hesabın var mı? giriş yap

  • trt 'nin gelmiş geçmiş en iyi yapımı. antakya 'lı 85 yaşında bir dede. eşini göstererek anlatıyor; "kalp hastası bu, şeker hastası, gözleri görmüyor, ama napayım, ölünceye kadar sırtımda taşırım, ölürse ne yaparım ben, ölmesinden korkuyorum" diyor. " 6 çocuğum var, hepsi sağa sola evlendi gitti, bakmazlar bize, iğrenirler artık"

    dedeme bakıyorum, babaannem kalp hastası, onun ölümünden çok korkuyor, dilinde hep aynı dua "beni onun ardına koma ya rabbi". ben de korkuyorum, 27 yıldır yanımızdalar, bir gün birisinin ölümüne şahit olmaktan çok korkuyorum, yine de dedemin duasına iştirak ediyorum, o öyle istiyor diye. antakya 'lı dede ve nineye bakıyorum, kendi dedem ve babaanneme bakıyorum, bu çizgilerden bende de olacak, nasıl iğrenir ki insan diye düşünüyorum.

    televizyonda program bitiyor, hepimizin gözleri yaşlı, dedem köyden şehre gelişini bilmem kaçıncı kez anlatıyor. gülüyoruz, iç çekiyoruz, ne güzel diyorum, bizde her gün canlı canlı ömür dediğin...

    edit: babaannemi 2019 nisan’ında, dedemi 2020 şubat’ında uğurladık. program bitti. inşallah şimdilik...

  • sigaranın tek bir faydası bile yokken ülkelerin yeni nesillerini korumak için böyle kararlar alması çok doğru geliyor.
    buna müsaade edilmesi bile aşırı saçma hatta. sigara firmalarının 1900 lerde aşırı büyüyüp piyasayı manipüle etmesi sebebiyle dünya hiç olmadığı kadar tütün kullanmaya başladı. insanların bağımlı olmasına bile isteye izin verildi. ben sigara bağımlılığımdan kurtuldum. darısı diğerlerine.

    tanım: gelmesi doğru olan bir yasaktır. keşke ülkemizde de gelse ama oy kaybetme korkusuyla 3. sınıf ülkelerde asla gelmeyecek olan yasadır.

  • 20 yıl öncede nöbet sistemi bu şekilde idi. ameliyatta asistan bayılır diğeri çağırılırdı.yorgunluk yüzünden ameliyatlarda komplikasyonlar olurdu. bu düzene sağlık bakanlığı niye izin verir anlamak mümkün değil. hadi bakanlık personelini insan yerine koymuyor onu biliyoruz zaten ama bir doktor diğer meslektaşına bunu niye reva görür? kıdemli asistan ve hocalar " biz tuttuk sizde tutacaksınız eşek gibi " derlerdi. zaten sağlıkçıların en büyük düşmanı yine sağlıkçılardır bu ülkede. yazık olmuş gerçekten.
    ekleme: ne kadar haklı bir tespit yaptığımı alttaki entryden anlamak mümkün.

  • xerez - deportivo la coruna: 1
    eintracht frankfurt - 1860 münchen: 0
    nantes - paris saint germain: 2
    arsenal - burnley: üst

    bol şans.

  • jodorowsky ve moebius ikilisinin yarattığı birçok bilim kurgu eserine ilham olmuş kült eser. uzun zamandır incali okumayı planlıyordum fakat bir türlü fırsat olmamıştı. çok büyük beklenti ile okumaya başladım ve başlar başlamaz çizimler beni büyüledi. herhâlde bugüne kadar gördüğüm en güzel çizgi roman çizimleri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. hikâye başlar başlamaz sıradan bir bilim kurgu hikayesi olmadığını hissettiriyor ve mükemmel çizimlerle beraber inanılmaz bir deneyim yaşayacağımı düşünmüştüm. hikâye çok hızlı başlıyor ve siz ne olduğunu tam anlayamadan ilerliyor. sürekli yeni karakterler, evren hakkında yeni bilgiler, çok yaratıcı mekanlar ve mistik öğelerle karşılaşıyorsunuz. bunların yanı sıra mizahi öğeler, politik mesajlar ve çok yoğun bir şekilde sembolizm işlenmiş. bütün bunlar birleştiğinde çok hızlı gelişen, çok fazla koldan ilerleyen ve hikayenin akışında boşluklar bırakan bir anlatım hakim. bu yüzden hikayenin içine tam anlamıyla giremedim. çok hevesle tekrar tekrar okuyarak anlamaya çalıştım fakat olay örgüsü çok karmaşık geldi. ayrıca evrene dair verilen detaylar çok altı boş ve sanki duruma yönelik mekanikler getirilmiş gibi. yani kurallar birleştirildiğinde sanki tutarlı bir bütün olmayacakmış gibi hissettim. belkide bu açıdan bakmamak gerekiyordur ama ben yaratılan evrene de karakterlere de tam ısınamadım. before incal ve diğer jodorowsky eserlerini okuduktan sonra daha iyi anlarım diye düşünüyorum. neticede sadece moebius un inanılmaz çizimleri için bile okunması gerektiğini düşünüyorum.

  • finlandiya'ya gittiğimde ofiste ilk gün türkiye'nin hangi şehrinden olduğum sorulmuştu. sadece finler değil, almanlar ve amerikalılar da sormuştu. tipik insan merakını sadece türklere özgüymüş gibi düşünen ve bunun üzerinden milletini aşağılayan salaklara ne desem az. memleket nere diyen insan seni merak ediyordur. senle iyi veya kötü bir bağ kurma arayışındadır.

    debe editi: duygularıma tercüman olmuşsunuz diye bir sürü arkadaş yazdı. hepsini buradan ricalarımı iletiyorum. eskiden osmanlı sarayındaki devşirme tipler türkleri aşağılarmış, senelerdir de ab ve abd'den fonlanan batı köpekleri yapıyor bunu. kendinize, emeğinize, ülkenize sahip çıkmanız dileğiyle.

  • arkadaşlar ilk oylar doğudan geldiği için bütün ödüller mad max'e gidiyor. daha los angeles sandıkları açılmadı bile, lütfen sandıkları terk etmeyin!!11!1!

  • ege ve akdeniz sahillerinde konuşlanan pek çok tatilci güneş-kum-deniz* kombosunu antik kent gezisi sosuyla süsler; yani efes*, bergama*, side* gibi kentler bu tip tatillerin sosu işlevi görür bazıları için. tatilciler taş toprak deyip koşar adımla antik kentleri tavaf ederken, taşlara yüklenen estetik, kazınan cemaller, semboller, ifadeler binlerce yıl öteden bugüne bizlere o toprakların sahibi olduklarını, onlara gözlerini çevirenlerin yahut bir bakışını dahi esirgeyip koşarak uzaklaşanların da kendileri gibi yok olup uçup gideceğini, ancak kendileri kadar şanslı olup sonraki nesillere bir dikili taş bile bırakamayacaklarının mesajını vererek alay ederler adeta... gezenlerse, bugün hangi plaja gitsek sorunsalıyla meşguldür ve taşlara oyulmuş ve bugüne iletilen sembolik mesajların onda birini duyumsamadan hızlı adımlarla gezinir, çıkar, giderler ve çok yorulduklarından dem vururlar.

    aizanoi*asla herkesin* görebileceği, uhrevi havasını soluyabileceği bir antik kent değil; zira deniz-kum-güneş keyfine eklemlenemeyecek bir yerleşime sahip... bu antik kente binlerce yıl önceden bugüne var olduklarına dair bizlere, bugünlere iki çift kelam edenlerin ayaklarının bastıkları taşların kemikleştiği, soludukları havayı çevreleyen, gözlerinin gördüklerini misafir eden, seslerinin/konuşmalarının iyonosfere yükseldiği evrenin tam da o noktasında bulunmak ayrı bir ruh hali sunar. salt* kıymet bilenlerin, farkındalığı yüksek ve hisleri kuvvetli değer bilenlerin bu ruh haline varacağına dair çok güçlü bir inancım var.

    velhasılı kelam aizanoi antik kenti, bilhassa çağdaşları ve tüm antik tapınaklardan benzersiz olan aizanoi zeus tapınağı ile öyle herkesin ulaşabileceği*,*, esen rüzgarında saçlarını uçuşturup nefesini içine çekebileceği, taşlarıyla, sütunlarıyla, köşeleriyle göz göze gelip kavuşabileceği ve mahzenine büyük bir heyecanla inebileceği, ve elbette o mahzenin merdivenlerinden inerken sessizliği yırtan fondaki müziğin yine uhrevi bir mesaj gibi eleni karaindrou'dan vals tou gamou'nun olduğunu fark edebileceği tapınak değil... bu durumlar aizanoi'yı katmerli bir değere* ulaştırıyor.

    aizanoi kentinin bütünsel parçalarını oluşturan en önemli merkezi olan aizanoi zeus tapınağı çarpıcı güzelliğiyle dünyadaki en iyi zamana direnmiş ve mimarisi kendiliğini koruyan, ziyarete açık sapasağlam tonozlu yeraltı mahzeni* ile de sizi gerçek anlamda sarsacak sahiden. ben azizanoi'nin eşsiz mahzeninde retiarius ile tanıştım, onun mezar taşlarıyla karşılaşarak hem de... bu cesur kahraman, diğer gladyatörler gibi zırhlar ve miğfer gşymeyi reddederek kendini özgür savaşacağı şekilde sadece kasık kuşağı ve geniş bir kemer ile ağır kılıç ve kalkanla donanmış gladyatörlerle savaşmıştır. bir balıkçı ağı* sağ elinde ve ölümcül silahı hançeri sol elinde olan* gözüpek bir savaşçı... caesar'a* demiş ki " ave caesar, morituri salutamus!"*

    mahzeni ve taşlarının dimdik ayakta biçimini korur vaziyette kalması en önemli özelliklerinden biri, " bu tapınak, anadolu'daki antik çağ yapıları arasında ilk şeklini koruyarak günümüze ulaşmış nadir örneklerden..."*
    ben bu mesajların hücumundan sarhoş ve mutlu ruh halimin serencamında, yanımdaki bir termos kahvemle zeus'un şerefine ve medusa'nın saçlarına kaldırdım kahve kupamı tapınağın bir köşesinden aizanoi platosunu izlerken sütunların arasından. saçlarımı da saldım aizanoi'nin serin rüzgarına, indim tapınak girişindeki medusa'nın heykelinin yanıbaşına...

    ******************************notaizanoi***********************************
    aizanoi kentinin diğer nadide parçaları*:
    dünyanın ilk borsası olan aizanoi antik borsa*,
    hemen yanı başında görkemli bir parçası dikili duran aizanoi sütunlu yol ,
    çağdaşlarından daha talihsiz olduğunu düşündüren devasa aizanoi stadyum ve antik tiyatro ,
    ponçik ama sinirli ördeklerin vakvaklayıp peşinizden kovalayabileceği penkalas çayı* üzerinde, çavdarhisarlı şoförlük yapan bir amcamızdan öğrendiğime göre geçtiğimiz aya kadar üzerinden tonluk kamyonların geçebileceği kadar direnebilmiş antik köprü. bu köprü, yakın zamandan itibaren inşaat işçilerince hatalı uygunsuz malzemelerle yamalama usulü talihsiz bir restorasyona maruz kalıyor ve orjinal halinden eser kalmayacağı şimdiden belirgin olan aizanoi antik köprü

  • bütün italya'nın birbiriyle flört etmesi..

    ya da ben çok gerikafalı acayip bağnaz filan olduğum için bana öyle geldi..

    yaya geçidinden karşıya geçen kadına, otobüs şöförü yol verdi diye, teyze adama öpücük attı..
    bildiğin teyze, bildiğin otobüs şöförü ve bildiğin öpücük..

    süpermarket kasasında, kasiyer çocukla bi kadın 15 dakika gülüşe oynaşa fingirdeşe konuşurlarken, biz de arkasında 20 kişi ip gibi dizilip sıranın bize gelmesini bekledik.. kimse de sesini çıkarmadı.. ben de misafirim diye sesimi çıkarmadım..
    neden kimse sesini çıkartmadı peki?!
    çünkü sıra kime geldiyse o da kasiyer çocukla gülüştü.. fingirdeşti..

    makarna yemek için girdiğim self-servis bi lokantada, makarna tezgahının arkasındaki çocuğa "hangisini önerirsin?" dedim..
    "hiç biri senin kadar güzel değil :)" dedi..
    makarnamı aldım, okşanmış gururumla arkamı döndüm masaya gidicem, benden sonra gelen 110 kiloluk, 50 yaşlarında adama da aynısını söyledi..

    yani; otobüs şöförü teyzeye, teyze kasiyer çocuğa, kasiyer çocuk adama sonra hepsi uşağa..
    böyle bi ortam..
    aklım gitti bi haftada..

    bütün ülke ihtiraslı bi aşk yaşıyo valla..

  • -ben simdi hallederim!

    biri yonetici toplam 3 kisi ankara'ya gittik bir fuar icin. bir gece kalip ertesi gun de gorusmeler yapip donecez.

    gece nereden ciktiysa pavyona gitme fikri atildi ortaya. yalniz bende ve diger arkadasta para yok sadece yoneticimizin cuzdani saglam. ben oderim siz sonra bana verirsiniz dedi.

    gitmeden once de resepsiyondaki herife durumu anlattik iste yabanciyiz kaziklanmayalim, bildigin yer varsa bizi gonder dedik. gozbebeklerinde olusan dolar isaretini gormezden gelerek yonlendirdigi yere gittik oturduk.

    ortalikta dolanan kizlar kadinlar var ve belki 50 masalik mekanda toplam 3 masa dolu ve biri zaten biziz.

    neyse iste oturup birer bira ictik ve sabah erken kalkacagimiz icin hesabi istedik.

    "900 tl" hesap geldi amina koyum. biz saskinlikla birbirimize ve etrafa bakarken yoneticimiz "ben simdi hallederim" diyip yonetimin odasina dogru agir abi triplerinde gitti.

    toplamda belki 3 belki de 4 dakika sürdü yanimiza donmesi ama bize 3-4 saat gibi geldi. sonrasi diyalog;

    -oldu mu tamam mi?
    -he oldu oldu
    -duzelttiler mi hesabi??
    -duzelttiler. yanlis hesaplamislar:)
    -oh bee. ne kadar yeni hesap?
    -1350 tl :(

    bu iceriye girdiginde 3 adam ofis masasinda viski iciyormus. guc bela kekeleyerek "hesap" demis. adamin biri masadan kalkarak adisyona bakmis ve elinden kredi kartini alip 1350 lira cekmis. bizimki de gulumseyerek tesekkur etmis.

    adam basi 450 lira odedik her 1 biraya. ama ne yalan soylim on numara biraydi be arkadas. deger yanii

    edit: arkadaslar selam. parayi geri alabilecegimle ilgili sayisiz mesaj aldim. ucretsiz avukatlik hizmeti vermek isteyenlerden tutun da avukat arkadasini/esini/dostunu bana yonlendirmek isteyenlere kadar. ayrica merak edip mekan adi soruyorsunuz ama olayin ustunden gecen 6 yildan sonra bunu hatirlamam imkansiz. sadece kaldigimiz otelin kavaklidere'de 5 yildizli bir otel oldugunu hatirliyorum. benim size nacizane tavsiyem emin degilseniz boyle yerlere yaninizda bilen biri olmadan gitmemeniz. bir de ne kadar iyi insanlarsiniz lan hepiniz! yardim eli uzatan elleriniz dert gormesin.

  • az bile yapmış. cenazede bari saygınız olsun . ölmüş lan adam yakınını kaybetmiş hala fotoğraf derdinde. ben olsam o telefonu alır bir tarafına monte ederdim.

  • var böyle garip yaratıklar.

    akşam yatıyorum tavanda, sabah kalkıyorum gene tavanda. milimetre kıpırdamamış hem de.

    lan arkadaş, gezip dolaşsana, bak ben uyumuşum, sağı solu karıştırsana, şu 3 günlük dünyada bir tavanda saatlerce durulur mu lan?

    mal.

  • futbol takımı bu sezon şampiyonlar ligini eksi 15 averajla kapattı. 1 puanı son dakkada qral'ın attıığı gol ile anderlehe karşı buldular (isminin nasıl yazıldığına bakmaya üşendim)

    taraftarının dalga geçtiği fenerhbahçe sıfır çektiği sezonda bile eksi 9'da kalmıştı.

    ve bir arkadaş daha uyardı, o sene gruptaki diğer takımlar fransa'nın iplendiği zamanlardan lyon, o senenin finalisti bayer leverkusen ve son olarak yarı final oynayan barcelona. açıkçası bunların arasına 2014 gs'sini koysan cibili cibili şak şak şak.

    yazar arkadaşların uyarısı ile ekliyorum; lyon da o sene lig şampiyonu olmuş. şans olacak gerçekten...