hesabın var mı? giriş yap

  • bir fikrada laz karakteri nasil gulduru unsuruysa ve o soylem ne kadar irkciysa bu da o kadar irkci bir karikaturdur. ya da sunu soyleyelim: keske irkcilik boyle bir sey olsa idi.

  • japonlar bundan sonra okullarda penaltı atmayı bütün çocuklara öğretir , 20-30 yıla dünyada en iyi penaltı atan ülke olurlar.

  • şunu destekleyen herkes kendi cebinden çalışamayan arkadaşlara destek olacaksa kabul ediyorum bende. kim ne hale düşer diye düşünmeden kapanma da kapanma. kardeşim siz kapanın evinize tutan mı var? zaten işe gidiş geliş dışında diğer saatler ve hafta sonu herkes evinde. daha ne istiyorsunuz? insanların açlıktan ölmesini mi ?

  • 10 kasım ramazan ayına denk geldiği zaman ahmet necdet sezer anıtkabir defterini imzalarken su içmişti.bu tayfa o zaman da ağzına sakız etmişti konuyu.sonra bu tayfanin istediği gibi isimler cumhurbaşkanı oldu.namaz kılan oruç tutan muhafazakar olduğunu iddia eden kişiler.ahmet necdet sezer oğlunun düğününün parasını kendi cebinden ödemişti ayrıca kaldığı süre boyunca faturalarını kendi maaşından ödüyordu muhafazakarlar ise itibardan tasarruf olmaz mantığıyla halkın vergileriyle lüks içinde yaşıyor.bu paçavra site tam da günümüzü anlatıyor namaz kıl oruç tut istediğin kadar kul hakkı ye.klasik akp eylemi.her ilde gormussunuzdur.agizlarindan allah düşmez sürekli ibadet showu yaparlar ama her naneyi de yerler

  • aşağıdaki liste rulo pasta ve ekler odaklı olup tamamen kişisel notlar içermektedir.

    inci pastanesi: bahariye'deki şubesinden alman pastası veya rulo pasta alınarak mutlaka çay bahçesine inilmeli. hatta giderseniz elli yıldan uzun süredir buranın emektarı olan tevfik abi'ye bir selam verip halini hatrını sorun, ben de selam söyleyin.

    elif pastanesi: moda caddesi üzerinde bulunan bu tatlı pastanenin pastaları çok başarılı olmakla birlikte eklerleri de bulunduğu raftan göz kırpıyor, aklınızda olsun.

    eyfel pastanesi: bir zamanlar fırtınalar estirirken, eskisi gibi kalamayıp değişen bir pastane olsa da pastaları başarılıdır.

    pasta sanatı: ruhumu teslim edebileceğim yegane yer. böğürtlenli, limonlu, çilekli, muzlu, karamelli ve aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyle ekler yapabilen müthiş yer. seviyorum merkez!

    maria's cheesecakes: amerikalı maria ablamızın türkiye'ye yerleşmesi ve ardından en iyi bildiği işi yapmasıyla gelişen bir hikayesi var buranın. inanılmaz lezzetli, birçok farklı çeşitte üretim yapıyorlar. tavsiyem, belçika çikolatalı cheesecake.

    seval pastanesi: çengelköy'de bulunan, 1952'den beri hizmet veren küçük güzel bir pastane. kremalı tüm pastaları şahane, özellikle muzlu rulo pastası. muzlu rulo önemli.

    hafız mustafa: sütlü tatlılarının üzerine söylenebilecek tek bir kelime dahi yok. kazandibi rocks.

    şekerleme / çikolata kategorisinde ise;

    şekerci cafer erol: badem ezmesiyle yaptıkları ve meyve-sebze şeklini verdiklerini tatlıları, taze olarak ürettikleri akide şekerleri (bergamotlu tercih sebebidir) çok lezzetlidir. (buradan yaptıracağınız küçük bir paketle sokak sokak gezerek moda burnu'na giderseniz aldığınız keyif kat kat artar, bence.)

    ali muhiddin hacı bekir: glikoz şurubu kullanmadan ürettikleri bol fındıklı lokumlarını, benim gibi lokum sevmeyen biri bile sinsi sinsi yiyor. söyleyeceklerim bu kadar.

    çikolata dükkanı / asuman: bir dönemin sosyal medya ivmesiyle yükselişe geçen ve kavanoz tatlı konseptiyle çikolata ve çikolatalı tatlı satışı yapan bu işletmenin açık çikolataları oldukça başarılı. özellikle bademli, frambuazlı, portakallı ve kahveli çikolatalarını denemeniz gereken bir konu olduğu kanaatindeyim.

    kemal usta waffle's: bu abimiz kadıköy'de agar.io oynar gibi takılmakta. her sokakta bir şubesini görebildiğimiz ilginç bir zincir olma yolunda hızla, durmaksızın ilerliyor. kendisinin waffle'ını vazgeçilmez yapan ise malzemesinin tazeliği, bolluğu ve kullandığı sosların lezzeti.

    mendel's: the grand budapest hotel'deki tatlıcıdan esinlenerek bu ismi alan mekanın konsepti de bu filmin üzerine. sunumdaki birtakım artizan hareketler ver her servis öncesi sunumu çekip çekmeyeceğinizin sorulması dışında gerçekten çok leziz tatlılar üretiyorlar. filmdeki tatlı da burada mevcut.

    cafe wien: bu mekan en iyi tatlıcı olmaktan ziyade viyana tatlıları yapan sevimli bir mekan. reasürans çarşısı'nın içinde yer alıyor, farklı bir şeyler denemek isteyenler için sona iliştireyim. ha bir de, bu kıvamda şişhane'de türk alman kitabevi cafe var ki, onlar da alman tatlılarını başarıyla üretmekte ve kalplerimizi çalmaktalar.

  • başlık: 22 yaşındayım böyle bi şey görmedim

    1. böyle birşey görmedim daha.

    2. demek göbeği erittin.

  • önce bir girizgah yapayım annemle babam ayrı. babam ankara, ben istanbul'dayım binyıllardır. hayatımla ilgilenmez kendisi, ayda bir belki arar falan. öyle enteresan bir adam. diyalog telefonda geçiyor.
    babam arar.

    ben - efeem baba
    babam - sen ek$i sözlük'te yazar mısın???!!! ( bağırarak)
    ben - eveeeöt?
    babam - benim neden haberim yok??! nickin ne?
    ben - betty puf puf
    babam - o ne biçim nick öyle, karı gibi?!
    ben - !!!

    adam 30 yıldır bir oğlu olduğunu sanıyormuş meğer. keşke uyandırmasaydım, mutluydu öyle :/

  • geçen yine metrobüs bekliyorum hiç boş gelmiyor. neyse bir tane geldi tek kişilik bir boşluk vardı lego gibi girdim oraya. tetriste çubuğu bekler gibi beni bekliyormuş meğer. neyse gidiyoruz çok şükür binebildim falan diyorum.

    metrobüsle durak arasındaki sınırı benim, yanımdaki dayının, en uçtaki şişman abla ve diğer kapının yanındaki zayıf bir abinin ayakları çiziyor. akıncı beyi gibi en uçtayız. 300 spartalı gibi elimizde mızraklar adam girmesi imkansız. sonraki durakta kapılar açıldı. inen yok. duraktakiler kedinin ciğer bakışı gibi büyük bir beklentiyle bir bize bir ayaklarımıza bakıyor. girecek ufacık bir boşluk bir aralık arıyor.

    sonra kalabalığın içinden bıyıklı bir dayı geldi. şöyle bir baktı. 4'ümüz adama bakıyoruz. benim gözüm zayıf abide. içimde dayanın aslanlarım dayanın diyorum. sonra duraktaki bıyıklı dayı tahmin ettiğim gibi zayıf abinin oraya sıçradı. ama orada boşluk yok. girmesi imkansız. sıçradı geri düştü. sonra bir daha atladı. bu sefer tutundu. zayıf abi bildiğin jilet gibi kapıya yabıştı. o yabıştıkça biz zip gibi rarlanıyoruz. ama durmuyor bıyıklı dayı. adam sığ havuzda yüzmeye çalışır gibi körüğe kadar imkansız bir şekilde ilerledi. zayıf abi artık kapıyla bütünleştiği için büyük bir gedik oluştu kapıda. sonra umutla bekleyen insanlar walkind dead'deki zombiler gibi hurraa kapıya yüklendiler, açılan o delikten abartmıyorum bi 8 9 kişi girmiştir.

    bu sırada ben oluşan tsunamilerle kendimi nefes nefese tekerlek üstü koltukların orada buldum. gözlerim bizim ekibi aradı ama hepimiz metrobüsün farklı noktalarına savrulmuştuk artık. zayıf abi ise metrobüs şehidi olarak kutsal şehadet şerbetini içmişti. seni unutmayacağım zayıf abi.