hesabın var mı? giriş yap

  • shangri-la oteline satılmış. otel'in özel kullanımına açık olup, bu sahil kısmı halka elbette kapalı olacakmış. binalar yetmedi, artık denizleri de göremeyeceğiz. işte bunlar hep akp!

  • buradaki gençler bu olayın aslını bilmezler. olay yanlış hatırlamıyorsam 1994 yılında olmuştu. uğur dündar, devleti soyan ve sonrasında abd'ye kaçan bir zamanların ünlü sahtekarı halil bezmen in oradaki villasına gidip kendisi ile görüşmek istemişti. yumruğu yiyen de dündar'ı tehdit eden bezmen'in bahçıvanı. bu herifin hakkında açılan davalar kitaba konu olur. tarihi eser kaçakçılığından tutun da iski dolandırıcılıklarına kadar uzanır bu. ama sonradan bu antin kuntin işleri kendisine yaramamış elbet, sıfırı tüketmiştir.
    edit: sorular üzerine: bu bezmen denilen hırsızlar türkiye'de de yargılandı ama 2000'lerin başında af yasası sayesinde çıktı. 80'li ve 90'lı yılların ortalarına kadar memleketi soyan ünlü iş adamlarının başında gelir. adam kendi ailesini bile dolandırıp işlerini batırmış. bazıları da diyor ki neden şiddet göstermiş uğur dündar.. az bile o dayak bu hırsızlara.

  • trafiğe taktım bugün. sırayla tüm şehirler yazılacak buraya. orduda araba kullananla, mersinde araba kullanan zihniyet aynı.
    genel mantık şu şekilde.
    1) ben gideyim de trafik ne olursa olsun.
    2) acelem olmasa bile en hızlı şekilde gitmeliyim. mümkün olduğunca durmadan, frene basmadan gitmeliyim.
    3) benden hızlı veya benden yavaş giden herkes aptal.
    4) tüm noktalarda geçiş hakkı bana ait.
    5) eğer durmam gerekiyorsa madde 2 iptal. iki dakika beklesinler ne aceleleri var.
    6) araba kullanmayan herkes(motorlular dahil) ezik. bu yüzden onlara yol verilmez, öncelik araba kullananların.
    7) sinyal, yol ayrımı öncesi doğru şeride geçme vs. sadece vakit kaybettirir. bunları yapanlar acemidir, ustalar kafasını kullanır.
    8) ben hangi şeritte, hangi hızda gidiyorsam trafik ona göre akmalı. ben en solda 40la gidiyorsam benim sağım 30, onun sağı 20 şeklinde herkes hızını ayarlamalı.

  • en çok mudur bilemem ancak kelimenin gerçek anlamıyla türkiye'de en çok iz bırakan ermenilerden biri de hagop vahram çerçiyan'dır. kendisi bugün devlet kurumlarında, tişörtlerin üstünde, anahtarlıklarda, bazen de dövme olarak karşımıza çıkan mustafa kemal atatürk'ün imzasını tasarlamıştır.

    çerçiyan'ın oğlu dikran çerçiyan bu imzanın hazırlanış hikayesini şöyle anlatmıştı:

    “galiba mart ayıydı. o zaman on dört yaşında olduğum için, bunları çok iyi hatırlıyorum. bir gece, bebek’te oturduğumuz evin kapısı çalındı. mamam gidip açınca bir polis bir sivil iki kişiyi görmüş. heyecanla içeri gelip ‘vahram, okulda bir hadise oldu mu?’ diye sordu. babam da ‘yok bir hadise olmadı’ diye cevap verdi. insanın aklına birçok şey geliyor tabii. gidersin karakola, çıkana kadar neler olur. allah bilir! babam gelenlerle konuşup, iki dakika sonra, elinde bir kağıtla içeri geldi. ‘bana bir emirname var. atatürk’e bir imza numunesi hazırlayacağım’ dedi. imza ertesi sabah 8:30’da alınacak. o gece babam hiç uyumadan ve de çok memnun olarak gece boyunca çalıştı. kağıtları buruşturup attı. yaptıklarını beğenmedi. babamı saat ona kadar seyrettim. ama daha fazla dayanamadım uyumaya çıktım. ertesi gün aşağı indiğim zaman, masanın üstünde beş tane imza numunesi hazır duruyordu. atatürk, o beş numunenin en basit olanını seçmiştir.”

  • şu videoyu yayınlamak bile aslında ne kadar acınası durumda olduklarının göstergesi. kaldı ki, erdoğan yürürken rahat değil videoda, iyice kasılmış.

    atanamamış gobbels'ten de anca bu beklenirdi zaten. şu an erdoğan'ın son rahatsızlığından haberi olmayanlara bile ulaştı bu video. çünkü bu adamı takip eden kitle belli. şimdi "lan ne alaka, dosta güven düşmana korku, yine ne oldu?" diye kafalarda soru işareti oluşturacak. kendi kendini imha etmek de böyle bir şey işte. süreç ilerliyor.

    "her şeyi durdurabilirsiniz ama zamanı durduramazsınız."

  • hikayelerinin toplandığı "bütün öyküleri" kitabını yeni bitirdim. aylak adam ve anayurt otelinden farklı, okuması zevkli, ilginç öyküler kaleme almış. ege köylerini anlattığı öyküleri sade ve akıcı. ayrıca bir tavuğun, bir kuşun ve bir köpeğin gözünden anlattığı hikaye ve masalları da var. benim en sevdiğim öyküsü "bodur minareden öte" oldu. biraz aylak adam tadı yakaladım belki o yüzden çok sevdim. "tutku", "dedikodu", ve "eylemci" de oldukça iyi öyküler.
    ayrıca anayurt otelinin pdf hali elimde bulunur isteyen olursa yollayabilirim, bir mesaj atmanız yeterli.

  • bir avukatın işlemlerini ışık hızında yapan mahkemelerimiz, bu adam annesi için o kadar emek ederken, bir ayyaşı hala dışarıda tutuyorsunuz ya ne desem gg.

    fetöcü diye ihbar etsek ertesi gün alırsınız.

    edit : uyarılar üzerine başlığın silinebilme ihtimaline karşı o avukatın sıfatı kaldırıldı. ama siz anladınız * hiçbir şey bu konudan önemli değil.