hesabın var mı? giriş yap

  • şu hindistandaki bok mevzusuna detaylıca bir açıklama getirelim.
    hindistan anayasası kast sistemini kesin olarak yasaklamış olmasına rağmen hindistanın %80'inin inandığı din olan hinduizmin emrettiği kast sistemi ülkede hala yaşatılmaktadır.bu sistemde eğer dünyaya geldiğiniz kastın görevlerini iyi yerine getirirseniz, dünyaya bir sonraki gelişinizde bir üstteki kastta gelirsiniz.yok eğer yanlış yapar ve kastınız gereklerini yeterince uygulamazsanız bir sonraki hayatınızda alt kasta düşersiniz.en üst kasttaysaniz ve görevleri iyi yerine getirip ölürseniz ise artık ulaşılabilecek en iyi yer bir nevi hinduizmin cenneti olan nirvanaya ulaşmış olursunuz. bu kast yukardan aşağıya 4 basamaktır.

    1.brahman (din adamı)
    2.ksatriyanlar ( askerler, savaşçı prensler)
    3.vaisyalar ( esnaf ve çiftçiler)
    4.sudralar (köleler)
    -paryalar (kasta dahil değildir kölenin bile aşağısında)

    şimdi bu bok mevzusunda namı olan hint arkadaşlarımız bu kasttaki parya dediğimiz insanlardır.bunların parya olmayan bir insana dokunmaları yasaktır.öyleki gölgeleri parya olmayan birine değerse bile ceza alabilirler. köpek ve eşek dışında bir şeye sahip olma hakları yoktur.dolayısıyla evleri asla olmaz.sokakta yaşarlar.sokakta uyur,sokakta yemek yer,sokakta çamaşırlarını yıkar ve evet sokağa sıçarlar.en kara tenli hintler ve hindistan'da en ezelden beri yaşayan yani asıl yerlileri de bu paryalardır.nüfusları yaklaşık 250 milyondur.sizin o youtubede gördüğünüz "pis hindistan" temalı videolardaki görüntülerin çoğu paryaların yaşadığı bölgelerde çekilmiştir.

    "öz yurdunda garipsin,öz vatanında parya" sözü de buradan gelmektedir ;)

    edit:imla

  • underrated bulduğum performans. hem felsefi temeli hem performansı muhteşemdir.

    öncelikle, saatlerce tepkisiz kalmak ve tüm risklere açık olmak, fiziksel acı çektiği halde nötr kalabilmek olağanüstü bir duygu kontrolü gerektirir. üstelik işkence ve hatta ölüme zemin hazırlayan bir düzenekte güç gösterilerine yaptırım uygulamadan tepkisiz kalmak, cesaretle salaklık arasındaki o ince çizgidir resmen. 'sanat için soyunmak', sanat için bedenini ortaya atmak, bir performans sanatçısının sınırları zorlaması ve bundan zevk alması...

    insan, nötr olduğu bir yabancıya nasıl yaklaşır? bu yaklaşım zaman içerisinde nasıl değilir? yabancının tepkisizliği, insanın davranışlarını ne derece etkiler? insan hangi limitten sonra güç kullanır? güce verilen tepki/tepkisizlik güç kullanımına ne derece etki eder? bir insan ne zaman ve neden hayvani içgüdülerine yenik düşer?

    bir insan neden sırf 'yapabiliyor' diye karşısındakine zarar verir?

    fakat işin en muazzam tarafı, sahip olduğu güce güvenerek karşısındaki yabancıya işkence eden bir insan, yabancıda en ufak bir güç belirtisi olduğunda (ki bu performanstaki güç belirtisinin yalnızca kadının yürümesi olduğunu düşünürsek ben şahsen çok eğlendim) neden korkularını bürünüp kaçar ve yüzleşemez? yüzleşemediği karşısındaki midir, karşısındakinin gücünden mi korkar? yoksa kendisi midir, kendi hayvani içgüdüleriyle yüzleşmekten mi korkar...

    senaryo çok tanıdık gelmiyor mu size de?...

  • bolca isiah thomas propagandası yapılmasını göz ardı edersek, son derece başarılı ve üzerinde çok fazla emek harcandığı belli olan bir basketbol belgeseli, ki zaten her şeyiyle 8 yılda tamamlandığı söyleniyor. çok ufak bir araştırmayla * 1971 doğumlu william gates ve 1972 doğumlu arthur agee'nin filmin çekildiği dönemden sonraki hayatlarının nasıl şekillendiğini görmek, filmin sanki 16 yıl sonra bile halen devam ediyor olduğu hissiyatını yaratıyor ya da ben artık iyice kendimi kaybettim, bilemiyorum.

    film toplamda 11 ödül almış, ki bunlardan bir tanesi de 2007 yılında international documentary association'dan aldıkları gelmiş geçmiş en iyi belgesel ödülü. ayrıca filmin bir döneminde, borçlar yüzünden arthur agee'nin evinde elektrikler gidince, filmin akışının zarar görmemesi adına yapımcıların bu parayı ceplerinden ödedikleri söyleniyor.

    --- spoiler ---
    william gates, marquette'ten mezun olunca emlak işine girmiş. 2001 yılında ise, o yaz basketbola geri dönme hazırlıkları yapan michael jordan'la antrenmanlara çıkmış, hatta washington wizards tarafından denenmek için teklif bile almış, lakin ayağından sakatlandığı için o iş yalan olmuş. filmde bolca görülen abisi curtis, 2001 yılında öldürülmüş. en son 2004 yılı itibariyle ise chicago'da bulunan living faith adlı bir yardımlaşma derneğinin başında bulunuyormuş.

    arthur agee ise william'a göre daha uyanık çıkmış ve şöhretini nakite çevirmeyi bilmiş. öyle ki, basketbola dahi ihanet edip, passing glory adlı filmde oynamak için cba takımlarından connecticut pride'ın kontrat teklifini reddetmiş. okullarda genç çocuklara eğitimin önemi hakkında dersler veriyormuş. o da 2004 yılında, yine filmde sıkça gördüğümüz babası arthur sr.'ı bir cinayete kurban vermiş. en bombası ise hoop dreams adı ve "control your destiny" sloganıyla tekstil işine girmiş olması. aferin valla.

    nihayetinde iki genç de nba hayallerini gerçeğe dönüştüremeseler de, bu film sayesinde en azından kendilerine ve ailelerine nispeten daha iyi birer yaşam standartı sağlamışlar. filmin yayınlandığı tarihten 16 yıl ileri gidip günümüze gelince bile, anafikir hala değişmiyor ve "eğitimin önemi" olarak kalmaya devam ediyor..
    --- spoiler ---

  • kırmızı başlıklı kızdır. bir insan, yatakta yatan etçil bir hayvanla, babaannesi arasındaki farkı anlamıyorsa yıkılsın bu dünya.

  • şimdi anladınız mı başkanlık sisteminin faydasını diye sormuş. yoo enginciğim anlamadık, zorlama boşuna.

    ayrıca dolar fırladı, ekonomi batıyor, mutlu musunuz diyorsun ama adama demezler mi bu akp 13 yıldır ekonomiyi sağlama alamamış mı ki bir değişimde darmaduman oluyoruz? adama derler gerçi bunu sana değil, pardon.

  • halüsinasyon görmediysem eğer az evvel bir köpek trafik ışıklarının altında sesli yönlendirme sistemleri var ya hani heh işte geldi o butona patisiyle bastı 20 saniye kadar bekledi beklerken önümde duran çocuğa baktı caddeye baktı sonra tekrar çocuğa baktı ben içimden allahım şimdi "birader az kenara çekil" diyecek galiba diye düşünürken şimdi karşıya geçebilirsiniz sesini duyunca koşarak karşıya geçti. kulağında sarı plastik küpesi ve çakaldan olma sırtlandan doğma bir görüntüsü vardı. ne sevimli şeydi yahu.

  • olay beyoglu'nda bir kafede yasanmistir.
    olayin kahramanlari ayni masada oturan 3 arkadas ve yan masalarinda oturan bir zencidir.

    3 arkadas kendi aralarinda zenci arkadasi gostererek konusmaktadirlar,

    - ark1- oglum bu herifte bu kadar alet vardir simdi.(sag el sol dirsekten tutulmus halde diger arkadaslara gosteriliyor)

    - ark2- kesin bu kadar kalindir...(sag el sol bilegi tutmaktadir ve kalinligi isaret etmektedir)

    - ark3- oglum bu herif seni bisikse ne olur?

    -zenci-(yan masadan hafifce kafasini cevirerek cevaplar)

    --yipranir...