci sınıfız. suriyeliler elit.

  • geçenlerde benim de muhatap olmak zorunda kaldığım insan. biletim 5 numara cam kenarı, geçmiş oturmuş 20-25 yaşlarında bir kadın. geçebilir miyim dediğimde suratıma baktı ve hayatımda gördüğüm matematik zekası en gelişmemiş insanla aramda şöyle bir diyalog geçti:

    -pardon biletim cam kenarı, geçebilir miyim?
    +kaç numara?
    -5, cam kenarı.
    +benim 6, bütün çift sayılı biletler cam kenarı olur.
    -5 numara cam kenarı, bakın koltuğun yanında da yazıyor.
    +5-6 yazıyor orada, hangisi cam yazmıyor.
    -göstermişler burada işte, belki dikkatli baksanız anlardınız. (burada 1e 4 ekleyerek bulduğumuz sayıların cam kenarı olduğuna dair ilkokula giden çocuğun anlayacağı şeyleri anlatıyorum)
    +çift sayılı biletler cam kenarı.

    ya güzel kardeşim, hiç mi mantık çerçevesinde düşünemiyorsun? 1 numara nereye oturuyor o zaman şoförün kucağına falan mı? yine sinirlendim ya.

    edit: efendim muavine neden söylemediniz diye mesaj atan arkadaşlar oluyor, muavine söyledim. aranızda halledin dedi. metro'ya sevgiler.

  • yedi numara kahkaha atarak izlenecek bir dizi değildir. yedi numara daha çok izlerken mutlu olduğun, samimiyeti hissettiğin, içine sıcak bir tebessüm dolduran, orada o karakterlerle birlikte yaşamak istediğin; bizden, geçmişimizden, eski bir dost, güzel bir anıdır.
    yedi numara aslında eski ve güzel günlerin bir zamanlar var olduğunun bir kanıtıdır.

  • genç nesilden biri olarak keşfeden kadar canımın çıktığı gruptur. ve soundu, sözleri duyunca kendimden geçtim. gerçekten bizim jenerasyonun çok büyük eksiklikleri var müzik konusunda. evet bu aralar bi turkish indie furyası, değişik isimli gruplar modası felan başladı ama ne müzikal açıdan ne de sözler açısından tatmin edici bir sonuç vermiyorlar. ayrıca malumunuz çoğu şarkıları da arak oluyor. arak demeyelim de yüksek dozda esinlenme içeriyor diyelim kızmasın ablalarımız.

    büyükler haklı sanırım. türkiye'de 90'lardan sonra sert müzik bitti. radical noise ise bunun başarılı örneklerinden yalnızca biriymiş.

  • "ehe ehe ama beni daha görmedin." içerikli mesaj beklentisi ile ortaya çıkarılmış önerme. ters psikoloji işe yaramıyor dostlar 2009 sonrası bitti o dönem.

  • ben galatasaraylıyım. hatta çok iyi galatasaraylıyım. çok büyük futbolcular gördüm kendi takımımda, hepsiyle övündüm. kopanhag (bkz: hacı) gördüm, berlin gördüm, bursa gördüm, 120 liraya kasımpaşa bile gördüm.

    -ahanda burası da tanım olsun- ha bu alex dedikleri ne güzel topçudur, onu izlemek ne büyük keyiftir... futbol ayıların güreştiği bir fizik mücadelesine dönme evrimindeyken, esasında nasıl sudokudan ziyade bir akıl oyunudur onu gösterendir. ensesinde de gözü olandır, hiçbir zaman aşırıya kaçmadan futbolla ilgili güzel her şeyi yapandır... futbol fizik oyunu mudur; o zaman da bir inceleyin bakalım, düşmek istemediği zaman düşmeyendir, türkiye ligi tarihinde en zor kafa gollerini muhteşem zamanlaması ve pozisyon bilgisi sayesinde atandır, koşmuyor diyenlere inat maçın 70+. dakikasında 60 metre topsuz koşu yapıp "kolay" bir gol atandır. ezeli rakibimde de olsa iyi ki türkiye'ye gelmiştir, iyi ki vardır, iyi ki hala -allah vermesin- minimum sakatlıkla oynamaktadır.

    avrupa'ya gitmişmiş oynayamamışmış, anca fenerbahçe ve türkiye liginde oynayabilirmişmiş, hikaye. alex avrupa'da oynar. alex madrid'de, juventus'da, bayern munich'de, ingiltere ligi hariç (oyun yapısından dolayı) heryerde oynar. alex parma'ya gittiği için oynayamamıştır, çünkü parma küçük bir takımdır, alex büyük takım topçusudur, küçük takımın büyük oyunucusu oyun karakterli bir adam değildir, onun için parma'da oynayamamıştır. türkiye liginde fenerbahçe (allah'ım affet) büyük takımdır ve alex de büyük takım futbolcusu olduğu için iyi oynamaktadır.

    hiçbir zaman bir hagi olamayacaktır gözümde doğal olarak, ve hatta giydiği formadan ötürü kendisine sempati beslemem mümkün değildir. alex'in takımı kaybettikçe ben sevineceğimdir. fakaaat spor yazarı olsundur, klüp başkanı olsundur, galtasaray taraftarı olsundur, niye eleştirdiklerini hiç anlamadığım bazı fenerbahçe taraftarı olsundur, çatladıkapıspor (bkz: hıncal uluç) taraftarı olsundur, kendisini eleştirene kafam girsindir.

    budur.

  • 2 sene önce istanbul-stockholm arasıydı benimki. uçuş boyunca en korktuğum an tuvalette işimi hallettikten sonra sifona benzeyen bir şeye basmam sonrası kopan gürültüydü. o kadar derinden, o kadar dehşet vericiydi ki "uçağı düşür düğmesine mi bastım lan!!!?" diye sırtımdan kıçımın arasına doğru anında bir ter süzülmüştü. gürültünün sürdüğü o 5,6 saniye içerisinde national geographic'deki "uçak kazası raporu" programının bizim uçağın düşüşünü konu alan bölümünü bile kafamda canlandırmıştım. hem bok yoluna gidecek, hem de uçağı benim düşürdüğüm ortaya çıkınca "dünyanın en gerzek uçak yolcusu" olarak anılacaktım. sesler kesildiğinde yanlış bir şey yapmadığımı anlayıp, 40 yıllık uçak yolcusu gibi gözüm kapalı sifona basabildiğim için övündüm kendimle. tuvaletten çıkıp koltuğuma doğru yürürken de herkesin suratına "işte bu iş böyle yapılır. tuvaleti yaptıysan sifonu çekecen abi." gibisinden bakarak gururlu bir tavır takındım.

  • %100 ihracat çalışan bir tekstil firmasında çalışıyorum. kriz şimdilik yurtdışı kaynaklı hammadde ve yardımcı malzeme satın almasında. ithalatçılar ürün tedarik etmek istemiyor. özellikle kimyasal tedarikçileri. onun harici krize en kolay adapte olabilecek sektörde çalıştığımı düşünüyorum. çünkü biz yıllardır krizdeyiz. şerbetli bizim adamlar.

  • kisiler: bir arkadas ve babasi
    yer: istanbul

    arkadas gece eglencesini sevmekte ve cogunlukla sabaha karsi eve donmektedir. ailesiyle beraber yasadigi mahalleye de zaman zaman buyuk kopek ceteleri musallat olmaktadir. babasi, arkadasi hep "eve sabaha karsi donuyorsun, sarhos donuyorsun, bir gece kopekler sana saldiracaklar, sarhos halde bir sey yapamayacaksin, dikkat et!" diye uyarmakta ve kendince bir cozum sunmaktadir: "eger kopekler sana saldirirsa, sen de dort ayaginin uzerine in, onlar havladikca hirladikca sen de havlayip hirla, dislerini goster!" bu uyarilari dinleyen arkadas, "lan?! babamin da kafasi iyi galiba, kopekle oyle mi mucadele edilir, tey allahim" diye kendince kenardan kenardan gulmektedir.

    babasinin onerisine kiciyla gulen bu arkadas, sabaha karsi eglenceden dondugu bir sefer, mahalleye girdigi anda 20-30 tane iri kopekle karsi karsiya kalir. once yusuf yusuf diye cagirsa da gelen giden olmaz. sarhos kafayla bir an "kaybedecek neyim var ki" diye dusunup kopek taklidi yapmaya karar verir, dort ayak uzerine iner, kopekler tarafindan etrafi sarilir, fakat hepsine havlaya havlaya kopekleri bertaraf eder, rahat bir nefes alip evine girer. kendisinin onurlu mucadelesini balkondan caktirmadan izleyen babasi takdir dolu cumlesini patlatir:

    - lan it oglu it! amma potansiyel varmis sende ha!